Fasıt Nıkah
Fasıt nıkah
Sıhhat şartlarından birisi
bulunmaksızın akd olunan nikah rükün veya meydana gelme. (İn'ikad)
şartlarından birisi eksik bulunursa, nikah batıl olur.
Temyiz gücüne sahip olmayan küçüğün veya akıl
hastasının bizzat nikah akdetmesi, gelecek zaman sıygası
kullanarak evlenme, kız kardeş, hala ve teyze ile evlenme,
başka bir erkeğin karısıyla bilerek evlenme, müslüman
kadının gayr-i müslim erkekle evlenmesi gibi, akitler batıldır.
İslam hukukçularına göre, ibadetler
konusunda fesatla butlan arasında bir fark yoktur. Namaz fasit oldu
veya batıl oldu, terimleri aynı şeyi ifade eder. O da
"namaz bozuldu" demektir. Muamelat konularında ise, çoğunluk
hukukçular fesat ve butlanı eş anlamlı kabul ederken,
hanefiler bu iki terime farklı sonuçlar bağlamıştır.
Hanefilere göre; bir akitte icap, kabul ve üzerinde akit yapılan
şey gibi, akdin rükünlerinden ve temel unsurlarından birisi
eksik olursa veya bunları tamamlayan şartlarda bir kusur
bulunursa akit batıl olur. Eğer hükmü tamamlayan veya
hükümle ilgili olan bir şart eksikse, akit fasit olur, batıl
olmaz. Mesela bir alım-satım akdinde ödenecek olan para miktarının
veya ödeme vadesinin bilinmemesi gibi, hükmün uygulanması
sırasında, anlaşmazlığa yol açabilecek
eksiklikler yüzünden akit fasit olur. Bu eksiklik giderilince akit sahih
hale gelir. Çoğunluk hukukçulara göre ise, yasaklama söz konusu
olduğu halde akit yapmak Allah'a isyandır, bu yüzden akit batıl
olur ve hiç bir sonuç doğurmaz. Dayandıkları delil
şu hadistir: "Kim bizim emrimiz (veya tavsiyemiz)
olmadığı halde bir iş yaparsa merdut'tur; kim,
dinimizde olmayan bir işi bu dine sokarsa merdut'tur geçersizdir
makbul değildir"(Buhari, İ'tisam, 20, Büyû', 60, Sulh,
5). Bu duruma göre, hanefiler akitleri; sahîh, batıl ve fasit
olmak üzere üçe ayırırken, çoğunluk; batıl ve fasidi
eş anlamlı kabul ederek ikiye ayırır (Gazzalî,
el-Mustasfa, Bulak, Mısır 1322. II. 31: İbnü'l-Hümam.
Et-Tahrîr, Şerhu 't-takrir ile birlikte, Kahire 1316-1317, I, 329;
Pezdevî, Usûl, Keşfü'l-Esrar kenarında, İstanbul 1308,
I, 66).
Hanefi fıkıh ekolü bütün akitlerde fasit,
batıl ayırımı gözetirken, nikah akdi konusunda,
Ebû Hanife (ö. 150/767) ile Ebû Yûsuf (ö. 182/798) ve İmam
Muhammed (ö. 189/805) arasında görüş
ayrılığı olmuştur. Çünkü nikahın iki yönlü
özelliği vardır. Nafile ibadetlerden üstün sayıldığı
için ibadete; kendisinde icap kabul şahitler ve mehrin bulunması
yüzünden de muamelata benzer. Özellikle Ebû Hanife, doğacak
çocukların babasız kalmaması ve nikah akdine güvenerek
bir araya gelmiş olan eşlerin mağduriyetinin önlenmesi
için nikah akdinde de batıl-fasit ayırımına özen
göstermiştir.
Bazı evlilikler fasit evlilik olarak kabul edilir:
Şahitsiz olarak akdedilen evlenme fasittir. Dört
mezhep, şehadetin evliliğin sıhhat şartlarından
olduğu konusunda görüş birliği halindedir. Veli dışında,
iki erkek veya hanefilere göre iki erkek bulunmayınca bir erkek, iki
kadın şahit hazır olmadıkça nikah akdi sahih olmaz.
Hadislerde şöyle buyurulur: "İki Şahit
bulunmaksızın nikah caiz olmaz" (Buhari, Şehadat,
8). "Bir veli ve iki tane adaletli şahit bulunmadıkça,
nikah olmaz" (Ebû Davud, Nikah, 19; Darimî, Nikah, II). ''Erkeklerinizden
iki de şahit tutun. Eğer iki erkek bulunmazsa, o halde razı
olacağınız şahitlerden bir erkekle iki kadın
yeter" (el-Bakara, 2/282). 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-ı
Aile Kararnamesi (H.A.K) 56 ncı maddesinde aynı esası formüle
etmiştir.
