Celd
Celd
Deriye vurmak veya deriyle vurmak. Istılahta celd,
zina eden gayr-i muhsan* mükellef erkek ve kadın ile zina
iftirasında (kazf) bulunanların ve şarap içenlerin belirli
yerlerine, belirlenen ölçülerde değnek veya kamçı ile
vurmaktan ibaret olup, her bir vuruşa "celde" denir. (Bilmen,
Ö. N., Hukûk-ı İslamiyye, III, 202).
Celd, ya da dilimizde yaygın bilinişi ile
celde, Kur'an'da "Zina eden erkek ve kadından her birine yüzer
celde vurun" (en-Nur, 24/4) ve "Muhsan kadınlara zina
iftirasında bulunup da dürt şahit getiremeyenlere seksen celde
vurun"(en-Nur, 24/4) şeklinde iki yerde geçmekte olup; ilkinde
zina suçu için, diğerinde kazf* suçu için ön görülen bir ceza
olarak ifade edilmektedir.
İslam ceza doktrininde, celd uygulamasının
ne tür suçlar için geçerli olduğu belli olmakla birlikte; celd'in
mahiyeti, farklı suçlara, kadın ve erkeğe
uygulanış tarzı ile, uygulamada kullanılacak
değnek veya kamçının tipi gibi konularda İslam hukuk
ekolleri arasında bazı görüş ayrılıkları
vardır.
Celd yani değnek veya kamçı ile dövme cezası
Kur'an'da zina ve kazf suçları için öngörülmüş; sünnette
de, şarap içme suçu için uygulanmıştır. Söz konusu
suçlar, cezası celd olan "hadd" suçlarını
teşkil eder. Zina suçu için, muhsan olmayan kişiye uygulanacak
ceza yüz değnektir. Devlet başkanının, siyaseten (maslahat
gereği), ek bir ceza vermesi durumu hariç, Hanefi hukukçular, çoğunluk
hukukçuların aksine, bu durumda, celd cezasına ilaveten bir de
sürgün cezası verilemeyeceği görüşündedirler. Kazf
suçu için belirlenen ceza seksen değnek olup, bunun yanında
"şahitliğin kabul edilmemesi" gibi manevî bir ceza
daha vardır. Şarap içme suçu için de, kazf'te olduğu
gibi seksen değnek vurulur. Hanefîler bu konuda Hz. Ömer'in
uygulamasını esas almışlardır. Çünkü Hz.
Peygamber, şarap içme suçu için kesin bir ölçü getirmemiş,
Hz. Ebû Bekr kırk değnek; Hz. Ömer ise seksen değnek
vurdurmuştur. (Buharî, Hudud, 86).
Celd'i gerektiren aynı nev'i suçların bir
araya gelmesi halinde tek ceza ile yetinilirken; celdi gerektiren
farklı suçların aynı anda ve aynı şahısta
toplanması durumunda nasıl bir ceza uygulanacağı
doktrinde tartışmalıdır. Bu cümleden olarak, zina,
şarap içme, kazf ve öldürme suçlarını işleyen
kimsenin öldürülmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Celd cezasına bu suçlar dışında,
ne tür bir ceza uygulanacağı Kur'an ve sünnette
belirtilmeyerek, yetkili devlet organlarının takdirine
bırakılan (ta'zir) suçlar için de uygulanabileceği kabul
edilmiş; fakat, ta'zirde uygulanacak celde'nin üst sınırını
on celde ile sınırlayan bir hadis bulunmasına rağmen,
(Buharî, Hudûd, 86) ta'zir suçlarında uygulanacak celde
miktarı konusunda görüş birliği
sağlanamamıştır. Bununla birlikte, cumhurı fukaha*
ta'zir suçlarında uygulanacak celde miktarının -siyaseten
hüküm hariç- hadd cezalarında uygulanan ölçüyü geçemiyeceğini
kabul etmişlerdir. Hanefî hukukçuları, ta'zir suçlarında
uygulanacak celde miktarının "üç"ten az, "otuz
dokuz"dan fazla olamayacağını ifade etmişlerdir.
(Konevî (ö. 978/1570_, Enîsu'l-Fukaha, Beyrut 1987, 173).
