Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Dargınlık

Dargınlık Dargın olma, küsme, gücenme hali; kırgınlık, konuşmama. İslam'da dargınlık hali, müminler arasında herhangi bir konuda ihtilaf edilebileceği kabul edilerek geçerli sayılmış; ancak bu halin üç günü geçmemesi gerektiği emredilmiştir. (Buharî, Edep, 57, 62; Müslim, Birr, 23, 25). Bu, alelade günlük vakalar içindir. Ayrıca, "yüz çevirme" denilen bir dargınlık türü de vardır ki, asîler ve fasıklara karşı yapılır. Darü'l İslam' da yaşayanlardan müslümanlar arasında kesinlikle ayrılık söz konusu olamaz. Eğer küskünlük meydana gelmiş, nefslere uyulmuşsa, Allah'ın şu emri tatbik edilir: "Muhakkak müminler kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki, size rahmet edilsin." (el-Hucurat, 49/10). Hz. Peygamber de şöyle buyurur: "Bir ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Dargınlık

 Darb-ı Mesel

Darb-ı mesel Bir durumu temsil yoluyla anlatmak maksadıyla eskiden beri söylenegelmiş hikmetli ve meşhur söz veya atasözü. Mesel kelimesi lugatta benzer, nazir, delil, hüccet, bir şeyin sıfatı, halk arasında kabul görüp yayılmış ve meşhur olan sözlerdir. Bunlara Türkçe'de atasözü, söylenmesine de darb-ı mesel adı verilir. Kur'an-ı Kerim'de bir çok meseller vardır. Bunlardan bazıları, övmek veya kınamak için getirildiği gibi, sevap ve cezanın önemini yüceltmek, tahkir etmek için de olabilir. İşte buna göre darb-ı mesel: "Herhangi bir misali yerinde kullanmak ve tatbik etmek" şeklinde tarif edilebilir. Nitekim Allah Teala, Kur'an-ı Kerim'deki ilahi hakikatları ve güzel hikmetleri insanların kolayca anlamaları için çeşitli meseller ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Darb-ı Mesel

 Dar'ül-eman

Dar'ül-eman İslam ordusu tarafından fetholunup, içinde ehl-i zimmet ikamet ettirilen belde. Darü'l-Eman İslam hükümetinin himayet ve hakimiyeti altında bulunacağından darü'l-İslam*'a mülhaktır. (Ö. N. Bilmen, Hukük-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu III, 334). Dar*, Arapça bir kelime olup, ev, mesken, yurt ve vatan gibi anlamlara gelmektedir. "eman"* sözcüğü de, "emniyet, güven, korkusuzluk, her türlü endişeden uzak olma manalarını taşır. Karşıtı "havf" yani korkudur. Korkusuz, endişeden uzak, hayatı, malı ve namusu güven altında olan kimseye "emîn" denilir. Bununla birlikte; güvenilir, hıyanetten uzak ve başkasının ona itimat ettiği kimseye de "emîn" denir. "Emanet" eman ile aynı köktendir. Peygamberlerin sıfatlarından biri olan emanet, her bakımdan ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Dar'ül-eman

 Damat

Damat Güvey, insanın kendi kızının kocası. Damatlık, evlilik dolayısıyla meydana gelen, başka bir deyişle hısımlık (sıhriyet)'tan kaynaklanan bir akrabalıktır. Evlenen kız veya kadının kocası, o kız veya kadının ebeveyninin damadı olur. İslam'da evlilik, her eşe karşı eşin usûl ve furûunu haram kılar. Dolayısıyla damata da karısının annesi ebediyen haram olur (en-Nisa, 4/23). Torunların kocaları da damat savılır ve damadın hükümlerine tabi olur. Kaynana damada ebediyyen haram olduğu için, ikisinin başbaşa kalmalarında, beraber yolculuk yapmalarında, kaynananın ahlakî ölçüler dahilinde açılmasında, bir mahzur yoktur. Tabiî ki bunların beraber bulunmalarının bir fitneye sebebiyet vermemesi şarttır. Bir kimsenin "damat" olup onun hükümlerine tabi olması için ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Damat

 Dall

Dall Doğru yoldan ayrılan, yolunu şaşıran, sapıtan kimse. Dalalet, hidayetin zıddıdır. Doğru yoldan kasten veya unutarak, az veya çok ayrılmaya dalalet denir. Dalalet bazen gafletten meydana gelir. Bunu şaşkınlık takip eder. Neticede insan yolunu kaybeder. Bu bakımdan; gaflet, hayret, helak ve kaybolma manalarına da gelir. Aslında dalalet; görülen ve maddi olan yoldan sapmaktır. Daha sonra din ve akıl konusunda sapmak manasında kullanılmıştır. Biz, dalalet deyince daha ziyade dinde sapıklığı kastetmiş oluyoruz. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I, 35) Kelam ilminde "fırak-ı dalle" yani sapık fırkalar denince îtikadî yönden sapma gösteren mezhepler kastedilmiş olur. Meydana gelen ufak bir hata ve ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Dall

