Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat
vuhuv.com |
İslam AnsiklopedisiBeyyineBeyyine
Delil, hüccet, bürhan.
Beyyine Kur'an'da yirmi kez tekrarlanır ve genel
olarak şu manalara gelir:
1- Kur'an veya Hz. Muhammed:
"Böyle iken kitap verilenler ayrılmadılar
da ancak kendilerine apaçık bir hüccet (beyyine) geldikten sonra (bozuk
itikadlarından) ayrıldılar" (el-Beyyine, 98/1,4;
el-En'am, 6/I57; Muhammed, 47/14).
2- Delil, hüccet: "De ki şüphesiz bana
Rabbim'den apaçık bir hüccet verilmiştir. " (el-En'am
6/57, el-A'raf, 7/85; Hud, 11/17, 28, 88; Taha, 20/133; Fatır,
35/40).
3- Mucize: "Semûd kavmine de kardeşleri Salih'i
gönderdik, dedi ki: Ey kavmim Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka
ilahınız yoktur. "Size Rabbınız'dan apaçık
bir mucize gelmiştir. " (el-Araf, 7/73,105; el-Enfal, 8/41-42;
Hud, 11/53, ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beyyine Beytü'l-malBeytü'l-mal
İslam devletinin hazinesi, devletin malîye işleriyle
ilgilenen kurum.
Beyt, Arapça "ev" anlamında olup,
"beytü'l-mal" mal evi, hazine demektir. İslam'da devlet
hazinesi ve maliye dairesine beytü'l-mal adı verilmiştir.
Beytü'l-mal tabiri ile hem devletin maliye işlerinin idare
edildiği bina, hem de devlet hazinesi kasdedilir. Beytü'l-mal
İslam devletinin hazinesidir. Bu tabir ilk zamanlarda sadece soyut
bir kavram iken, Hz. Ömer'in hilafeti zamanında daha belirgin bir
duruma kavuşturulmuştur.
Beytü'l-mal'in gelirleri şunlardır: 1- Zekat
ve öşür gelirleri.
Zekata tabi olan mallar emval-i zahire (gizlenmesi
mümkün olmayan mallar) ve emval-i batına (gizlenmesi mümkün
olan mallar) diye iki kısma ayrılır.
Emval-i zahire; ekinler, meyveler, zekata tabi
hayvanlar ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beytü'l-mal Beytü'l-makdısBeytü'l-makdıs
İslam'da üç mukaddes mescitten biri olan
Kudüs'teki mescid. Müslümanların ilk kıblesi. Buna Beytü'l-Mukaddes
(mukaddes ev), Kudûs Camii ve Mescid-i Aksa* da denir. Mescid-i Aksa;
en uzak mescid demektir. Mekke'ye bir aylık mesafede olduğu için
bu isim verilmiştir.
Beytü'l-Makdis tabiri Kur'an-ı Kerîm'de geçmez,
hadis-i şeriflerde zikredilir. Ama Mescid-i Aksa ismi hem Kur'an-ı
Kerîm'de ve hem de hadîs-i şeriflerde geçer. Kur'an-ı Kerîm'de
İsra olayından bahsedilirken şöyle buyurulur: "Ona
ayetlerimizden bazısını göstermek için kulunu geceleyin
Mescid-i Haram'dan, etrafını mübarek kıldığımız
Mescid-i Aksa ya götüren Allah her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir.
" (el-İsra' 17/1).
Yeryüzünde yapılan ilk mabed Beytu'llah yani Kabe'*
dir. (Ali İmran, ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beytü'l-makdıs Beytü'l-ma'murBeytü'l-ma'mur
Ma'mûr, bayındır, bakımlı ev. Kabe'nin
üst hizasında bulunan bir yerdir. Diğer bir adı da "Durah"dır.
Beytü'l-Ma'mûr'dan Kur'an'ı Kerîm'de şöyle
bahsedilir:
"Tür'a, yayılmış ince deri
üzerine satır satır dizilmiş Kitab'a, bayındır
eve (beytü'l-ma'mûra), yükseltilmiş tavan gibi göğe,
kaynayacak denize andolsun ki, Rabbi'nin azabı hiç şüphesiz
gelecektir" (et-Tür, 52/1-7).
