Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Mükreh

Mükreh İstemediği ve çirkin gördüğü bir işi yapmağa zorlanan kimse; ikrah kökünden ism-i mef'ûl. İkrah; tehdit etmek suretiyle kişinin hukuken yapmakla yükümlü olmadığı bir işi yapmaya onu zorlamak demektir. Zorlayan, tehdit eden kimseye "mükrih" denir. Hukukî sonuç doğuran akit ve tasarruflarda kişinin ihtiyar ve rızası. önemli unsurlardır. İhtiyar; bir şeyi yapıp yapmama konusunda bir tercihte bulunma, riza ise; bir şeyi arzu etme ve onu kabul etme anlamına gelir. Hanefilere göre, bir akitte ihtiyar, meydana gelme (in'ikad); rıza ise sıhhat şartlarındandır. İkrah, tam ve eksik olmak üzere ikiye ayrılır: I) Tam ikrah: Öldürme, bir organı yok etme veya toplumda mevki sahibi kişi ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mükreh

 Mükellef

Mükellef Yükümlülük sahibi kişi, yükümlü kılınan kişi; arapça "teklîf" mastarından ism-i meful. Bir fıkıh terimi olarak; "İslamî emir ve yasakların muhatabı olan ve bunlara uymakla yükümlü bulunan kimse" demektir. "Allah bir kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez" (el-Bakara, 2/286) ayeti sorumluluğu gücün yetmesi ile sınırlar. Dinî emir ve yasaklara muhatap olabilmesi için kişinin akıl ve fizik bakımından belli olgunluğa ulaşması gerekir. Kişinin, insan varlığına ait hak ve borçlara ehil olma vasfına "ehliyet" denir. Bu ehliyet anne karnındaki ceninden itibaren rüşd yaşına kadar çeşitli safhalar geçirir. Ehliyet, vücub ve eda ehliyeti olmak üzere ikiye ayrılır. 1. Vücub ehliyeti: Kişinin lehine ve aleyhine olan ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mükellef

 Mükatebe

Mükatebe İki veya daha fazla kişinin herhangi bir konuda karşılıklı olarak yazışmaları; bir köle veya cariyeyi kazancı hususunda derhal, kölelik ve esaretten kurtulması hususunda daha sonra ödenmek üzere belli bir meblağ karşılığında hürriyetine kavuşturmak için yapılan anlaşma ve yazışma. Buna "kitabet" de denir. Mükatebe, köle ile sahibi arasında yapılan bir akiddir. İki tarafı ilgilendirdiği için mükatebe denilmiştir. Mükatebe Kur'an-ı Kerîm'le sabittir. Bu konuda Cenabı Hak: "Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeler)den mükatebe akdi yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir iyilik (hayır) görürseniz, mükatebe akdi yapın ve Allah'ın size verdiği malından onlara da (yardım olarak) verin" (en-Nûr, 24/33). Rasûlüllah (s.a.s)'de hadisinde: "Üç kişi ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mükatebe

 Mühtedi

Mühtedi Doğru yolda olan, İslam'ı kabul eden, başka bir dinden İslam'a geçen kimse. Doğru yol olan İslam'a girmeye ihtida, İslam'dan çıkmaya da "irtidat" denir. "Mühtedi"nin zıddı "Mürted"tir. "Başka bir dinden İslam Dinine geçenlere mühtedî veya avdetî denilmiştir. Bağlı olduğu dini bırakarak başka bir dine girenler için genel olarak "dönme" veya "avdetî" tabiri de kullanılmıştır" (Abdurrahman Küçük, Dönmeler Tarihi, Ankara 1990, s. 231). "Hidayet", esasında doğru yolu göstermek anlamına gelir: "Bize doğru yolu göster" (el-Fatiha 1/6). "Hidayete ermek", "hidayette olmak" deyimlerinde "hidayet" kelimesi doğru yol anlamında kullanılmıştır. Zıddı "dalalet" (sapıklık)'tır. Muhtedi kavramı, İslam'a davet ve İslam'ın yayılışıyla yakından ilgilidir: Allah Teala sapıklıkta ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mühtedi

 Müfsid, Müfsit

Müfsid, müfsit Bir şeyi bozan, bir ibadet veya muameleyi geçersiz kılan kimse ya da şey. Bir ibadeti bozan veya bir hukuki muameleyi sakatlayan fiil veya eksiklik anlamında bir fıkıh terimi. Mükellefin fiillerine bağlanan hükümlerden birisi. Müfsid, fesad kökünden ism-i faildir. Sıhhaf, fesat ve butlan birbiriyle yakın ilgisi bulunan terimlerdir. Sahîh, fasit ve batıl ayırımı, bir kimsenin yaptığı fiiller için şer'an gerekli olan rükün ve şartları taşıyıp taşımamasına göre yapılan bir nitelendirmedir. Kendisine bir takım hükümler bağlanan fiiller ya ibadet, ya da hukûkî bazı muameleler kabilinden olur. Ayet ve hadislerde mükellefin yapacağı ibadet veya muameleler için bir takım rükünler ve şartlar konulmuştur. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Müfsid, Müfsit

