Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Sıfat-ı Selbiyye

Sıfat-ı selbiyye Yüce Allah'ın zatına ve varlığına yakışmayan, o yüce zat hakkında mümteni' (imkansız) olan vasıflar. Zaten "selbetmek"; kaldırmak, uzaklaştırmak, tenzih etmek anlamındadır. İşte bu sebeble Yüce Allah'ın zatî ve sübûtî sıfatlarının zıdlarına "sıfat-ı selbiyye" denmiştir ki; bunlar, Yüce Allah'ın zatına mümteni' olan, yaraşmayan sıfatlardır. Başka bir deyişle Cenab-ı Hakk, bu çeşit zıt sıfatlarla, yaratıklara mahsus olan bu olumsuz özelliklerle muttasıf değildir. Bu yüzden sıfat-ı selbiyye denmiştir ki; şayet böyle bir sıfat verilmemesi düşünülmüş ise, bu vasıf O'ndan selbedilsin, yani bu özellik O'nun Yüce zatından kaldırılsın. İşte bunun için sıfat-ı selbiyyeye "Tenzihat" da denir. Bunun anlamı, "bütün bu olumsuz özelliklerden, noksanlık ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sıfat-ı Selbiyye

 Sıfat-ı

Sıfat-ı ilahiyye Sıfat-ı ilahiyye (es-sıfatül-ilahiyye), "Allah Teala'nın sıfatları" veya "ilahi sıfatlar" demektir. Allah Teala, kemal sıfatların hepsiyle muttasıf olup, bütün noksan sıfatlardan münezzeh ve berîdir. Mümkin olan şeyleri yaratıp yaratmamak, Yüce Allah hakkında caizdir. Mümkinattan dilediğini yaratır, dilediğini de yaratmaz. Hadd-i zatında Yüce Allah'ın kemal sıfatları sonsuzdur. Fakat öğrenip bilmemiz için İslam alimleri bunları başlıca 5 kısımda toplamışlardır. 1- Sıfat-ı Nefsiyye (Vücûd), 2- Sıfat-ı Selbiyye (Tenzihat), 3- Sıfat-ı Sübûtiyye (Sıfat-ı Meanî), 4- Esmaül-Hüsna'nın delalet ettiği manalar ve sıfatlar, 5- Sıfat-ı Haberiyye. 1- Vücûd: Cenab-ı Allah'ın hakkıyyetini ve varlığını gerektiren ve vücûd ile muttasıf olduğunu belirten bir sıfattır. Bazı Kelam alimleri Yüce ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sıfat-ı

 Surre

Surre Her sene hac mevsiminde Osmanlı devleti tarafından Mekke ve Medine halkına dağıtılmak üzere gönderilen para. "Surre", arapça bir ketime olup para kesesi anlamına gelir. Gönderilen paralar keselere konduğu için bu adı almıştır. Buna Surre-i Hümayûn da denilmekteydi. Mekke ve Medine'ye ilk olarak Abbasîlerden el-Muktedir Billah zamanında 311 (923-24) yılında surre gönderilmiştir. Ondan seksen bir yıl kadar önce hac esnasında Haremeym fakirlerine dağıtılmak üzere el-Vasık Billah tarafından bir miktar para gönderilmiş ise de bu her sene tekrarlanan bir adet şeklinde değildi. El-Muktedir Billah tarafından her sene tekrarlanmak üzere adet hafine gelen surre göndermek, daha sonra Hicaz bölgesini hakimiyetleri altına alan Fatımîler ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Surre

 Sure

Sure Yüksek rütbe, derece, mevki, şan, şeref, yapısı güzel ve yüksek bina veya binanın bir kısmı veya bir katı, duvarın yapısında kullanılan taş, kerpiç, veya tuğla gibi malzemenin her bir sırası, nişane ve alamet anlamında bir kelime. Küçük veya büyük, uzun veya kısa Kur'an-ı Kerim'in yüz ondört bağımsız bölümünden her birine verilen ad. Süre kelimesinin hangi kökten türetildiği hakkında değişik görüşler vardır. Bazıları hemzeli olarak "bir kapta kalan artık yemek veya su" anlamındaki "su'r" kelimesinden türemiş olduğunu söylerken; diğer bazıları hemzesiz olarak sara fıilinden türetildiğini söylemişlerdir. Bunlardan birincisine göre, Kur'an-ı Kerim'in bir kısmına veya kısımlarına su'ra denilmesi mümkün olmaktadır. İkinciye göre ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sure

 Sura Suresi

Sura suresi Kur'an'ın kırkikinci sûresi. Elliüç ayet, sekizyüz altmışaltı kelime ve üçbin seksensekiz harften ibarettir. Fasılası mim, kaf, lam, ra, be, dal, ze ve nun harfleridir. Mekki sûrelerden olup, Fussilet sûresinden sonra nazil olmuştur. Yirmiüç, yirmidört, yirmibeş ve yirmiyedinci ayetleri Medenîdir. Adını otuzsekizinci ayetinde geçen, "istişare etme, danışma" anlamındaki "şûra" kelimesinden almıştır. Bu adı alışının özel bir sebebi yoktur. Sûre, öteki Mekkî sûrelerde olduğu gibi, insanların düşüncelerini cahilî yaşayışın pisliklerinden temizleyip, ilahî vahyi idrak edebilecek hale getirmek için gerekli olan, akidenin düzeltilmesi konusunu işletmektedir. Sûrenin mihverini, vahyin ve risaletin gerçekliğini bütün açıklığıyla vurgulanması oluşturmaktadır. Kur'an'ın indirilişi, Allah'ın göklerin ve yeryüzünün tek ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sura Suresi