Allahû Teala, Kur'an-ı Kerîm'in bazı
yerlerinde kasem ettiği gibi bu ayet-i kerîmede de Tûr Dağı'na,
Kur'an-ı Kerîm'e ve Beytü'l-ma'mûra yemin etmektedir. Buradaki
yeminden maksad, bunların kıymetine işaret etmek ve
değerlerini yükseltmektir.
Müfessirler bu ayet-i kerîmede sözü geçen
Beytü'l-Ma'mûru genellikle, yedinci kat semada, Kabe'nin üst hizasında
bulunan bir ev olarak tefsir etmişlerdir. Onu günde ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beytü'l-ma'mur Beytü' L-haramBeytü' l-haram
Mukaddes, korunulan ve sakınılan ev. Mekke'de
Kabe'nin bulunduğu sahadaki mescidin adı. Buna haram denilmesi
o sahaya saygı ve tazim göstermek vacip olduğu içindir.
Kendisine karşı saygısızlık caiz
olmadığı için Mekke'ye de Beled-i Haram denilmiştir.
Beytü'l-Haram ifadesi Kur'an-ı Kerîm'de iki defa
zikredilir. Bunlardan birinde: "Ey iman edenler! Rablerinin lütuf ve
rızasını arzu ederek Beytü'l-Haram'a doğru gelenlere
saygısızlık etmeyin. " (el-Maide, 5/2) buyurularak,
değil Beytü'l-Haram'a, oraya gelenlere bile saygısızlık
edilmemesi emredilir. İkinci ayette "Allah Kabe'yi, O
Beytü'l-Haram'ı... insanlar için bir kıyam yeri
kılmıştır." (el-Maide, 5/97) buyurulur.
Beytu'l-Haram Allah'ın insanlar için bir hayat
kaynağı kıldığı, İslam'ın
şiar ve prensiplerini haykıracakları ve özellikle ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beytü' L-haram BeytullahBeytullah
Allah evi, Kabe. Beyt, Arapça'da ev demektir. Tertip
olarak Beytullah, Allah'ın evi demek olup Kabe* hakkında
kullanılan bir tabirdir. Kur'an-ı Kerîm'de daha çok belirti
harfiyle "el-beyt" şeklinde kullanılır ve bununla
Beytullah, Kabe kasdedilir. Ayrıca iki ayette el-Beytü'l-Haram*
yani mukaddes ev (el-Maide 5/2, 97), iki ayette de eski ev anlamında
el-Beytü'l-Atîk, (el-Hac, 22/29, 33) şeklinde kullanılır.
Kabe ismi ise Kur'an-ı Kerîm'de sadece iki yerde (el-Maide, 5/95,
97) zikredilir.
Aslında yer ve gök ile bunların
arasında bulunan her şeyin, kısaca kainatın gerçek
sahibi Allah'tır. Bunlar içerisinde Kabe'ye Beytullah (Allah'ın
evi) denilmesi, onun sırf Allah'a ibadet için yapılmasından,
orada sadece Allah'a ibadet edilmesinden ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beytullah BeynunetBeynunet
Ayrılık; iki şey arasındaki
uzaklık, mesafe ve evliliğin sona ermesiyle, birbirinden
ayrılan eşler arasında meydana gelen durum. Bu durum, küçük
ve büyük ayrılık (beynûnet-i suğra ve beynûnet-i
kübra) olmak üzere ikiye ayrılır:
Küçük ayrılık: Boşanan eşlerin,
yeniden nikahlanarak evlenebilmelerine imkan veren beynûnettir. Şu
durumlarda küçük ayrılık meydana gelir.
