Emval-ı Zahıre
Emval-ı zahıre
Açıkta olan, görülebilen, saklanması kolay
olmayan mallar.
Emval, "mal"ın çoğuludur. Mal;
insan tabiatının meylettiği ve ihtiyaç için biriktirdiği
şeylerdir. Birşeyin mal oluşu herkesin veya bir
kısım insanların ona ilgi duyması ve değer
vermesiyle sabit olur. Arapça'da önceleri yalnız altın ve gümüş
için kullanılan bu terim, daha sonra nakit para, menkul ve gayr-i
menkul mallardan maddî değeri olan her şeyi kapsamına
almıştır (İbn Manzûr, Lisanü'l-Arab, XI, 636).
"Zahir": açık, açıkta, gizli olmayan
anlamındadır. Emval-i zahire, bir zekat* terimi olup;
görünen ve tesbiti imkan dahilinde olan açık malları ifade
eder. Bunun zıddı emvali batına, yani gizli kalabilen
mallardır. Bu iki terim, zekatın devlet eliyle toplanması
konusuyla ilgili olarak ortaya çıkmıştır.
Zekatın devlet eliyle alınması ayette
şöyle ifade edilir: "Müminlerin mallarından zekat al ki,
onunla kendilerini temizlemiş ve mallarını
bereketlendirmiş olursun. Zekat verdikleri zaman da onlara dua et.
Zira senin duan onlar için bir huzur vesilesidir" (et-Tevbe,
9/103-104). Hz. Peygamber yasadığı sürece zekat ona veya
görevlendirdiği zekat memurlarına verilmiştir. İbn
Sırın (ö.110/728) şöyle der: "Başlangıçta
zekatlar Hz. Peygamber'e veya onun görevlendirdiği memurlara
verilirdi. O'ndan sonra halife olan Hz. Ebû Bekir'e veya tayin ettiği
memurlara; Hz. Ömer devrinde de yine kendisine veya zekat memurlarına
veriliyordu. Hz. Osman devrinde de ayrıl şekilde devam
etmişse de onun şehîd edilmesi üzerine müslümanlar görüş
ayrılığına düşerek, bir kısmı zekatı
devlete vermekte devam ediyor, diğer bir kısmı da zekatlarını
kendileri dağıtıyorlardı" {Ebû Ubeyd Kasım
b. Sellam, Kitabü'l-Emval, 751). Enes b. Malik'ten rivayet edildiğine
göre, Temimoğulları kabilesinden bir adam Peygamber'e gelerek
"Ya Resulullah, zekatı senin gönderdiğin memura ödediğim
zaman, Allah'a ve Resulune karşı sorumluluktan kurtulur muyum?"
diye sordu. Hz. Peygamber şu cevabı verdi: "Evet, zekatı
benim gönderdiğim elçiye ödediğin zaman kurtulur, borçtan
beraat edersin. Ödediğin zekatın sevabı sana, günahı
da onu değiştirene aittir" (Malik, el-Müdevvene, II, 88).
Hz. Ebû Bekir halife olunca, zekatı devlete vermek istemeyen
bazı kabilelere karşı, devlet güçlerini göndererek onları
itaat altına almıştır" (Y. Vehbi Yavuz İslam'da
Zekat Müessesesi, İstanbul 1977, 419).
İşte Hz. Osman devrinden sonra da devlet
eliyle toplanan emval-i zahire, toprak altından veya toprak
üstünden elde edilen ya da elde edilmesi mümkün olan bütün mallar ve
hayvanlardır.
Bunlar toprak mahsulleri, hayvanlar ve madenlerden
ibarettir. Zekat miktarları ise şöyledir:
1) Kendiliğinden veya yağmur suları ile
sulanan toprakların mahsullerinde; 1/10 (Onda bir).
2) Dışardan sulama, gübreleme gibi enerji
sarfetmek suretiyle elde edilen mahsullerde; 1/20 (Yirmide bir).
3) Yeraltı kaynakları, maden, petrol... ve
definelerde 1/5 (Beşte bir).
4) Hayvanlardan; Sığır cinsinde 1/30 (Otuzda
bir); koyun cinsinde 1/40 (Kırkta bir); deve cinsinden, her beş
deve için bir koyun; atlarda, her at için bir dinar (4 gr. altın
para). (Geniş bilgi için bk. Zekat).
Bunların dışında kalan altın,
gümüş, nakit, mücevherat ve ticaret malları emval-ı batına
(gizli mallar)dır. Bunların zekatı, Hz. Osman devrinden
itibaren sahipleri eliyle verilmeye başlanmıştır (es-Serahsı,
el-Mebsut, III, 18; el-Kasanı, Bedayiu's-Sanayi', II, 7, 69;
İbn Abidîn, Reddü'l
Muhtar, XI, 59; Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne,
I. 204).
Hamdi DÖNDÜREN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.