vuhuv.com
|
İslam Ansiklopedisi
ıma
Bir şeye işaret etmek, söz veya fiili ile
bir şeyi belirsizce kapalı bir surette anlatmak. Terim olarak
namazda rükû ve secdeye işaret olmak üzere başı
eğmek anlamındadır.
İslam dini kolaylık dini olduğu için
hiç bir kimseye gücünün yetemeyeceği bir şeyi
emretmemiştir. Namazda da durum böyledir. Farz namazlarda ayakta
durmaya güç bulamayan yahut ayakta durunca hastalığı
ilerleyecek veya iyileşmesi gecikecek olan kimse oturduğu yerde
rükû' ve secdesini yaparak kılar. Oturmaktan da acizse yattığı
yerde ima (işaret) ile kılar.
İma ile namaz kıları rükû ile secdenin
birbirinden ayırt edilmesi için rükûda başını biraz
aşağı eğer, secdede daha fazla eğer. Her ikisini
eşit ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ima ılım (allah'in sifati) İLİM (Allah'ın Sıfatı)
Cenab-ı Allah'ın sıfatlarından
biri.
İlim, vakıaya uygun olan kesin bilgidir. Hükemaya
göre ilim, bir şeyin zihinde şekillenmesidir. ilmin
karşıtı cehalettir.
İlim iki kısına ayrılır.
Birincisi kadîm olan ilim; diğeri de hadis olan ilimdir. Kadîm
olan ilim Allah'ın zatîna aittir. Kulların sonradan
kazandıkları ilme benzerliği yoktur (Cürcani,
et-Ta'rîfat).
Allah'ın ilim, kudret ve hayat gibi
sıfatları vardır. Bu sıfatlardan her biri vacip ve zarûri
varlık kavramının dışındadır.
Allah'ın ilim sıfatı, onun ilmiyle beraberdir.
Allah'ın ezelî (başlangıcı olmayan) bir ilmi
vardır; Bu ilim her şeyi içine almaktadır; biz
insanların ilmi gibi, sonradan kazanılan araz cinsinden
değildir. Hiç bir ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ilım (allah'in Sifati) ılım
İnsanın duyu vasıtaları ile elde
ettiği veya Allah Tebarek ve Teala'nın vahiy yolu ile
doğrudan doğruya gönderdiği, içinde zan ihtimali
bulunmayan yakını bilgi.
İslamî terminolojide ilim terimi; "bilgi"
kelimesini karşılamak için kullanıldığı
gibi, herhangi bir bilgi şubesini ifade için de kullanılır.
Mesela; kelam ilmi, tefsir ilmi gibi. Keza, ilim ve bilgi terimlerinin
bazen marifet kelimesiyle karşılanıldığı da
bilinir.
Seyyid Şerif Cürcanî'ye göre ilim: "Gerçeğe
ve vakıaya uygun düşen bilgi ve kanaattır" (Cürcani,
et-Ta'rifat, Beyrut 1985, s. 160).
Cürcanî ilim için şu tarifleri de yapar:
"İlim; bir şeyi olduğu gibi idrak etmektir.
Bilgisizlik bilginin zıddıdır. Bilim, bilinenden gizlilik
ve kapalılığın kalkmasıdır. ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ilım ıltızam
Devlete ait bazı gelirlerin tahsili; kefil gösterilmek
ve bedeli muayyen taksitlerle ödenmek üzere alınması
anlamında kullanılan bir deyim. Çoğulu iltizamat'tır.
Bu türlü taahhüde girmiş olanlara "mültezim" denir.
Osmanlı devletinin kuruluşu
sıralarında ele geçirilen yerlerin arazisi tespit edilerek
geliri tımar ve has adıyla sipahilere, zaimlere, emirlere,
vezirlere; "arpalık" adıyla sancak beylerine, kale
dizdarlarıyla muhafızlarına; "tahsisat"
adıyla bazı vakıflara ve "malikane" adıyla
yararlıkları görülen gazilere tahsis edilir, bir kısmı
da "hass-ı hümayun" adıyla devlet uhdesinde
bırakılırdı.
Hammer iltizam usulünün başlangıcını
(III, 109). Fatih devrinde Rum Mehmed Paşanın
sadrazamlığı zamanı olarak belirtir (Osmanlı
Tarihi). Havass-ı hümayun namına yazılı yerlerin öşür
gelirleri, rüsum, maden ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Iltızam ıltımas
Tavsiye, rica, kayırmak, tutmak, haksız
olarak yardımda bulunmak, bir şeyin yapılmasını
istemek. Adam kayırmak, başkası için aracılık
yaparak ona hakkı olmayan bir şeyin verilmesi için çalışmaktır.
İslam'da kötülenen ve terkedilmesi istenen bir davranıştır.
Kur'an-ı Kerîm'de iltimas anlamı daha çok
şefaatte bulunma, aracılık etme anlamında
kullanılır.
Ayetlerde şöyle buyurulur: "O gün münafık
erkek ve kadınlar, müminlere; Bize bakın da nurunuzdan istifade
edelim, derler. Onlara; "Arkanıza dönün de nur isteyin"
denilir. Müminlerle münafıklar arasına kapısı olan
sur (duvar) çekilir. Onun içinde rahmet, dış tarafında da
azap vardır" (el-Hadîd,57/13);
"Kim iyi bir işe aracılık ederse,
Onun sevabından hissesi vardır. Kim de kötü bir ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Iltımas ılme'l-yakin
Delil ve burhan ile elde edilen kesin bilgi. Yakîn,
kesin bilgi demektir.
