Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Gabn-ı Fahıs

Gabn-ı fahıs Alış-verişte büyük aldatma anlamında kullanılan bir İslam hukuku terimi. Gabn; aldatmak, eksiltmek anlamındadır. İslam hukukçuları bu kelimeyi genelde hususi akitlerde anlaşma zamanında akitte her iki tarafın bedelinin birbirine eşit olmadığım, diğer bir ifadeyle, satıcı veya müşteri aleyhine meydana gelmiş olan bir aldanmayı ifadede kullanmaktadırlar. Gabn, "gabn-i fahiş" ve "gabn-i yesîr" olmak üzere iki çeşittir. En genel anlamda, gabn-i fahiş "normalden fazla aldanmayı", gabn-i yesîr de "olağan ve basit aldanmayı" ifade eder. Azlık ve çokluk izafi olduğu için, İslam hukukçuları, hangi aldanmanın gabn-i fahiş, hangisinin gabni yesîr olduğunu mümkün mertebe kesin bir ölçüye bağlamaya gayret sarfetmişlerdir. Ancak, İslam hukuk ekollerinin ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Gabn-ı Fahıs

 Gabn

Gabn Alış-verişte aldatmak, eksik vermek, saklamak, gizlemek, farkına varmamak gibi anlamlara gelen bir İslam hukuku terimi. Gabn alış-verişlerde, normal kıymetin üstünde veya altında olmak üzere bedeller arasında eşitsizliğin bulunmasıdır. İslam'da alış-verişlerde kar yasaklanmadığı gibi, buna bir sınır da konulmamıştır. Ancak yalan, hile, satılan malı kendisinde olmayan sıfatlarla övme veya maldaki bazı kusurları gizleme yasaklanmıştır. Tarafların yalan ve hile ile birbirlerini aldatması ve böylece malın çok yüksek veya çok düşük fiyatla satılması meşrû görülmemiştir. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Birbirinizin mallarınızı haram sebeplerle yemeyiniz. Meğer ki (o mallar) sizden karşılıklı rızaya dayanan bir ticaret malı ola"(en-Nisa, 4/29). Ayette sözü edilen karşılıklı rıza ancak ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Gabn

 Fııli Sünnet

Fııli sünnet Hz. Peygamber (s.a.s.)'in davranışları ve fiilî uygulamalarıyla oluşan sünnet. Hz. Peygamber'in sözle veya fiille açıktan gördüğü ya da duyduğu olayları susarak onaylamak suretiyle zımnen yaptığı açıklamaların tümü diye tarif edilen sünnet; kavlı, fiilî ve takrirî olmak üzere üç bölümde mütala edilir. Resulullah'ın bütün fiil ve hareket tarzları, sözünü ettiğimiz bu üç ana esastan biri olan fiilî sünneti oluşturur. Bu çeşit sünnetlerde ifade Hz. Peygamber'e değil de sahabeden birine ait olur: "Kane'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem..." (Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle idi, şöyle şöyle yapardı...); "Raeytü'n-Nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem..." (Resulullah (s.a.s.)'i şöyle şöyle yaparken gördüm...) şeklindeki ifade tarzları fiilî sünnetin ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Fııli Sünnet

 Fütuvvet

Fütuvvet Delikanlılık, yiğitlik anlamında Kur'anî bir terim. Feta çoğul fitye; genç, delikanlı, yiğit. Ashab-ı kehf'in anlattığı kıssada Allahu Teala mağaraya sığınan insanların genç, yiğitler olduğunu belirtmektedir: "Gerçekten bunlar rablerine iman eden genç yiğitlerdi" (el-Kehf 18/13). Mağaraya sığınan insanların en önemli özelliklerinin "imanlı gençler" olması İslam'ın gençliğe verdiği önemin en güzel delilidir. Kıssanın bütününden, bu gençlerin yaşadıkları müşrik toplumda tevhîd mücadelesi verdiklerini, ölümle burun buruna gelmelerine rağmen imanî olanı, tercih edip son bir gayretle yaşadıkları toplumdan hicret ettiklerini anlıyoruz. Tarih boyunca görülen bütün diğer hicretler gibi bu hicrette meyvesini vermiş, Allah onların şehadetlerini yeni bir doğuşa çekirdek yapmıştır. Gençlerin tevhid için yaptıkları ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Fütuvvet

 Fıtrat

Fıtrat Yaratılış, yapı, karakter, tabiat, mizaç, Peygamberlerin sünneti, Kalb-i selim, adetullah. Ayrıca hilkat, tabii eğilim, hazır olmak, huy, cibilliyet, içgüdü, istidat gibi manalara da gelir. Terim olarak fıtrat: "Allah Teala'nın mahlûkatını kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hal, bir kabiliyet üzere yaratmasıdır (İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, Beyrut, (t.y.), V, 55). Fa-ta-ra fiil kökünden türeyen fatr: yarmak, ayırmak; iftar: orucu açmak; infitar: yarılmak, açılmak; futûr: yarıklar, çatlaklar anlamındadırlar. Fıtrat; ilk yaratılışı kavramlaştırdığı gibi, sürüp giden her yaratılışı da anlamında toplar. Yani herhangi bir şeyin bir maddeden veya ilk yaratılıştaki gibi yokluktan ilk icadı ve ilk çıkışına fatr, bunun ortaya çıkış biçimine ve ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Fıtrat