Süresi sınırlanmış nikah
fasittir. Nikahta icap ve kabulün, akdi süresiz olarak meydana
getirecek şekilde düzenlenmesi gerekir. Geçici nikah, ya temettü
(kadının cinsel yönlerinden yararlanma) ifadesi kullanılarak
akdedilir. Buna mut'a nikahı denir. "Bir ay süreyle, şu
şartlarla, cinsel yönlerinden yararlanmak üzere seninle mut'a yaptım"
teklifine karşılık, kadının kabul ettiğini
bildirmesiyle, mut'a nikahı meydana gelir. Çoğunluk İslam
Hukukçuları ve sahabenin büyük çoğunluğuna göre mut'a
nikahı haram ve batıldır (el-Kasanı Bedayiu's-Sanayi',
2. baskı, Beyrut 1974, II, 272, 273). Geçici nikah ya da belirli
veya belirsiz bir süre zikredilerek yapılır. "Seni,
şu şartlarla bir ay veya bir yıl süreyle yahut bu
şehirde oturduğum sürece nikahladım" gibi sözlerle
akdedilir. İşte asıl geçici veya muvakkat nikah budur.
Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre bu çeşit geçici
nikah fasittir. Bu üç müctehid geçici nikahı, mut'a nikahına
benzetmişlerdir. İmam Züfer'e (ö. 158/775) göre, geçici
nikah muteber olup, süre şartı geçersizdir. Evlenme akdi
süresiz olarak meydana gelmiş olur. Çünkü nikah fasit
şartlarla batıl olmaz. İmam Züfer'e, geçici nikahın,
mut'a nikahı niteliğinde olduğu ve akitlerde lafzın
değil, mananın muteber bulunduğu belirtilerek, cevap
verilmiştir (el-Kasanı, a.g.e., II, 273). Hukuk-u Aile
kararnamesi, 55 nci maddesiyle geçici nikahı fasit saymıştır.
Diğer yandan nikahtan önce veya evlilik sırasında
eşlerin boşanmak için süre kabul etmeleri veya bu konuda
sözleşme yapmaları hukukî bir değer taşımaz.
Şia İmamiye mezhebi müslüman veya kitabiye (hıristiyan
veya yahudi kadını) ile akdedilecek mut'a nikahını
caiz kabul eder. Bunun için mehir ve va'de (süre) tesbiti
şarttır. Şu üç lafızla nikahı akdederler.
"Seni zevce olarak aldım, seni nikahladım veya seninle
mut'a yaptım" gibi (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslamî
ve Edilletüh, Dimaşk 1985, VII,64).
Karının kız kardeşini, hala ve
teyzesini bir nikah altında toplamak caiz değildir. Bu çeşit
evlilik fasit olur. Evlenme farklı tarihlerde olmuşsa, önceki
tarihli evlenme akdi muteber, sonraki fasit olur (el-Mevsılî, el-İhtiyar,
ve t.y., III, 86, 87). Zira Cenab-ı Hak şöyle buyurur: "İki
kız kardeşi birlikte almanız da size haram
kılındı''(en-Nisa. 4/23).Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Bir kimsenin hanımıyla, bu hanımının hala
veya teyzesi bir nikah altında toplanamaz" (Buhari, Nikah,
27; Müslim, Nikah, 33, 34, 36, 40; Ebû Davud, Nikah, 12). Baun
talaktan dolayı iddet beklemekte olan kadını nikahlamak da
fasittir. Kısaca "geçici evlenme engeli bulunan bir kadınla
akdolunacak nikah fasit olur" (el-Kasanı, age, II, 272-274;
el-Mevsılî, a.g.e. III, 86, 87).
Evlenecek olan eşlerin rıza ve
ihtiyarının bulunması, başka bir deyimle
zorlamanın (ikrah) olmaması, evlenecek eşin belirli
olması, hacc veya umre için ihramda olmamak, mehir tesbit etmek,
nikahın gizli olmaması, eşlerden birisinin ölüm hastası
olmaması ve velinin nikah akdine katılması hanefilere göre
sıhhat şartlarından olmadığı için nikahın
fesadına sebep olmaz. Diğer bazı islam hukukçuları
ise bunları sıhhat şartı sayar ve
dolayısıyla bunların bulunmamasını fesat sebebi
olarak kabul eder.
Evli bir kadınla bilmeksizin yapılan evlenme
akdi fasittir. Hukuk-ı Aile Kararnamesi 13. ve 54. maddelerine göre
kadının evli olduğunu bilip bilmeme ayırımı
yapılmaksızın, bu çeşit nikah fasit sayılmıştır.
Üç talakla boşanmış kadınla,
hulleden önce aynı erkeğin evlenmesi fasittir. Bu husustaki
evlenme yasağını bilip bilmemeleri durumu
değiştirmez. Bu, Ebû Hanife'ye göredir. Ebû Yûsuf ve
İmam Muhammed'e göre, evlenme yasağını bildikleri
takdirde nikah batıl olur.
Evlenmeleri yasak olan kan, sihrî veya süt hısımlarından
birisiyle bilerek veya bilmeyerek yapılacak evlenme akdi, Ebû
Hanife'ye göre fasit, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre her
halde batıldır.
