Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Kıyamet

Kıyamet Kalkmak, dikilmek, ayaklanmak, doğrulmak ve dirilmek. İslam inancında, evrenin düzeninin bozulması, her şeyin altüst olarak yok olması ile ölen tüm insanların yeniden dirilerek ayağa kalkması olayını dile getirir. Bu olay Kur'an'da çok çeşitli isimlerle anılır. Bunların başlıcaları Yevmü'l-Kıyame (Kalkış, Diriliş Günü), el-Saa (Saat), Yevmü'l-Ahir (Son Gün), el-Ahire (Gelecek Hayat), Yevmü'd-Din (Ceza Günü), Yevmü'l-Hesap (Hesap Günü), Yevmü'l-Fası (Karar Günü), Yevmü'l-Cem (Toplanma Günü), Yevmü'l-Hulud (Sonsuzluk, Sonsuzlaşma Günü), Yevmü'l-Ba's (Diriliş Günü), Yevmü'l-Haşre (Pişmanlık Günü), Yevmü't-Teğabün (Kusurların Ortaya Çıktığı Gün), el-Karia (Şaşırtan Felaket), en-Naşiye (İnsanı Dehşete Düşüren Felaket), et-Tamme (Herşeyi Kuşatan Felaket), el-Hakka (Büyük Hakikat) ve el-Vakıa (Büyük Olay)'dır. Bu isimler Kıyamet'in oluş biçimi ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kıyamet

 Kıyam Bi-nefsihi

Kıyam bi-nefsihi Kendi özü gereği varolan. Kıyam bi-zatihi de denir. Allah'ın Tenzihat ya da Sıfat-ı Selbiye (Allah'ın soyutlama, olumsuzlama yoluyla ulaşılan sıfatları) denilen sıfatlarındandır. Allah'ın bizzat varolduğunu, varolmak için başka bir varlık ya da nedene muhtaç olmadığını dile getirir. Allah dışındaki varlıklar özleri gereği değil başka bir varlık ya da nedene bağlı olarak vardırlar. Varolmak için ikamet edecekleri bir mekana, içinde bulunacakları bir yere (mahal), kendilerini seçecek bir seçiciye ya da icad edecek bir mucide ihtiyaç duyarlar. Böyle bir neden olmadıkça varolmaları düşünülemez. Bu nedenle Allah dışındaki tüm varlıklar kıyam biğayrihi (başkasıyla varolan) varlıklardır. Allah, varlıklara ait niteliklerden münezzehtir. Bu nedenle ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kıyam Bi-nefsihi

 Kıyam (namazda)

Kıyam (namazda) Ayakta durmak, ayağa kalkmak, isyan etmek. Namazın rükünlerinden birisi. Farz namazlarda, ayakta durabilen için kıyam farz; adak ve sabah namazının sünneti gibi bazı namazlarda sacip hükmündedir. Nafile namazlarda ise bazı ruhsatlar vardır. Namazın ayakta kılınacağına dair Kur'an ve sünnetten delil vardır. Kur'an-ı Kerîm'de "Gönülden boyun eğerek, Allah'ın huzuruna durun" (el-Bakara, 2/238) buyurulur. İmran b. Hüseyin'den (Ö. 52/672) rivayete göre, Hz Peygamber, namazın kılınış şekliyle ilgili bir soruya şöyle cevap vermiştir: "Namazı ayakta kıl. Buna gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üstüne yatarak kıl". Nesaî'de Hadis-i şerife şu ilave vardır: "Buna da gücün yetmezse sırt üstü yatarak kıl. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kıyam (namazda)

 Kütüb-i Sitte

Kütüb-i sitte Meşhur altı sahih hadis kitabı. Hadis mecmualarının en sahihleri kabul edilen; Buharî ve Müslim'in el-Camiu's-Sahih'leri ile Ebu Davud, Tirmizi, Nesaî ve ibn Mace'nin Sünen'leri; hadis tasnifinin altın çağı olan Hicrî üçüncü yüzyılda telif edilmiş olmak, mümkün mertebe sahih hadisleri ihtiva etmek, konulara göre tasnif edilmek (alelebvab)... gibi ortak özelliklerinden dolayı, daha sonraki asırlarda Kütüb-i Sitte: Altı Kitap, ortak adıyla şöhret bulmuştur. Bazı alimler, az da olsa zayıf ve mevzu hadisler ihtiva ettiği için İbn Mace'nin Sünen'i yerine İmam Malik'in Muvatta'ı veya Darimî'nin Sünen'ini Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı kabul etmişlerdir. Buharî ve Müslim'in Cami'leri, Sahıhayn (İki Sahih) adıyla, müellifleri daha ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kütüb-i Sitte

 Küsuf Ve Husuf Namazı

Küsuf ve husuf namazı (K.S.F) Kökünden "küsûf" ve (H.S.F) kökünden "husûf" sözlükte; güneş ve ay tutulmasını ifade eden iki mastar. Küsûf; daha çok güneş tutulması, husûf ise, ay tutulması için kullanılır. Küsûf, astronomi ilmi bakımından; güneş ışıklarının tamamının veya bir bölümünün, gündüz, güneşle dünya arasına ay'ın gölgesinin girmesiyle dünyanın belli bir yöresine ulaşamamasıdır. Husûf ise, geceleyin ay ışığının tamamının veya bir bölümünün, dünyanın gölgesinin güneşle ay arasına girmesi yüzünden dünyaya ulaşamamasından ibarettir. Bu iki terim, birbirinin yerine de kullanılabildiği için, bunlara "iki küsûf" veya "iki husûf" da denilmiştir. Küsûf ve husûf namazı İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre müekked sünnettir. Yalnız Hanefî ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Küsuf Ve Husuf Namazı

