Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Sinn-i

Sinn-i iyas Kadın için çocuk doğurmaktan ve hayızdan kesilme devresi, İyas kelimesi, ümidi kesilmek, ümidsiz olmak manasına "E-ye-se" kökündendir. İyas yaşına gelmiş kadına ayise* denir. İyas yaşına gelmiş bir kadından gelen kan istihaza (hastalık) kanı sayılır. Böyle bir kadın, ibadetlerini özür sahibi kimseler gibi yapar. İyas yaşı konusunda İslam hukukçuları arasında görüş farklılıkları vardır. Buna göre: Hanefilerden bir kısmı elli yaşı sinni iyas kabul ederler. Bu, Hz. Aişe (r.anha) nın mezhebidir. Bazı Hanefi alimleri bu yaşı elli beşile sınırlamışlardır. Buhara, Harzem ve Merv uleması bununla fetva vermişlerdir. Bazıları da, "altmış yaştır" demiştir. Bu söz, İmam Muhammed'den rivayet edilmiştir. Alimlerin çoğuna göre ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sinn-i

 Sinn-i Bülug

Sinn-i bülug Erginlik yaşı. Erkek veya kız çocuğu erginlik çağı ile çocukluktan çıkıp gençlik çağına ayak basmış olur. Erginlik, çocukta fizikî bazı belirtilerin ortaya çıkması ile kendini gösterir. Erkek çocuğun ihtilam olması, kız çocuğunun ay başı hali veya gebe kalması gibi halleri bu belirtilerdendir. Buna "tabiî büluğ" denir. Ergin erkeğe "baliğ", kadına "baliğa" denir. Fizyolojik belirtilerde gecikme olursa, erginlik, takdir yoluyla belirlenir. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre erginlik çağının başlangıcı, erkek çocuklarda 12, kız çocuklarında 9 yaş; sonu ise, her iki cins için 15 yaştır. Ebû Hanîfe, erginlik çağının sonunu erkek çocukları için 18, kız çocukları için 17 yaş olarak kabul eder. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sinn-i Bülug

 Simsarlık

Simsarlık SİMSARLIK (Komisyonculuk) Alış-verişlerde satıcı ile alıcı arasında aracılık yapan, onların buluşmasında emeği geçen ve bunun karşılığında ücret alan kimse. Bu mesleğin, kötüye kullanılmaya elverişli bulunması ve fiyatların yapay olarak yükselmesine neden olması yüzünden, İslam'da ihtiyatla karşılanmış ve hakkında bazı düzenleyici hükümler getirilmiştir. Bununla mal sahiplerinin ve müşterilerin aldatılması önlenmek istenmiştir. İbn Abbas (r.a)'dan rivayete göre Allah'ın elçisi, binitlileri yolda karşılamayı, köylülerin pazara gelmeden önce yüklerinin satın alınmasını, şehirlinin köylü adına satış yapmasını yasaklamıştır. Hadisin ravilerinden olan Tavus, İbn Abbas'dan şehirlinin köylü (badî) adına satışının anlamını sormuş; o da, "Şehirli köylüye simsar (komisyoncu) olup onun malını satamaz" şeklinde cevap vermiştir (Buharî, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Simsarlık

 Silsiletü'z-zeheb

Silsiletü'z-zeheb İçindeki bütün ravileri güvenilirliğin (sika) en üstün derecesinde bulunan isnad. Asahhul-esanîd diye tabir edilen isnadın en sahih, en mükemmel kabul edilen şeklidir. Hadis alimleri, isnad sistemine yalnız ilmî bir şekil ve esas vermemişler, aynı zamanda nisbî değerlerini tesbit düşüncesiyle hadis edebiyatında kullanılan çeşitli isnadların mukayeseli bir tetkikini de yapmaya çalışmışlardır (Zübeyr Sıddîkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, Trc. Yusuf Ziya Kavakçı, İstanbul 1966, s. 125). Hadis usulü kitaplarında isnadların en sahihi (asahhul-esanîd) olarak ileri sürülmüş çeşitli görüşler yer almaktadır. Mesela bunlardan bazıları şöyledir: Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Rahüye mezhebinde olanlara göre en sahih ve en kuvvetli isnad: Zühri-Salim, Babası Abdullah ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Silsiletü'z-zeheb

 Silsile

Silsile Hadis usûlü ilminde, hadisi rivayet eden raviler zinciri için kullanılan bir terim. Raviler zinciri veya hadisin sened kısmı, isnad, tarik, vech ve silsiletü'r-ruvat kelimeleriyle karşılanır. Istılah olarak isnad; haberi söyleyene kadar belirli metodla ulaştırmak diye tanımlanır. Her hadis metninde başında, o metni birbirine nakleden ravi isimlerinden oluşmuş bir zincir vardır. Bu isim zinciri en son raviden başlayarak Hazreti Peygambere kadar ulaşır ve her ravi, zincirin bir halkasını teşkil eder. Bu halkaların birbirine bağlı olması, nasıl zincirin sağlamlığını temin ederse; her bir halkanın da kendi başına sağlam olması, aynı şekilde, zincirin sağlamlığını gösterir. İşte isimlerden müteşekkil böyle sağlam bir zincir, kendisine ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Silsile

