Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Hanıf, Hanıfler

Hanıf, hanıfler Hz. İbrahim'in tebliğ ettiği tevhid akidesini koruyan ve Hz. Peygamber (s.a.s.)'in peygamber olarak gönderilmesinden önce Allah'ın birliğine iman edenler. . Sözlükte; hanif masdarından bir sıfattır. Hanef, dalaletten doğruluğa, çarpıklıktan düzgünlüğe meyletmek demektir. Nitekim doğruluktan eğriliğe, haktan haksızlığa meyletmeye de "cim" ile cenef denir. Şu halde hanifin asıl mefhumu, eğriliği bırakıp, doğrusuna giden demektir. Bu mefhum ile örfte İbrahim (as)'ın milletine isim olmuştur ki; başka dinlerden, batıl ilanlardan kaçımp yalnız bir olan Allah'a eğilen " Müvahhid" demektir (Okyanus, Mütercim Asım Efendi, Hanef ve Hanîf maddeleri; Hak Dini, Kur'an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, VI, 3821). Hanif'in çoğulu Hünefadır. Bazı Müfessirler, haniflerin, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hanıf, Hanıfler

 Hankah

Hankah Büyük tekke, merkez dergah, tarikatlarda pir makamı, misafirleri minnet altında bırakmamak şartı ile fakir, derviş ve öğrencilere yemek verilen ve misafir edilen yer. Tasavvuf literatüründe hankah tabiri, "henekah", "hangah" veya "hanegah" şeklinde de geçer. Hangah, Farsça hangah veya haneğah'tan gelmiştir. Tasavvufa, tarikat terimlerinde "Pîr makamı" denilen en büyük tekkeyi ifade etmek için kullanılır. Hangahlarda o tarikata mensup tekke ve zaviyelerin kayıtları tutulduğu gibi; bu kurumların maddî ve manevî ihtiyaçları da hangahlar tarafından karşılanırdı. Bu bakımdan hangahlar tasawufî birer müessese olmalarının yanında, sosyal yardımlaşma, hayır ve şefkat kaynağı da idiler. Tekke manasına da gelen farsça hangah kelimesi, Arapça'ya hankah şeklinde geçmiştir. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hankah

 Hanif Dıni

Hanif dıni Hz. İbrahim tarafından temsil edilen tevhid esasına dayalı hak din. Hanîf kelimesine lügat itibariyle çeşitli manalar verilmişse de genellikle kabul edildiğine göre "hakka ve doğruya yönelen, istikamet üzere bulunan kimse" demektir. İslam literatüründe ise cahiliye döneminde her türlü sapıklıktan ve putperestlikten yüz çevirerek hakka yönelen, Hz. İbrahim'in dinine talip olarak yalnız bir Allah'a inanan kimseler için ad olmuştur. Hanîf kelimesi Kur'an-ı Kerîm'de tekil olarak "hanîf" şeklinde on yerde, çoğul olarak "hunefa" şeklinde ise iki yerde kullanılmaktadır. Bu ayetlerin sekizinde hanîf kelimesi, Hz. İbrahim'le ilgili olarak zikredilmiştir. Mesela şöyle buyrulur: "Yahudi ve Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" dediler. (Ey ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hanif Dıni

 Hanefi Mezhebı

Hanefi mezhebı İmam-ı Azam lakabıyla şöhret bulan Ebû Hanîfe'ye izafe edilen fıkıh ekolünün adı. Ebû Hanife'nin asıl adı Numan, babasının adı Sabit, dedesinin adı ise Zûta'dır. Zûta, Irak ve İran'ın müslümanların eline geçmesinden sonra müslüman olmuş ve Kûfe'ye yerleşmiştir. O ve oğlu Sabit Kûfe'de Hz. Ali ile görüşmüştür Ebû Hanîfe H. 80 yılında Kûfe'de doğdu, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak orada yetişti. Irak ve Hicaz Ebû Hanife'nin yetiştiği dönemde önemli iki ilim merkezi halindeydi. Çünkü Hz. Ömer (ö.23/643) devrinde Fustat (eski Mısır), Kûfe ve Basra gibi büyük İslam şehirleri kurulmuş ve bu merkezlere aralarında birçok sahabenin de bulunduğu binlerce müslüman yerleşmişti. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hanefi Mezhebı

 Hanbeli Mezhebı

Hanbeli mezhebı Ebû Abdillah Ahmed b. Hanbel eş-Şeybanî'ye nisbet edilen mezhebin adı. İslam'da dört büyük fıkıh mezhebin birisi. Ahmed b. Hanbel 164/780 yılında Bağdad'ta doğdu. 241/855'te yine orada vefat etti. Büyük babası Hanbel Horasan bölgesinde bulunan Serahs Vilayeti'nin valisi idi. Babası Muhammed b. Hanbel de komutanlık görevi üstlenmiş bir askerdi. Hanbel ailesi, Ahmed'in doğumuna yakın bir sırada Bağdad'a gelmiş ve orada yerleşmişti. Ahmed b. Hanbel önce Kur'an'ı hıfzetmiş, daha sonra arapça, hadis gibi ilimleri, sahabe ve tabiîlere ait rivayetleri, Hz. Peygamber'in, sahabe ve tabiîlerin hayatlarını incelemekle ilim çalışmalarına başlamıştır. Özellikle hadis ilmi için Basra, Kûfe, Mekke, Medîne, Şam, Yemen ve el-Cezîre'yi ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hanbeli Mezhebı

