Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Latife

Latife Hoşa giden, genellikle güldüren sözlerle gerçek ya da kurgusal olaylara dayalı küçük hikaye ve fıkra. Latifeler güzel bir espriyi, hoş bir şakayı, ince bir eleştiriyi içerebildikleri gibi derin bir bilgeliği, evrensel bir ahlak kuralını da yansıtabilirler. Bu nedenle latifeler bir yönüyle eğlendirici, bir yönüyle de ahlakî, felsefî edebiyat metinleridir. Latifeler yapısı gereği rahatlıkla olumsuz anlamda bir eleştiriye, hiciv ve mizaha dönüşebilirler. Bu durumda eğlendirici, öğretici olmaktan çok yıkıcı, zararlı bir nitelik kazanırlar. Latifenin olumsuz bir nitelik kazanması, "latife latif (güzel) gerek" geleneksel kuralıyla önlenmeye çalışılmıştır. İslam'a göre belli sınırlar içindeki latife mübahtır. Ancak her mübah gibi aşırıya götürülmemesi, haram alanına ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Latife

 Latif

Latif Allah'ın güzel adlarından (Esmau'l Hüsna) birisi, kelime olarak latif, ince hoş, saydam, güzel, yumuşak, gizli, derin, lütufkar gibi anlamları dile getirir. Müfessirlere göre Kur'an'da geçen latif kelimesi birçok anlamları ihtiva eder. Kelime lütuftan gelen abartmalı bir isim olabileceği gibi, letafetten gelen bir benzetme sıfatı olarak da anlaşılabilir. Birinci durumda latif, son derecede lütufkar demektir. Lütûf, büyük bir incelik, hoşluk ve uygunlukla amaca ulaştırma, istenileni vermedir. İkinci durumda latif, cisimlere özgü kesafetten uzak olmayı belirtir. İkinci anlamında letafetin, karşıtı olan kesafetin derecesine göre değişen çeşitli mertebeleri vardır. Hava ya da ışık gibi bazı cisimlerde letafet niteliğinden sözedilmesi, onlardaki nisbî letafet nedeniyledir. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Latif

 Lase

Lase Leş, enkaz, murdar, ölmüş hayvan; kesim yapılmaksızın ölen veya İslami usule uygun olarak kesilmemiş bulunan ölü hayvan anlamında bir İslam hukuku terimi. Terim, sadece akıcı kanı olan hayvanları kapsamına alır. Laşe veya meyte iki kısma ayrılır. Birincisi aslında yenilmesi haram olan domuz, köpek, yırtıcı hayvanlar ve benzerinin etleridir. İkincisi de aslında yenilmesi helal olduğu halde, sonradan meydana gelen bir sebeple yenilmesi haram olan hayvan etleridir. Yenilmesi helal olan bir hayvanın eti bazı sebeplerle haram hale gelir. Hayvan, Allah'tan başkasının adına mesela put, fal okları, türbe ve benzeri şeyler adına kesilir, kesilirken "Besmele" kasten terk edilirse; hayvan, bir yerde düşmek, bir ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Lase

 Lanet

Lanet Uzaklaştırma beddua, hakaret, sövüp sayma, azab, Allah'ın rahmetinden uzaklaşma, gazab etme, beddua etme, buğz etme, uzak durma, muhalefet etme. Lanet, Kur'an'da birçok kez ve tüm anlamlarında kullanılmıştır. Nitekim" ...Her ümmet (ateşe) girdikçe yoldaşına lanet etti..." (el-A'raf 7/38) ayetinde hakaret, sövüp sayma anlamında İsrailoğullarından inkar edenlere Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir... " (el-Maide 5/78), "..İşte onlara hem Allah lanet eder, hem bütün lanet edebilenler lanet eder" (el-Bakara, 2/159) ayetlerinde beddua. Kalplerimiz perdelidir dediler. Hayır, ama inkarlarından dolayı Allah onları lanetlemiştir" (el-Bakara, 2/88) ayetinde Allah'ın rahmetinden uzaklaştırma ve gazab etme anlamlarını dile getirmek üzere kullanılmıştır. Şeytan'a "mel'un" (lanetlenmiş) denilmesi ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Lanet

 Lakit

Lakit Atılmış ve kaybolmuş olup da bulunan çocuk hakkında kullanılan bir fıkıh ıstılahı. Lakît lügatta yerden kaldırıp alınan şey anlamında kullanılır (Feyyûmî, el-Misbahu'l-Münîr, Bulak 1316, II, 95). Fıkıh ıstılahında ise ailesi tarafından fakirlik korkusu, zina töhmetinden kurtulmak vb. sebeplerle sokağa atılmış veya kaybolmuş çocuğa verilen isimdir (Serahsî, el-Mebsüt, Kahire 1324-31, X, 209; Kasanî, Bedayiü's Sanayi, Kahire 1327-28/1910, VI, 197; İbnü'l-Hümam, Fethul-Kadir, Kahire 1389/1970,VI, 110). Tariften anlaşıldığına göre lakît, doğumun peşinden sokağa atılmış çocuk veya mümeyyiz olmayan sabidir. Şafiiler gözetilmeye ihtiyaçları bulunduğundan Mümeyyiz sabî ve deliyi lakît kapsamına dahil etmektedirler (Şirbînî, Muğni'l-Muhtac, Kahire 1379/195960, II, 418). Herhangi bir sebepten dolayı sokağa terkedilmiş ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Lakit

