Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Zakkum Agacı

Zakkum agacı Meyvesi acı bir cins ağaç, ağu ağacı, cehennemde bitip acı meyvesi cehennemliklere yedirilecek ağaç. Arap dilindeki adı "Şeceretü'z-zakkûm"dur. Türkçe "zokum" olarak da telaffuz edilen Zakkum, (zıkkım) halk dilinde "çok acı, zehir zemberek", "zehir zıkkım" vb. deyimlerle günlük hayatımızda da kullanılmaktadır. Yine Arap dilinde kelimenin aslı olan "ez-Zakm", yemek, içmek, oburca yemek ve yutmak anlamlarına geldiği gibi "Hurma ve kaymaktan yapılan yiyecek, zehirli, tehlikeli yiyecek" manalarına da gelmektedir (İbn Manzûr, Lisanü'l-Arab, Beyrut, 1968, XII, 268). Zambakgiller (Apocynaceae) familyasından olan Zakkum (Lat. Nerium oleander), Batı'da, güney Portekiz'den başlayarak bütün Akdeniz sahilleri boyunca Suriye'de, batı ve güney Anadolu'nun dere yataklarında yetişir. Ekseriyetle ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Zakkum Agacı

 Zahiru'r-rivaye

Zahiru'r-rivaye Zahiru'r-rivaye; Hanefi mezhebine ait hükümlerden, ilk imamlardan sonraki nesillere aktarılan meselelerin bir çeşididir. Buna mesailü'l-usûl de denilir (İbn Abidin, Resail, I, 16). Hanefi mezhebinin esaslarına ait ictihatların, imamlardan sonraki devirlere nakli genelde İmam Muhammed'in kitapları vasıtasıyla olmuştur. Çünkü İmam Muhammed'in hem eserleri fazladır, hem de bunlar zamanımıza kadar gelmiştir. Bu yüzden ona Hanefi mezhebinin nakili denilmektedir (Hayrettin Karaman, İslam Hukuk Tarihi, 98). İmam Muhammed'in, Ebû Hanife'nin, Ebû Yusuf'un ve kendisinin görüşlerinden derlediği kitapların bir kısmı tevatür veya şöhret yoluyla sika raviler tarafından nakledilmiştir. Bir kısmının rivayeti ise bu derece sağlam değildir. Bunlardan birincisine Zahiru'r-rivaye, ikincisine ise Nadiru'r-rivaye denilir (İbn Abidin, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Zahiru'r-rivaye

 Zahiriye Mezhebi

Zahiriye mezhebi Davud ez-Zahirî olarak bilinen Davud bin Ali bin Halef el-İsbahanî (d. 815 Küfe-ö. 883 Bağdad) tarafından kurulan fıkhî ve kelamî mezhep. Davudiye adıyla da anılır. İslamî hükümleri Kur'an ve Sünnet'in zahirî (lafzî, sözel) anlamlarından çıkarmayı temel aldığı için Zahiriye olarak adlandırıldı. Bu yaklaşımı ile yalnız fıkıh alanında değil, kelam alanında da diğer mezheplerden ayrılan görüşler ortaya koydu. Mezhebi geliştirerek sistemleştiren ise İbn Hazm (ö. 1064) oldu. Mezhebin kurucusu olarak bilinen Davud b. Ali'nin Hicri 200-202 tarihlerinde Kûfe'de doğduğu yolundaki rivayetler değişiktir. Onun tahsil seneleri ekseriya Bağdat'ta geçmiştir. Derslerini dinlediği hocaları arasında Ebû Sevr, Süleyman b. Harb, Amr b. Marzûk, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Zahiriye Mezhebi

 Zahir

Zahir Ortaya çıkan, bir şeyin üstüne çıkan, üstün gelen, galip gelen. Bir fıkıh usûlu terimi olarak zahir bir lafız çeşidi olup şöyle tarif edilir: Anlaşılması için dış bir karineye muhtaç olmayacak şekilde bu anlama açık olarak delalet eden, fakat te'vîl ve tahsîs ihtimaline açık bulunan ve kendisinden çıkarılan sözün asıl sevk sebebi olmayan lafza "zahir" denir. İslam Hukuk usûlünde lafızlar manaya delaletin açıklığı ve kapalılığı bakımından ikiye ayrılır. Manaya delaleti açık olan lafızlarda, kasdedilen mananın anlaşılması için bir açıklamaya veya dış karineye ihtiyaç duyulmaz. Bunlar açıklık ve delalet kuvvetine göre açıktan daha açığa doğru; a) Zahir, b) Nass, c) Müfesser, d) ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Zahir

 Zahid

Zahid Dünyadan el-etek çekerek Allah'a yönelen, kendini O'na ibadete veren kişi. Zühd ve takva ile tanınan ilk mutasavvıflar zahid olarak anılırdı. Hz. Muhammed (s.a.s) ile ashabının hayatını örnek edinen zahidler, tasavvuf anlayışının oluşmasında önemli bir rol oynadılar. Tasavvufun sistemleşmesinden sonra, zahidlerin temsil ettiği zühd anlayışı, tasavvufun bir parçası olarak varlığını sürdürdü. Tabiun döneminde ortaya çıkan zahidlerin üzerinde en çok durduğu kavramlar halvet-uzlet, riyazet-mücahede, sabır, tevekkül, haşyetullah, vera, hüzün ve aşk idi. Zahidlerin anlayışında halvet ve uzlet, insanlardan ayrı, yalnız yaşamayı belirtiyordu. Riyazet ve mücahede, nefsin isteklerine karşı durmayı, onunla savaşmayı, yeme ve içme gibi tabii ihtiyaçlarını en aza indirmeyi dile getiriyordu. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Zahid

