Ezan
Ezan
Müslümanlara, günde beş kez, belli bir yerde
namaz kılmaları ve namaz için toplanma vaktinin geldiğini
ilan etmek, namaz için yapılan çağrı. Arapça bir kelime
olan ezan; bildirmek, ilan etmek demektir.
Yüksek bir yere çıkıp gür sesiyle tüm
insanlara yeryüzünde tek egemen gücün Allah, tek önderin Hz. Muhammed
olduğunu Allah adına korkusuzca haykıran; Allah'ı ilah
ve rabb; Hz. Muhammed'i de kendilerine önder kabul eden müslümanlara da
inandıkları Allah'ın önünde topluca ibadet etsinler, bir
ve beraber olduklarını, yeryüzündeki zulmün yerine Allah'ın
adaletini yerleştirmek için her an hazır olduklarını
düşmanlarına gösterip onlara korku, müslümanlara güven
versinler diye camiye çağıran kişiye de müezzin denir.
Ezan, bir yerin müslümanların mı yoksa
zorbaların mı kontrolünde olduğunu belirten bir
işaret, bir semboldür. Korkusuzca ve doğru bir şekilde
okunan ezan o yerin İslam beldesi olduğunu gösterir. İslam
fıkhında, bir yörenin Daru'l-harp* veya Daru'l İslam *
olduğu tespitinde orada ezanın okunup okunmadığı
dikkate alınan ölçülerden biridir.
Müslümanlara namaz Mekke döneminin dokuzuncu yılında
farz kılındığı halde onlar namazlarını
ezan okumadan kılıyorlardı. Çünkü Mekke'de zayıftılar;
orada güçlü olan, toplumda hatta Allah'ın evi Kabe'de egemen olan
müşrik düzendi. Bu yüzden müslümanlar kendi yönetimlerinde
olmayan ve güçsüz oldukları bir yerde açıkça ezan okumakla
yükümlü tutulmamışlardı.
Medine'ye hicretin birinci yılında
birbirlerini "es-salah es-salah (namaza namaza)" veya "es-salatü
camlatün (namaz toplayıcıdır, namaz için toplanın)"
şeklinde namaza davet ederlerdi. Ancak bu şekildeki bir çağrı
yeterli olmuyor, uzakta oturanlar bu sesi duymadıkları için
namaza yetişemiyorlar ve bu yüzden de İslam cemaatinin
biraraya gelmesinde zorluklar oluyordu. Peygamber efendimiz (s.a.s.)
sahabelerini toplayarak namaza çağırmak için nasıl bir yöntem
kullanmak gerektiğini kendileriyle istişare etti. Sahabîler
birçok teklif getirdiler:
- Çan çalalım ya Resulullah.
- O hıristiyanların adetidir, olmaz.
- Boru çalalım.
- O yahudilerin adetidir, olmaz.
- O zaman ateş yakalım ya Resulullah.
- O da mecusilerin adetidir, bu da olmaz.
Bayrak dikme teklifi de uygun görülmeyince
müslümanlar ortak bir karara varamadı ve toplantı sona erdi.
Abdullah b. Zeyd de diğer sahabiler gibi üzüntüyle evine döndü
ve yattı. Abdullah şöyle anlatır:
"Ben de üzüntülü olarak yatmıştım.
Uyku ile uyanıklık arasında iken üzerinde yeşil
elbisesi olan biri yanıma geldi, bir duvarın üzerinde durdu.
Elinde bir çan vardı. Aramızda şu konuşma geçti:
- Onu bana satar mısın?
- Onu ne yapacaksın?
- Namaz için çalarız.
- Ben sana bu konuyla ilgili daha hayırlı bir
şey versem olmaz mı?
