Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Taat

Taat İtaat, boyun eğmek, özellikle ilahi emirlere uymak, takva, ibadet ve zühd gibi anlamlara gelen bir terim. Çoğulu taat gelir, Ehl-i taat, taat sahibi demektir. Taat kelimesi "etaa-yutîu-itaat" masdarından alınmış bir isim masdardır. Asıl masdarın kıyasa göre, itaat şeklinde olması gerekirken, onun yerine hemzesiz olarak taat kullanılmıştır. Mazî sigasında taa ve etaa eş anlamlıdır. Ancak emir sigası kullanılacaksa bunun if'al babından getirilmesi gereklidir. Bir hadislerinde Hz. Peygamber "Allah'a isyanda taat yoktur" buyurmuştur. (Burada, ma'siyet olan şeyi emrettikleri zaman, emir sahiplerine itaat edilmemesi kasdedilir. Adam öldürmek, yol kesmek gibi. Buna göre, taat ma'siyetle dolu olduğu zaman, işleyen kimse sorumluluktan kurtulamaz. Taat iki ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Taat

 Taassub

Taassub Bağnazlık, doğru veya yanlışlığa bakmaksızın bir fikrin savunmasını yapmak, kendi dinini, mensup olduğu düşünceyi veya ekolü her türlü düşünce ve inançtan üstün görmek, Taassup da kör bir tarafgirlik ve doğruluğu hiç araştırılmadan karşıt düşünceyi inkar vardır. İnsanda herhangi bir konuda oluşan aşırı sevgi ve heyecan bilgi ile değil de cehaletle desteklenirse, o konuda taassup; ilimle desteklenirse, müsamaha (hoş görürlülük) meydana gelir. Taassup sahiplerine mutaassıp denir. Her ne kadar halk arasında mutaassıp kelimesi dindar anlamında kullanılıyorsa da, bu çok yanlış bir kullanımdır. Taassupa en çok karşı çıkan din İslam'dır. Hz. Peygamber (s.a.s) müşrikleri İslm'a davet ettiğinde onlar, yanlış-eksik yönleri olduğunu söyleyerek ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Taassub

 Taammüd

Taammüd Amd kökünden "tefe'ul" babında bir mastar. "Amd" veya "taammüd" eş anlamlı olup, önceden tasarlayarak, düşünerek, bilerek, isteyerek ve kasıtla yapmak demektir. Kasten veya taammüden işlenen suçlar o konuda verilebilecekken ağır ceza ile cezalandırılır. Çünkü unutarak, yanlışlıkla veya zorlama karşısında işlenen suçlarda failin iradesi suça yönelmiş değildir. Taamüdde ise suçun bilerek, planlanarak ve tasarlanarak işlenmesi söz konusu olur. Kur'an-ı Kerim'de taammüden işlenen suçlara en ağır ceza öngörülür: Kim bir mümini kasten öldürürse, onun cezası Cehennemdir. Orada ebedî olarak kalacaktır. Allah ona gazap ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır" (en-Nisa, 4/93). Diğer yandan kasten adam öldürmenin dünyadaki cezası ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Taammüd

 Taaddüd-ü Zevcat

Taaddüd-ü zevcat Birden çok kadınla evlenmek, nikahlı eşlerin birden çok olması. Bir erkeğin aynı anda dörtten fazla kadınla evli bulunması caiz değildir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: Eğer yetim kızlar hakkında (adaleti yerine getiremeyeceğinizden) korkarsanız sizin için helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikah edin. Eğer bu şekilde de adalet yapamamaktan endişe ederseniz, o zaman bir tane ile veya malik olduğunuz cariye ile yetininiz. Bu, sizin haktan eğrilip sapmamanıza daha yakındır" (en-Nisa,4/3). Ayetteki "ikişer, üçer, dörder" ifadesi toplam olarak dörtten fazla sayıyı kapsamaz. Hz. Peygamber'in şu hadisleri ayeti tefsir eder: "Abdullah b. Ömer (r. anhüma) şöyle demiştir: Gaylan es-Sakafî, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Taaddüd-ü Zevcat

 Ta'zir

Ta'zir Yasaklamak, menetmek, eğitmek, saygı göstermek, ululamak, yardım etmek ve şiddetle dövmek. "A-ze-re" kökünden "tef'îl" babında bir masdar. İslam hukukunda ayet ve hadislerle had cezası konulmamış olan suçlar veya bazı ma'siyetler için İslam devletinin serbestçe belirleyip uyguladığı cezaları ifade eder. Bu suçlar ya Allah hakkı ile ilgili olur; özürsüz olarak ramazan orucunu tutmamak, namazı terketmek, faiz yemek, insanların geçeceği yola pislik atmak gibi; yahut da kul hakkı niteliğinde bulunabilir; yabancı kadınla zina dışında ilişkiler kurmak, on dirhemden (iki koyun parası) az bir malı çalmak veya koruma altında bulunmayan bir şeyi almak, emanete hıyanet etmek, rüşvet almak, sövmek ve başkalarına eza vermek ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ta'zir

