Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Hatemü'l-mürselin

Hatemü'l-mürselin Arapça bir isim tamlaması olan bu terim sözlükte, "peygamberlerin sonu ve mührü" anlamına gelmektedir. Arapçada noktalı "ha" ile yazılan "hateme" fiili, "mühür vurdu, bir işi bitirip serbest kaldı" demektir. Mektubu okunmasın diye katlayıp mühürlemek, içine bir şey girip çıkmasın diye tencerenin ağzını sıkıca kapatmak, hiçbir şeyi anlamasın veya unûtmasın diye kalbe mühür vurmak" manalarına hep bu fiil veya masdarı kullanılmaktadır. İkinci kelime "el-Mürselîn" ise "irsal (göndermek)" fiilinin "ism-i mef'ûlü (edilgen ortacı)" olan "mürsel"in çoğulu olup "gönderilen peygamberler" manasına gelmektedir. İslam literatüründe "Hatemü'l-Mürselîn" terimi aynı anlamda, hatta daha kapsamlı olarak "Hatemü'n-Nebiyyîn" şeklinde şu ayetin metninde geçmektedir "Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hatemü'l-mürselin

 Hatemü'l-enbıya

Hatemü'l-enbıya "Peygamberlerin sonuncusu" anlamında Rasûl-ü Ekrem Efendimizin vasıflarından biri. Beşer tarihi boyunca Cenab-ı Hak, insanları sapıklıktan doğru yola iletmek, onların sadece kendisine kul olup ibadet etmelerini sağlamak üzere peygamberler göndermiştir. Geçmişte insanoğlunun hak dinden uzaklaştığı her dönemde kavimlerini îkaz etmek üzere her millete mutlaka bir peygamber gönderilmiştir. Bu gerçek, bizzat Hak Teala tarafından şöylece ifade edilir: "Andolsun ki her ümmete Allah'a kulluk edin, azdırıcılardan kaçının diyen bir peygamber göndermişizdir" (en-Nahl,16/36). Bu şekilde sayısını ancak Allah'ın bildiği pek çok peygamber hak dini tebliğ etmiştir. Bu peygamberlerin sonuncusu, Hz. Muhammed Mustafa Efendimizdir. Artık O'ndan sonra peygamber gelmeyecektir. Çünkü O'nun getirdiği din en son, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hatemü'l-enbıya

 Hataları Örtmek

Hataları örtmek İnsan, hata işlemeye müsait bir şekilde yaratılmıştır. Onun bu zaafı, nefsi aklına galebe çaldığı zaman daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Bazen de insan farkında olmaksızın, bilmeyerek hata işler. Kısacası insan, beşeri özellikleri sebebiyle, zaman zaman kusur ve hatalar işleyebilir. Ancak, farkına vardığı zaman hemen Allah Teala'dan af veya hakkına tecavüz ettiği kişiden özür dilemesi, güzel bir ahlak örneğidir. Çünkü "hatadan dönmek de bir fazilettir. " İsimlerinden biri de "Settar" olan Allah Teala, kullarının kusur ve hatalarını, günahlarını örterek gizler ve diğer kulların bilmesine engel olur. Bu itibarla Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatı da "Settarel-Uyûb" (ayıpları örten, gizleyen) dur. Eğer ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hataları Örtmek

 Hata

Hata İnsanın düşünüşünde ve amelî bir işinde yaptığı yanlış hareket; sehiv; dikkatsizlik yüzünden yapılan sehiv; hedefe erişemeyiş. Bir terim olarak hata, kasıt unsuru taşımayan bir söz veya fiil olup, asıl iradeye aykırı olarak vukû bulur. Hata kelimesi ve türevleri Kur'an'da yirmi iki kadar ayette kullanılır. Çoğulu hataya'dır. İslam ceza hukuku ile ilgili olarak ayette; "Hata dışında bir mü'min diğer bir mü'mini öldüremez. Kim bir mü'mini hata ile öldürürse, bir mü'min köle azat etmesi, bir de ölünün ailesine diyet vermesi gerekir" (en-Nisa, 4/92) buyurulur. Günlük hayatta kişinin söz ve fiillerindeki hataları için Allah'a dua etmesi istenir: "...Ey Rabbımız, eğer unutacak veya yanılacak ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hata

 Hasıye

Hasıye Bir kitabın muhtevasını açıklamak için yazılan mulahaza ve izahlar. Lugatta; taraf, yan ve kenar manalarına gelir. Yazma kitabların saçaklı ve yaldızlı olan sayfaları, hakkında da Haşiye kelimesi kullanılır. Osmanlı Devleti zamanında yazılan Kur'an-ı Kerîm'lerin ilk iki sayfası, Kur'an dışındaki kitapların birer sayfası yaldızlı, süslü ve haşiyeli olurdu. Zamanımızda basılan Kur'an-ı Kerîmlerde de durum aynıdır ki Osmanlı devrinden kalma bir adettir. Haşiye'nin çoğulu havaşî gelir. Haşiye yazan kimseye de muhaşşi denilir. Osmanlı Devleti'nin duraklama ve gerileme devirlerinde haşiyecilik çok gelişmiş, yeni kitap yazma yerine yazılanlara haşiye yazmaya önem verilmiştir. Mesela yalnız Beydavî diye bilinen Envarut Tenzîl ve Esrar-ut Te'vil adlı meşhûr ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hasıye