 Lakab

Lakab Bir insanın adının benzerlerinden ayrılması için daha sonra ona verilen isim veya sıfat, çoğulu "elkab''dır. Gerek yazı dilinde, gerekse konuşma dilinde karşıdaki şahsın rütbe ve ünvanı göz önüne alınarak söylenen sözler de lakab kategorisi içine girer. Devletli, izzetli, saadetli gibi. Lakab kelimesi hem övgüyü, hem de yergiyi ifade etmek için kullanılır. Kur'an-ı Kerim'de bu konuya açıklık getirilmekte, "Birbirinizi kötü lakablarla çağırmayınız" (el-Hucurat, 49/11) denilmektedir. "Ne-be-ze" fiilinden türetilen "Tenabezû" kötü lakab takmak, kötü adla çağırmak anlamlarını ifade etmektedir. İnsanı, utanacağı bir adla veya unvanla çağırmanın yasaklanması da bu sebebledir. Ayette zikredilen fiil çoğul olarak kullanılmakta ve bununla bütün müslümanlara hitabedilmektedir. Müslümanlar ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Lakab

 Laiklik

Laiklik Bireysel ve toplumsal hayatın yönlendiricileri olarak din ve dünya otoritelerinin etki ve egemenlik alanlarının birbirlerine irca edilemez bir biçimde saha ve sınırlarının ayrılması; din ve devletin hak, yetki görev ve yürütme gücünün yerine getirilişinde birbirlerine karşı tamamen bağımsız davranmasını sağlayan siyasî, hukukî ve idarî kural. Terim olarak laiklik, Yunanca "laikos" sıfatından elde edilmiştir. Yunancada din adamı sınıfından olmayan, halktan kişilere "laikos" denilmekteydi. Latinceye "laicus" ondanda Fransızcaya "laigue" olarak intikal etmiştir. Terim, sözlük anlamıyla; din adamı sınıfından olmayan şahıs, dini olmayan şey, düşünce, sistem ve prensip demektir. Terim, ilkçağ Yunan medeniyetinden sonraki yüzyıllarda, hristiyanlığın ilk dönemlerinde, dini düzenle kurulmuş bir toplumsal ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Laiklik

 Lahut Alemi

Lahut alemi "Ulûhiyet, ilahî alem, yüce alem." İlah kelimesinden, vav ve te harflerinin ilavesiyle oluşan bir kelimedir. Sû ılere göre varlık tecellisinin ilk mertebesi olan "ehadiyet alemi"ne denir. Bu mertebede Allah'ın bütün isimleri ve sıfatları zatında mevcuttur. Mutlak gayb alemi de denen bu bilinmeyen, görünmeyen alemde Allah Teala, isim ve sıfatları mertebesine inmemiştir (Sinan Paşa, Tazarrûname, Nşr. A. Mertol Tulum, İstanbul 1971, 314 (93 no'lu dipnot), 351(344 no'lu dipnot). Tasavvufta genel olarak bilinmeyen manevi aleme lahût alemi; insanlarla ilgili madde alemine de nasût alemi denir. Vahdet-i vücûd (varlık birliği) tezini savunan Muhyiddin İbnul-Arabî ve takipçilerine göre kainat, Allah'ın isim ve sıfatlarının ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Lahut Alemi

 Lahn

Lahn Ezgili sesle Kur'an-ı Kerim okurken yapılan hata. Bu hatalar harflerde, harekelerde veya harflerin sıfatlarında olabilir. Sahabe döneminden sonra sahih olan kıraatların karşısında şaz rivayetler, ortaya çıkmıştır. Dalalet ve ilhad erbabının türemesinden sonra şaz kıraatlar artmış ve çoğalmıştır. Bu hususta ileri giden bid'atçıların en meşhurları İbn Şenebuz (ö. 328/940) ve Ebû Bekr Attar (ö. 354/965)'dır. Bu şahıslar şaz kıraat ortaya çıkarmaya çalışan bid'atçıların sonuncularıdır. Şaz kıraatlar devri geçtikten sonra kıraatta lahin yapılarak teganni ile okuma bid'atı ortaya çıkmıştır. Bu dönemdeki bid'atçılar çeşitli şekillerde lahin yapmışlardır. Bunlar da dört gruptur: 1. Ter'îd; soğuktan titrer gibi sesi titretmek. 2. Terkîs; sakinden harekeye zıplar ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Lahn

 Lahik

Lahik Namaza imam ile beraber başladığı halde kendisine gaflet, uyku veya cemaatin çokluğundan dolayı bir zahmet arız olup veya abdesti bozan bir durum ile karşılaşıp da namazın tamamını veya bir kısmını imam ile kılamayan kimse. Namazın başından sonuna kadar, aralıksız olarak imama uyan, bütün rek'atleri imam ile beraber kılan kimseye "müdrik", imama birinci rek'atın rükûundan sonra, imam selam verinceye kadar, arada uyan kimseye de "mesbûk" adı verilir. Lahik, imamla birlikte kılamadığı kısım için, imama uyan kimse gibidir. Bu yüzden kaçırdığı rek'atleri kaza ederken, Kur'an-ı Kerim okumaz ve kendi başına kıldığı rek'atlerdeki yanılmasından dolayı "sehiv secdesi" yapması gerekmez. Çünkü imamın arkasında namaz ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Lahik