 Dall

Dall Yol gösteren, delil olan; delalet eden. İsm-i fail olan bu kelime Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bir hadis-i şeriflerinde şöyle ifade edilmiştir. "Hayra delalet eden, bizzat o hayrı yapan gibidir. " (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, Beyrut 1351, II. 399) Usûl-i fıkıh ve usûl-i tefsir terimi olarak "dall" bilgi edinmeye götüren şeydir. Diğer bir ifadeyle; çeşitli yollarla mana ve hükmün anlaşılmasını sağlayan şeydir. Lafzın manaya delaleti, işaretin, yazının, sembolün herhangi bir şeye delaleti gibi... (Ragıp el-Isfahanî, Müfredat, 179). Delalet, masdar olmakla beraber ism-i fail olan dall ve delil manasınadır. Mantıkçılara ve usulcülere göre delalet, çeşitli kısımlara ayrılır. Hanefi usulcülerine göre, lafzın hüküm ve manaya delaleti ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Dall

 Dalalet

Dalalet Yolunu şaşırma; kaybolma; azma; sapkınlık ve batıla yönelme. Ayrıca, helak olmak, batıl şey ve unutmak manalarına geldiği gibi bilerek veya bilmeyerek, az veya çok doğru yoldan sapmak anlamlarına da gelir. Nitekim "dall" ve "dalal" hem peygamberler hem de kafirler için kullanılmıştır: " (Kardeşleri) dediler ki: Yusuf'la kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. halbuki bizler birbirine bağlı bir toplumuz. Herhalde babamız apaçık bir hata (dalal) içindedir" (Yusuf, 12/8). Ayette görüldüğü gibi, hata kelimesi "dalal" ile ifade edilmiştir. Duha sûresinde de peygambere hitaben; "Seni şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?" (ed-Duha, 93/7) buyurulmaktadır. Buradaki şaşırma kelimesi de Kur'an'da "dall", yani yolunu kaybetmiş, şaşırmış ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Dalalet

 Dai

Dai Davet eden, çağıran, bir kimseyi bir şeye sevk ve teşvik eden kimse. Arapça "deave" fiilinin ism-i faili olan kelime hu anlamıyla kullanıldığında, tarih boyunca insanları doğruya, hakka yöneltmek için Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerin birer daî, yani davetçi olduğu anlaşılmaktadır. Peygamberlerin insanları Allah'a çağırdıkları bir çok ayetlerle sabittir: "(Ey Nebî) de ki: Benim yolum budur. Ben ve bana uyarılar bilerek insanları Allah'a çağırırız." (Yusuf, 12/108) "... Rabbim, doğrusu ben milletimi gece-gündüz Çağırdım... " (Nûh, 71/5) "Ey inananlar, Allah ve Peygamber sizi hayat verecek şeye (İslam şeriatına) çağırdığı zaman ona uyunuz" (el-Enfal, 8/24) "(Musa), ben sizi kurtuluşa (her yönüyle İslam'ı kabule) çağırıyorum ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Dai

 Dabbetü'l-arz

Dabbetü'l-arz Yer hayvanı, kıyametin büyük alametlerinden biri. Debb ve debîb; hafif yürüme ve debelenme demektir. Hayvanlar ve çoğunlukla haşereler için kullanılır. İçkinin bedene yayılması ve bir çürüklüğün etrafına sirayeti gibi hareketi gözle görülmeyen şeyler için de kullanılır. Dabbe de debelenen, hareket eden demektir. Şu halde tren, otomobil, bisiklet vb. şeylere lügate göre dabbe denebilirse de ıstılahta daha çok hayvanlar için kullanılır. "Allah bütün canlıları (her dabbeyi) sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla, kimi de dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır. Allah şüphesiz her şeye kaadirdir." (en-Nûr, 24/45) ayetinden anlaşılacağı üzere her hayvana dabbe denir. "Yeryüzünde yaşayan bütün canlıların ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Dabbetü'l-arz

 Da'va

Da'va Hak aramak gayesiyle mahkemeye yapılan başvuru. Lügatta dua, niyaz, istek, temennî, nida, rağbet, mesele, savunulan görüş düşünce, anlamlarını kapsar. İslamî hukûkî ıstılahta "bir kimsenin, kadı'*nın (hakim) huzurunda bir hakkı başkasından talep etmesine" denir (Şeyh Nizamüddin ve Heyet, el-Fetevayi Hindiyye, Beyrut 1400, IV, 2; İbn Hümam, Fethu'l-Kadîr, Beyrut 1316, VI,137; Mecelle, 1613). Başka bir tarifi de şöyledir: "Başkasının elinde veya zimmetinde olan bir şeyi istihkakı bir kimsenin kendi nefsine izafe etmesi, mesela şunun elindeki şu mal benimdir" demesidir. İslam hukûkunda davalar, ceza ve hukûk (medenî) davaları olarak iki kısma ayrılır. Bu da hakların İslam'da insan hakları' (hakku'n-nas) ve Allah hakkı' (hakkullah) ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Da'va