 Sur

Sur Kıyamet saati geldiği an dört büyük melekten biri olan İsrafil (a.s)'ın üfleyeceği bir araç. Kur'an-ı Kerîm'de Sur'un nasıl bir şey olduğu açıklanmaz. Yalnız, "Sur'a üfürüldüğü gün, Allah'ın diledikleri bir yana göklerde olanlar da korku içinde kalırlar. Hepsi Allah'a boyun eğmiş olarak gelirler" (en-Neml, 27/87) ayeti Sur'un varlığına bir delildir. Bunun dışında Hz. Peygamber'den nakledilen bazı hadisler onun mahiyetini ayrıntılı bir şekilde açıklar. Ebû Ya'la el-Mavsıli'nin Müsned adlı hadis kitabında Ebû Hüreyre (r.a)'den nakledilen bir hadis-i şerif Sur'u açıklar: Ebû Hüreyre der ki: Bir gün Peygamber (s.a.s) bizimle oturuyor sohbet ediyordu. Etrafında sahabelerden büyük bir topluluk vardı. Bize şöyle dedi: "Yüce ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sur

 Sulh

Sulh Barış, sulh, anlaşma; anlaşmazlığı gidermek için iki kişi veya iki taraf arasında yapılan bir akit. Sulh genel olarak, anlaşmazlık konusu olan şeyden daha azı üzerinde yapılır ve taraflar arasındaki anlaşmazlığı sona erdirir. Sulh akdi insanlar arası muamelelerde söz konusu olur. Müslümanla kafir, İslam devlet başkanı ile devlete baş kaldıran bagî veya şiddetli geçimsizlik halinde eşler arasında yapılacak sulh anlaşması bu akdin kapsamını genişletmektedir. İnsanlar arasındaki anlaşmazlıkların sulh yoluyla giderilmesi menduptur. Hakim, tarafları sulha zorlayamazsa da onları buna teşvik eder. Ancak taraflardan birisinin haklı olduğu ortaya çıkarsa, hakimin hükmü uygulaması gerekir. Sulh akdi ayet, hadis veya icma' delillerine dayanır. Kur'an-ı Kerîm'de ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sulh

 Suizan

Suizan Kötü zann, fena tahmin, şüphe "Sû" "fenalık, kötülük" demektir. "Sû-i hareket (kötü davranış)", "sûi ahlak (kötü ahlak)", "sû-i niyet (kötü niyet)" vb. gibi, "sû-izan" da, "kötü zan" anlamındadır. "Sû" kelimesi, verilen örnekler ve benzerlerinde, daima, "sıfat" anlamını ifade eder. "Zan" kelimesi ise, "sanma; farz ve tahmin etme; ihtimale göre hükmetme" demek olduğu gibi, "şek, şüphe, tereddüd, vehim, hayal" gibi anlamlara da gelir. "Sû-i zann"ın zıddı (karşıtı), "Hüsnüzan * (hüsn-i zan)"dır. "Hüsn", "güzellik, iyilik, hoşluk, olgunluk, mükemmellik" demektir. "Hüsn-i ahlak (iyi - güzel ahlak)", "hüsn-i hat (güzel yazı)", "hüsn-i niyet (iyi niyet)"... gibi, "hüsn-i zan"da, "iyi-güzel zan; bir kimse veya bir ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Suizan

 Suhuf

Suhuf İlk semavi kitaplar; peygamberlere verilen sahifenin çoğulu. Sahife, yazılı veya yazılacak kağıttan, kırtastan bir parçadır. Bu da bizim sahife dediğimiz, safhadan daha genel olarak yaprak ve varak adı verilen parçadan ibarettir. Çoğulu "sahaif" ve "suhuf"tur. Bu sûretle sahife ve suhuf, mektuba, risale ve kitaba da denir (Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, VIII, 5578). Peygamberlere verilen bu suhuflardan 10 sahife (Suhuf) Hz. Adem'e, 50 sahife Hz. Şit'e, 30 sahife Hz. İdris'e ve 10 sahife de Hz. İbrahim'e verilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de " Suhuf-u Ûla (ilk sahifeler)"den bahsedilmektedir. Bunların yukarıda bildirilen sahifeler olduğu anlaşılmaktadır (Taha, 20/133). Ayrıca A'la süresinin 18. ve Necm süresinin ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Suhuf

 Sufi

Sufi Allah için kalbini saflaştıran kişi. Sûfî, pislikten arınan, tefekkür ile dolan, beşeriyetten Allah'a yönelen, yanında altın ile çamur eşit olan kişidir. Sûfî, kalbini Allah'ın saflaştırdığı, böylece kalbi nurla dolan zikrullah lezzetini tadan kimsedir. Sûfi (veya sofî) kelimesinin hangi kökten türediği hususunda çeşitli görüşler vardır. Bu kelimenin Hicretin ilk asrında kullanılmadığını da biliyoruz. İbn el-Cevzî'nin (öl. 597) ifadesine bakılırsa, bu kelimeden türetilen "Tasavvuf" tabiri, hicri ikinci asırdan itibaren kullanılmaya başlanmıştır (Telbisu İblis, s. 163, Mısır 1340). Klasik kaynakların bir çoğuna göre sûfi ismiyle anılan ilk zat Ebû Haşim el-Küfi'dir (vefatı 150). İlk tekkenin de bu zat tarafından kurulduğu rivayet edilmektedir (Sühreverdî, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sufi