 Sikke

Sikke Para üzerine vurulan damga veya kısaca madeni para, akçe. En yaygın anlamıyla sikke, kıymeti devletin resmi damgasıyla teminat altına alınan madeni para demektir. Sikke; arapça, akçe üzerine darb olunan nakış, damga; yol, sokak ve Mevlevî külahı manalarını taşır. Osmanlılarda bu kelime hem damga, hem de akçe şeklinde kullanılmıştır. Sikke, M.Ö.B. asırda Anadolu'da Lidyalılar tarafından kullanılmaya başlanmıştır (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1983, III, 214). İslamiyetten önce Araplar İran, Roma, Bizans ve Güney Arabistan sikkeleri kullanmışlardı. Araplar bir miskal gümüşe "dirhem", altına "dinar", bakıra da "fels" diyorlardı. İslamiyetin ilk yıllarında sikke basılmamış, o zamana kadar. Araplar ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sikke

 Sikaye

Sikaye Kabe hizmetlerinden hacılara su içirme vazifesi: Kabe'yi Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in inşa etmesinden bu yana Allah'ın konukları sayılan hacılara hizmet vazifesi söz konusudur. Hacılara hizmet ve Kabe görevleri, Hz. İsmail'den sonra onun soyundan gelenler tarafından yürütüle gelmiştir. "Sikaye" de "sekaye (seka) suladı, su verdi" fiilinden "sulamak, suvarmak" manasına gelen bir mastar olup, ıstılahî olarak hacılara içecek dağıtma vazifesini ifade eden bir kelimedir. Hacılara içecek dağıtmak Peygamberimizin atalarından Kusayy b. Kilab'a kadar Hz. İsmail'in soyundan gelenlerce diğer Kabe görevleri ve hacılara hizmetler arasında bütünlük içerisinde yürütülmekteydi. Kusayy b. Kilab, Mekke liderliğini eline alıp Kureyşlileri orada toplayınca; eskiden de yürütülen, fakat ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sikaye

 Sika

Sika Hadis ravilerinde aranan şartlardan biri; adalet ve zabt sıfatlarını taşıyan güvenilir ravi. Kelime anlamına göre, kendisine itimad olunan, güvenilen kimse demek olan "sika" hadis ıstılahında gerek adalet gerekse zabt yönünden kusursuz olan hadis ravileri hakkında kullanılan bir tabirdir. Bir ravinin hadislerinin kabul olunabilmesi ve kendisinin sika diye vasıflandırılması için, adalet ve zabt vasfını tam olarak taşıması gerekmektedir. Adalet, hadis naklinde, rivayetlerinin kabul edilebilmesi için ravilerde bulunması gereken vasıfların en önemli olanlarından biridir. Hadis ravisinin, din işlerinde istikamette olması, fısk ve fücurdan selameti, mürüvveti ihlal eden hata ve kusurlardan uzak olmasına ravinin adaleti (adaletü'r-ravî) denilmektedir. Bu ravi dinî farîzayı gereği gibi ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sika

 Siir, Şair

Siir, şair Sezgiyle kavramak, bilmek, tanımak. Şiir, edebiyatta kısaca vezinli ve kafiyeli söz olarak tanımlanır. Şiiri yapan kişiye de şair denir. İbn Haldun, dilcilere dayanan bu tanımın şiirin gerçeğini anlatmadığını öne sürerek daha ayrıntılı bir tarif yapar: "Şiir, istiare ve belli vasıfları temeline dayanan, vezin ve kafiye bakımından birbirine eşit olan parçalara bölünmüş, her parçası kendi başına önündeki ve sonundaki parçalara muhtaç olmadan maksadı anlatan ve kendine mahsus Arap üslubu üzere terkib edilen belagatli sözdür" (Mukaddime, çev. Zakir Kadiri Ugan, İstanbul, 1988, 235-236). İbn Haldun bu kapsamlı tanımı da açıklama gereği duyar. Şöyle der açıklamasında: "Tarifimizdeki 'belagatli söz' bir cins olup ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Siir, Şair

 Sihir

Sihir İnsana yönelik olarak tabiat üstü gizli güçlerin yardımı ve aracılığıyla belli bir maksadı gerçekleştirmek ve belli bir gayeye ulaşmak için uygulanan ve etkili olduğu kabul edilen eylem; bir şeyin veya olayın gerçek hüviyetinden uzak olarak başka bir halinin gösterilmesi. Sihir, İslam'ın kesin olarak yasaklayıp reddettiği bir inanç ve işlem olup tabiat kuvvetleriyle insanlara bir takım etkilerin yapıldığı söylenen ilkel bir anlayış ve olgudur. Tevhid inancının insanların hayatından uzak kaldığı dönemlerde toplumların ilkel inançlara saplanmasıyla ve özellikle totem inancının yaygın olduğu kitleler arasında çeşitli göz boyama yollarıyla yapılan sihir, eski İran, Çin, Mezopotamya, Arap yarımadası, Mısır ve Hindistan'da rastlanan bir meslek ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Sihir