 Fıten

Fıten Azgınlık; sapıklık; azap; fikir karışıklığı, ayrılığı. Birşeye tutkunluk; günah, küfür, rüsvaylık, göz alıcı güzellik; mal ve evlat. Fiten, fitnenin çoğulu. Fitne, ilk önce imtihan, deneme ve sınama anlamında kullanılmış, daha sonra kapsamı genişlemiştir. Fitne kelimesi fetene-yeftinu'den mastar. Kur'an-ı Kerîm'de altmış kadar ayette bu kelime ve türevleri çeşitli anlamlarda kullanılır. Değişik anlamlar için şu ayetleri örnek verebiliriz: "Fitneden sakının. Çünkü o, içinizden, sadece zulmedenlere dokunmakla kalmaz (onun musîbeti) günahsızlara da dokunur" (el-Enfal, 8/25). Ashab-ı kiramdan Zübeyr b. el-Avvam şöyle demiştir: "Biz bu ayetin kimler ve ne tür olaylarla ilgili olarak indiğini önceleri anlayamamıştık. Hz. Ali'nin hilafeti sırasında vukûbulan Cemel Vak'ası'nda müslümanlar ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Fıten

 Fısk, Fasık

Fısk, fasık İsyan, Allah'ın emrini terk, hak yoldan çıkma, günah işleme tohumun kabuğunu delip çıkması. Fısk'ın çoğulu feseka ve füssak'tır. Istılahi anlamı ise, büyük günahları işlemek veya küçük günahlarda devam etmek suretiyle Allah'a itaat etmekten çıkmak (Muhammed Hamdı Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I, 282). Ayette "Rabbinin emrinden, O'na itaattan dışarı çıktı" (el-Kehf, 18/50) denilmiştir. Emrini tanımayan, sapkın, günah işleyen, fesatçı, kötülük eden, amel etmediği halde kelime-i şehadet getiren ve inanan kimse anlamlarında kullanılır (İbnü'l-Manzûr, Lisanü'l-Arab, X, 308; el-Cürcanî, et-Ta'rifat, fasık mad). Fıskın; Günahı çirkin kabul etmekle beraber, zaman zaman işlemek, devamlı olarak günah işlemek ve günahın çirkinliğini inkar ederek işlemek ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Fısk, Fasık

 Füru

Füru Dallar, kısımlar, ikinci derecede önemli şeyler, ayrıntılar, teferruatlar. Furû'un tekili olan fer' kelimesi "asl' kelimesinin zıddı olup "kendisinden başka birşeye bina edilen herhangi birşey" diye tarif edilir (es-Seyyid eş-Şerif el-Cürcanî, et-Ta'rîfat, İstanbul 1283, s.111). Bu kelime çeşitli ilimlerde kullanılır. Fakat daha çok fıkıh ve fıkıh usûlü ilminde kullanılan bir terimdir. Çünkü fıkıh ilmi herşeyden önce "usûl" ve "fürû" diye ikiye ayrılır. Fıkıh usulü, fıkıh ilminin köklerini (kaynaklarını) veya dayandığı delilleri konu olarak ele alan ve bu deliller vasıtasıyla hüküm çıkarma metodlarını anlatan bir ilimdir. Böylelikle "fürû'", tanımını verdiğimiz usûl-i fıkıh üzerine bina edilen ve fıkhın bölümlerinden birine isim olarak verilen ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Füru

 Fırka-ı Nacıye

Fırka-ı nacıye İslamî akideyi en net ve sağlam şekliyle kabul eden topluluk. Bu deyim iki kelimeden meydana gelmiş bir isim tamlamasıdır. Terkibin birinci ismi olan fırka kelimesi için bk. "Fırak-ı Dalle". Naciye kelimesi Necat kelimesinden türetilmiş olup kurtuluş, kurtulmak, refah ve saadete ermek, umduğuna kavuşmak manalarına gelir. Şu halde, Fırka-ı Naciye, kurtuluşa eren, ahiretteki her türlü azabtan beraet ederek, necatını, kurtuluşunu eline alan topluluk, zümre demektir ki, bunun bir adı da Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaattir. Diğer bir ifade ile Fırka-ı Naciye, Kur'an-ı Kerîm'in hükümlerini kabul ve tasdik etmekle onlara uyan, Hz. Peygamberin ve O'nun büyük Ashabının yolunu aynen takip eden büyük topluluk, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Fırka-ı Nacıye

 Fıravun

Fıravun Mısır'da hüküm süren Amerika krallarına verilen ünvan. Türklerin hükümdarlarına Hakan, Bizanslıların Kayzer, İranlıların Kisra dedikleri gibi, eski Mısırlılar da Firavun derlerdi. İslam dil bilginlerine göre firavun kelimesi, kibir ve gurur anlamına gelen "fer'ane" ya da "tefar'ane" kelimesinden gelir. Çoğulu 'feraine'dir. Kelimenin bu anlamı nedeniyle kibirlenen, zulüm yapan kişi için "adam firavunlaştı" anlamında "tefer'ane'r recûlü" denir. Kök anlamı dışında firavun kelimesinin sapma ve saptırma, bozulma ve başkalarını bozma, zarara girme ve zarara uğratma anlamlarında da yaygın bir kullanılışı vardır. Buna göre her zalim, sapkın ve mütekebbir kişi firavundur. Kur'an da kelimeyi bu yorumu doğrulayacak biçimde kullanır. Sözgelimi Hz. Yusuf dönemindeki Mısır ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Fıravun