Cem'ı Takdim Ve Cem'ı Te'hir
Cem'ı takdim ve cem'ı te'hir CEM'İ TAKDİM VE CEM'İ TE'HİR
Namazın geciktirilmesi veya öne alınması
ile ilgili bir fıkıh terimi.
Cem'; sözlükte birleştirmek, toplamak, biraraya
getirmek demektir. Takdîm; öne almak, öne geçirmek, tehîr ise; geri bırakmak,
geciktirmek anlamına gelir. Bir fıkıh terimi olarak cem'-i
takdîm, hacc yapanların vakfe için Arafat'a çıktıklarında
güneşin zevalinden sonra, yani öğle namazının vakti
içinde, önce öğle namazını; hemen arkasından da
ikindi namazını birleştirerek kılmalarıdır.
Cem'i tehîr ise, yine hacıların güneş battıktan
sonra Arafat'tan Müzdelife'ye geldiklerinde; önce, vakti geciken akşam
namazını kılmaları, hemen arkasından da
yatsı namazını eda etmeleridir. Burada öğle ile
ikindi ve akşamla yatsı namazları, aynı vakitte
birleştirilerek kılındıkları için buna "camii's-salateyn"
yani "iki namazı birleştirme" terimi de
kullanılmıştır. Ebû Hanîfe ile bazı Şafiîlere
göre, bu iki namazı birlikte kılmanın sebebi hacc; Şafiîlerin
çoğunluğuna göre ise yolculuktur. (Ahmet Davudoğlu,
Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, VI, 438-439).
Her namazı kendi vaktinde kılmak farzdır.
Zira vakit, namazın şartlarındandır. Ayetlerde şöyle
buyurulur:
"Namaz müminlere vakitli olarak farz kılındı"
(en-Nisa, 4/103) "Namazlara ve orta namaza (ikindiye) devam ediniz..."
(el-Bakara, 2/238)
"Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın
saatlerinde namaz kıl... " (Hûd,11/1 14) Yine, Hz. Peygamber'e,
güneşin eğilmesinden gecenin karanlığına kadar
ve bir de, tan yeri ağarırken namaz kılması emredilir.
(el-İsra,17/78-79) Hz. Peygamber (s.a.s.) namaz vakitlerini genel
olarak bildiren bu ayetlerin uygulamasını ve beş vakit
namazın vakitlerini bizzat açıklamış, ümmete
göstermiş ve böyle kılmıştır. (Müslim,
Mesacid, 31, 174; Ebû Davud, Tahare, 60; Nesaî, Ezan, 12; Tirmizî,
Mevakît, 4.)
Her namazın kendi vakti içinde kılınması
prensibinin istisnası, hacc yapanların Arafat'ta öğle ile
ikindi namazını, öğle vaktinde; Müzdelife'de de akşamla
yatsı namazını yatsı vaktinde birleştirerek
kılmalarıdır. Bu konuda fakîhler arasında görüş
birliği vardır. Çünkü Veda Haccı sırasında Hz.
Peygamber'in uygulaması ve sözleri, namazın vakitleriyle ilgili
ayet ve hadisleri tahsis edecek kuvvettedir. Abdullah b. Mesud (r.a.)'den,
şöyle dediği nakledilmiştir: "Ben Rasûlullah (s.a.s.)'ın
bir namazı kendi vaktinden başka bir vakitte
kıldığını görmedim. Ancak iki namaz müstesna:
Arafat'ta öğle ile ikindiyi, Müzdelife'de ise akşamla
yatsıyı birlikte kılmıştır." (Buharî,
Hacc, 99; Müslim, Hacc, 288; Tecrid-i Sarîh Tercümesi, II, 487, 488,
VIII, 374; A. Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercemesi, İstanbul
1977, IV, 136) Yine Abdullah b. Mesud, Hz. Peygamber'in vefatından
sonra yaptığı bir hacc sırasında, Müzdelife'de
akşamla yatsı namazlarını birleştirerek
kılmış, sabah namazını da erkence
kıldırdıktan sonra, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu
bildirmiştir: "Akşamla yatsıdan ibaret olan Şu
iki namazın, Şu Müzdelife mevkiinde mutat olan vakitleri değiştirilmiştir.
Sakın insanlar yatsı vakti girmeden Müzdelife ye gelip de bu
iki namazı erkenden birleştirmesin. " (Buharî, Hacc, 97;
Ahmed b. Hanbel, V, 202; Asım Köksal, İslam Tarihi,
İstanbul (t.y.), XVII, 273, 274).
Hz. Peygamber'in Arafat ve Müzdelife dışında
bazı yolculuk ve meşakkatli zamanlarda da öğle ile
ikindiyi, akşamla yatsıyı birleştirerek
kıldığı olmuştur. Salim b. Abdillah, babasından
şöyle nakletmiştir: "Rasûlullah (s.a.s.) sefere acele
ettiği zaman akşam namazını geciktirerek, yatsı
ile birlikte kılmıştır." (Müslim, Salatü'l
Müsafirîn, 45) Yine Muaz b. Cebel'den rivayete göre,o şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber ile beraber Tebük savaşına çıktık.
