Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat
vuhuv.com |
İslam AnsiklopedisiCebel-ı TurCebel-ı tur
Kur'an-ı Kerîm'de adı geçen ve Mısır
civarında bulunan bir dağ. Bazı müfessirlere göre Tûr,
Süryanîce dağ demektir. Fakat alimlerin birçoğuna göre ise
Tûr, Arapça bir kelimedir, muarraba (sonradan Arapçaya girmiş
yabancı kelime) değildir. (Şihabüddin el-Hafaci, İnayetü'l-Kadî
ve Kifayetu'r-Radî, Kahire 1283/VIII, 101). Kur'an-ı Kerîm'in
muhtelif ayetlerinde geçen Tûr, mutlak manada dağ olmayıp, Hz.
Musa'nın Allah'ı Teala ile konuşmaya mazhar olduğu
dağdır. Bu dağ Mısır ile Medyen arasında yer
alır. Tûr açık bir şekilde Kur'an-ı Kerîm'in on
ayetinde geçer. Allah'u Teala, kadrini yüceltmek için et-Tûr (52)
suresinin ilk, et-Tin (95) suresinin ikinci ayetinde Tûr dağına
yemin etmiştir. Ayrıca Tûr, el-Müminûn (23) ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Cebel-ı Tur Cebel-ı NurCebel-ı nur
Mekke'de bir dağ. Nûr dağı
anlamına gelmektedir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in evine bir kilometre
uzaklıktadır. Hz. Muhammed (s.a.s.)'e ilk vahiy Nûr dağının
tepesinde bulunan Hira mağarasında gelmiştir. Nûr dağı,
kendisini çevreleyen dağlar arasında uzaktan farkedilmekte olup,
özel bir yapı arzeder.
Bu tepeye niçin Nûr dağı denildiği
bilinmiyor. Mekke'den Mina'ya giden yolun yakınındadır.
Hacılar Mina'da birkaç gün geçirirler. O dönemde tatbik edilen
bir adete göre, yolunu kaybedenlere yardım için bu dağın
tepesinde ateş yakılmış olması ve bu nedenle Nûr
dağı denilmiş olması mümkündür. Nitekim o dönemde
Müzdelife'de bir tepe üzerinde ateş yakıldığı
bilinmektedir. Başka tepelerde ve bu arada Cebel-i Nûr üzerinde ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Cebel-ı Nur CebbarCebbar
Allah'u Teala'nın esmau'l-hüsna* (doksan dokuz
güzel ismi)'sından biri. Ebû Hureyre (r.a.)'dan rivayet edilen bir
hadis-i şerifte Allah Teala'nın doksandokuz isminin
olduğu zikredilmiş, bunlardan birinin de "el-Cebbar"
olduğu belirtilmiştir. (Tirmizî, Daavat, 82) Kur'an-ı Kerîm'de
de Allah'ın Cebbar ismi zikredilmiştir. (el-Haşr, 59/23).
Rağıb el-İsfahanî, el-Müfredat'ında "cebr"
kelimesini şöyle tarif eder: Herhangi bir şeyi bir çeşit
baskı ile ıslah etmek, düzeltmek. (el-Müfredat, 117) Cebr
kökünden gelen el-Cebbar ismi, Kur'an-ı Kerîm'de: "O,
kendinden başka hiçbir ilah bulunmayan, hükümran, noksan sıfatlardan
uzak, selamete erdiren, emniyete kavuşturan, gözetip koruyan, her
şeye galip olan, istediğini zorla yaptıran, (el-Cebbar)
her Şeyden yüce olan Allah'tır Allah, müşriklerin ortak
koştuklarından ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Cebbar CaızCaız
Yapılması mahzurlu olmayan, işlenmesi suç
teşkil etmeyen şey. İzin verilen, müsaadeli, ruhsatlı,
olur, olabilir, mümkün, kabil, münasip gibi manalara gelir.
Caiz görmek, uygun bulmak; Caiz olmak; yapılması
mahzurlu olmamak, dînen yasaklanmamış olmak gibi anlamlarda
kullanılır. Bunun tersi, caiz olmamak, yani yapılması
mahzurlu olmak, doğru olmamak veya dînen yasaklanmış olmak
demektir.
Fıkıh terimi olarak caiz; yapılması
sahih veya mübah olan herhangi bir fiil veya akiddir. Bazen bir fiil veya
bir akid sahih (geçerli) olduğu halde caiz olmaz. Mesela, cuma
namazı için ezan okunurken alış-verişi
bırakıp namaza gitmeyen bir müslümanın yapacağı
satış muamelesi dünyevî ahkam itibariyle sahihtir. Fakat
uhrevî ahkam itibariyle caiz ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Caız Casıye SuresıCasıye suresı
Kur'an-ı Kerîm'in kırkbeşinci suresi.
Buna aynı zamanda "Şerîat" ve "Dehr"
suresi de denir. Sure, otuzyedi ayet, dörtyüzseksensekiz kelime ve
ikibinyüzaltmışbir harften ibarettir. Fasılası; nûn,
mîm harfleridir. Ondördüncü ayeti Medine'de, geri kalanı Mekke'de
ve Duhan suresinden sonra nazil olmuştur.
Sure, adını yirmisekizinci ayette geçen,
"casiye" kelimesinden almaktadır:
"Bütün ümmetlerin Allah'ın huzurunda diz
çöktüklerini görürsün. Her ümmet kitabını almağa
davet edilir. O gün, dünyada yaptıklarınızın
karşılığını görürsünüz". Ayette
belirtildiği üzere, casiye "diz çöken" demektir. Bu
durum, ahirette Cehennem kükreyerek mahşer yerine geldiği zaman
olacaktır. İşte o zaman herkes korkusundan diz çökecek ve
Cenab-ı Allah'a yalvaracaktır.
