Bab-ı Fetva
Bab-ı fetva
Fetva kapısı.
Bab, kapı; fetva ise, sorulan bir mesele
hakkında verilen cevap demektir. Bir terim olarak, sorulan İslamî
bir meseleye dair fakîhin verdiği cevap, ortaya koyduğu hüküm
anlamına gelir. Osmanlı devletinde Şeyhülislamlık
dairesine "bab-ı fetva", "bab-ı meşîhat",
"şeyhülislam kapısı" adı verilmiştir.
Şeyhülislam tabiri IV. Hicrî asrın ikinci
yarısında ortaya çıkan şeref ünvanlarından
birisidir. Bu, daima alimlere özgü bir ünvan olarak kalmıştır.
XI. yüzyılda Şafiî ve Hanbelîler kendi alim ve
şeyhlerine bu ünvanı verirken, XII. yüzyılda Fahruddîn
er-Razî Şeyhü'l-İslam ünvanını
almıştır. Bu arada şeyhülislam yalnız fakîhlere
ve özellikle Memlükler devrinin başlangıcında
fetvaları ile şöhret bulan veya çok sayıda fakîhin
tasvibini kazanmış bulunan fıkıh alimleri için
kullanılır olmuştur. Diğer yandan İbn Teymiyye (ö.
728/1327) ile İbnü'l-Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350)'nin öğrenci
ve taraftarları hala bu iki fakîhi şeyhülislam ünvanını
gerçekten hak eden İslam alimleri olarak zikrederler. Bu iki alim,
zulme karşı direnen ve şeyhülislam ünvanını
gerçek anlamıyla, hak eden alimlerdir. Şeyhülislam ünvanı
İstanbul müftüsüne tevcih olunmaya başlandığı
zaman resmi bir hüviyet kazandı. Bu makam Osmanlı devletinde
zamanla, diğer İslam ülkelerinde hiçbir zaman erişemediği
dinî ve siyasî bir önem kazanmıştır (Cüveynî,
Cihan-Guşa, II, 23; es-Subkî, Tabukat, Kahire,1324, III,117;
Cami, Nefahatü'l-Üns, Kalküta 1859, s. 33, 376; el-Menar, IX, 34;
İlmiye Salnamesi, s. 306).
XVIII. yüzyıl sonuna doğru Osmanlı
devleti yönetimi yenileşmeye başlayınca, reîsi, Şeyhülislam
olan bir idare kısmı meydana geldi. Şeyhülislama çeşitli
görevler için yardımcılar verildi. Mesela; ona vekalet etme
yetkisine sahip kethuda veya kahya; devlet nezdinde kendisini temsile
yetkili olan telhisci; halk tarafından talep olunan fetvaları
tertip ve tanzimle yükümlü mektupçu veya fetva emini bunlar arasında
sayılabilir. Bütün bu memurlar ayrı birer daireye sahiptiler.
Bu teşkilat Tanzimat devrinde güçlendi ve yerleşti. Şeyhülislama
resmî makam olarak eski yeniçeri ağasının dairesi tahsis
edildi. İşte, bu zamandan itibaren cumhuriyet döneminde ilga
oluncaya kadar bütün şeyhülislamlık dairelerinin faaliyet gösterdiği
binaya "Bab-ı Fetva" veya "Şeyhülislam Kapısı"
adı verilmiştir. Burası vakıflar idaresi
dışında, dinî temellere dayanan bütün müesseselerin
idare ve kontrolünü üstlenmişti. Böylece Şeyhülislam,
statü bakımından XIX. yüzyılda giderek oluşan
diğer nazırlar (bakanlar)la eşit duruma geldi ve hükümet
üyelerinden birisi sayıldı. Hatta Mithat Paşa'nın
1876'da ilan ettiği Kanun-ı Esasî'nin yirmiyedinci maddesine
göre, diğer nazırlardan üstün duruma getirildi. Madde şöyledir:
"Sultan, sadrazam ve şeyhülislamı
kendisi seçer, diğer nazırlar ise, sadrazam tarafından
tayin olunurlar."
İlmiye Salnamesi'ne göre, o zamanlar Şeyhülislamlığın
başlıca şûbeleri şunlardır: 1) Fetvahane, 2)
Meclis-i Tetkikat-ı Şer'iyye, 3) Ders Vekaleti ve Meclis-i
Mesalih-i Talibiye, 4) Tetkik-i Mushaf ve Müellefat-ı
Şer'iye Meclisi, (bu daire; Kur'an tablarının ve
fıkıh eserlerinin kontrolünü yapıyordu.) 5) Meclis-i
Meşayih, tarikatlarla ilgili işleri düzenler. 6) Beytü'l-Mal
veya Emval-i Eytam idareleri. Şeyhülislam kapısında
ayrıca kadıaskerin, kassamın ve İstanbul
kadısının yüksek şer'iye mahkemeleri de bulunmakta
idi. Yine kadıların tayini ve benzeri çeşitli meseleler için
görüş ve kanaatlerine başvurulan çok sayıda encümenler
mevcuttu (İlmiye Salnamesi, Matbaa-ı Amire, 1334, s. 322-641;
J.H. Kramers, " Şeyhülislam " mad. İA. )
Hamdi DÖNDÜREN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.