 Müflis

Müflis Malı borcunu karşılamayan veya borcuna karşılık hiç malı bulunmayan kimse anlamında bir İslam hukuku terimi; dünyada kazandığı sevapların ahiretteki hesaplaşmada, haksızlık yaptığı kimselere dağıtılması sonucu, elinde sevap kalmayan ve cehennemlik durumuna düşen kimse; iflas mastarından ism-i fail bir sözcük. İflas, fels, feles ve tetlîs aynı kökten sözcüklerdir. Fels; altın veya gümüş dışında demir, bakır, nikel gibi başka madenlerden basılmış olan madeni para demektir. Bu sözcüğün Arap diline latince "follis"ten geçtiği öne sürülmüştür. İmparator I. Anastius (M. 491-518)'un meskûkat nizamnamesinde 40 Nummialık Bizans sikkesinin adıdır. Çoğulu "fülûs"tür. Bizans bakır sikkelerinin ayarı, M. 7. yüzyıldan sonra çok bozulduğu için, Araplar bunları sikke ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Müflis

 Müfessir

Müfessir Kur'an'ı tefsir eden, anlamını açıklayıp yorumlayan ve bu maksatla eser yazan ilim adamı. Kur'an, anlaşılmak ve kendisiyle amel edilmek üzere indirilmiştir: "(Bu Kur'an), çok mübarek bir kitaptır. Onu sana indirdik ki ayetlerini düşünsünler ve akl-ı selîm sahipleri öğüt alsınlar" (es-Sad, 38/29). Kur'an-ı okuyan herkes onu anlamak üzere okumalıdır. Arapça bilen herkes, Kur'an-ı okurken, onun manasını anlamak için gayret ederse, kendi kapasitesi oranında onu anlar. Ancak Kur'an-ı anlama konusunda insanların eşit seviyede olmadıkları bir gerçektir. Çünkü o, hayatın her alanına hitap eden, hukuk, ahlak, tarih vs. gibi konulardan söz eden bir kitapdır. Hatta Kur'an'ı tefsir eden müfessirler bile onu tefsir ederken, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Müfessir

 Müezzin

Müezzin Namaz vakitlerinde ezanı adabına uygun bir şekilde okumakla görevli kimse. Ezan; sözlükte "ilan", "duyuru" demektir. İslam fıkhında ise, namaz vakitlerini Rasûlüllah (s.a.s)'den gelen belli sözlerle ilan etmeye denir (Necmuddin b. Hafs en-Nesefî. Taalibetu't-Talebe fi Istılahatı'l-Fıkhıyye, Bağdad 1311 sh.l0; Ali b. Muhammed el-Cürcani, et-Ta'rifat, İstanbul 1302 sh. 6). Müezzin kelimesi Kur'an-ı Kerim'in (Yusuf, (12), 90 ile el-A'raf (7), 4) ayetlerinde "ilan edici", "duyurucu" manasında kullanılmıştır: Bir de cennetlik olanlar, cehennemliklere şöyle çağırırlar: "Gerçekten biz, Rabbinizin vaad buyurduğu sevabı hak bulduk. Siz de Rabbinizin vaad buyurduğu cezayı hak buldunuz mu?" Onlar da; "Evet hak bulduk" derler. Bunun üzerine iki topluluk arasında bir ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Müezzin

 Müevvel

Müevvel Birkaç anlama gelebilen ve anlamı ancak galib bir zan ile tespit edilen Kur'an ve Sünnet lafızlarından biri. Kur'an ve Sünnet manalarının açık ve kapalı olmaları açısından lafızlarını iki ana gruba ayırmak mümkündür. Manaları açık olan lafızlar, sırasıyla "zahir", "nass", "müfesser" ve "muhkem" olmak üzere dört kısma ayrılırlar. Manası kapalı olanlar da sırasıyla "hafi", "müşkil", "mücmel" ve "müteşabih" olmak üzere yine dört kısma ayrılırlar. Manası kapalı olan lafızlardan ne kastedildiği başka bir açıklayıcıya ihtiyaç gösterir. Bunlardan bir kaç anlama gelebilen ve anlamı ancak zann-ı galip ile tesbit edilene "müevvel" denilmiştir (Ömer Nasûhî Bilmen, Hukukî İslamiyye ve Istilahatı Fıkhiyye Kamusu, İstanbul 1985, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Müevvel

 Müellefe-i Kulub

Müellefe-i kulub Kalbleri ısındırılan, yumuşatılan kimseler. Bir terim olarak, müellefe-i kulûb; zekat verilmek sûretiyle kalpleri İslam'a karşı yumuşatılmak, zararsız hale getirilmek veya dinde sebat ettirilmek istenen kimseleri ifade eder. Müslümanların sayısının az, güç ve kuvvetlerinin zayıf olduğu devirlerde bu sınıf, müşriklerin etkisiz hale getirilmesinde, yeni müslüman olmuş zayıf inançlı kişilerin imanının sağlamlaştırılmasında ve bazı müşriklerin İslamiyet'i kabul etmesinde bir vasıta olarak kullanılmış ve bu metodun uygulanması ile büyük faydalar sağlanmıştır. Kur'an-ı Kerim'de zekatın verileceği yerler belirtilirken müellefe-i kulûba da yer verilmiştir (et-Tevbe, 9/60). Hz. Peygamber (s.a.s) de bu uygulamayı bizzat kendisi yerine getirerek müslümanların yanı sıra, henüz İslam'ı tam olarak benimseyememiş ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Müellefe-i Kulub