1. Birinci veya ikinci boşama hakkını
kullanarak hanımını boşayan erkek, iddet (boşamadan
sonra beklenilmesi gereken süre) esnasında hanımına dönmezse;
2. Erkek, hanımını bir mal
karşılığında boşamışsa (muhalea);
3. Evliliğe, hakim son vermişse;
4. Nikahtan sonra, fakat zifaf ve halvet-i sahîhadan
önce (nikahlanan nişanlıların, kimsenin göremiyeceği
ve ansızın gelemiyeceği bir yerde başbaşa
kalmaları) ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beynunet Beyne'l-havf Ve'r-recaBeyne'l-havf ve'r-reca
Korku ile ümit arasında bulunmak. Havf korku, reca
ise ümit demektir.
Kur'an-ı Kerîm ve Hadîs-i şeriflerde korku
ve ümit arasında bulunmaya teşvik eden hükümler vardır.
Allah Teala şöyle buyuruyor: "Allah'ın rahmetinden
ümidinizi kesmeyiniz. Şüphesiz ki Allah bütün günahları
affeder. Çünkü o çok bağışlayıcı ve pek
merhametlidir. " (ez-Zümer, 39/53).
"Onlar korkarak ve ümit ederek Rablerine dua
ederler. " (es-Secde, 32/16).
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de şöyle buyurur:
"Müminler Allah'ın azap ve
azabının miktarını bilselerdi hiç biri Cennet'i ümit
etmezdi. Kafirler de Allah'ın rahmetinin ne kadar çok olduğunu
bilselerdi hiç biri O'nun rahmetinden ümit kesmezdi." (Müslim,
Tevbe 23).
Bu ve benzeri ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Beyne'l-havf Ve'r-reca Bey'atu'r-rıdvanBey'atu'r-rıdvan
Ashabın Allah'ın razı olacağı
şekilde, Kur'an'ın hükümlerine uyacaklarına ve
Resulullah'ı koruyup onun yanında düşmanlarına
karşı sonuna kadar savaşacaklarına dair Hz. Peygamber
(s.a.s.) ile ahidleşmeleri olayı.
Resul-u Ekrem Hz. Muhammed (s.a.s.) Kabe'yi ziyaret ve
Umre yapmak gayesiyle Hicret'in altıncı yılı Zülkade
ayında ashabıyla Medîne-i Münevvere'den çıkıp
Mekke'ye doğru yola koyuldu. (İbn Hîşam, Sîre, III, 321)
Hudeybiye'ye indiğinde Hudaalılardan Hıraş b.
Umeyye'yi elçi olarak müşriklere gönderdi. O, müşriklere,
savaşmak niyetinde olmayıp yalnızca Kabe'yi ziyaret için
geldiklerini ve Umre yapıp döneceklerini bildiriyordu. Elçi
İbn Umeyye, Mekke'ye varıp bunu söyleyince müşrikler
devesine vurup onu yere düşürerek öldürmek istediler. Mekkeli
olmayan çoğu Habeşli bazı kimseler ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Bey'atu'r-rıdvan Bey'atBey'at
Kabul etmek, razı olmak ve tasdik etmek
anlamında kullanılan bir ıstılah. Bey'at "Bir mükellefin,
ehil olan bir cemaat (Ehlu'l-hall ve'l-akd) tarafından tesbit edilen
Halîfe'ye (İmam'a, Ulû'l-emr'e) itaat edeceğine ve sadık
kalacağına dair söz vermesidir." Bu bir anlamda
mükellefin İslamî olan (meşrû) her emirde hoşuna gitse
de, gitmese de itaat edeceğine dair yaptığı bir
sadakat yeminidir. Zira Resul-u Ekrem (s.a.s.)'in: "Müslümanlar
gerek hoşlarına giden, gerek hoşlarına gitmeyen her
hususta, kendilerinden olan emir sahiplerine itaat ederler. Bununla yükümlüdürler.
Ancak günah işlemeleri emredilirse itaat etmezler" (Buharî,
Ahkam, 4) buyurduğu bilinmektedir. Yine diğer bir hadîs-i
şerif'te: "Allahu Teala'ya isyan olan yer ve konuda mahlûka
... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Bey'at |