Casiye suresi Allah'ın varlığı ve
birliğinin ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Casıye Suresı CarıyeCarıye
Müslümanların giriştikleri cihat
sırasında esir edilen veyahut para ile satın alınan
kadın ve kızlar. Başkasının mülkü olan köle
kadın. "Cariye" sözcüğü denizin üzerinde akıp
giden gemiye denir. Cariyeler de efendilerinin emir ve hizmetleri
çerçevesinde hareket etmeleri sebebiyle bu ismi almışlardır
(Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuku İslamiyye ve Istılahatı
Fıkhıyye Kamusu, III, 344).
Cariyeliğin kaynağı, savaş esiri
kadınlardır. Savaş sonrasında tıpkı erkek
esirler hakkında olduğu gibi kadın esirler de ya
karşılıksız olarak, ya fidye
karşılığı serbest bırakılırlar
veya köle olarak gazilere dağıtılırlar. Hiç şüphesiz
bu alternatiflerden biri tercih edilirken, karşı tarafın
elindeki müslüman esirlerin durumu ve İslam'ın maslahatı
gözetilerek tercih yapılır.
Cariyelerin ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Carıye Çarsafçarsaf
Müslüman kadınların tesettür maksadıyla
giydikleri kolsuz, bol ve geniş üst örtünün adı. Buna "car"
da denilirdi. Eskiden müslüman kadınlar ferace giyerlerken, Hicaz
ve diğer Ortadoğu bölgelerine giden ailelerin Arap kadınlarının
giydikleri "torba", "dolma" diye
adlandırılan çarşafları Tanzimat'tan sonra
İstanbul'a getirmeleri bu örtünün İstanbul'da ve taşrada
da yaygınlaşmasına neden olmuştur. Eskiden Suriye'de,
hristiyan ve yahudi kadınları; Rumeli'nin bazı yerlerinde
de hristiyan kadınları sokağa çıkarlarken çarşaf
giyerlerdi.
Çarşaf, Farsça çarşeb'den bozmadır.
Çarşeb'in aslı da gece örtüsü anlamına gelen çarşeb'dir.
Yatak ve yorganda kullanılan bez örtünün adı da buradan gelir.
Çarşaf, ilk kullanıldığı dönemlerde
şimdiki yatak çarşafları gibi tek bir parçadan ibaretti.
Önden ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Çarsaf CamıCamı CAMİ
Toplayıcı, toplayan, kaplayan, müslümanların
ibadet gayesiyle toplandıkları yer, ma'bed.
"Cami" terimi "(cemaatleri) bir araya
getiren mescid" anlamındaki "el-mescidü'l-cami"den kısaltılarak
sonradan kullanılmaya başlanmıştır. Kur'an'da,
hadislerde ve ilk tarihî kaynaklarda "cami" yerine "mescid"
kelimesi geçmektedir. "Mescid", "secde edilen yer"
anlamında bir mekan ismidir. Namazın başka rükünleri de
olmasına rağmen ibadet edilen yer, önemine binaen secdeye izafe
edilmiştir. İnsanın daha ilk
yaratılışında şahit olduğu secde (el-Bakara,
2/34) hürmet ve tazimin en güzel ifadesidir. Hz. Peygamber (s.a.s) onu,
kulun Allah'a en yakın anı olarak
vasıflandırmıştır. (Nesaî, Tatbik, 78) İçinde
Allah'a ibadet edilen her yere mescid denilmiştir. Kur'an bu
geniş anlamıyla mescidi geçmiş dinlerin ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Camı Çalısmakçalısmak
Bir iş meydana getirmek için zihnî ve bedenî
güç sarf etmek, gayret etmek, uğraşmak.
İslam nizamı dengeli bir nizamdır.
İnsanı iki alem için hazırlamaktadır. Bunlardan biri
ahiret hayatı, diğeri dünya hayatıdır. İlk
olarak insanın kalbini doğrudan ebedî hayatın devam
edeceği ahirete bağlayarak Allah'a kulluğa yönlendirirken;
diğer taraftan bu dünya hayatının nimetlerinden de
payını almasını engellemez. Hatta bunu teşvîk
eder ve ubûdiyetin diğer yüzü olarak insanlara benimsetir.
İslam, insanı ilahi mükellefiyetlerle yükümlü kıldıktan
sonra hayatı yok edecek ve ihmale uğratacak aşırı
çekingenlikten alıkoyarak dünya nimetlerinden faydalanmaya teşvîk
eder.
Gerçekten de Allahu Teala, hayatın güzelliklerini
insanlar ondan faydalansın ve yeryüzünde çalışarak onu
... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Çalısmak CalutCalut
Hz. Davud (a.s.) zamanında yaşamış,
"Amalika" kralının adı.
"Amalika" kavmi Akdeniz'in sahilinde, Mısır
ile Filistin arasında yaşayan bir milletti. Amalika kavminin
kralı Calut, Hz. Musa'nın vefatından sonraki bir dönemde
İsrailoğullarına saldırmış, onları
yenerek, birçok esir ve kıymetli eşyalarını
almış, ülkesine götürmüştü. Esirler içinde İsrail
krallarının bir çok prensi de bulunuyordu. Calut sadece
bunlarla kalmamış, geride kalan İsrailoğulları'na
da ağır vergiler koymuştu. HattaTevrat'larını
bile almıştı. Bu sırada
İsrailoğulları'nın bir peygamberi de yoktu. Bunlar
Allah'a yalvararak bir peygamber göndermesini istemişler, Allah Teala
da onlara bir peygamber göndermişti. (Elmalılı Hamdi
Yazır, Hak Dini, İstanbul 1979, II, 828).
Nihayet, önceleri bir intikam duygusuyla, kendilerine
... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Calut |