 Hamıle

Hamıle "Yüklü" manasına gelen, örfen ve hukuken "gebe kadın" anlamında kullanılan bir tabir. Tıbben ve hukuken Hamileliğin asgarî müddeti altı aydır. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de, "Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye (emir) ettik. Anası zahmetle onu (karnında) taşıdı ve zahmetle doğurdu. (Ana karnında) taşınması ile sütten kesilmesi otuz aydır" (el-Ahkaf, 46/15), buyrulmuş ve hamilelik ile süt emzirme müddetlerinin toplam otuz ay olduğu ifade edilmiştir. Başka ayette ise: "anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler" "Bu (hüküm) emzirmeyi, tamamlamak isteyenler içindir" (el-Bakara, 2/233), buyurulmuş ve emzirmenin iki yıl süreceği ifade edilmiştir. Böylece hamileliğin asgari süresinin altı ay olduğu Kur'an-ı Kerîm'de açıkça belirtilmiştir. İslam Hukuku'nda ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hamıle

 Hamele-ı Ars

Hamele-ı ars Arşı taşıyan melekler. Allahu Teala'nın Arş'ı taşımakla vazifelendirdiği sekiz müvekkel melek. Arşın mahiyetini bilmediğimiz gibi bu meleklerin arşı taşıma keyfiyetini de bilemiyoruz. "Gök yarılmış ve o gün bitkin bir hale gelmiştir. Melekler onun çevresindedir. Ve o gün Rabbının Arş'ını, onların da üstünde sekiz tanesi yüklenir" (el-Hakka, 69/16,17). Bu ayette anlatılan olay müteşabihdir. Nasıllığı hakkında izahlar, sahih rivayetlerin ötesinde fazla bir kıymet taşımaz. Bu melekler "Subhanallahi ve bihamdihi" diyerek Arş'ı tavaf ederler. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Size arşı taşıyan meleklerden bahsetmem konusunda bana izin verildi. Onlardan her birisinin kulak memesi ile boynunun arasındaki mesafe yedi yüz yıldır" (Ebû Davûd ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hamele-ı Ars

 Hamdele

Hamdele El-Hamdü Lillahi Rabbi'l-Alemin (Hamd, alemlerin Rabbına mahsustur) cümlesinin kısaltılmış şekli. "hamd" kelimesinden türemiştir. Eski eserlere besmele ile başlanırdı. Besmele ile Allah'ın adı anılırdı. Allah'ın adının anılmasından sonra yine Allah'a hamd edilir. Allah'ı hamd etme olayına "hamdele" adı verilir. hamdeleden sonra, peygambere, onun ashabına ve ehl-i beytine salat ve selam okunur. Eski yazar ve şairler besmele ile birlikte hamd etmişler, gelenek haline getirerek sürekli kullanmışlardır. Eserin sonunda da yine hamdetmişledir. "Hamd" kelimesi, "şükür" kelimsiyle birlikte ifade edilir. Hamdeden kimse aynı zamanda şükretmektedir. Bir hadiste de "Hamd şükrün başıdır, Allah'a hamd etmeyen Şükür de etmemektedir" "Allah'a hamd edin ve O'na şükredin" (Ahmed ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hamdele

 Haman

Haman Kur'an-ı Kerim'de Fir'avn'un yardımcılarından biri olarak adı geçen kişi. Hamandan şöyle söz edilir: "Biz, yeryüzünde mustaz'aflara iyilikte bulunmak, onları önderler yapmak ve varisler kılmak ve yeryüzünde yerleştirmek; Fir'avn'a, Haman'a ve askerlerine korkmakta oldukları şeyleri göstermek istiyorduk" (el-Kasas, 28/5-6). "Fir'avn, "ey ileri gelenler, sizin benden başka bir tanrınız olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamura ateş yak (tuğla hazırlayıp) benim için yüksek bir kule yap; (çıkayım da) belki Musa'nın ilahına muttali olayım. Doğrusu ben onu yalancılardan sanıyorum' dedi" (el-Kasas, 28/38). "Andolsun ki, biz, Musa'yı mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle Fir'avn'a Haman'a ve Karun a gönderdik de, onlar, "bu çok yalancı bir sihirbazdır' dediler" ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Haman

 Hamam

Hamam Yıkanmak maksadıyla yapılan yer ve bina, çok sıcak bir yer. İslam dini maddî ve ruhî temizliğin üzerinde titizlikle durmuştur. Bunun için namazda ve diğer bazı ibadetleri yapmakta bir tür maddî ve manevî temizlenme olan abdesti emretmiştir. Ayrıca dinimiz cünüplük, hayız ve nifasın kesilmesi gibi hallerde de büyük temizlik olan guslü, yani bütün bedeni yıkamayı farz kılmıştır. Guslü gerektiren bir durum olmasa da temizlenmek için sık sık yıkanmak sünnettir. Yıkanmak, ya evde ya hamamlarda olur. Birçok kimsenin bir anda yıkanabildiği toplu hamamlar Araplara İran ve diğer kültürlerden geçmiştir. Bunun için önceleri hamama girmeyi yasaklayan Hz. Peygamber (s.a.s) daha sonra bunun birçok ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Hamam