Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Sürme Çekmek

Sürme çekmek Eski çağlara kadar giden bir süslenme vasıtasıdır. Arap kadınları "mikhale" denilen şişeler içerisinde korunan sürme maddesini kendi çocuklarının gözlerine çekerlerdi. Kirpiklerin iç kısmına çekilen sürmenin göze şifa verdiği ve kirpikleri güçlendirdiğine dair rivayetler vardır. Hz. Peygamber (s.a.s) yatmadan önce "ismid" Artimnan adı verilen sürmeyi tavsiye etmiştir (Tirmizi, Libas). İsnadı zayıf bir hadise göre kendisi de yatmadan önce gözlerini üçer defa sürmelerdi (Bağavî, Şerhu's-Sünne, XII, 117-119). Dul kalan arap kadınları yas tuttukları zaman süslenmeyi bırakırlar, tekrar evlenmek istediklerini göstermek için ise süslenirlerdi. Sürme çekmek de evlenmeye hazır duruma gelmenin bir göstergesiydi. Müslim'in rivayet ettiği bir hadis de Ümmü Atıyye şöyle ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sürme Çekmek

 Sürgün

Sürgün Bir şeyi uzaklaştırma, yerinden ayırma; suçluya uygulanan bir ceza türü; bir kimsenin yerleştiği beldeden başka bir yerde oturmaya zorlanması. Arapçası "nefy"'dir. Sürgün etmek anlamında "tağrîb" sözcüğü de kullanılır. Kişi, dünyanın diğer yerlerinden uzaklaştırılıp, ikamete zorlandığı yerde hapsedildiği için bu eyleme "nefy" adı verilmiştir. Malikîlere göre, nefy; kişinin içinde bulunduğu beldeden başka bir beldeye çıkarılması ve orada pişmanlık duyduğu anlaşılıncaya kadar hapsedilmesidir. İki belde arasındaki uzaklık, sefer mesafesinden daha az olmalıdır (İbn Rüşd, Bidayetül-Müctehid, Matbaatül-İstikame, Mısır t.y., II, 446; el-Bacî, el-Münteka alel-Muvatta',I. baskı, Mısır 1331/1912, VII,173; ez-Zühaylî, el-Fıkhul İslamî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, VI, 139, 140). Şafiîlere göre sürgün İslam devlet ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sürgün

 Sırat-ı Müstakim

Sırat-ı müstakim İslam, Peygamberlerin yolu, vasat ümmetin yolu, kulluk, hak yol, din, Sebil-i Rüşd, Sebilü'r-Reşad, hidayet, hakikat, Sünnet yolu, en doğru yol. Kur'an-ı Kerim'de Sırat-ı Müstakim çok çeşitli biçimlerde bir çok ayetlerde vurgulanmaktadır. el-Fatiha'da "Bizi doğru yola, (Sırat-ı Müstakim'e) kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet..." buyrulur (el-Fatiha,1/5-7). Allahu Teala insanlık tarihi boyunca insanları doğru yola çağıran peygamberler gönderdi. Son olarak alemlere rahmet Hz. Muhammed (s.a.s)'i gönderdi ve ona bir hidayet olan Kur'an'ı vahyetti. Kur'an'da Allah, doğru yolu açıkladı ve Hz. Peygamber de o yola davet etti, vahyi tebliğ etti. Kur'an-ı Kerim'de tekrar tekrar vurgulanan Sırat-ı Müstakim Allah'ın nimet verdiklerinin yoludur. Maide süresinde ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sırat-ı Müstakim

 Sırat

Sırat Yol, cadde, geçit. Kur'an-ı Kerim'de sırat, daha çok "müstakim" (doğru) ile sıfatlanarak, Allah'ın rızasına uygun olan ve O'na ileten Tevhid dini ve İslam dini anlamında kullanılır: "Kim, Allaha güvenip dayanırsa muhakkak doğru yola (Sırat-ı müstakime) iletilmiştir" (Alu İmran, 3/101); "Muhakkak Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rahbinizdir. O halde yalnız O'na ibadet ediniz. Bu doğru yol (Sırat-ı Müstakim)dur (Alu İmran, 3/51). Fakat ıstılahta sırat denilince ahiretteki "sırat" akla gelir. Sırat mahşer yerinden itibaren Cehennemin üzerinden geçerek Cennete kadar uzanacak bir köprüdür. Bu köprü, haşir günü Cehennemin üzerinde kurulacaktır. Mü'min, günahkar, kafir herkes bu köprüye gelecektir. Cennete gidebilmek için bundan başka ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sırat

 Sır Saklamak

Sır saklamak Açığa çıkmayıp gizli kalması gereken şeylerin saklanması. Mutlaka yerine getirilmesi gereken büyük bir fazilettir. Bazan başkaları tarafından bilinmesi istenmeyen şeyler olur. Bunlar özel sırlardır. İnsan, kendi sırlarını kimseye söylememelidir. Çünkü bu durumda onlar sır olmaktan çıkar. Hz. Ali; "Sır, yani içinde sakladığın şey senin esirindir. Onu ortaya çıkardığın zaman sen ona esir olursun" demiştir. Sır saklamakla ilgili olarak Amr b. el-As da şu hikmetli sözleri söylemiştir; "Kalpler sırların saklandığı yerlerdir. Dudaklar o yerlerin kilidi, diller de anahtarıdır. Şu halde her insan sırrının anahtarlarını saklamalıdır". Sır saklamada önemli bir husus da başkalarının bize emanet ettikleri sırları saklamaktır. Bunlar ya şahıs ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sır Saklamak

