Ehl-ı Hıbre
Ehl-ı hıbre
Ehl-i Vukuf, bilirkişi, eksper, hakimin, kendi
ihtisası dışında kalan alanlarda bilgisine
başvurduğu, konunun uzmanı kişi veya kişiler.
Bilinemeyen konuların, özellikle dava konusu
ihtilaflı hallerde, bilgi ve tecrübe sahibi uzman kişilere
sorulması İslam'ın emir ve tavsiyeleri
arasındadır:
"Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (yani
meseleyi bilen uzman ve bilgi sahiplerine) sorun" (el-Enbiya, 21/7).
"Bilmediğin birşeyin ardına düşme;
çünkü, kulak, göz ve gönül bunların hepsi ondan (o
yaptığın kötü isten) sorumludur" (el-İsra
17/36).
Her ne kadar ayetlerin nüzul sebebi husûsi ise de
hükmü ve manası umûmîdir.
İhtilaflı konuların Allah'ın kitabına,
Rasûlünün sünnetine ve emir sahiplerine (alimlere) havale edilmesi
Kur'an'ın açık emridir (en-Nisa 4/59). İlmin fazileti,
alimlerin derecelerinin yüksekliğini bildiren ayet ve hadisler de
bu konuda delildir.
İslam hukukunda ehl-i hibre, şahitten ayrı
olarak mütalaa edilmiştir. Onun görevi sadece, sorulan şeyi
"haber vermek"tir. Mecelle'de bu hususta şunlar kaydedilir.
"Her ne kadar ehl-i hibre'nin haber vermesi gibi sırf tahkik ve
durumu aydınlatmak için alınan ifadelerde şehadet sözü
(şahitlik yaparım demek) şart değilse de bunlar, (ehl-i
hibrenin ifadesi) şer'î şahitlik olmayıp sırf haber
vermek kabilindendir" (Kitabü'l-Beyyinat ve't-Tahlif, Fasl-ı
Sanı, Şehadetin Keyfiyet-i Edası, Md. 1689).
Doğru karar verebilmek için hakimin, bilmediği
konuları bilen birisine (ehl-i hibre) sorması onun vazifeleri
arasında sayılmıştır (Bkz. Mecelle, Kitabü'l-Kaza,
Fasl-ı Salis, Hakimin ezaifi Beyanındadır, Md. 1811)
"Hakimin lede'l-hace, ahardan istifta etmesi caizdir" (Hakimin,
ihtiyaç halinde, başkasından sorması caizdir).
Hakimin, hükmü zor konularda alimlerle istişare
etmesi tavsiye edilmiştir: "Şayet hadisenin hükmü zorsa
hakim re'yini kullanır ve onunla amel edilir. Bu hususta en iyisi
alimlerle istişare etmektir" (Fetavay-i Hindiyye tercümesi
VI/236)
Ehl-i hibre, gerekli hallerde, hadisenin aydınlatılması
için, kendisiyle istişare edilen, hadiseye vakıf kişi
veya kişilerdir. Bir kişi de olabilir, fakat çok olması
daha iyidir: "Eğer hakim tek kişi ile istişare
yaparsa o da kafi gelir. Fakat bilginlerle istişaresi uygun olur"
(Fetavay-i Hindiyye tercümesi VI, 237).
Modern hukukta ise bir kişinin ehl-i vukuf seçilmesi
mümkündür. Fakat üçten fazla kimse bilirkişi olarak seçilemez.
İslam hukukunun "hakimlik" ve "hüküm
verme esasları"nı inceleyen "edebü'l-kadı"
bölümünde hakimin içtihad etme (kendi kanaatıyla hüküm verme)
hakkına sahip olduğu ifade edilerek hakimin kanaati, istişare
ettiği alimlerin görüşüne aykırı bile olsa hakim
kendi kanaatını terketmez denilmiştir: "Eğer hakim
fıkıh bilginleriyle istişare eder bilginler bir şeyde
ittifak ederler, hakim de onların re'yinin hilafını hükmeder
ve onların re'yinin hilafını (doğru) görürse;
hakimin kendi görüşünü terketmesi uygun olmaz ve onların
re'yiyle hükmetmez" (Fetavay-ı Hindiyye tercümesi VI, 237).
Dava konusu bütün hadiselerde gerektiğinde
ehl-i hibreye müracaat edilebilir.
Halit ÜNAL
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.