Ehl-ı Kıble
Ehl-ı kıble
Kıbleye dönüp namaz kılan müslümanlar,
Ehl-i İslam.
Ehl-i Sünnet* yahut ehl-i bid'atten olup kıbleye
yönelerek namaz kılan bütün müslümanlara ehl-i kıble
denilir. Ehl-i bid'at mezheplerinden bazısının diğer müslümanları
tekfir etmesine rağmen, ehl-i sünnet'e, göre kim olursa olsun ehl-i
kıbleden hiç kimse tekfir edilmez; onların arkasında namaz
kılmamazlık edilmez; büyük günah da işleseler
onların cenaze namazı kılınır ve hayır dua
edilir (İbn Mace, Cenaiz, 31; Aclûnî, Keşfü'l-Hafa, II,
32).
Kerramiye'de ehl-i kıble tabiri ile, kelime-i
şehadet getiren herkes kastedilir. Ehl-i sünnet uleması ehl-i
kıbleyi, "Kabe'ye yönelerek namaz kılmanın
farziyetini kabul edenler" diye tarif etmiştir. Ali el-Kafi
(1014/1606) bunun için daha geniş bir tanım yaparak şöyle
der: Ehl-i kıble zarûrat-ı diniye üzerinde ittifak eden
kimselerdir" (Ali el-Karı, Şerhu'l-Fıkhı'l Ekber,
139). Ehl-i kıbleyi, ehl-i sünnet ve ehl-i bid'at şeklinde
ikiye ayıran alimler Mutezile, Şia, Kerramiye, Mücessime, Müşebbihe,
Mürcie gibi bid'at mezheplerini de ehli kıbleden saymışlar;
fakat açıkça İslam'ın temel nasslarını
değiştiren, bozan, reddeden Batınîlik, Gulat-ı
Şia, Hariciye, Cehmiye, Bahaiye, Kadıyanilik, Ahmedîlik,
Nusayrilik, Dürzilik gibi fırka ve mezhepleri ehl-i dalaletten saymışlardır.
Çünkü bunlar arasında mesela Haricî* Ezarika mezhebi gibi
müslümanın kanını, malını, canını helal
sayarak birçok müslümanı katletmiş olanlar bulunmaktadır.
İslam da tekfiri, ayrılığı, bölük bölük fırkalara
ayrılmayı, cedeli, te'vili, inanç esaslarının
tartışılmasını ehl-i bid'at mezhepleri ortaya
atmışlardır. Bunların içinde de, dalalet ehli
olanlar, hevalarına uyanlar İslam için en tehlikeli olanlardır.
Öte yandan ehl-i sünnet mezhepleri içerisinde de
muamelatta bazı noktalarda görüş ayrılıkları
bulunmaktadır. Mesela Hanbelîler, tembellikle de olsa özürsüz
namazı terkedeni kafir sayarlar (Ebû Ya'la,
el-Ahkamu's-Sultaniyye, 53). İmam Ebû Hanife (ö.150/767)'ye göre
ise namazı terkeden kafir olmaz; namaz kılmadığı
için diğer üç mezhebe göre öldürülmesine rağmen, ona göre
sadece namaz kılıncaya kadar hapsedilir (el-Fetava'l-Alemgiriyye,
II, 269).
Ehl-i Sünnet, namaz kılanların kim olursa
olsunlar lanetlenmesini yasaklamıştır (Buhari, Edep, 44).
Ancak faiz yiyenler, tefecilik yapanlar böyle değildir (Buhari,
Libas, 86; Müslim, müsakat, 19). Ayrıca ashabı kesinlikle
hayırla yad etmek hakkında icma vardır; ancak Hz. Hüseyin'i
Kerbela'da feci bir şekilde aile efradıyla birlikte şehid
eden Yezid'e lanet etmek bunun dışında tutulmuştur
(Ahmed b. Hanbel, V, 54, 57; Müslim, Fezailü's-Sahabe, 33). İslam'da
"Ben müslümanlardanım " diyen her samimi insanın
dokunulmazlığı vardır. Hiç kimse hakkında kötü
zan beslenmez; "af ta hata ceza da hatadan hayırlıdır"
ilkesi esastır. Açıkça kelime-i şehadet getiren ve kıbleye
dönüp namaz kılan her müslüman, cemaattendir; bir insanın
diliyle söylediğinin aksini yapana kadar ona inanılır; Hz.
Peygamber'in bu konuda "Kalbini yarıp da baktın mı?"
buyruğu esastır (Buhari, Zekat, 1, Müslim, İman, 8).
Bütün sünnet ehli ya da bid'at ehli olanların
kendi içlerinde aşırıları ve
ılımlıları bulunmaktadır. Bunlardan Hz. Peygamber
(s.a.s.)'i yalanladığı takdirde kim olursa olsun ehl-i
Kıbleden değildir (İmam Gazalî, el-İktisad, fi'l-İtikad,
112-130).
Hicrî ikinci asırdan sonra İslam dünyasında
Hz. Peygamber ve ashabı zamanında olmayan birtakım
meseleler ortaya çıkmış ve sünnet geleneğini koruyan
ehl-i hadis ilk bid'atleri çıkaranlara karşı selefin
yolunu savunmuştur. Siyasî ve itikadı mezheplerin
yayılmasından, Eş'arîlik ve Matûridîlikle ehli sünnet
kelamının Mutezile, Mürcie, Cebriyye vs. ye karşı çıkmasından
sonra her grubun aşırıları ötekileri tekfir etmeye başladılar.
Haricîler, her zaman en önemli sapık fırka oldu ve itikada
iman, İslam, büyük günah, gibi meseleleri onlar tartışmaya
soktular; bu arada imamet de siyası bir mesele olmasına
rağmen, akîde sorunları arasında mütalaa edilmeye başlandı.
Hanbelilerden aşırı bir grup fevk ve istivayı
yalanladıklarını ileri sürerek Eş'arîleri, Eş'arîler
onları ve Mutezile'yi, Mutezile de onları tekfir ederdi...
(İmam Gazalî, Faysalu't-Tefrika Beyne'l İslam ve'z-Zındıka,
Mısır, 1319/1901, s.33).
Sait KIZILIRMAK
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.