- Olur, dedim. Hemen kıbleye karşı durdu
ve okumaya başladı:
"Allahu Ekber, Allahu Ekber
Allahu Ekber, Allahu Ekber
Eşhedü en Lailahe illallah,
Eşhedü en Lailahe illallah
Eşhedü enne Muhammeden
Resûlullah Eşhedü enne Muhammeden
Rasûlullah Hayyaala's-salah, Hayyaala's-salah
Hayyaala'l-felah, Hayyaala'l-felah Allahu Ekber, Allahu Ekber
La ilahe illallah "
Sabahleyin Abdullah b. Zeyd gece gördüğü rüyayı
Resulullah'a anlattı. Aynı gece onunla birlikte birçok sahabe
de benzer rüyalar gördüklerini anlattılar. Öğretilen ezanda
değişiklik yoktu. Hz. Ömer de aynı rüyayı görenler
arasındaydı. Hz. Peygamber (s.a.s.) her birini dinledikten sonra
Zeyd'e dönerek, "Gördüğünü Bilal'e anlat (öğret)
ezanı Bilal okusun; onun sesi seninkinden gürdür" buyurdu.
Namaz vakti gelince Bilal Medine'nin en yüksek yerine çıkarak gür
sesiyle İslam'ın ilk ezanını okudu.
Namaz vakitlerini bildirmek için okunan ezanın ne
şekilde olduğu Kur'an-ı Kerîm'de bildirilmemiş, ancak
Hz. Peygamber (s.a.s.)'e vahiyle bildirilmiş ve onun kelimeleri
bizzat Cebrail (a.s.) tarafından öğretilmiştir. Şu
ayet-i kerimeler ezanın Allah'tan geldiğini gösterir:
"Siz namaza çağırdığınız
zaman onlar o çağrıyı eğlence ve alay konusu
yapıyorlardı" (el-Maide, 5/58).
"Ey müminler, cuma günü namaz için çağrıldığınız
zaman hemen Allah'ın zikrine koşun " (el-Cum'a, 62/9). Bu
ayet-i kerimelerde geçen "çağrıldığınız
zaman" ifadesindeki "nida" kelimesi ezanı
kasdetmektedir.
Okunan ezanın Allah'ın istediği gerçek
ezan olabilmesi isin dikkat edilmesi gereken hususlar vardır:
1) Ezan mutlaka Arapça okunmalıdır.
Allah'ın gönderdiği Cebrail (a.s.)'ın öğrettiği
kelimelerin dışına Sıkılamaz. Örneğin
"Allahu Ekber" cümlesini aynı anlama geliyor diyerek
"Tanrı uludur" şeklinde Türkçeleştirerek ezan
okunamaz. Hangi ırk ve dilden olursa olsun ortak ibadet dilleri
sayesin de kardeşçe kucaklaşan müslümanların
birliğini yok etmek isteyen İslam düşmanları
"kendi dilinle ibadet etmek daha iyidir" diyerek ezanı
Arapça'nın dışında bir dille okutmak isterler. Ama
Allah, müslümanları tek vücud gibi görmek istemektedir. Ortak
ibadet diliyle Tevhîd sağlanmaktadır.
2) Ezan; müslümanların sevip
saydığı. güvenilir, İslam ahlakıyla ahlaklanmış,
kısaca gerçek anlamda bir "müslüman" tarafından
okunmalıdır. Allah adına insanları Allah'ın
mescidine çağıran kişinin davetine cevap verecek olanlar
güvendikleri bir müslümanın sesini duyduklarında daha bir
şevkle toplanırlar. Allah'ın sevmediği bir günahkar
Allah adına insanları Allah'a çağırmaya yetkili
olamaz. Yine bu kişi güvenilirliği yanında, o
topluluğun içinde önder olabilecek, sözünün dinlendiği biri
olmalıdır. Ancak bu, bu şartlan
taşımayanların ezan okuyamayacağı anlamına
gelmez. Mümeyyiz olmayan bir çocuğun okuduğu ezan geçerlidir.
3) Ezan okuyan kişinin güzel ve gür sesli olması
ve ezanın yüksek bir yerde okunması gerekir. "Yüksek bir
yer'in anlamı günümüzde teknolojinin getirdiği ses yükseltici
aletlerle değişime uğradı. Ezan daha iyi duyulsun diye
gerekli görülen "yüksek yer" müslümanlar arasında o
derece önem kazanmış ki İslam şehirlerinde
minarelerden daha yüksek yapılan görmek mümkün değildir.
