Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Ismet

ısmet Ma'sum olma, kötülük ve günahlardan korunmuş olma, peygamberlerde bulunması vacip olan sıfatlardan biri. Peygamberler, insan olmaları itibariyle günah işleme gücüne sahip oldukları halde, Allah tarafından korunmuşlardır. İşte, onların bu özellik ve sıfatlarına ismet denir. Zira Peygamberler, gerek sözlerinde ve gerek fiillerinde kendilerini lekeleyecek, değerlerini düşürecek hatalardan korunmuşlardır. Mesela; peygamberler, peygamberliklerinden önce ve sonra en büyük günah olan Allah'a şirk (ortak) koşmaktan korunmuşlardır. Yine İlahî vazifelerini yerine getirip, Allah'tan aldıkları vahyi insanlara bildirirken unutmaları ve hata etmeleri, onlar hakkında caiz değildir. Peygamberlikten önce çok nadir olarak küçük hatalar yapmaları mümkün ise de peygamber olmalarıyla birlikte halleri Allah tarafından düzeltilir. Peygamber olduktan ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ismet

 Ismaılıyye

ısmaılıyye Şianın müfrit ve batinî bir kolu. İmamiyyenin Hz. Ali neslinden altına imamı Cafer a-Sadık (148/765)'ın ölümünden sonra büyük oğlu İsmail'in adına ortaya çıkan bir fırka. İsmailliye şiası yedinci imam olarak Cafer es-Sadık'ın büyük oğlu İsmail'in olduğu görüşündedirler. İmamîyye'ye göre kesin olarak açıklığa kavuşturulamamış bazı sebepler nedeniyle İsmail'de bulunan görev küçük kardeşi Musa'ya intikal etmiştir. Bu haksızlığın İsmail taraftarlarınca ve özellikle İsmail'in arkadaşı Ebu'l-Hattab (138/755) tarafından "İsmailiyye" adı altında bir fırka teşekkül ettirilmiştir. Zamanla kuvvet kazanan İsmailiyye fırkası prensip ve görüşleriyle, ihtilalci teşkilat temellerini yine Ebu'l-Hattab'ın oluşturduğu görülür. Bu fırka taraftarları İsmail'in ölümüyle oğlu Muhammed ve Ebu'l-Hattab'dan sonra Meymun el-Kaddah ve ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ismaılıyye

 Ism-ı A'zam

ısm-ı a'zam Allah'ın en büyük ismi. Bir kısım bilginler, özellikle mutasavvıflar tarafından varlığı kabul edilir. Bu bilginlerin ve mutasavvıfların inancına göre İsm-i Azam, halk tarafından bilinemez, yalnız peygamberler ve velilerce bilinebilir. İsm-i a'zam ile yapılan tüm dualar kabul edilir, tüm istekler yerine getirilir. Bu ismi bilenler, olağanüstü işler yapabilirler. Mesela Kur'an'da Hz. Süleyman kıssasında geçen ve "yanında Kitap'tan bir ilim bulunan kimse" olarak nitelenen kişi, Belkıs'ın tahtını İsm-i a'zam sayesinde göz açık kapayıncaya kadar geçen bir süre içinde getirmiştir (en-Neml, 27/40). Gerçekte Allah'ın hangi isminin İsm-i a'zam olduğu, böyle bir ismin bulunup bulunmadığı tartışma konusudur. İbn Kesir'in Şehr b. Havşeb Esma ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ism-ı A'zam

 Ism

ısm Sevaptan alıkoyan ve geri bıraktıran amel, yapılmasıyla hayırdan uzaklaştıran eylem, sonunda karşılık olarak ceza gerektiren günah anlamında bir Kur'an-ı Kerim. Kur'an-ı Kerim'de, insanın hoş görülmeyen ve haram olarak yasaklanan amellerini ifade eden "münker", "fahşa" ve "bağy" gibi kavramlardan biridir. "İsm"in çoğulu "asam"dır; Bu fiili işleyene "asim" veya "esîm" denirken, "teesseme", "ism"den kaçınmak anlamına gelir. Bir hadîs-i şerifte, oldukça özlü, fakat son derece kapsamlı bir şekilde "ism" şöyle tanımlanmaktadır: "İsm, göğsünde yerleşip sıkıntı veren ve insanların bilmesini istemediğin şeydir" (Buharî, Müslim, Tirmizî ve İbn Hanbel'den: Aclunî, Keşfü'l Hafa, I, 336). Kur'an-ı Hakîm'de "İnsanların birbirlerini öldürmeleri, birbirlerini yurtlarından çıkarmaları, birbirlerinin aleyhinde yardımlaşmaları ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ism

 Islamcılık

ıslamcılık İSLAMCILIK XIX. yüzyıl ortalarında ortaya çıkan dini ve siyasi düşünce akımı. Bir tecdîd (yenileme), ıslah (düzeltme), ihya (canlandırma) hareketi olarak nitelenebilir. Siyasi hedefi açısından İslam birliği (ittihad-ı İslam, Panislamizm) hareketi; İslam'ı anlayış ve yorumlayışları açısından "modern İslam" ve "İslam'da reformist düşünce" akımı olarak değerlendirilebilir. Mısır'da Cemaleddin Efgani ve Muhammed Abduh; Hindistan'da Seyyid Ahmet Han, Seyyid Emir Ali; Türkiye'de Said Halim Paşa, Mehmet Akif, Filibeli Ahmet Hilmi, İsmail Fenni Ertuğrul, Ferid Kam, Mehmet Ali Ayni, Şemseddin Günaltay, Muhammed Hamdi Yazır, Ahmet Naim, Said Nursî vb. aydın ve düşünürlerce savunuldu. Akımın belli başlı amaçları, İslam'ı bütün boyutlarıyla topluma yeniden hakim kılmak, İslam ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Islamcılık

