Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Mücadele Suresi

Mücadele suresi Kur'an-ı Kerîm'in elli sekizinci sûresi. Yirmi iki ayet, dört yüz doksan üç kelime ve bin dokuz yüz doksan iki harften ibarettir. Fasılası dal, zel, ra, ze ve mim harfleridir. Medenî sûrelerden olup, Hicretin beşinci yılında meydana gelen Hendek gazvesinden sonra, Münafıkûn sûresinin peşinden nazil olmuştur. Adını, bir kadının, kocasının zıhar*da bulunmasını Rasulullah (s.a.s)'a şikayet edişini ve bir çözüm bulması için onunla tartışmaya girişini anlatan ilk ayetteki "tucadiluke" ibaresinden almıştır. Sûrenin ilk ayetleri bu olay üzerine nazil olmuştur (Ebu Davud, Talak, 17). Sûre, yeryüzünde İslam'ın gerçeklerini yayarak hakim kılmak için terbiye edilip, bu faaliyetlere hazırlanan Medine İslam toplumunun yetişme safhalarından ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mücadele Suresi

 Mübaşeret

Mübaşeret Bir işi, bir eylemi bizzat yapmak; teni tenine dokunmak; cinsel ilişkide bulunmak. Bir hukuk terimi olarak mübaşeret; bir işi araya başkasının fiili girmeksizin bizzat yapmak demektir. Araya başkasının fiili girerse buna "tesebbüb", yani "sebep olma, sebebiyet verme" denir. Bir suç biri ona sebep olan, diğeri de onu bizzat yapan iki kişi tarafından işlense, sorumluluk o işi bizzat yapan mübaşire ait olur. Mesela, bir kimse çalınacak malın yerini gösterse, diğeri de bizzat çalmış olsa; hırsız suçu mübaşereten işlemiş olur. Dolayısıyla sorumluluk da ona ait olur. Bu esasa göre küçük çocuk veya akıl hastası bir toplulukla birlikte hırsızlık fiiline katılsalar, Ebû Hanîfe ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mübaşeret

 Mübarek Geceler

Mübarek geceler Mübarek sözcüğü "barake"nin ism-i mef'ulü olup, hayır ve bereket verilmiş demektir. Bir terim olarak Cenab-ı Hakk'ın başka gecelerden üstün kıldığı geceleri ifade eder. İslam dininde ibadetler kamerî aylara göre emredilmiştir. Kamerî takvime göre günün, önce gecesi, sonra gündüzü gelir. Mesela cuma gecesi dendiği zaman perşembeyi cumaya bağlayan gece kastedilir. Allah Teala bu geceleri, diğer gecelerden daha faziletli (üstün) yaratmış ve bu gecelerde yapılan ibadetlere daha çok mükafat vermiştir. Aynı zamanda önemli bazı işleri de bu gecelerde yaratır. Bunun için bu gecelere mübarek geceler denir. Mübarek geceler yedi tane olup şunlardır: 1) Cuma gecesi: Her hafta perşembeyi cumaya bağlayan gecedir. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mübarek Geceler

 Mübah

Mübah Allah Teala ve Rasûlünün mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı fiiller. "Helal",. "caiz" ve "mutlak" sözcükleri mübahla eş anlamlı olarak kullanılır. Bunlar işlendiği zaman da terk edildiği zaman da övülmeyi ya da kınanmayı gerektirmeyen işlerdir. Eşyada asıl olan mübahlıktır. Hakkında bir hüküm gelmemiş olan şeyler helaldir. Kur'an'da şöyle buyurulur: "O Allah ki, yerde olanların hepsini sizin için yarattı" (el-Bakara, 2/29); "Allah'ın göklerde ve yerde olanları sizin emrinize verdiğini ve size açık ve gizli nimetlerini bolca ihsan ettiğini görmez misin?" (Lokman, 31/20). Bu ayetlerden yerde ve gökte olanların, insanların yararlanması için yaratıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Yenilmesi, içilmesi veya kullanılması ayet veya hadislerle yasaklanmamış ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mübah

 Mü'minun Suresi

Mü'minun suresi Kur'an-ı Kerim'in yirmi üçüncü sûresi. Yüz on sekiz ayet, bin sekiz yüz kırk kelime ve dört bin sekiz yüz kırk harften ibarettir. Kûfeliler'in dışındakiler, yüz on yedi ayet olduğu görüşündedirler. Mekkî sûrelerden olup, Enbiya sûresinden sonra nazil olmuştur. Fasılası mim ve nun harfleridir. Adını ilk ayetinde geçen Allah'a iman edenler anlamındaki "el-Mü'minûn" kelimesinden almıştır. Hz. Ömer (r.a)'in bu sûreden bahsederken şöyle söylediği nakledilmektedir: Hz. Peygamber'e vahiy geldiği zaman, yüzünün etrafında arı uğultusuna benzer sesler işitilirdi. Bir gün kendisine o vahiy hali geldi. Bir süre bekledik. Kıbleye dönüp ellerini kaldırdı ve şöyle dua etti: "Allah'ım, bize olan hayrını bollaştır, azaltma. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mü'minun Suresi