 Kıst

Kıst İnsaf, merhamet ve adaletle verilen veya alman, bölüştürülen nasip. Mizanın iki kefesi denkleştirilip (adı yapılıp), sonra bölüştürülen nasiplerdir. Çok kez adı ve adli de aşan bir insaf ve merhamet ifade eder. Kıst'ta da, gerek mizan ve gerek adl'de olduğu gibi 'vasat' olma, orta yolda gitme, her türlü aşırılıklardan sakınma söz konusudur. Nitekim, 'iktisad' kelimesi de kıst'tan gelir ki, 'adalet ve hakkaniyetle davranmak, hiçbir aşırı yöne meyletmeden ortadan dosdoğru yürümek' demektir. Kıst "Ka-Se-Ta" fiilinden gelir; bu fiil zulmetmek, haktan sapmak, adalet üzere davranmamak, başkasının nasibine el atmak' anlamına da gelir ve o zaman masdarı 'kast' olur. Eğer sülasi (üçlü) vezin'de kullanılırsa, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kıst

 Kıssa

Kıssa Bir haberi nakletme, bir olayı anlatma hikaye etmek. Bu Arapça'da 'kassa kelimesiyle ifade edilir. Anlatılan hikaye ve olaya da "kıssa" denilir. Buhari, bab başlıklarında "kıssa"yı "olay" anlamında kullanmıştır: "Babu Kıssati Ehl-i Necran, Babu Kıssati Gazvet-i Bedr..." Aynı kökün "kesmek", "kısaltmak" anlamı da vardır. "Kıssa" kelimesi esas olarak "izlemek", "izi takip etmek" anlamına gelmektedir. Kehf 16/64 ve Kasas 28/11'de bu anlamda kullanılmıştır: "(Musa): İşte aradığımız o idi dedi. Tekrar izlerini takib ederek geriye döndüler" (fertedda ala asarihima kasasa) "(Musa'nın) kız kardeşine "Onun, izini takip et" dedi. O da onlar farkına varmadan onu uzaktan gözetledi" (el-Kehf 28/11). '"Kıssa" edebiyatında "hikaye" anlamında kullanılır. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kıssa

 Kısmet

Kısmet Kader, talih, nasip; kazanç talihi: Bölme, taksim, pay etme işlemi. Ortak mülkte hisseleri belirleyip sahiplerine paylaştırmak. Yani ölçü, tartı ve metre gibi bir ölçekle hisseleri birbirinden ayırıp ifraz etme. Günümüzde Anadolu'nun değişik yörelerinde İslam öncesi Şamanizm ve İran Zerdüşt dini kalıntılarıyla Orta Asya'dan getirilen Hinduizm inançları, halk arasında hala yaşanırlığını devam ettirmektedir. Kısmet taşı, kısmet tepesi, kısmet dağı, kısmet ağacı, vb. gibi İslam'a ters düşen inançlar bu türdendir. Bu dağlar, tepeler ve taşlar kısmetini dileyenlerin ona kavuşacaklarına inanılarak kutsallaştırılmıştır. Örneğin, evlenmemiş kızlar bu taşların yanında ya da bu tepelerde yanık türküler söylerler. Kısmetim neyse bir an önce olsun anlamındaki bu ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kısmet

 Kısas

Kısas Cinayette ödeşmek. Bir suç işleyenin aynı cinsten bir ceza ile cezalandırılması. Öldürme veya yaralamada, suçluya aynı şeyin yapılması. Kasten adam öldürene veya yaralayana İslam hukukunun uyguladığı ceza. Bir İslam hukuku terimi olarak kısas; ferdin hakkı olarak yerine getirilmesi gereken, ayet ve hadislerde miktarı belirlenen ve suçlunun bedenine yönelik bulunan cezayı ifade eder. Kesmek anlamına gelen "Kass" kökünden alınmıştır. Kısas cezasını gerektiren suçlar; Kasten adam öldürme ile bazı kasten yaralama ve sakat bırakma eylemlerini kapsamına alır. Kısas cezası Kitap ve Sünnet delillerine dayanır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür hür ile; köle köle ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kısas

 Kürsi

Kürsi Taht. Kök anlamıyla üst üste katlanmayı, bir araya toplanmayı belirtir. Belli parçaların bir araya toplanmasından, üst üste eklenmesinden oluştukları için sandalye, koltuk, taht gibi üzerine oturulacak eşyaya kürsi denilmiştir. Mecazî olarak da ilim, güç, egemenlik, sultan gibi anlamları dile getirir. Kur'an'da Allah'ın da bir kürsisi olduğu, bu kürsinin gökleri ve yeri içine aldığı belirtilir (el-Bakara, 2/255). Sözkonusu ayet bu özelliği nedeniyle Kürsi Ayeti (Ayetü'l-Kürsi *) olarak adlandırılır. Allah'ın kürsisinin mahiyeti hakkında Kur'an'da bilgi verilmez. Hz. Peygamber (s.a.s)'den gelen rivayetlerde de bu konuda bir açıklama yoktur. Taberî'nin kaydettiği bir hadise göre yedi gök kürsi içinde bir kalkan içine atılmış yedi dirhem ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Kürsi