Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Magsubun Minh

Magsubun minh Elinde veya tasarrufunda bulunan bir malı başkası tarafından zor kullanılarak açıkça alınan kimse. Kur'an'da konuya ilişkin şu görüşlere yer verilmiştir: Bir de aranızda mallarınızı haksız sebeplerle yemeyin, halkın mallarından bir kısmını bile bile günahı mucip (gerektiren) suretlerle yemek için o malları hakimlere rüşvet olarak vermeyin " (el-Bakara, 2/188). Bir başka ayette ise; "Ey iman edenler! Mallarınızı haksız ve batıl sebeplerle aranızda yemeyiniz. Ancak aranızda gönül hoşluğu ile yaptığınız ticarî anlaşmalar başka. Bir de (haram yiyerek) kendi kendinizi mahvetmeyiniz. Hiç şüphesiz Allah sizi çok esirgeyicidir" (en-Nisa, 4/29). İslam dini batıl ve haksız yollarla kazanç sağlamayı tarafların karşılıklı rızasına dayalı olsa ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Magsubun Minh

 Magfiret

Magfiret Allah'ın, kullarının işlediği suç ve günahları örtüp affetmesi, bağışlaması anlamına gelen bir terim Kur'an-ı Kerim'de yirmi sekiz ayrı yerde geçer. İsimlerinden biri de "Gaffar" olan Allah Teala, kullarının yaptıkları hata ve günahları bu isminin bir tecellisi olarak affeder. Bu itibarla, Cenab-ı Hak "Gaffaru'z-Zünûb" (Günahları affeden) olarak bilinir. Mağfiret kelimesinin kökü olan, "Gufran" da, affetmek, bağışlamak demektir. Allah Teala'nın affedicilik vasfını ifade eden "Gafûr" kelimesi Kur'an-ı Kerim'de bir yerde; yine aynı manaya gelen "Gafir" kelimesi doksan bir yerde; "Gaffar" kelimesi ise, dört yerde geçmektedir. Bu da Allah Teala'nın kullarına olan affı ve bağışının ne derece büyük olduğunun bir ifadesidir. Kur'an-ı Kerim'de, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Magfiret

 Maddiyyun

Maddiyyun Maddeciler. Maddî kelimesinin çoğuludur. Alemin başlangıcı olarak maddeyi kabul edip, maddenin ezelî ve sonsuz olduğuna inananlara, madde ve hareketi dışında her şeyi inkar edenlere verilen addır. Maddiyyûna göre bu alem atomlardan oluşan maddelerin rastgele hareket ve birleşmeleri sonucu kendiliğinden meydana gelmiştir. Bir yaratıcının eseri değildir. Madde, varlık aleminin aslı ve yaratıcısıdır. Onlara göre maddenin bölünebilirliği bir daha parçalanmayan ve değişmeyen atomda biter ki buna "cüz'ü la yetecezza" derler. Kuvvetsiz madde, maddesiz kuvvet olmaz. Demir gibi en katı cisimlerin bile içi sonsuz bir hareketle devinmektedir. Madde ve hareket her ikisi de ezelî ve sonsuz olduğundan bunların dışında bir yaratıcıya gerek yoktur. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Maddiyyun

 Mabud

Mabud Kendisine ibadet edilen, varlık; rabb, ilah. Batıl dinlerde insanların yollarını şaşırıp delalete sapmalarıyla ibadet ettikleri put vb. varlıklar birer mabudtur. Zira onların insanlara fayda ve zarar verebileceklerine inanılarak onlara ibadet edilir. Tevhîd akidesine göre ise yegane mabud Cenab-ı Allah'tır. Allah'ın dışında bir varlığı mabud kabul etmek ise İslam inancına göre küfürdür. Kur'an-ı Kerim'de mabud kelimesi geçmese de, bu kelimenin kökü olan "abede, ya'budû, ibadetun, ubudiyyetun"den çeşitli kelime kalıpları içinde gelen kelimeler bir çok ayette yer alır. Kul, "abd"; kulun yaratanına yönelttiği "ibadet, ibadet eden kul "abid"; kendisine ibadet edilen de "mabud" dur. İslam dininde ibadet yalnız yüce Allah'a yapılır. Tevhîdin ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mabud

 Mabed

Mabed İbadet mahalli, ibadete mahsus bina, cami, mescid bir dine bağlı olanların belirli zamanlarda toplu olarak veya tek başlarına ibadet etmeleri için yapılmış özel bina, ibadethane, ibadetgah. Türkçe'de yeni bir terim olarak kullanılmakta olan tapınak sözü ise, İslam'ın dışındaki dinlerin mabedlerini ifade eder. Bu kavram Latince'de "templum" kelimesinin karşılığı olup, kahinlerin kuşların uçuşunu gözetlemek için kullandıkları yüksekçe mekan, herhangi bir mekan, gökyüzü, mabed veya tanrılara tahsis edilmiş yer, kapalı ve çevrili her yer, sığınak, mezar, bir mabedteki heykel, veya mabedde heykelin bulunduğu yer, bir çatının kalınlığı veya eni, gibi anlamlara gelip Fransızca ve İngilizce'de mabed anlamına gelen "temple" kelimesine de kaynaklık ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Mabed

