Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Mukarenet

Mukarenet Beraber olma, dostluk yapma, hemdem olma, eşit kılma, karşılaştırma, bir kadınla evlenme ve cinsel temasta bulunmak; mufaale vezninde bir mastar; evlenme ve cinsel temasta bulunma anlamında bir İslam hukuku terimi. Bir hukuk sistemini başka bir hukuk sistemiyle karşılaştırmalı olarak incelemeye "mukarane" denir. Mukayeseli hukuk çalışmaları, beşerî hukukla İslam hukuku arasında da yapılmaktadır. Burada amaç, karşılaştırma yoluyla iki hukukun veya farklı görüşlerin gün ışığına çıkarılması ve uygulamaya esneklikler getirilmesidir. Mukayese konusuna örnek olarak, evlenmede velinin rolünü verebiliriz. Ebu Hanîfe'ye göre, hür, akıl ve baliğ bir kadın kendi malı üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu gibi, bizzat evlenme akdi de ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mukarenet

 Mukaddesat

Mukaddesat Mukaddes kelimesinin çoğulu; kutsal, mübarek, kutlu ve temiz şeyler; Allah Teala ile ilgili olan ve manevî bir büyüklüğü bulunan kutsal, pak değerler. Cenab-ı Allah ve O'nun isimleri, kitapları ve peygamberleri kutsaldır. Din, îman, ibadetler, Kabe, cami ve mescitler ve bunlarla ilgili olan herşey de mübarek ve kutsaldır. Mukaddesata saygı göstermek bütün müslümanların kaçınılmaz görevleri arasındadır. Bu saygının şekli mukaddesatın hüviyetine göre değişir. Cenab-ı Hak'ın mübarek isimlerinden biri anıldığında "celle-celalühû" veya "teala" gibi bir ifade kullanmak, Kur'an-ı abdestli olarak ele almak, hayırlı her işe besmele ile başlamak, Peygamberimizin ismi okununca salat-ü selam getirmek, diğer peygamberlerin ismi geçince "aleyhisselam", bir sahabeden bahsedildiğinde ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mukaddesat

 Mukaddes Yerler

Mukaddes yerler İslam'ın kutsal mekanlar olarak kabul ettiği Mekke, Medine ve Kudüs şehirleri. Mukaddes kelimesi Arapça Ka. de. se kökünden "temizlenmiş", "arınmış" anlamlarına gelmektedir. Üzerlerinde meydana gelen hadiseler, namaz ve hac gibi ibadetlere mekan oluşları bazı yerleri diğerlerinden üstün kılmıştır. Buraların manevî açıdan üstünlükleri ayet ve hadislerle de tescil edilmiştir. Bu ayet ve hadisler ışığında bakıldığında mukaddes yerlerin başlıca üç şehirden ibaret olduğu görülür. Bunlar; Mekke, Medine ve Kudüs şehirleridir. Bu mekanları mukaddes kılan bazı sebepler vardır. Mekke, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (a.s.)'den, son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'e kadar bir çok peygamberin hatıralarını taşır. İçinde Allah (c.c.)'a ibadet ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mukaddes Yerler

 Mukabele

Mukabele Karşılaştırma, yüzleştirme, karşılık verme; aralarındaki farkı ortaya çıkarmak için metinleri mukayese etme; Ramazanda hafızların cemaat huzurunda Kur'an okumaları. Edebiyat terimi olarak mukabele; aralarında tezat ve tekabül bulunan şeyleri bir ibarede bulundurma diye tanımlanmıştır (Tahiru'l-Mevlevî, Edebiyat Lügatı, 102). "Mukabele", Kur'an tarihi ile ilgili bir terimdir. Cibril (a.s)'ın her sene Ramazan ayında gelip Kur'an'ı Hz. Peygamber (s.a.s) ile karşılıklı müzakere etmelerini, birbirlerine okumalarını ifade eder. Kur'an'ın Allah tarafından indirildiği şekilde muhafazası, ayet ve sûrelerin tertibinin doğru olarak tesbiti ve bunun kontrolü için Cibril (a.s) her sene Ramazan ayında, bir rivayete göre Ramazan ayının her gecesinde, Hz. Peygamber (s.a.s)'a gelirdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mukabele

 Muid

Muid Müzakereci, müderrisin derslerini tekrarlayıp izah eden müderris yardımcısı, müderrisin dersten ayrılmasından sonra onun dersini talebeye tekrarlayan kimse. Öğrenci, bazan konuyu anlamadığından, bazan da hocaya (müderrise) sormaktan utandığından her şeyi tam olarak kavrayamaz. İşte bu durumda muid, öğrenciye yardımcı olur. Demek oluyor ki muidin, müderris ile talebe arasında bir derecesi vardır. Bugünkü asistan pozisyonundadır. Muidler, talebelerle aynı yerde otururlar. Vazifesi, dersi öğrencilerle tekrarlamak olan muide, müzakereci de denebilir. Muidlik, medreselerin kurulması ile ortaya çıkmıştır. Eyyubîler döneminde muidlik, aranan ve rağbet gören bir görev haline gelmişti. Hemen her medresede bir muid bulunmaktadır. Hatta bazı medreselere tayin edilen her müderris için iki muid ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Muid