Hz. Peygamber, öğle ile ikindiyi birlikte, akşam ile
yatsıyı da birlikte kılardı." (Müslim, II, 10;
Ebu Davud, I, 285; İbn Mace, I, 340) Bu ve benzeri hadîsler Hanefî
mezhebince, Rasûlullah'ın bunlarda birinci namazı vaktinin
sonunda kılmış olduğu, ikinci namazı da vaktinin
evveline aldığı; ancak her iki namazı bir vakitte
kıldığı şeklinde
anlaşılmıştır. İbn Abbas'ın
naklettiği hadîs de bu manayı destekler: "Rasûlullah (s.a.s.)
Medine'de korku veya yağmur yokken, öğle ile ikindiyi,
akşamla yatsıyı da birlikte kıldı." İbn
Abbas'a Rasûlullah'ın bununla ne yapmak istediği sorulmuş,
o şu cevabi vermiştir: "Ümmetine meşakkat vermemeyi
kastetti..." (Sahîh-i Müslim Trc., IV,136,137) İslam
alimlerinden hiçbirisi, hazarda, iki namazı birleştirmenin
caiz olduğunu söylememiştir. Bu yüzden yukarıdaki
İbn Abbas hadîsi birinci namazın vaktinin sonunda, ikinci
namazın da ilk vaktinde kılınması anlamına gelir.
Buradan anlaşılan şudur: Arafat ve Müzdelife dışında
iki namazın birleştirilmesi sadece şeklen olmuştur.
Aslında iki namaz ayrı ayrı kendi vakitleri içinde kılınmış;
ancak birinci namaz vaktinin sonuna geciktirilmiş, ikinci namaz ise
ilk vaktinde eda edilmiştir. Bu konudaki hadisler, Hanefilerce
namazın şartlarından olan vakti tahsis edecek güçte kabul
edilmemiştir. Yolculukta namazın vaktinden önce cem'i takdîm (öne
alınarak birleştirme) şeklinde
kılınacağına delalet eden, Hz. Muaz'dan naklen
Ebû't-Tufeyl'in rivayet ettiği hadisten başka açık hadis
yoktur. Bu hadîste şöyle denilmektedir: "Hz. Peygamber, Tebük
savaşında, güneş battıktan sonra yola çıkarsa,
yatsıyı öne alır ve onu akşamla birlikte
kılardı." (Ebû Davud, II, 18)
Tirmizî bu hadîsin "garîb" olduğunu söylemiş,
Hakim ise, "Bu hadîs uydurmadır" demiştir. Ebû
Davud namazın vaktinden önce kılınacağını
bildiren sabit bir hadîs olmadığını belirtir. (Şevkanî,
Evtar, III, 262; Sahîhi Müslîm Tercemesi, IV,136 vd.; İbn Abidin,
Reddü'l Muhtar, (çev. A. Davudoğlu) İstanbul 1982, II, 62-63)
İmam Malik de, Arafat ve Müzdelife dışında
iki namazı birleştirmeyi şekil bakımından mümkün
görür. O şöyle der: "Yolculuk zorlamadıkça, kişinin
seferde iki namazı birleştirerek kılmaması caiz
değildir. Öğle ile ikindi arasında kişiyi yolculuk
zorlarsa, öğleyi vaktin sonuna kadar geciktirerek öyle kılar,
sonra ikindiyi vaktin ilk cüzünde kılar. Akşam
namazını da vaktin sonuna şafak batmadan öncesine kadar
geciktirerek bu vakitte kılar. Sonra yatsıyı ilk vaktinde
kılar." (Malik, el-Müdevvenetü'l Kübra, I, 116-117)
Abdullah b. Abbas'tan, Rasûlullah (s.a.s.)'in
Medine'de öğle ile ikindiyi ve akşamla yatsıyı yedi
ve sekiz rekat olarak bir arada kıldığı rivayet
edilmiştir. Ebû Eyyûb, "Sanırım bu yağmurlu bir
gecede olmuştur" demiş, İbn Abbas da "Olabilir"
karşılığını vermiştir. Amr da der ki:
"Ben, ey Ebu'ş Şa'sa sanırım Hazret-i Peygamber
öğleyi ertelemiş ikindiyi vaktin başında
kılmış, akşamı ertelemiş yatsıyı
vaktin başında kılmıştır dedim. O da ben de
öyle sanıyorum dedi." Müslim şöyle der: "Rasûlullah,
korku ve yolculuk olmaksızın öğle ve ikindi ile akşam
ve yatsıyı bir arada kıldı." Müslim'in bir diğer
rivayetinde: "Korku ve yağmur olmaksızın..."
denilmiştir. (Buhari, Mevakît,12; Müslim, Müsafîrîn, 54; Ebû
Davud, Sefer, 5; Nesaî, Mevakit, 47; Malik Muvatta; Sefer, 5).
Sonuç olarak hacc farizası dışında
normal yolculuk, hastalık ve benzeri darlık zamanlarında öğle
ve akşam namazlarını son vakitlerinde, hemen
arkasından da ikindi ve yatsı namazlarını ilk
vakitlerinde kılmak mümkündür. Böylece iki namaz birlikte fakat
kendi vakitlerinde kılınmış olur. Bu uygulama,
İslam'ın müslümanlara getirdiği bir
kolaylıktır.
Hamdi DÖNDÜREN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.