Arkeoloji
Bilgisayar
Bilim
Bitkiler
Biyografi
Biyoloji
Coğrafya
Din
Edebiyat
Ekonomi
Elektronik
Felsefe
Fizik
Genel
Hayvanlar
Hukuk
internet
İslam Ansiklopedisi
Jeoloji
Kimya
Matematik
Müzik
Programlama
Rehberlik
Resim
Rüya Tabirleri
Sağlık
Sinema
Siyaset
Sosyoloji
Spor
Şifalı Bitkiler
Tarih
Teknoloji
Tıp
Tiyatro
Uzay
Yerler
Ziraat






vuhuv.com

İslam Ansiklopedisi



 Rü'ya-ı Sadıka

Rü'ya-ı sadıka Doğru ve görüldüğü gibi çıkan rüya. Buna "rüya-ı saliha" da denir. Bunun zıddı, Kur'an tabiriyle "edğasü ahlam-karışık düş"dür. İnsan yaratılışı itibariyle, uyurken uyanıkmış gibi bazı olaylar yaşar. Bunlar ya gündüzleyin uyanık olduğu sırada etkisinde kaldığı hususlar olabilir veya bir hikmete dayalı olarak görülen rüyalardır. Bunlar gerek sadık rüya olsun gerek edğas olsun bu iki çeşit rüya hakkında bilgi vermektedir: "Allah Teala, insanların Levh-i Mahfuz'daki durumlarını bilen bir grup meleği rüya işiyle görevlendirmiştir. Görevli melek Levh-i Mahfuz'dan aldığı durumları bir takım olaylar ve şekiller haline sokarak ilgili insanın rüyasında kalbine yerleştirir; ki o kimse için bir müjde veya uyarı ya ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Rü'ya-ı Sadıka

 Ruşeniye

Ruşeniye Halvetiye tarikatının kollarından biri. Bu tarikatın şeyhlerinin büyüklerinden biri olan Dede Ömer Rûşenî tarafından kurulmuştur. Dede Ömer, Aydınlı olup tahsilini Bursa'da tamamlamış ve peşinden Halvetiye şeyhi Seyyid Yahya'ya intisab etmiştir. Akkoyunlu hükümdarlarından olan Sultan Hasan ve Sultan Yakub'un davetlerini kabul ederek hayatının sonuna kadar kaldığı Tebriz'e gitti. Rûşenilerin tamamı Sünnî olup, tarikat adabı ve seyr-u sulûk uslûbu, Halvetiye ile aynı nitelikleri taşımaktadır. Rûşenîlik, sürekli zikirle meşgul olup, dünya zevk ve bağlılığından kurtularak hakka ulaşmayı hedef alır. Sonraları Rûşenilik bazı değişikliklerle Gülşehrîlik adını almış ve bu adla devam etmiştir. Şamil İA

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ruşeniye

 Rumi Takvim

Rumi takvim Osmanlı Devletinde Hicri 1205 (1790) yılından itibaren malî işleri tanzim etmek için kullanılan takvimin adı. Osmanlılar, diğer İslam devletlerinde olduğu gibi bütün işlerini Hicri tarih esası üzerinde yürütüyorlardı. Daha sonraları bir takım, malî gerekçeler sebebiyle resmî işlemlerde Hicri tarihi bırakarak güneş esasına dayalı tarihleme sistemine geçilmiştir. Başlangıç tarihi M.S 594 tür. Mart ayı ile başlamaktadır. Hicri takvim ayın hareketlerine göre tesbit edildiği için Şemsi takvime göre 1 yılı, on bir gün önce tamamlar. Bu fark 33 senede Şemsî takvime bir yıllık bir fark yapar. Bunun için her otuz üç yılda, bir yıl düşülerek Şemsî sene ile mutabakat sağlanmaktaydı. Düşülen ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Rumi Takvim

 Rum Suresi

Rum suresi Kur'an-ı Kerim'in otuzuncu suresi. Altmış ayet, sekiz yüz on dokuz kelime, üç bin beş yüz on dört harften ibarettir. Fasılası, mim, nun ve vav harfleridir. Mekkî surelerden olup, İnşikak suresinden sonra nazil olmuştur. Adını ikinci ayetinde geçen, "Rum" kelimesinden almaktadır. Sürenin ilk ayetleri Bizansla İran arasında meydana gelen savaşların tevhid ve putperestlikle ilişkilendirilmesi çerçevesinde nazil olmuştur. Bu ayetler, M. 615 yılında Rumların İranlılara yenildiği sırada indirilmiştir ki bu yıl, Habeşistan'a hicret edilen yıla tekabül etmektedir. Bu sırada Mekke müşrikleri İslam tebliğinin yayılması ve kendi putperest tağûtî düzenlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik faaliyetlerin yok edilmesini sağlayabilmek için, iman etmiş kimselere karşı ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Rum Suresi

 Rukye

Rukye Dua, efsun, muska; sihirbaz ve üfürükçülerin okudukları şeyler. İbn Hacer el-Askalanî, alimlerin şu üç şartın bulunmasıyla rukyenin caiz olacağı üzerinde görüş birliği içerisinde olduklarını bildirmektedir: a) Allah Teala'nın kelamıyla (ayetlerle), isimleri veya sıfatlarıyla olması; b) Arap diliyle veya başka bir dille anlaşılır olacak şekilde yapılması; c) Yapılan rukyenin bizzat faydasının dokunduğuna değil, umulan faydanın Allah Teala tarafından gönderildiğine inanılması (Fethul-Barî, X, 206). Rukye, mubah, haram ve şirk olmak üzere üş çeşittir. 1- Mubah olan Rukye: Kur'an-ı Kerim'den ayetlerle Allah Teala'nın isim ve sıfatlarıyla, arapça ve anlamı anlaşılır bir dille yapıldığı takdirde mubahtır. Hz. Aişe (r.anh)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Rukye