 Muhtesib

Muhtesib İslam dünyasında, iyilikleri emretmek ve kötülüklerden vazgeçirmek "el-emr bi'l-maruf ve'n-nehy ani'l münker"e gayesiyle kurulan teşkilatın başında bulunan görevli. Muhtesib, tarihte kurulmuş bulunan bütün müslüman devletlerde bu isimle, bazen da "İhtasab emini" veya 1242 (1826) yılından itibaren Osmanlılarda "İhtisab Ağası" gibi isimlerle de anılmaktadır. Muhtesib, İslam'ın hoş karşılamayıp çirkin gördüğü her türlü kötülüğü (münkeri) ortadan kaldırmaya çalışırdı. Gerçi İslam'da, iyiliğin emr edilmesi ve kötülüklerden sakınılmasına nezaret etme, bütün müslümanların yerine getirmesi gereken müşterek bir vazifedir (Ali İmran, 3 110-114, et-Tevbe, 9/71). Ancak diğer bazı emirlerde olduğu gibi bunun da öneminden dolayı bir grup müslüman tarafından yerine getirilmesi, diğerlerini de sorumluluktan kurtarır. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Muhtesib

 Muhtelefun Fih

Muhtelefun fih Arapça Ha. le. fe. kökünden bir konuda farklı düşünme, ayrılık, uyuşmazlık, uymama ya da değişik olma; başka bir ifadeyle, iki kişiden her birinin söz ve davranışlarında, ötekinin gittiği yolun, söylediği sözün aksi yönünde hareket etmesi veya değişik bir yol edinmesi demek olan "ihtilaf" ve "muhalefet"e dayanan bir kelime. "Muhtelefun fih"; üzerinde ihtilaf edilen, hakkında birbirinden değişik görüşler ileri sürülmüş olan konudur. Bu tanımı ile "muhtelefun fih", "müttefakun aleyh" (üzerinde ittifak edilmiş) tabirinin karşıtıdır. İnsanlar arasındaki görüş ayrılıkları, insanlık tarihi ile yaşıttır denebilir. Bu nedenle, değişik şekillerde anlaşılmaya müsait olan herhangi bir konuda tarih boyunca ittifak edildiğini görmek hemen hemen ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Muhtelefun Fih

 Muhtazar

Muhtazar Kendisinde ölüm belirtileri görülen hasta. Bir güçlük yoksa böyle bir kimse sağ yanı üzerine kıbleye doğru çevrilir. Yahut ayakları kıble tarafına getirilip başı biraz yükseltilerek sırt üstü yatırılır. Böylece muhtazarın yüzü gökyüzüne değil kıbleye yöneltilmiş olur. Eğer hasta tamamen komaya girmemiş, söyleneni anlayıp tekrar edebilecek durumda ise uygun biri ona Kelimeyi Tevhid'i telkin eder. Yani onun yanında duyacağı şekilde zaman zaman "La ilahe illallah Muhammedun Rasûlullah" der. Bu telkini yapmak sünnettir. Telkin esnasında "sen de söyle" diye ısrar etmek veya bağırmak doğru değildir. Muhtazarın yanında Yasîn ve Ra'd sûrelerini okumak da müstehaptır. Abdüsselam ARI

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Muhtazar

 Muhsar

Muhsar Hac veya umre için ihrama girdikten sonra ya düşman ya da zalim bir hükümdar tarafından haccın farzlarını yerine getirmekten alıkonulan veya hastalık, hapis, sakatlık gibi bir sebepten bulunduğu yerde kalıp farzları yerine getirmeyen kimse. Muhsır ise; bir kimsenin arzu ve isteğine erişmesine engel olan hac veya umre yapmak üzere ihrama girmiş olan kimseyi Kabe'yi tavaf ve Arafat'ta vakfe yapmaktan herhangi bir sebeple alıkoyan kimsedir. Hanefi mezhebine göre, düşman, hastalık, eldeki mevcut paranın kaybolması veya tükenmesi, kadının yanındaki mahreminin (kocasının) ölmesi gibi hac yolculuğunu veya tavaf ve vakfeyi önleyen bütün engeller muhsır olarak nitelendirilirler. Şafiî mezhebine göre ise, muhsır ancak düşman ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Muhsar

 Muhsan

Muhsan Evli erkek; "muhsana" ise, iffetli kadın: Evli kadın için de muhsana denir. Çünkü evliliği onun iffetini korur. Bunun kökü olan husn, hısn ve hasanet kadının iffeti anlamına gelir. İşte bu kökten gelen "Muhsan" ve "Muhsana" ihsan mastarından gelen ism-i mef'uldür. İhsan, sözlükte; menetmek demektir. Bu yüzden kaleye "hısn" denilir. (İbn Manzûr, Lisanü'l-Arab, H S-N maddesi). Kur'an-ı Kerim ve Sünnette ihsan ve bundan türetilen "muhsana" dört ayrı anlamda kullanılmıştır: 1) İffet: "Mü'minlerden hür ve iffetli kadınlarla kendilerine sizden önce kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınlar dahi, siz onların mehirlerini ver(ip nikah ed)ince size helaldir" (el-Maide, 5/5). Bu ayette geçen "muhsanat"; ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Muhsan