Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat
vuhuv.com |
İslam AnsiklopedisiNas SuresiNas suresi
Kur'an-ı Kerim'in yüz on dördüncü sûresi. Altı
ayet, on altı kelime ve yetmiş dokuz harften ibarettir.
Fasılası sin harfidir. Medenî sûrelerden olup, Felak
sûresinden sonra nazil olmuştur. Mekkî olduğu da söylenmektedir.
Muavvizeteyn sûreleri de denen bu iki surenin Mekkî mi yoksa Medenî mi
oldukları tartışmalıdır.
Felak sûresi ile aynı konuyu işleyen sûre,
bilinen ve bilinmeyen bir takım zararlı şeylerin
şerrinden Allah Teala'ya sığınmayı
emretmektedir. Sûre, Mekkeli müşriklerin, İslam'ın
mesajını boğup, yoketmek için, bütün güçleriyle
Resulullah (s.a.s)'in başına üşüştükleri bir
zamanda nazil oldu. Müşrikler onu susturmak için kullandıkları
zorbaca yöntemler yanında, sihir yoluna da başvurmaktan geri
kalmıyorlardı. Allah Teala, Resulunü ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Nas Suresi NasNas
İnsanlar. Nas kelimesinin kökü ve anlamı
hakkında çeşitli görüşler vardır. Nas, hareket
anlamına gelen "nevs" kökünden gelmiş olup "insan"
ve "insane" kelimelerinin çoğuludur. İns, insiy,
ensiy kelimelerinin çoğulu veya kavm gibi ism-i cem olduğu da
ileri sürülmüştür. Bir görüşe göre de nas, unutmak manasına
gelen "nesy" kelimesinden alınmıştır.
"Nesy" önce "neys" sonra
"nas" şeklini almıştır. İbn-i Abbas,
"Allah'a verdiği sözü unuttuğu için Adem'e insan adı
verildi" demiştir. Hz. Peygamber (s.a.s); "Adem unuttu bu yüzden
nesli de unutuldu" buyurmuştur.
Nas kelimesinin aslında "unas"
olduğu ve hemze kaldırılıp yerine elif-lam getirilerek
"en-nas" şeklini aldığı da söylenmiştir.
Adem'in Havva'ya veya öteki canlılar arasında ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Nas NarhNarh
Fiyatların başı boş bir
şekilde yükselmesinin önlenmesi, malların satış
fiyatının önceden yetkili makamlarca belirlenmesi. Narh
kelimesi Türkçe bir sözcük olup, Arapça "si'r" veya ,
sa'r" karşılığıdır. Ayni kökten
"tes'ir" sözcüğü "tef'îl" babında bir
mastar olup, sözlükte; bir mala narh koymak, fiyat takdir etmek, bir
şeyin fiyatını sınırlamak demektir (İbn Manzûr,
Lisanül-Arab, "Tes'îr" maddesi; Süleyman Sudî, Defter-i
Muktesid, İstanbul 1307, III, 104). Narh, geniş olarak şu
şekilde tarif edilir: İslam devlet başkanının
veya yetki verdiği memurların yahut da toplumun işlerini
üzerine alan başka kimselerin, esnaf ve tüccara, mallarım
belli bir fiyata satmalarını emretmesi ve onlara toplum
yararı dışında, belirlenen fiyattan
aşağı ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Narh NankörlükNankörlük
Gördüğü iyiliğin, kadrini bilmeme,
kendisine yapılan iyiliği veya eline geçen nimeti inkar etme,
nimeti verene karşı nankörce davranma (küfran-ı nimet)
gibi manaları içeren bir İslam ahlakı kavramı.
Nankörlük kelimesi dilimize, Farsça'dan geçerek
yerleşmiş bir kelimedir.
Gördüğü iyiliği unutan, tuz ekmek
hakkı bilmeyen kimseye de nankör (kafir-i nimet) denir.
Arap dilinde nankörlük; "küfran" ya da
"küfranü'n-nimeti" kelimeleriyle ifade edilmekte ve şükrün
karşıtı olarak kullanılmaktadır. Nankör kimseye
de "kafirü'n-nimeti" denilir.
Nankörlük; bir insanın başka bir insana
karşı ya da Rabbine karşı nankörce davranmasına
göre iki yönden ele alınabilir. Dilimizdeki yaygın
kullanımı; daha ziyade, insanların biri birlerine
karşı davranması karşılığıdır
ki, bu, nankörlüğün ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Nankörlük NamusNamus
Saklanılan yer, avcı kulübesi, keşiş
hücresi, kuvvetli bir ihtimalle de "vızıldamak" manalarına
gelen bir kelime. Kelimenin en çok kullanılan anlamlarından
biri de ilahi kanun veya sadece kanundur. Bu kanun, peygamberlere vahiy
vasıtasıyla gelir ve onlar tarafından haber verilir.
Yalnız peygamber mertebesindeki kimseler bu manada vazıu'n-nevamis'tirler.
Arapça'dan tercüme yoluyla bu kelime aynı zamanda ortaçağda
İbranice'ye "kanun, dini kanun (başka milletlerin), ahlak,
edep ve erkan kaideleri" anlamında geçmiştir...
Şurası kayda değer ki, kelime, bugünkü Mekke lehçesinde
de böyle bir tekamüle uğramıştır. Aynı zamanda
namus, insanlar arasında lekesiz ve şerefli
karşılığında da kullanılır. Müteradifi
(eşanlamlısı) "ar"dır.