 Islam'ın Sartları

ıslam'ın sartları Hz. Peygamber'in hadisinde belirtilen beş temel ibadet. Resulullah şöyle buyurur: "İslam, beş şey üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmek; namaz kılmak; zekat vermek, Ka'be'yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak" (Buharî, İman, 1, 2; Müslîm, İman, 19, 22; Tirmizi, İman, 3; Nesaî, İman, 13). l) Allah'a ve elçisi Muhammed (s.a.s)'e imam açığa vurmak. Allah'a ve Hz. Muhammed'i içine alan bütün peygamberlere inanmak ayrıca imanın şartlarındandır. İman esasları dışa açıklanmaksızın kalbde gizli olarak kalabilirken, İslam'ın şartları, kişinin toplum içinde İslam'a mensup olduğunu gösteren ve açığa vuruları davranışlarıdır. İman esaslarına inanan kimseye "mümin"; İslam'ın ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Islam'ın Sartları

 Islam Felsefesı

ıslam felsefesı Umumî manada ve ikibinbeşyüz yıllık bir tarihe sahip bulunan "felsefe" teriminin ifade ettiği anlam içinde "İslam felsefesi" tabiri, miladi VIII-XII. yüzyılları kapsar. Beşyüz yılı aşkın bir süreyle kurulup gelişmiş olan bir düşünce tarihinin üçte birlik bir bölümünü içine alan bu dönemdeki felsefe hareketi, kendi öz fikri kaynaklarının yanında, kısmen Hint-İran ve esas olarak da antik dönem Grek (Yunan) tesiriyle kurulup gelişmiş olan felsefi düşünce ve araştırmaları içine alır. Buna, çağının düşünce ve ilim anlayışına uygun olarak kainatın (evren) bütünü hakkında bir anlayışı ortaya koymak gibi bir özelliği de ilave etmelidir. Bu özellikleriyle İslam felsefesi; genel felsefe tarihi içinde Batı ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Islam Felsefesı

 Islam

ıslam İSLAM Teslim olmak, müslüman olmak, İslam dinine girmek, sulh yapmak, para peşin mal veresiye selem akdi yapmak. Yedinci Miladî yüzyılın başlarında, Mekke'de Hz. Muhammed'in kendisine davet ettiği semavî tevhîd dininin adı. "Sil" kökünden "esleme"nin mastarı. Sonuna şeddeli "ya" ve yuvarlak "te" harfleri getirilerek elde edilen "İslamiyyet" şeklindeki yapma mastarı (mastar-ı ca'lî), tek başına kullanılınca son tevhîd dini olan "İslam Dini"ni ifade eder. İslam; sulh, selamet ve huzur bulma, Allah ve Resulu'nun bildirdiklerine tabi ve teslim olma anlamı sebebiyle bu adı almıştır. İslam'ı kabul eden, kendi iradesini Allah ve Resulu'nun iradesine tabi kıları kimseye "müslim" veya Arapça-Farsça karışımı bir ifade ile ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Islam

 Iskence

ıskence Belli bir amaca ulaşmak için maddi veya psikolojik yöntemlerle, acı çektirerek uygulanan baskı ve eziyet. İnsanlık onuru ile bağdaşmayan, insanı küçültücü bu uygulama İslam tarafından kesin biçimde yasaklanmış, haram kılınmıştır. İslam'a göre zorbalık ne zulümle eşanlamlı olan işkence uygulaması, insanlara değil, hayvanlara bile reva görülemez. Tarih boyunca sanığa suçunu itiraf ettirmek, kendisi ya da başkaları hakkında bilgi ve delil elde etmek, muhalif inanç ve düşünceleri benimseyenleri yıldırmak gibi amaçlara ulaşmak için işkenceye başvurulmuştur. Eski Yunan ve Roma'da, kendi vatandaşları için onur kırıcı bir davranış olarak kabul edilmekle birlikte kölelere ve yabancılara uygulanan işkence, Ortaçağ başlarında tüm Avrupa ülkelerinde en geçerli ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Iskence

 Iskat Ve Devır

ıskat ve devır Iskat; düşürme, silme, hükümsüz bırakma. "Kazaya kalmış namaz ve oruçları fidye vermek suretiyle ölenin zimmetinden düşürmek temennisinde bulunmak ." Iskat tabiri daha çok "ıskat-ı salat" terkibinin kısaltılmışı olarak namaz için kullanılır. Orucun ıskatı onun keffaretidir. Namazın keffareti yoktur Namaz, mükellef olan her müslümanın ölümüne kadar eda etmekle yükümlü olduğu farz bir ibadettir. Herkes bu farzı gücüne göre (ayakta, oturarak, ima ile) bizzat eda etmek mecburiyetindedir. Kendi yerine başkasına namaz kıldırmak (bedel) geçerli olmadığı gibi, kılamadığı namazlar için keffaret ödemesi de geçerli değildir. Namazın edası farz olduğu gibi. kazası da farzdır. Yani bir kimse vaktinde kılamadığı farz namazları sağlığında ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Iskat Ve Devır