Ancak günümüzde amphlikatör gibi ses yükseltici
aletler kullanarak yüksek yere çıkılmadan ezan okunabilir mi,
bu aletler kullanılabilir mi? sorusu müslümanların bir
kesimini meşgul etmektedir. İnsan sesi iptal ettiği gerekçesiyle
bu aletlerden ezan okumanın helal olmadığını
savunan insanlar varlığını korumaktadır. İslam'ın
geldiği ve mezhep imamlarının yasadığı dönemlerde
böyle bir sorun olmadığı için bu konuyla ilgili bir
ictihad yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Veda Haccı'nda
verdiği hutbe bu konuya en güzel örnek teşkil etmektedir. Veda
Hutbesi'nde yüzyirmibin kişiye hitap eden Hz. Peygamber belli
mesafelere gür sesli görevliler yerleştirerek kendi söylediklerini
aynen tekrarlamalarını istemiş ve böylelikle kendi sesinin
ulaşmadığı insanlara görevlilerin sesiyle ulaşmıştır.
Hz. Peygamber'in bu uygulamasından yola çıkarak Edille-i
Şer'iyyenin Kıyas yolunu kullanarak hoparlörün meşrû
olduğu gibi sesi uzaklara taşıdığı için son
derece faydalı olduğu gayet açık bir husustur.
Allah'ın kendilerine öğrettiği ilimden yararlanan müslümanlar
hoparlörden yararlanabileceği gibi isteyen de yüksek yere çıkmaya
devam edebilir.
4) Farz namazlardan önce okunan ikamet hızlı
okunduğu halde ezan ağır ağır okunur.
5) Ezan okurken kelimeleri yanlış okumak ve
aşırı şekilde teğanni yapmak caiz değildir.
6) Ezan okurken müezzinin konuşması, hatta
kendisine verilen selam'ı dahi alması caiz değildir.
Ezan okuyanın dikkat edeceği hususların
yanında dinleyenin de uyması gereken hususlar vardır:
I) Ezan okunurken konuşulmaz. Hatta Kur'an-ı
Kerîm okuyan bir kişi ezan başladığında
okumayı bırakıp ezanı dinler.
2) Ezan'ı dinleyen müslüman, müezzinin okuduğu
ezanı tekrar eder ve böylece o da ezan okunmuş olur.
"Hayya ala'ssalah" ve "Hayya alalfelah"
cümlelerinde "la havle vela kuvvete illa billah (Allah'tan başka
hiçbir güç ve kuvvet kaynağı yoktur)" der. Sabah
ezan'ında müezzinin "essalatü hayrün mine'n-nevm"
cümlesine "sadakte ve berirte (doğru söylüyorsun)" diye
karşılık vermesi sünnettir.
3) Ezanı işiten kişi cünüp de olsa
yukarıdaki yükümlülükleri yerine getirir. Ancak hayızlı
ve nifaslı olan kadınlar bunun dışındadır.
4) Ezanın bitiminde dinleyen kişi ezan
duasını okur.
"Allahumma Rabbe hezihi'd-da' vati't-tamme
ve's-salati'l-kaime ati seyyidina Muhammeden el-vesilete ve'l-fazilete
ve'd-dereceti'r-rafiati'l aliye ve'b-ashû makamen mahmuden ellezi
vaadtehu inneke la tuhlifu'lmi'ad. "
"Ey bu üstün çağrının ve
hazır namazın Rabbi olan Allahım! Muhammed 'e vesileyi,
fazileti ve yüksek dereceyi ihsan et. Onu kendisine vadetmiş
olduğun övülmüş makama eriştir. Zira sen vaadinden dönmezsin
"
Bunların dışında ezan hakkında
şu hususları belirtelim:
Cuma namazında bir dış bir de iç ezan
okunur diğer namazlarda her vakit için bir defa ezan okunur.
Ezan ile kametin arasını biraz uzatmak
gerekir ki namaza geç kalanlar cemaate yetişebilsin.
Caminin dışında bir yerde de ezan
okunabilir, ikamet getirilerek cemaatle namaz kılınabilir.
Kaza namazları için de ezan okunabilir, ikamet
getirilebilir. Bayram, Vitir, teravih ve cenaze namazları için ezan
okunmaz.
Ezan Vacib derecesinde sünneti müekkeddir.
Fedakar KIZMAZ
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.