 Süphe

Süphe Şüphe ve karıştırma anlamında Arapça bir kelime. Çoğulu "şubeh" ve "şübehat" tır. Şüphe veya şüphecilik inanç, ibadet, günlük muameleler ve ceza hukukunda sonuçlar doğurur. Bir kimsenin mümin sayılması için iman esaslarını şeksiz ve şüphesiz kabul etmesi gerekir. Kur'an-ı Kerim'de müminin şüpheden sakınmasını bildiren çeşitli ayetler vardır: "Hak, Rabbinden gelendir. Artık şüphe edenlerden olma" (el-Bakara, 2/147), "(Ey Muhammed)! Bu, Rabbin tarafından bir gerçektir. Sakın şüphe edenlerden olma" (lu İmran, 3/60); "Kendilerine kitap verdiklerimiz, bu Kur'an'ın senin Rabbin tarafından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse sakın şüphe edenlerden, olma" (el-En'am, 6/114); "Eğer sana indirdiğimizden şüphe ediyorsan, senden önce indirdiğimiz kitapları okuyanlara sor. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Süphe

 Sınıf

Sınıf Bir toplumda ekonomik ve sosyal çıkarları birbiriyle aynı yönde ve birbirine yakın olan ve bu konularda aralarında çelişki bulunmayan aynı durumdaki insanların teşkil ettiği kümeler. Tarih ve sosyoloji, değişik cemiyetlerde karşılaştığımız sınıfların ilgi çekici hikayeleriyle doludur. Bu sınıfların nitelikleri, aralarındaki ilişkiler ve bu ilişkilerde zaman içinde meydana gelen değişmeler, mücadeleler ve kavgalar dramatik tablolar sergiler. Aristokratlar, din adamları, şövalyeler, toprak sahipleri, derebeyler, serfler, köleler; daha yakın çağlarda burjuvalar, kapitalistler, bürokratlar, teknokratlar, işçiler, esnaf ve sanatkar zümreleri ve küçük tarım işletmelerinin sahipleri gibi toplum içinde birbirlerinden farklı konumlarda bulunan insan grupları arasında değişik dozlarda tezahür eden çelişki ve mücadeleler eksik olmamıştır. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sınıf

 Sünnetullah

Sünnetullah Allah'ın sünneti, kanunu. Lügatte "yol" manasına gelen sünnet, "Allah" adıyla birlikte kullanıldığında, Allah'ın kainatı idare ederken koyduğu kurallar; Cenab-ı Allah'ın yaratıkları hakkındaki hüküm ve adetleri anlamına gelir. Kainatta meydana gelen olaylar Allah'ın koyduğu birtakım kurallara, kanunlara tabidir; her şeyde bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Evrenin yaratılışından kıyamet kopuncaya kadar tabiat olayları bu kanunlara bağlı olarak gerçekleşir. Mesela, neslin devamı erkek ve dişi canlının birleşmesi sonucunda oluşan döllenme ile sağlanır. Her canlı doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Ateş yakıcıdır; su ise söndürücü. Suyun kaldırma kuvveti; yerin çekim gücü vardır. Yağmurun yağması için suyun buharlaşıp bulut haline gelmesi zorunludur... Kainatta insanlar tarafından ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sünnetullah

 Sünnet-i Müekkede

Sünnet-i müekkede Hz. Peygamber (s.a.s)'in devamlı olarak işleyip nadiren terkettiği; farz ve vacib olmayan amelleri. Buna Sünnet-i hüda adı da verilir (Seyyid Şerif el-Cürcanî, et-Ta'rifat, Beyrut 1403/1983, s. 122; Damad, Mecme'ul-enhur, İstanbul 1328, I, 12; İbn Abidin, Reddü'l Muhtar Kahire 1272-1324, I, 70). Fukaha'dan bazıları ise sünnet-i müekkede'yi Hz. Peygamber (s.a.s)'in terketmeksizin yaptığı ameller olarak anlamışlardır (İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, Kahire 1311, I, 17-18). Sünnet-i müekkedeleri yerine getirme dini hayatı kemale erdirmeyi ifade eder (Seyyid Şerif el-Cürcanî, a.g.e., s. 122). Zira bu tür sünnetler farz ibadetlerde yapılması ihtimal dahilinde olan kusurları telafi için meşru kılınmışlardır (İbn Abidîn, a.g.e., I,191). Bu sebeple sünneti ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sünnet-i Müekkede

 Sünnet-i Gayr-ı Müekkede

Sünnet-i gayr-ı müekkede SÜNNET-İ GAYR-I MÜEKKEDE Hz. Peygamber (s.a.s)'in bazen yapıp bazen de terkettiği ameller. Bu gruba giren sünnetleri yerine getirmek sevap kazandırır. Terkeden ise ceza, kınama ve azarlamaya müstahak olmaz (Seyyid Şerif el-Cürcanî, et-Ta'rifat, Beyrut 1403/1983, s. 122; İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, Kahire 1311, I, 17-18). Yatsı namazı ve ikindi namazlarının ilk sünnetleri sünnet-i gayr-ı müekkede dir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in giyinişi, oturup kalkması, taranması ve ayakkabı giymesi vb. hareket ve tavırlarını ifade eden sünnet-i zevaidlerde bu gruba girer (İbn Abidin, Reddül-Muhtar, Kahire 1272-1324, I, 321). Saffet KÖSE

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sünnet-i Gayr-ı Müekkede