 Maazallah

Maazallah Her türlü kötülüklerden Cenab-ı Allah'a sığınmayı ifade etmek için kullanılan bir terkip. "Me'az". kelimesi mimli masdardır. Bu kelime; (euzü) fiili sema'en hazfedilmiş ve mef'ülüne (Allah'a) muzaf olmuştur. Te'kid ifade etmek için fiilinin yerine geçen mefulü mutlaktır. E'ûzü billahi me'azen demektir. Herhangi kötü bir iş ve beladan, üzüntüden mutlaka Allah'a sığınırım, Allah korusun, anlamına gelir. Allah Teala, Kur'an-ı Kerim'de Hz. Yusuf'un "maazallah" diyerek fuhşa ve kötülüklerden Allah'a sığındığım beyan eder (Yûsuf, 12/23, 79) "Maazallah" denildiği gibi daha çok (eüzübillahi) veya "este'izübillah" denilir. Müste'iz (Allah'a sığınan), sığınırken, tek başına dini ve dünyevî faydaları celbetmeye muktedir olamayacağını, gerek şeytandan gerekse nefisten gelecek fitne ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Maazallah

 Ma-i Müsta'mel

Ma-i müsta'mel İslam hukuku açısından sular; biri mutlak, diğeri mukayyed olmak üzere iki kısma ayrılır. Mutlak su, aslî özelliğini kaybetmemiş olan yağmur, kar, deniz, göl, ırmak, pınar ve kuyu sularıdır. Bunlardan her birine "mutlak su" denir. Mukayyed su ise; kendisine herhangi bir maddenin karışmasıyla renk, koku, tad gibi aslî özelliklerinden birini veya bir kaçını kaybetmiş ve hususî bir ad almış olan sulardır. Gül suyu, çiçek suyu, meyva suyu, et suyu gibi... Bunlardan her birine de "mukayyed su" denir. Mutlak sular, hem temiz hem de temizleyici olup olmama yönünden beş kısma ayrılmıştır. İşte bunlardan biri de, sözlük anlamı itibariyle kullanılmış su demek ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ma-i Müsta'mel

 Ma-i Mukayyed

Ma-i mukayyed İçilmesi veya temizlik için kullanılması kayıt altına alınmış su. İslam fıkhında su denildiği zaman, içilmesi veya temizlikte kullanılması caiz olan temiz sıvı kastedilir ki, buna "mutlak su" denir. Yaratıldıkları vasıf üzere bulunan yağmur, kar, dolu, deniz, göl, ırmak, pınar ve kuyu suları bu niteliktedir. Kur'an-ı Kerim'de bütün suların ilk kaynağı olan yağmur suyunun temizliğine şöyle işaret edilir: "Biz gökten tertemiz bir su indirdik" (el-Furkan, 25/48). Yeryüzünde canlıların ihtiyacını karşılayacak ölçüde suyun bulunduğu ayetlerde şöyle belirlenir: "Biz gökten belli ölçüde su indirdik de onu yeryüzünde durdurduk. Şüphesiz biz onu gidermeye de kadiriz" (el-Mü'minûn, 23/18). "(Biz gökten suyu), ölü bir yere ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ma-i Mukayyed

 Ma'ruf

Ma'ruf Arapça'da "aklın ve dinin hoş gördüğü şey, ihsan, iyilik" anlamına gelen kelime. Kökü; bilmek, idare etmek, tanımak manasındaki "a-ra-fe" sözcüğüdür. "Örf/Urf" kelimesiyle kökdeş olup aslî manası bakımından da "örf olan şey" demektir. Kelime, Kur'an-ı Kerim'de 30'a yakın yerde kullanılmıştır. Kullanımın tamamına yakın bir kısmında harfi tarif almış olarak, "el-Ma'ruf" şeklindedir. Anlaşılıyor ki, kullanım sırasında sıradan kimi örf olan şeyler değil, çerçevesi ve içeriği ile belli ve belirgin bir kavram ifade edilmektedir. Bu kavramın mahiyetini Kur'an-ı Kerim, bize, apaçık bir biçimde bildirir. Nitekim; "Toptan Allahın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın: Düşmandınız, kalblerinizin arasını uzlaştırdı da O'nun nimeti sayesinde ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ma'ruf

 Lzdlrar

Lzdlrar Şiddetli sıkıntıya düşmek, bir şeye muhtaç olmak. Aynı kökten bir isim olan zarûret kelimesi "şiddetli sıkıntı" anlamına gelir. "Zarûret beni şunu yapmaya mecbur etti", "Filan şuna ve şuna muzdar kaldı, yani şiddetli sıkıntı yüzünden şunları şunları yapmak zorunda kaldı" denir (İbn Manzûr, Lisanü'l-Arab, Beyrut 1955, IV, 483). Dinde ızdırar hali; insanı dinin yasak ettiği bir şeyi yapmaya veya yiyip içmeye mecbur bırakan durumdur. Bu, insanın, yasak olan şeyi yapmadığı takdirde öleceğini veya ölüme yaklaşacağı bir sınıra geleceğini kesin olarak veya galib zanla bilmesidir. Burada, kişinin ölüm sınırına kadar sabretmesi şart değildir. Şiddetli sıkıntı hali ortaya çıkınca İslam'ın haram kıldığı şeyler ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Lzdlrar