 Hasımiler

Hasımiler Peygamberimizin atası Abdülmenaf'ın oğlu Haşim'in soyundan gelenlere verilen isim. Haşim ticaretle uğraşan zengin ve cömert biriydi. Asıl adı Amr'dır. Rivayete göre, bir kıtlık yılında Filistin'e giderek oradan un satınalmış ve Mekke'ye getirerek ekmek yaptırmış, kestirdiği hayvanların et suyuna ekmek dağıtarak tirid ikramında bulunmuştur. Bu nedenle Arapça'da kırmak anlamına gelen (heşeme) fiilinden müştak olan Haşîm adı verilmiştir (Ebu Ca 'fer Muhammed b. Cerîr et-Taberi, "Tarîhü'r-Rusül ve'l-Millûk" nşr. Anneles III,1088; Ibnu Hişam, "es-Sîretil'n-Nebeviyye, I, 107). Taberi'ye göre; Haşim, Rûm ve Gassan hükümdarlarından Kureyş için dokunulmazlık hakkı sağlamış, Şam'a yaz seferleri, Yemen'e de kış seferlerini O ihdas etmiş bilahere bu, bir adet haline ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hasımiler

 Hasyet

Hasyet Korku anlamına gelen ve Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette geçen "Havf" ile eşanlamlı bir kelime. Eşanlamlı olmalarına karşılık, literatürde havf daha çok maddi olan, gözle görülür sebeplerden kaynaklanan korkuyu; haşyet ise saygıdan doğan, ümide yönelik, yüceltmeyle birlikte bulunan bir korku duyma durumunu anlatmak için kullanıla gelmiştir. Havf, dünyevî bir korku; haşyet uhrevî ve ilahî bir korku anlamını yüklenir olmuştur. Bu anlam yüklemesinin "gönül alçaklığı, boyun eğme, itaat" biçiminde duyulan duyguyu anlatmak için Arapça'da kullanılan ve haşyet kelimesiyle ise gerek kök, gerek mana bakımından aralarında hiçbir bağ bulunmayan huşû' ile haşyet arasındaki ses benzerliğinden kaynaklanmaktadır. Kur'an-ı Kerîm, haşyet ve havf kelimelerini, birçok ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hasyet

 Hasta Zıyaretı

Hasta zıyaretı Hasta bir mü'mini ziyaret etmek Peygamberimizin (s.a.s) sünnetidir. O, hastaları ziyaret eder, mü'minlere de hasta ziyaretini tavsiye ederdi (Buharî, Cenaiz, 2; Müslim, Libas,114). Hasta bir mü'mini ziyaret eden kişi hem hastaya moral vermiş olur, hem de kendisi sevap kazanır (Tirmizî, Edep, 45; Nesaî, Cenaiz, 53). İnsan, hasta olmadıkça sağlığının kıymetini bilemez. Hastalıklar imtihandır. Kaza ve kadere inanan bir mü'min için hastalıklara karşı tevekkül göstermek ve istirca etmek (Allah'a teslimiyet) gerekir. Allah'ın her hastalığın şifasını yarattığı unutulmamalıdır (Buharî, VII,158). "Rasûlullah, karın ağrısından şikayet eden bir hastaya "bal içmesini" tavsiye etmişti" (Buhari, VII, 159). Bu, bir "tedavi" öğütüydü. Peygamberimiz (s.a.s) hastaların ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hasta Zıyaretı

 Hasta Namazı

Hasta namazı Sıhhatini kaybeden bir müslümanın namazın tüm şartlarını yerine getirme imkanı olmadığı durumlarda yüce Allah bazı kolaylıklar göstermiş ve namazı "imkanı elverdiği" şekilde kılmasına izin vermiştir. Hasta müslümanın tüm rükünlerini yerine getirmeyerek kıldığı bu namaza hasta namazı adı verilir. İslam'daki ibadetlerin amacı insanı zora koşmak olmadığı için ibadetler katı şekilci kurallarla çevrili değildir. En önemli ibadet olan namaz, günde beş defa müslümanlara farz kılınmıştır; ancak namazın amacı Allah'ı sürekli olarak hatırlamak, günde beş kez O'nun huzuruna çıkıp iki namaz arasında yaptıklarının muhasebesini yapma fırsatını ona vermektir. Bu şekilde günde beş kez Allah'ın huzuruna çıkan bir müslüman kötülük duygusunu kalbinden atıp ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hasta Namazı

 Hass

Hass Tek bir manayı ifade etmek üzere konmuş ve bir tek ferde delalet eden lafız. Bir fıkıh usûlü terimi. Kelimenin kapsamında çokluk bulunmakla birlikte bu çokluk sınırlı ise, lafız yine hass sayılır. İki,.üç, dört, yüz gibi. Hass'ın konulduğu manaya kesin bir şekilde delalet ettiği ve aksine delil bulunmadıkça konulduğu manadan başka bir anlama çekilemeyeceği konusunda İslam hukuk usûlü bilginleri görüş birliği içindedir. Mesela; "Onlaza seksen değnek vurun" (en-Nûr, 24/4) ayetindeki "seksen (semanîn)" lafzı, "Zina eden kadın ve zina eden erkeğin herbirine yüz değnek vurun" (en-Nûr, 24l2) ayetindeki " yüz (mie)" lafzı ile miras ayetlerindeki "sülüsan (üçte iki)", "nısıf (yarım) ", "dörtte ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hass