 Mü'min Suresi

Mü'min suresi Kur'an-ı Kerîm'in kırkıncı sûresi. Seksen beş ayet, bin yüz doksan dokuz kelime ve dört bin dokuz yüz yetmiş harften ibarettir. Fasılası be, dal, ra, ayn, kaf, lam, mim ve nun harfleridir. Ayetlerinin sayısını Basralılar seksen iki, Hicazlılar ise seksen dört olarak kabul ederler. Mekkî sûrelerden olup, Zümer sûresinden sonra nazil olmuştur. Adını yirmi sekizinci ayetinde geçen, "iman eden kimse" anlamındaki "mü'min" kelimesinden almıştır. Gafir ve Tavl adlarıyla da anılır. Sûre, ha, mim, harfleriyle başlamaktadır. Bu harflerle başlayan ve "Alu Hamîm" denilen yedi sûrenin ilkidir. Fazileti hakkında hadis varid olan sûrelerdendir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Kim sabaha ulaştığında "el-Mü'min" ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mü'min Suresi

 Mü'min

Mü'min Allah'tan gelen her şeyi mutlak anlamda tasdik eden, doğrulayan kimseler için kullanılan Kur'anî bir terim. Arapça "doğruladı, tasdik etti" anlamındaki "a.me.ne" fiilinin ism-i failidir. Kur'an-ı Kerim'de, tekil, çoğul ve müennes siğalarında olmak üzere, iki yüz yirmi dokuz kere geçmektedir. Mü'min, Allah Teala'nın tek oldu günü, ibadette hiç bir ortağı olamayacağını, O'nun dışında ibadete layık olan ve O'na denk olabilecek hiç bir ilahın bulunmadığını, ibadetin yalnızca O'na hasredileceğini kalben ikrar ve zahiren açığa vuran kimsedir. İman kalpte; Allah sevgisi, O'na boyun eğme, korkma, ümid etme; varlığı karşısında ürperme, tevbe etme, tevekkül, sığınma, güvenme ve buna benzer şekillerde tecelli eder. Dışa yansıyan ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mü'min

 Mü'ennen Hadis

Mü'ennen hadis İsnadında "haddesena fiilanun enne fulanen haddesehü.." (Bize falan kendisine falanca ravinin hadis anlattığını haber verdi) gibi enne harfini ihtiva eden ibarelerle rivayet edilmiş hadisler. "Enne" ibaresinin senedin ittisaline delalet edip etmediği hususu muhaddisler arasında ihtilaf konusu olmuştur. İbnü's- Salah ve bu hususta ona tabi olan Nevevî'nin ifadelerine göre Ahmed b. Hanbel ve muhaddislerden bir cemaat(enne)'nin (ene) gibi olmadığını yani ittisale delalet etmediğini; senedin muntakı sayılacağını, ancak aynı haberde bir başka yönden sema'ın belli olması halinde ittisal ile hükmedilebileceğini söylemişlerdir. Bununla beraber çoğunluk, bu arada İmam Malik, İbn Enes, "enne"nin, ravisi tedlîsten salim ve şeyhine mülaki olduğu bilindikçe, ittisal yönünden ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mü'ennen Hadis

 Muztarıb Hadis

Muztarıb hadis Bir ravinin veya güvenirlikleri birbirine eşit birden fazla ravinin bir hadisin senedinde veya metninde birbirine muhalif değişik rivayetlerde bulunması ve rivayetlerden birinin diğerine tercih edilme imkanının olmaması durumunda ortaya çıkan zayıf hadis türü. Muztarıb, "dalgaların hareketi, birbirine çarpışması" anlamında ıztırab kelimesinin ism-i mef'ulüdür. Bu kelime bir işteki fesad, bozulma ve ihtilaf anlamlarında da kullanılmaktadır. Hadis istılahında ise bu anlamda, ravi veya ravilerdeki hıfz eksikliği yüzünden bir hadisin farklı şekillerde birbirine muhalif olarak rivayet edilmesini bildiren bir terimdir. Muztarıb hadisin zayıf sayılmasının sebebi, ravilerin hıfz ve zabtları hakkında ihtilaf edilmesidir. Ravilerin birinin hıfz, zabt veya hadisi aldığı kimseden uzun müddet ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Muztarıb Hadis

 Muzaraa

Muzaraa Ziraat Ortakçılığı. Ziraat yapmak, toprağı ekip biçme ve çiftçiliğin gerektirdiği diğer işlemleri yapma anlamına gelir. Ziraat ortakçılığı ise, iki ve daha çok kişinin, tarım alanında ortaklaşa iş yapması demektir. Bir terim olarak şöyle tarif edilebilir: Bir taraftan arazi, diğer taraftan çalışma, emek konulmak suretiyle çıkacak ürünün belirli nisbet dahilinde paylaşılması şartı ile yapılan bir ortaklık anlaşmasıdır (Mecelle, madde,1431) bu ortaklığa "müzarea veya muhabere" denir. Meyve ağaçları üzerinde yapılan ortakçılığa ise "müsakat" adı verilir. İslam hukukçularının çoğunluğu ziraat ortakçılığını meşru sayarlar. Hz. Peygamber (s.a.s), Hayber fethedildiği zaman, o yörede oturan Yahudileri topraklarında bırakmış ve onlarla, çıkacak ürünün yarısı karşılığında müzaraa ve ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Muzaraa