Celd uygulaması yapılabilmesi için,
suçlunun cezaî ehliyete sahip bulunması gerekir. Bu itibarla
akıllı ve baliğ olmayan veya suçu ihtiyarıyla
işlemeyen kimseye celde vurulmaz. Bunun yanında celd uygulanacak
kişide "suç bilinci"nin aranıp aranmayacağı
konusu tartışmalı olmakla beraber; insanın, içinde yaşadığı
ülkenin kanunlarını bilmesi gerektiği farzedilerek ve vaki
olabilecek kötüye kullanımların da önüne geçilmesi düşünülerek,
yaptığı işin cezayı gerektiren bir suç olduğunu
bilmeyen kimsenin de gerekli cezaya çarptırılması
haklı görülebilir.
Celd cezasında kullanılacak değnek veya
kamçının, Hz. Peygamber ve Raşit halifelerin
uygulamalarından hareketle, kısa-ince veya kalın-iri
olmayıp bu ikisi arasında orta yumuşaklıkta
budaksız bir değnek veya düğümsüz bir kamçı
olması gerektiği üzerinde çoğunluk İslam
hukukçuları görüş birliğine varmıştır.
Celd, kadın-erkek farkı gözetilmeksizin
herkese eşit şekilde uygulanır. Fakat, ilgili ayetin (en-Nisa,
4/25) de işaretiyle, köle ve cariyelere, hür kimseye uygulanan
celdenin yarısı uygulanır. İslam toplumunda yaşayan
zimmî* ve müste'men*ler şarap içme hariç, diğer suçlarda
özellikle kazf suçunda büyük ölçüde müslümanlarla aynı hükümlere
tabidirler. (Zencanî Ebu'l-Menakıb Mahmud b. Ahmed (ö. 656/1258),
Tahrîcu'l-Furû' ale'l-Usûl, Beyrut 1982, 338-339).
Celd cezası uygulanırken, suçlunun helakine
sebep olacak veya derisini parçalayacak şiddette olmamasına
dikkat edilmesi gerektiği belirtilmiş ve bunu sağlamak için
de, celdeyi uygulayan kişinin, kolunu omuzdan değil de dirsekten
hareket ettirerek vurması gerektiği ifade edilmiştir. Bu cümleden
olarak hep aynı yere vurulmayıp, baş, yüz ve diğer
sakıncalı organlar hariç vücudun muhtelif yerlerine dağıtılması
öngörülmüştür.
Hastalara celde cezası uygulanırken suçlunun
özel durumu gözetilir. Mesela hastalık, aşırı
zayıflık, hamilelik vb. gibi özel durumların söz konusu
olması halinde cezanın hafifletilmesi ve ertelenmesi mümkündür.
(Mavsılî (ö. 683/1284), el-İhtiyar, IV, 87).
Celd cezası, ayetin "müslüman bir topluluk
bu rezanın uygulanışına şahit olsun"
(en-Nur, 24/2) ifadesi gereğince, alenî olarak uygulanır. Hatta
caydırıcılık yönü dikkate alındığında,
aleni uygulamanın dayak korkusu ve acısından daha ön
planda olduğu da söylenebilir.
Celd cezasını uygulamaya devlet
başkanı yetkilidir. Bu itibarla, devletin yetkili
organlarına haber vermeden celd uygulaması yapılamaz. Ceza
yetkisinin bu şekilde tek elde toplanması zulme ve keyfî
uygulamalara engel olması bakımından önemlidir.
Özellikle şarap içme ve zina suçlarında,
celd'in sırf Allah hakkı için olduğu ifade edilerek,
cezanın zaman aşımıyla veya suçlunun, haddin ifasından
önce ya da ifa esnasında ikrarından vazgeçmesiyle düşeceği
kabul edilmiştir. (Mavsili, el-İhtiyar,1V, 82-83, 97).
Bütün bu hususlar göz önüne alındığında,
İslam ceza hukukunda, diğer hadd cezalarında olduğu
gibi, celd cezasında da, caydırıcılık
vasfının ve suç-ceza dengesinin ön planda olduğu, cezada
amacın suçluya işkence etme değil; onu islah etme, onu ve
toplumu suça yönelmekten sakındırma olduğu söylenebilir.
H. Yunus APAYDIN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.