Fazılet
Fazılet
Güzel ve iyi huy, kişiyi iyilik yapmaya yönelten
duygu, erdem. Zıddı, rezillettir. Dinimiz, müslümanların
her türlü görevlerini yerine getirerek olgun ve yüksek bir ahlaka
sahip olmalarını, iyi huylarla ruhlarını güzelleştirmelerini
istemiş, reziletten, kötü huy ve alışkanlıklardan da
uzaklaşmaları emredilmiştir.
Bilindiği gibi bedenimiz çeşitli
hastalıklara yakalanabilmekte ve bu hastalıklar uygun ilaçlarla
tedavi edilmektedir. İnsan ruhu da bazı hastalıklara
yakalanabilir. Ruhî hastalıkların en tesirli ilacı
doğru ve sağlam bilgilere sahip olmak, zihni, evham ve hurafelerden
temizlemektir. Fakat bu yeterli değildir. İnsan ruhunun terbiye
edilmesi, öldürücü manevî hastalıklardan korunabilmesinin bir
başka yolu, onun, güzel ahlak ve faziletlerle süslenmesidir.
Olgun insan, imkanların elverdiği ölçüde
faziletleri nefsinde toplayan insandır. Manevî ve rûhî hastalıklar
demek olan reziletleri ve kötülükleri alışkanlık haline
getirenler, ebedî hayatı kaybederler, hüsrana ve zarara uğrarlar.
Nitekim Cenab-ı Hak:
"Nefsini tertemiz yapıp arıtan, şüphesiz
saadete ermiş, onu kötülüklere gömen ise, elbette ziyana uğramıştır"
(eş-Şems, 91/9-10) buyurarak bu noktaya işaret
etmiştir.
Bütün iş ve
davranışlarımızda orta yolu tutmak fazilet
sayılır. Fazilet dediğimiz güzel huylarda aşırılık
(ifrat); bunlardan yoksunluk (tefrit) ise rezilet
sayılmıştır.
Fazilet sahibi insanlar arasında daima
anlaşma, ülfet ve ahenk görülür. Rezilet sahipleri arasında
ise hep fitne ve fesat çıkar.
Bütün faziletler güzel iş ve
davranışlardan ibarettir. Bu sebeple islam getirdiği
prensiplerle müslümanları faziletli insanlar yapmaya çalışmış
böylece onlardan insanlığa örnek ve önder bir topluluk
vücûda getirmek istemiştir.
İslam nizamı, insanın hiç bir duygu ve
eğilimini yok etmek istememekte; ancak hayatın bütünüyle
ölçülü olmasını, ifrat ve tefritten kaçınılması
gerektiğini bildirmektedir. Bu sebeple "itidal" (ölçü
sahibi olmak) son derece önem!i kabul edilmiştir.
İslam cömertliği büyük bir fazilet olarak
görür. Fakat cömertliğin, daha doğrusu başkalarına
vermenin ve harcamanın fazilet olabilmesi için harcamalarda
itidale uymak şarttır. Aksi takdirde bu bir fazilet olmaktan
çıkar. Hatta sorumluluk gerektiren bir rezilet olur. Bunun için
harcamalar da orta yol tutulur. Yani ne aşırı bir
şekilde, yerli yersiz harcama yapılır. Bu da israf'tır.
Ne de aşırı mal sevgisi ile onu harcamaktan çekinilir. Bu
da cimrilik'tir. Aksine bu iki durumdan da kaçınarak malın
İslam'ın emrettiği şekilde harcanmasına "cömertlik"
denilmiş ve bu harcamada itidal olduğu için fazilet sayılmıştır.
Tevazu da bir fazilettir. Tevazu alçak gönüllü
olmak demektir. Tevazuda aşırıya gitmek insanı
zillete, aşağılığa sürükler. Tevazu'dan uzaklaşmak
ise insanı kibirli olmaya, benliğimizin bu kötü huy tarafından
sarılmasına sebep olur. Şu halde müslüman kişi
davranışlarında itidal (orta yol) fazilet ve güzel huyların,
ifrat ve tefrit (aşırılık veya bir şeyin
yokluğu) ise rezilet ve kötü huyların çıkmasına
sebep olmaktadır.
İslam ahlakçıları, insan ruhunun
bazı temel kuvvetlere sahip olduğunu, bu kuvvetlerin akıl,
gazab ve şehvetten meydana geldiğini kabul etmişler ve bu
üç temel kuvvetin fazilet ve reziletlerin ana kaynağı
olduğunu söylemişlerdir. Bu kuvvetlerin ifrat, tefrit ve itidal
noktaları ayrı ayrı ele alınmış ve ifrat ve
tefritin reziletin; itidalin ise faziletin esası olduğunu ifade
etmişlerdir. Böylece "dört fazilet nazariyesi" (Fezail-i
erbaa) ortaya çıkmıştır.
Buna göre akıl kuvvetinin ifratı
"cerbeze" (şeytanı düşünce);
tefriti budalalık; itidali ise hikmet (iyi, güzel, isabetli ve
faydalı düşünce)'dir. Gazab kuvvetinin ifratı tehevvür (asın
kızgınlık); tefriti korkaklık; itidali ise şecaat
(cesaret)tir. Şehvet kuvvetinin ifratı fücûr; tefriti cinse
karşı soğukluk, itidali ise iffet'tir. Hikmet, şecaat
ve iffet'in bulunduğu yerde de adalet'in bulunması tabiidir.
İşte bu ruh kuvvetlerinin itidal durumu (hikmet, şecaat,
iffet ve adalet) faziletleri; ifrat ve tefrit hali ise reziletleri
ortaya çıkarır. Dolayısıyla güzel ahlakın
kaynağı bu dört fazilet, kötü ahlakın kaynağı
da bu faziletlerin ifrat ve tefriti olan reziletlerdir. Bir müslümanın
en önemli ahlakı görevi de ruhunu bu faziletlerle süslemekten
ibarettir.
Osman ÇETİN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.