Kelime hadislerde daha çok Cebrail (a.s)'ın
adı ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Namus NamazNamaz
Dua, hayırla dua; müslümanların
yaptıkları, bazı hareketleri de kapsayan bir ibadet türü.
Arapçası "salat" olup, çoğulu "salavat"tır.
Namaz, tekbir ile başlayıp selam ile son
bulan, belli fiil ve sözleri içine alan bir ibadettir. Allah'a karşı
tesbîh, ta'zîm ve şükrün ifadesidir.
Namaz, Kur'an'da doksandan fazla ayette zikredilir.
Önceki şeriatlerde beş vakit namaz yoktu. Ancak vakitleri
belirsiz genel anlamda namaz vardı. Namaz, hicretten bir buçuk yıl
kadar önce Mi'rac (İsra) gecesinde farz kılınmıştır.
Enes b. Malik'ten rivayete göre özet olarak şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber (s.a.s)'e İsra gecesi, namaz
elli vakit olarak farz kılındı. Sonra azaltıldı
ve beş vakte düşürüldü. Sonra şöyle seslenildi: ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Namaz NakşibendiyeNakşibendiye
Bahauddin Nakşibend Muhammed b. Muhammed el-Buharî
tarafından kurulan ve İslam dünyasında yaygın olan
tarikat.
Nakşibend Farsça bir kelimedir ve "nakış
yapan" demektir. Kalbi işlediği, kalbin üzerine süsler
yaptığı için bu adı almıştır (Abdulmecid
b. Muhammed el-Hanî, Hadaikul-Virdiyye fi Hakaikul-Acille en-Nakşibendiyye,
Kahire 1306, s. 9).
Bahauddin Nakşbend'in adı, Muhammed b.
Muhammed el-Buharî' dir. 718/1318 tarihinde Buhara'ya 9 km. uzaklıkta
bulunan Kasr-ı Arifan (eski adı Kasr-ı Hinduvan)'da
doğdu (Tahsin Yazıcı, Nakşibend mad., İslam
Ansiklopedisi, İstanbul 1964, IX, 52.).
Nakşibend dünyaya geldiği zaman, Hacegan
tarikatının şeyhlerinden Muhammed Baba Semmasî (ö.
740/1339) müridleriyle birlikte o köye gelmiş ve henüz çok
küçük yaşlarında bulunan Nakşibendi ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Nakşibendiye Nakli DelilNakli delil
Delil; bir işi, bir hali gösteren, irşad
eden, yol gösteren, kendisiyle irşad yapılan şey demektir.
Bir İslam hukuku terimi olarak delil; üzerinde iyice düşünerek,
haber cinsinden istenilene ulaşmayı mümkün kılan
şeydir. Haber cinsinden istenilen şey ise "şer'î
hüküm" adını alır. Bazı bilginler delilin,
kesin bir şekilde şer'î hükme ulaştırıcı
nitelikte olmasını şart koşarlar. Bu bilginlere göre,
şer'î hükme zannî bir şekilde ulaştırıyorsa bu
delil değil, "emare" sayılır. Ancak çoğunluğun
görüşüne göre, delil kesin olsun zannî (ihtimalli) bulunsun,
kendisinden şer'î amelî (pratiğe ait) hükmün çıkarıldığı
şeydir (el-Amidî el-İhkam fi Usûlil-Ahkam, Mısır
1914, III, 11; el-Cürcanî, el-Tarifat, "Delil" mad.).
İslam'da ibadet, ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Nakli Delil NakidNakid
Akçe, madenî para, para olarak bulunan servet, peşin
para, altın ve gümüş için kullanılan bir İslam
hukuku terimi. Çoğulu nukud gelir. Vezni ve ayarı düzgün,
gerekli özellikleri taşıyan paraya da nakid denir. Bir mastar
olarak, paranın züyûfunu halisinden, sahtesini hakikisinden ayırma
anlamında da kullanılır. Bir İslam hukuku terimi
olarak altın ve gümüşü ve bunların madrûb ve
meskûkünü ifade eder. Diğer yandan İslam hukukçuları
altın ile gümüşten başka madenden basılıp kabul
edilen fels ve kağıt paralara, ancak kıyas ve benzetme
yoluyla nakid tabirini kullanırlar.
İktisatçıları,
alış-verişlerde mübadele aracı olan her şeyi
gerçek anlamda nakid saymışlardır. İslam hukukçularına
göre ise, satış bedelinin ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Nakid Nakib, Nakibu'l-esrafNakib, nakibu'l-esraf NAKİB, NAKİBU'L-EŞRAF
Hz. Muhammed (s.a.s)'in neslinden gelen kişilerle
ilgili işleri gören kimse.
Pek çok anlamı içeren nakîb kelimesi, bir
topluluğun veya kabilenin reisi veya vekili anlamlarına
geldiği gibi, tekkelerde şeyhlerin yardımcısı
konumundaki en kıdemli derviş veya dede manasına da gelir.
Ancak bu kelimenin daha çok, Hz. Muhammed (s.a.s)'in soyundan gelen kişilerin
işlerini görmek üzere içlerinden devlete tayin edilen memur anlamında
kullanıldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere Hz. Peygamber'in nesli, kızı
Fatımatü'z-Zehra (r.an) ile damadı ve amca oğlu Hz. Ali
(r.a)'den devam etmiştir. Hz. Ali'nin, büyüğü Hz. Hasan ve
küçüğü Hz. Hüseyin o(an oğullarından gelen zürriyet
zamanımıza kadar ulaşmıştır. Birbirlerinden
farklı olduğunu ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Nakib, Nakibu'l-esraf |