Fasit Evliliğin Hükümleri:
Fasit evlilik cinsel birleşmeden önce, evliliğe
ait herhangi bir sonuç doğurmaz. Böyle bir nikah cinsel birleşmeyi
meşrû kılmaz. Kadın için mehir, nafaka ve iddet gerekmez.
Sihrî hısımlık ve nesep sabit olmaz. Eşler
arasında miras cereyan etmez. Karı kocanın
kendiliğinden birbirini terketmeleri gerekir. Aksi halde, konu,
eşlerin ayrılması için hakime götürülür. Diğer
yandan kötülüğü (münkeri) önlemek için, bu işle görevli
güvenlik güçlerine (hisbe teşkilat görevlilerine) başvurmak
da caizdir. Eşlerden her birisi için, diğer eş hazır
olmasa bile, fasit nikahı fesih hakkı sabit olur. Sağlam görüşe
göre, cinsel birleşme olsun veya olmasın Allah'a isyandan
kurtulmak için bu hak vardır. Ancak fesih hakkının
bulunması, hakimin ayrılma kararı vermesine
aykırı değildir.
Cinsel birleşme olmuşsa, şu sonuçlar
ortaya çıkar: Bu birleşme her iki taraf için bir günah ve
Allah'a isyan olarak kalır. Eşlerin evliliğe devamları
caiz değildir. Derhal ayrılmaları gerekir.
Kendiliğinden ayrılmazlarsa, hakim tarafından zorla
ayrılırlar. Kendilerine zina cezası uygulanmaz. Çünkü
fasit de olsa akit şüphesi vardır. Hz. Peygamber; "Gücünüz
yettiği kadar, şüphelerle had cezalarını düşürünüz"
(Ebû Davud, Salat, 14; Tirmizî, Hudûd, 2) buyurmuştur. Ancak böyle
bir evlilik için, İslam Devleti'nin koyduğu bir ceza (ta'zîr)
varsa. bu uygulanır. Ebû Yusuf ve İmam
Muhammed'e göre, mahrem hısımla vuku bulacak
cinsel birleşme had cezasını gerektirir. Çünkü mutlak
evlenme engeli olan evlilikte cinsel birleş me şüpheyi
gerektirmez. Geçici evlenme engellerinde ise, nikah şüphesi vardır.
Ancak hakim ayırdıktan sonra, cinsel birleşme olursa zina
cezası uygulanır (el-Kasanı, a.g.e, II, 335;
el-Mevsılî, a.g.e, III, 84 vd.; el-Fetava'l Hindiyye I, 330, 331;
İbn Abidîn, a.g.e, II, 481-484, 835).
Fasit evlilikte cinsel birleşme ma'siyet
sayılmakla birlikte, Hanefîlere göre, şu sonuçlar doğar:
a. Kadının mehir hakkı. İmam Züfer
(ö. 158/775) dışında, Hanefilerin çoğunluğuna göre,
cinsel birleşme tekerrür de etse, mehr-i misil * ile mehr-i müsemma
* dan az olanı gerekir. Akit sırasında mehir
konuşulmamışsa, tam olarak mehr-i misil üzerinde hak doğar.
Çünkü fasit nikahta mehrin gerekmesi cinsel birleşme sebebiyledir.
Bu konuda şu prensip vardır: "Daru'l-İslam'da her
cinsel birleşme ya haddi (had cezasını) ya da mehri
gerektirir". Fasit nikahta akit şüphesi yüzünden had cezası
düştüğüne göre geride mehir hakkı kalır.
b. En az altı ay, en çok bir yıl içinde doğan
çocuğun nesebi sabit olur. İmam Muhammed'e göre, nesebin
süresi cinsî birleşme tarihinden itibaren hesaplanır. Fetvaya
esas olan bu görüştür.
c. Sıhrî hısımlık
haramlığı doğar. Eşler birbirinin usûl ve
füruû ile ebedî olarak evlenemez.
d. Kadına, ayrılma tarihinden itibaren "boşanma
iddeti" gerekli olur. Fasit nikahta, sahih halvet (eşlerin
engelsiz olarak başbaşa kalması, ancak cinsel
birleşmenin olmaması hali), cinsel birleşme hükmünde değildir.
Fasit nikahta nafaka ve eşlerden birisinin
ölümü halinde miras hükümleri cereyan etmez. Kadının,
kocaya itaat yükümlülüğü bulunmaz. Evliliğin sona ermesi
talak niteliğinde sayılmaz ve bu yüzden de boşanma
sayısında bir eksilme meydana gelmez (el-Kasanı, a.g.e.,
II, 335; el-Fetava';Hindiyye, I, 330; İbn Kudame, el-Muğnî,
Kahire 1970, VII, 113-118; ez-Zühaylî, a.g.e, VII, 109 vd.; Ömer Nasuhi
Bilmen, İstilahat-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul
1967, II, 22-36).
Yunus APAYDIN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.