Kur'an-ı Kerîm'de de yakîn, zannın
karşıtı olarak zikredilmektedir: "Artık pek
azı hariç, onlar inanmazlar. Küfürlerinden ve Meryem'e büyük bir
iftira atmalarından 'Biz Allah'ın elçisi, Meryem oğlu
İsa Mesih'i öldürdük!' demelerinden ötürü... Oysa onu
öldürmediler ve asmadılar; fakat öldürdükleri kimse Asa (a.s.)
gibi göründü. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler,
ondan yana tam bir kuşku içerisindedirler. O hususta bir bilgileri
yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu yakînen öldürmediler (onu
öldürdüklerini kesin olarak bilemediler)" (en-Nisa, 4/157).
Kesinlik ifade eden bilgiler arasında da bir
derecelemenin mevcut olduğu bir vakıadır. Kesin bir bilgi,
kalbe daha ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ilme'l-yakin ıllıyyun
İlliyyûn, yücelik manasına gelen ulüvv
veya İliyy kökündendir. Kelime el-Mutaffifûn suresinin 18-19.
ayetlerinde geçmektedir:
"İyilerin kitabı (amel defteri)
İlliyyûndadır. İlliyyûn'un ne olduğunu sen nereden
bileceksin? Yazılmış bir kitap vardır (orada) Mukarrap
melekler ona şahit olurlar" (el-Mutaffifûn, 83/18-19).
İlliyyûn, facir kişilerin makamı olan
Siccîn'in karşıtıdır, yani iyilerin
makamıdır.
İlliyyûn'un ne olduğu hakkında çeşitli
görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan bazıları
şunlardır: Dahhak, Mücahit ve Katade'ye göre: "Müminlerin
ruhlarının bulunduğu yedinci göktür." Dahhak'tan diğer
bir rivayete göre: "Bu Sidretü'l-Münteha'dır; Allah'ın bütün
emirleri oraya kadar varır. Derler ki: "Ya Rabbi, bu kulun
filandır." Halbuki Allah o kulunu onlardan daha iyi bilmektedir.
Allah katından, o kulun ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Illıyyun ıllet
Şerîat sahibinin hükmü istinat ettirdiği;
varlığına hükmün varlığını,
yokluğuna hükmün yokluğunu bağladığı,
zahir, mazbut vasıf.
İllet; "sebep", "menat",
"delil", "bais", "el-Vasfu'l-cami" olarak da
isimlendirilmiştir (H. Karaman, Fıkıh Usûlü,
İstanbul 1982, s. 83).
Arap darb-ı meselinde şu söz meşhurdu:
"La ta'dimu hurekau illetin" Yani; özür ve bahanenin çeşitleri
çoktur. Bu tabi elinde imkan olduğu halde bahane uyduranlar için
kullanılır.
Fıkıh alimlerinin şeriatta müsbet
hüküm olan emre, illet demeleri de bundan dolayıdır. Sarf
alimlerinin vav, ya, elif, harflerine illet harfi demeleri de bu
nedenledir. Çünkü bu harfler hastalıklı kelimeye
bitişirler. (İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, A'lele, maddesi;
Mütercim Asım Efendi, Kamusü'l-Mühit Tercemesi Okyanus, el-İlle
... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Illet ılham
Feyiz yoluyla kalbe ilka olunan mana. Akıl yürütme
ve düşünmeye dayanmadan kalpte doğan bilgi. ilhamın çeşitli
tarifleri yapılmakla beraber ortak noktaları dikkate
alındığında şöyle tarif edilebilir; herhangi bir
istidlal yoluna başvurmadan insanın ruhî melekeleri vasıtasıyla
bir konu hakkında ilim sahibi olması.
Kur'an-ı Kerim'de Allahu Teala'nın
arıya vahyettiği anlatılmaktadır (en-Nahl, 16/68). Bu
vahiyle kastedilen ilhamdır. Yine Kur'an'da peygamber
olmadığı bilinen şahıslara geldiği
bildirilen vahiy ilham ile tefsir edilmiştir. Allah Hz. Musa'nın
annesine "çocuğu emzir, başına gelecekten
korktuğun zaman, onu suya bırak, korkma, üzülme biz şüphesiz
onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız" (el-Kasas,
28/7). Bu ayet-i kerimedeki vahyin ilham olduğu kabul edilirse,
... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ilham ülfet
Konuşma, dostluk, arkadaşlık, cana
yakın olma; "münasip kimselerle güzel bir şekilde görüşüp
konuşma" anlamında bir terim. insanlar toplum içinde yaşadıkları
için birbiriyle tanışıp görüşmeye, iyi geçinmeye
mecburdurlar.
Ülfetin karşıtı uzlet'tir. Uzlet,
insanlardan uzaklaşmak, bir köşeye çekilip kendi başına
yaşamak demektir. Uzlet insan yaratılışına ters düşer.
Allah Teala bizi, birbirimizle görüşüp tanışmak için
yaratmıştır (Hücûrat, 49/13). Şu halde, geçerli
dinî bir sebep olmadan inanların toplumun dışında
yaşamak istemeleri doğru değildir. Toplumun içinde, fakat,
onlarla hoşça geçinerek hayatlarını sürdürmeleri dinî
ve ahlakî bakımdan daha uygundur. Peygamber (s.a.s) insanlardan kaçmamış,
tam aksine onların içine girmiş, beraber yaşamış
ve kendileri ile en güzel şekilde ... Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ülfet
|