 Rukba

Rukba Gözetleme, bekleme, ölümünden sonra sahip olmak şartıyla birine ev veya arazi verme; rucû şartıyla yapılan bir bağışlama(hibe) türü. Bir kişi diğerine "Ben senden önce ölürsem bu ev senin, sen benden önce ölürsen benim olmak üzere bağışladım, yani rukba yaptım" demesi ile rukba yapılmış olur. Burada bağışlayan ve bağışlananın herbiri diğerinin ölümünü gözetleyip bekledikleri için buna "rukba" denilmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre rukba tasarrufu, bir ariyet işleminden ibarettir. Bu malı, bağışlanandan istediği zaman geri alabilir. Dayandıkları delil şu hadistir: "Hz. Peygamber (s.a.s) Umra'ya icazet verdi fakat rukbayı geçersiz saydı" (Buhari, Hibe, 32; Müslim, Hibat, 23, 26; Nesaî, Umra, I, ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Rukba

 Ruhu'l-kudüs

Ruhu'l-kudüs Mukaddes ruh, vahiy meleği Ruhul-Kudüs, "ruh" ve "kudüs" kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Bu kelimelerin ikisi de Arapçadır. "Ruh"; hayat, idrak ve hareketin kaynağı, maddenin tanı mukabili, manevi varlık, vahiy, Allah kelamı, Kur'an-ı Kerim, kuvvet, vahiy meleği, Cebrail, his, duygu ve benzeri manalar işin kullanılır (Raşid el-İsfahanî, el-Müfredat) Garibil-Kur'an, Mısır 1961, "ruh" md.). Bununla beraber, ruh'un gerçek manasını Allah'tan başka kimse bilmez. Çünkü bu husus, Yüce Allah tarafından şöyle haber verilmiştir: "Sana ruhtan sorarlar. De ki: Ruh, Rabb'imin emrindendir. Size ilimden pek az bir şey verilmiştir" (el-İsra, 17/85). "Kudüs" kelimesinin aslı ise, "kuds"dür ve mukaddes, mübarek, her türlü fenalıktan arınma demektir. ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ruhu'l-kudüs

 Ruhban

Ruhban Evlenmeyen papazlar; hristiyan din adamları, keşişler, Müslümanlık'tan başka dine mensup din adamları. Arapça "rahib" kelimesinin çoğulu; Batı'da soylular ve şehirliler sınıfıyla beraber protokolde onlardan önde gelen zümre. Bir mezhep veya bir memlekete mensup kilise adamlarının hepsine ruhban denir. Katolik ruhbanı, Anglikan ruhbanı, Fransız ruhbanı vb. Ruhbanlık kurumu, rahiplerin teşkilatlı bir şekilde çalışmalarını sağlamak için oluşturulmuştur. Katolik Kilisesi'nde ruhbanlık, papa, rahip ve diyakoz üçlüsü üzerine kurulmuştur. Ruhbanlık kurumunun Hristiyanlığın ilk dönemlerine kadar uzanan bir geçmişi vardır. Protestan kilisesinde ruhbanlığın işleyişi devletler ve mezheplere göre bazı farklılıklar göstermektedir. Genel olarak ruhbanlık, dünya hayatıyla dini hayat arasında aracılık görevini yapan bir kurumdur. Ruhbanlık ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ruhban

 Ruh

Ruh İnsana hayat veren ve onu, düşünen, anlayan, idrak eden bir kişi haline sokan maddî olmayan, ölümsüz varlık. Can, nefes, öz, nefis, ilham, vahiy, cebrail vb. anlamları vardır. Rûh kavramının, insanın yaşam ve var oluşuyla ilişkilendirilmiş bir şekilde tarih boyunca üzerinde durulmuş, mahiyeti hakkında çeşitli açıklamalar getirilmiş ve tezler ileri sürülmüştür. Ancak, rûhun madde dışı bir yapıya sahip olması onun tanımlanmasını imkansız kılmakta ve ileri sürülen görüşleri askıda bırakmaktadır. Bazılarına göre rûhlar latif cisimlerdirler ve vücuttaki damarlar vasıtasıyla bedende dolaşan ve ona hayatiyet kazandıran havaî varlıklardırlar. Pnevma denilen ve maddî olarak düşünülen rûh, birçok felsefi ekole göre bedeni sadece ayakta tutan ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Ruh

 Riyazet

Riyazet Zühd ve takva maksadıyla dünya zevklerinden kaçınma ve nefsin isteklerini yenmeye çalışma. Tasavvufi hal ve makamları elde etmek için harcanan sürekli ve düzenli çabalara mücahede ve riyazet denir. Riyazet daha ziyade, nefsin arzularına karşı koymak; mücahede ise Ahlak değişmesini sağlamak demektir. Riyazet ve mücahede yolu tasfiye yoludur. Bu yolda olanlar gerek hak, gerekse halk ile olan muamelelerinde sadakat üzere olurlar. Çünkü bu yol ebrar*yoludur. İnsanın dünyaya bağlı bütün eğilimlerinden sıyrılması, kendini Allah'a adaması anlamına gelen riyazetin amacı, insan nefsini eğitmek, Allah sevgisi dışında kalan bütün istekleri yok etmektir. Allah'tan başka bir şey düşünmemek, daima zikir ve ibadetle meşgul olmaktır. Netice ...

Kategori : İslam Ansiklopedisi | Etiket: Riyazet