Beser
Beser
İnsan, insanoğlu, insanüstü, ademoğlu.
Beşer bir şeyin güzelliğiyle ortaya çıkması, görünmesi
demektir. (İbn Faris, Mu'cemul Mekayîsi'l-Luğa,
Mısır 1969, I, 251).
İnsana beşer denmesi, hayvanların aksine
üzerinde yün, kıl ve tüy gibi şeylerin bulunmayıp
derisinin olduğu gibi görünmesindendir. (Rağıp el-Isfahanî,
el-Müfredat fî Garîbi'l-Kur'an, Beyrut (t.y.) 47).
Aynı kökten gelen "beşere": Üst
deri, derinin üst tabakası; "beşîr": güzel yüzlü,
müjdeleyici; "beşare": güzellik anlamına gelir. (İbn
Faris, a.g.e., I, 251). "Beşerî" ise, insana ait olan,
ilahî olmayan anlamında kullanılır.
Sözlük anlamından da
anlaşılacağı üzere "beşer" tabiri,
insan hakkında, onun maddî yönü ve dış görünüşüyle
ilgili olarak kullanılır. Kullanışta kelimelerin ince
anlamlarını göz önünde bulunduran Kur'an-ı Kerîm, beşer
sözcüğünü insanın bu yönüyle ilgili olarak ele almıştır.
(Rağıp el-Isfahanî, a.g.e., 47). Mesela: "Ve O, sudan
bir beşer yarattı" (el-Furkan, 25/54).
"Bir zamanlar Rabbin meleklere demişti ki:
Ben kupkuru çamurdan, değişken balçıktan bir beşer
yaratacağım. Onu düzenleyip (insan şekline) koyduğum
ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secdeye kapanın"(el-Hicr,15/28-29).
"Rabbin meleklere demişti ki: Ben çamurdan bir beşer
yaratacağım" (Sad, 38/71) ayetlerinde beşerin maddî
yönü ve şekli, bedeni sözkonusu edilmektedir.
Burada özellikle ilk ayet (Furkan, 25)'teki mesaj, bu
gerçeği açık biçimde ortaya koymaktadır. Bilindiği
gibi, her canlının sudan yaratılmış
olmasının yanı sıra, insan da iki şekilde sudan
yaratılmıştır. Biri, suyun yeryüzündeki, hatta tüm
görünür alemdeki varlıkların temel kaynağını
oluşturması ve özellikle topraktan meydana gelen tüm yaratıkların
ancak suyla hayat bulmaları bakımından, diğeri de içinde
insanın tohumunu barındıran meninin de su kabul edilmesi
sebebiyledir. İnsanın, beşeri yapısı ve
yaratılışı gereği karşıt cinsiyle
birleşip üremesi, akrabalık bağı kurması, çocuk
yapması onun beşerî özelliğini yansıtır.
Allah'a iman etmeyenler insanı yalnızca bir beşer olarak
kabul ederler ve onu sadece dış nitelikleriyle ele alırlar.
Bugün de bütün düşünce akımlarıyla Batı kültür
ve medeniyetinin temsil ettiği bu anlayış, insanı
hayvanlardan bir hayvan ve yeme, içme, uyuma ve cinsel ilişkiden
ibaret bir hayata sahip varlık olarak değerlendirirler. Müşrik
kavimlere bir peygamber gönderilse, onlar beşerin peygamber
olamayacağını söyleyip, peygamberlere karşı, hep
cephe almışlardır. Onlar peygamberlerine "Sen de bizim
gibi bir beşersin" diyorlardı. Nitekim müşrik
liderlerinden Velid b. Muğîre'nin Kur'an hakkındaki sözleri
şöyle nakledilmektedir: "Bu, dedi, rivayet edilip öğretilen
bir büyüden başka bir şey değildir. Bu, sadece bir
beşer sözüdür. " (Müddessir, 74/24-25) Başka ayetlerde
de şöyle buyurulur:
"Semûd (kavmi) de uyarıcıları
yalanladı: "Bizden bir beşere mi uyacağız? O
takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık
içine düşmüş oluruz dediler. " (el-Kamer, 54/24) "Böyledir,
çünkü peygamberleri, açık deliller getirirlerdi fakat, onlar (peygamberlere):
"Bir beşer mi bize yol gösterecek deyip inkar ettiler ve yüz
çevirdiler. " (et-Teğabun, 64/6)
Onların bu isimlendirmelerine
karşılık Kur'an-ı Kerîm, peygamberlerin de beşer
olduklarını beşer olma yönüyle diğer insanlarla
eşit olduklarını ifade ettikten sonra, ancak onlara vahiy
geldiğini ve bu sebeple diğerlerinden farklı
olduklarını vurgular. Bu nedenledir ki Yüce Allah
Peygamberimize şöyle demesini emreder: "Ben de sizin gibi bir
beşerim; ilahınızın bir tek ilah olduğu bana
vahyolunuyor. " (el-Kehf, 18/110).
Buna karşılık ayrıca müşrikler
insanı yalnızca, fizikî görünümüyle, yani beşeri
yanıyla değerlendirdiklerinden, kendilerine fizikî açıdan
normalin dışında güzel gelen bir insan karşısında
hayrete kapılıp: "Allah için böyle beşer olmaz, bu
ancak kerim melektir. " (Yusuf,12/31 şeklinde tepki gösterirler.
Ama, insan yalnız beşerî yönüyle değil, vahy alan yönüyle
de insandır.
İşte, topraktan yaratılan insanın
beşeriyet yanı, Kur'an'ın ifadeleriyle
unutkanlığının, nankörlüğünün, aceleciliğinin,
haklı-haksız tartışmayı pek sevmesinin,
bilgisizliğinin, zalimliğinin ve
zayıflığının sembolüdür. Bu olumsuz nitelikleri
bastıracak olan da, insanın Ademiyyet yanıdır,
batınî duyularıdır, kalbidir. İnsan beşer olarak
kalmamalı beşeriyetini ademiyetinin emrine vererek, ilk yetkin
halini kazanmaya çalışmalıdır. Kur'an'da, yetkin hale
ahsen-i takvîm -en güzel kıvam, en güzel yaratılış
denirken, insanın bu yetkinlikten bütünüyle uzaklaşmış
ve hayvanlaşmış beşeriyete yuvarlanmış
haline de 'esfel-i safilin- alçakların alçağı'
denilmektedir. (et-Tin, 95/4-5).
Şamil İA
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.