 Ta'n-ı Şühud

Ta'n-ı şühud Şahitlerin ta'nı, yani şahitlik şartlarını taşıyıp taşımadıklarını, özellikle adalet sahibi olup olmadıklarını soruşturmak anlamında bir fıkıh terimi. Ta'n "taane" fiilinden mastar olup, ayıplamak, kusur atmak, itiraz etmek, yalanlamak, tekzib etmek ve dürtmek anlamlarına gelir. "Şühûd" ise, şahid sözcüğünün çoğulu olup "şahitler" demektir. İslam hukukuna göre bazı akitlerde veya mahkemede şahitlik yapacak olan kimsede bir takım şartların bulunması gerekir. Bunlar genel ve özel şartlar olmak üzere ikiye ayrılır. Şahitte aranan genel şartlar şunlardır: Akıllı, ergin, hür, müslüman olması, gözlerinin görmesi, konuşur olması ve adalet sahibi bulunması (bk. el-Kasanî, Bedayu's-Sanayî', 2. baskı, Beyrut 1394/1974, VI, 267 vd.). Özel şartlar şunlardır: 1) ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ta'n-ı Şühud

 Ta'dil-i Erkan

Ta'dil-i erkan Namazda rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam bir sukûnet içinde ve yerli yerinde mutmain olarak yapmak. Ta'dîl, düzeltmek, kuvvetlendirmek demektir (İbn Manzûr, Lisanü'lArab, XI, 432). Erkan ise "rükn"ün çoğuludur. Kelime anlamlarıyla ta'dîl-i erkan, rükünlerin yerli yerinde yapılmasını ifade etmektedir. Allah Teala Kur'an'da, Hz. Peygamber (s.a.s) de hadislerinde namazların gerektiği gibi kılınmasını özellikle belirtmiştir. Kur'an, namaz kılmayı ifade için "namaz kılmak" anlamına gelen "salla" fiili yerine "ekame" fiilini tercih etmiştir ki, bu kelime "hakkını vererek yapmak" anlamına gelmektedir. Hz. Paygamber de pek çok hadisinde bu konuyu işlemiştir. Ebû Hureyre (r.a)'ın rivayetine göre ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ta'dil-i Erkan

 Sütre

Sütre Perde, örtü, perdelenecek şey; namaz kılarken kıble yönün de duvar ve benzeri olmadığında, önden geçenlerin namaza zarar vermemeleri için, ön tarafa dikilen engel. "Namaz kılan bir kimse bazılarına göre bir arşın, bazılarına göre de bir arşının üçte ikisine eşit yükseklikte herhangi bir nesneyi önüne koyarsa, bu kimsenin önünden geçenler namazına herhangi bir zarar vermezler. Kısacası sütre, namaz kılanın önüne koyduğu nesnenin adıdır" (Ebû Davûd, Sünen, N. Yeniel ve H. Kayapınar terc., 3152; el-Menhel, V, 77). En umumi tanımıyla sütre şudur: Namaz kılan bir kişinin önüne kürsü, değnek, kanepe veya benzer şeyler konmasıdır ki; namaz kılarken önden başkasının geçmesine engel olunabilsin. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sütre

 Süt Akrabalıgı

Süt akrabalıgı "Rada"' veya "rıda"; Arapça "radaa" kökünden mastar olup; annesini emmek demektir. Bir isim olarak ise, süt kardeşliği ve süt emme anlamına gelir. Kur'an-ı Kerim'de çocuğun kendi annesinden veya başka bir kadından süt emmesiyle ilgili çeşitli ayetler vardır: "Sizi emziren analarınız ve süt cihetinden kız kardeşleriniz (size haram kılındı)" (en-Nisa, 4/23); Emzirmeyi tam yapmak isteyen için anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler" (el-Bakara, 2/233); "Çocuklarınıza süt anne istemenizde, bir sakınca yoktur" (el-Bakara, 2/233); "Boşadığınız karılarınız kendisinden olan çocuklarınızı emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Bu konuda birbirinize danışarak hareket edin. Eğer güçlük meydana gelirse, çocuğu başka bir kadın emzirecektir" (et-Talak, 65/6); "Kıyametin ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Süt Akrabalıgı

 Süslenme

Süslenme Başkalarının gözüne hoş gelir düşüncesiyle insanın kendince güzel elbiseler giymesi, elbisesine veya vücuduna takılar takması, vücudunun bazı yerlerini boyaması veya saçını, sakalını, bıyığını daha güzel görünüme sokmak için şekil vermesi, kısaca "güzel" görünmek için her türlü nesneden yararlanması. Kur'an-ı Kerim'de, " De ki; Allah'ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti? De ki; O, dünya hayatında inananlarındır; kıyamet günü de yalnız onlarındır." İşte biz, bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz" (el-A'raf; 7/32) ayeti müslümanların süslenmesini helal kılmakta; bunu yapmanın karşısında olanları ise helali haram yapmaya teşebbüs ederek haddi aşmakla suçlamaktadır. Bir diğer ayette, denizden çıkarılan süsler, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Süslenme