 Izzet-ı Nefs

ızzet-ı nefs İnsanın insanlık, şeref ve haysiyetini koruması. İzzet kelimesi kuvvet, üstünlük, şeref ve galibiyet anlamlarını dile getirdiği gibi, insanı zillete düşmekten alıkoyan iyi nitelikler anlamına da gelir. İzzet'in zıddı zillettir. İnsan, nefsinin izzetini korumakla yükümlüdür. Bu ise ancak Allah'a iman etmek, hayatını O'nun emir ve yasaklarına göre düzenlemekle mümkün olabilir. Küfür, şirk, nifak, isyan ise insanı zillete düşürür. Mümin imanı ile izzet kazanır. Ne var ki kendisini küçültücü, izzetini zedeleyici her türlü davranıştan kaçınmalıdır. Kur'an, "İzzet Allah'ın Resulunun ve müminlerindir" (el-Münafikûn, 63/8) buyurur. Bu, Allah'ın kendilerini izzetli, Hz. Peygamber ve müminleri zelil gören münafıklara cevabıdır. Buna göre gerçek müminler izzet, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Izzet-ı Nefs

 Iztıba

ıztıba Koltuk altına almak, omuza alman havlu vb. şeyi koltuk altından geçirmek. Bir fıkıh terimi olarak; hac'da erkeklerin ziyaret tavafına başlamadan önce, omuzlarına almış oldukları ihram havlularının ucunu sağ kolluklarının altından geçirerek, sol omuzları üzerine atmaları. Böylece sağ omuz ve sağ kol açık kalmış. sol taraf ise kapanmış olmakladır (el-Merginanî el-Hidaye. Mısır. t.y, I. 140). Iztıba' yapmak hac amellerinden olup sünnettir. Hz. Peygamber'in tavaf sırasında ıztıba yaptığı ve Ashab-ı kirama da tavsiye ettiği hadislerle sabittir (bh. Ebu Davud, Menasik, 49, 50; Tirmizi, Hac, 36; İbn Mace. Menasik, 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 305, 306, 371, IV, 222, 224). Rasûlullah (s.a.s) ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Iztıba

 Izar

ızar Futa, peştamal gibi belden aşağıya bağlanan örtü. İzar daha çok hadis ve fıkıh kitaplarında geçer. Eskiden takım elbise "izar" ve "rida"dan ibaretti. Belden aşağı bağlanana izar; ihram gibi omuza atılana da rida denirdi. Rida yeteri büyüklükte olunca, sağ ucunu sol omzundan geçirip ve sol ucunu sağ kolunun altından çıkarıp iki ucunu ya göğüs tarafından, ya da arkadan bağlayarak örtü yapmak suretiyle namaz kılmak mümkün ve caizdir. Ashab-ı Kiram'dan Amr b. Seleme, Hz. Peygamber'in böyle bir rida ile namaz kıldığını nakleder (Buharî, .Salat, 4; Müslim, Salat, 279, Misafirîn, 83, 196; İbn Mace, Tahare, 83; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 239, 257, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Izar

 Izale-ı Süyu

ızale-ı süyu Birden çok gerçek veya tüzel kişiler arasında ortak olan bir şeydeki ortaklığı giderme anlamında bir İslam hukuku terimi. Bir mal üzerindeki ortaklık, bu malı ya ortaklar arasında taksim ederek veya taksim mümkün olmazsa satışı yoluna gidilerek sona erdirilebilir. Hanefîlere göre taksim cebrî ve rızaî olmak üzere ikiye ayrılır. Cebrî taksim; ortaklardan birisinin isteği üzerine hakimin kur'a çekerek veya başka bir yolla ortak malı taksim etmesidir. Rızaî taksim; ortakların karşılıklı rıza ile yaptıkları taksimdir. Bu, diğer akitler gibi bir akit sayılır ve "taksim akdi" adını alır. Cebrî taksime "kazaen taksim" de denir. Bunlardan her biri ikiye ayrılır: 1) Müşterek mülkiyete ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Izale-ı Süyu

 Yüzük Takmak

Yüzük takmak İslam'a göre; erkekler de kadınlar da yüzük takabilirler. Ancak, yüzüğün takılış maksadı ve yapıldığı madde ile ilgili bazı şartların gözetilmesi gerekir. Hanefî mezhebine göre, maddesi ne olursa olsun ihtiyaç duyulmaması halinde yüzük takılmaması daha iyidir. Altından yapılan yüzükleri erkekler takamazlar. Takarlarsa haranı işlemiş olurlar. Kadınlar ise takabilirler (el-Mevsılî, el-İhtiyar fi Ta'lili'l-Muhtar, Mısır IV, 224: Merginanî, el-Hidaye, IV, 82; İbn Abidîn, Reddü'lMuhtar, İst. 1233, V, 216). Hz. Peygamber bir hadisinde; İpek ve altın ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helal edilmiştir" buyurmuştur. (Tirmizî, Libas, 1). Gümüşten yapılan yüzüğü hem erkekler hem de kadınlar takabilirler. Ancak, erkeklerin takacakları yüzüğün, kadınların taktıklarına benzememesi ve ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Yüzük Takmak