Fıl Suresı
Fıl suresı
Kur'an-ı Kerîm'in yüzbeşinci suresi.
Mekke'de nazil olmuştur; beş ayettir. fasılası Lam
harfidir. Adını birinci ayetinde geçen "fil"
kelimesinden alır. Fil, Asya ve Afrika'da yaşayan, iri
yapılı, güçlü hortumlu, büyük kulakları ve
boynuzları (fildişi) olan bir kara hayvanıdır. Sure,
önceki bir dönemde Allah'ın müminlere yardımını ve
büyüklenenlere karşı gösterdiği gazabını
anlatmaktadır.
Surenin nüzul sebebi şudur:
Habeşistan'ın Yemen valisi Ebrehe, San'a'da büyük bir tapınak
yaptırdı. Gayesi, Kabe hacılarını buraya
çekmekti. Fakat Kinane kabilesinden bir veya birkaç kişi geceleyin
bu tapınağa girerek burayı pisledi. Buna son derece
kızan Ebrehe büyük bir ordu hazırladı. Bu muazzam ordunun
karşısında kimse dayanamazdı. Geçtiği yerlerde
her önüne çıkanı yendi. Ordusu, büyük fillerle
desteklenmekteydi ve bu fillerin "Mamut" denilen en iri olanı,
karşısındakini ezip geçiyordu. Ebrehe'nin ordusuna
Ashabu'l-Fil (fil sahipleri) denmiştir. Bu ordu zayıf olan
Kureyş'i de korkuttuktan sonra, tam Kabe'ye saldıracağı
sırada Allah ebabil kuşlarını üzerlerine gönderdi.
Kuşlar ağızlarında ve ayaklarında
taşıdıkları taşları askerlerin üzerine
atarak bu muhteşem orduyu helak ettiler. Olay Hz. Peygamber (s.a.s.)'in
doğduğu yılda meydana gelmişti. Aynı zamanda bu
olay onun peygamberliğine delalet eden mucizelerden sayılmıştır.
Surenin manası şudur: "Görmedin mi nasıl
etti Rabbin ashabı file, Kılmadı mı tedbirlerini müstağrak
tadlile? Saldı da üzerlerine sürü sürü kuşlar.
Atıyorlardı onlara siccilden taşlar. Derken bir yenik
hasıl gibi oluverdi." Onlar (Muhammed Hamdi Yazır meali).
Yani "Görmedin mi Rabbin Fil sahiplerine ne yaptı? Onların
tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine
sürü sürü kuşlar gönderdi. Onlara çamurdan sertleşmiş
taşlar atıyorlardı. Nihayet onları kurt
tarafından yenilmiş ekin yaprağı gibi yaptı"
demektir.
Burada "görmedin mi?" lafzı hem Fil
olayını bilenlere, hem Resulullah'a, o zamanda yaşayan
herkese ve de bütün insanlara yöneliktir.
Fil suresi önemli ve ibret verici özellikler
içermektedir.
Allahu Teala, Kabe'yi mübarek kılmıştır.
Ona herhangi bir şekilde saldırıda bulunan, surede
zikredildiği gibi korkunç bir azaba uğrar. Allah,
buyruklarına uyanları kurtarır, onlara yardım ederken;
karşı gelenleri azabıyla kuşatır. Allah zalimlere
karşı zayıflara, ezilenlere, hakka inanıp da zalimlere
karşl çıkamayanlara daima yardımcıdır ve en güçlüler
bile O'nun intikamı karşısında yok olur giderler.
Ebrehe Kabe hakkında, "Allah onu elimden
kurtaramayacaklar" deyip büyüklendi. O dönemde Mekke'nin başkanı
sayılan Abdülmuttalib de, "Bu Beytullah'ın bir sahibi var,
O onu koruyacaktır" dedi. Rivayetlerde ayrıca Ebrehe'nin,
"Bu Beytullah'ın emin bir ev olduğunu duydum; onun
eminliğini yok etmeye geldim" dediği de kaydedilir. Abdülmuttalib'in
de, "Bu, Allah'ın evidir. Bugüne kadar hiç kimse ona saldıramadı"
demesine karşılık Ebrehe, "Ben onu yıkmadan geri
dönmeyeceğim" diyerek Mamut'u Kabe'ye doğru yöneltti.
Ancak hayvan olduğu yere çökmüştü. Kureyşlilerin niçin
savaşmadıkları hem bu fillerden, hem de
sayılarının azlığından
anlaşılmaktadır. Kureyşliler ancak onbin kişi
kadarken Ebrehe ordusu altmışbin kişiydi. Kureyşliler
katliamdan kurtulmak için dağlara çekilince Kabe ortada kaldı.
İşte bu sırada Allah intikamını aldı; sürülerle
kuşlar, askerlere taş yağdırdılar. Rivayetlere
göre bu taşlar askerleri parçaladı; değdiği askeri
hemen parçalayan, veya değdiği eti ve kemiği hemen
çürütüp eriten taşlardı bunlar. Askerlerin et ve
kanları su gibi akıyor, kemikleri dışarı
fırlıyordu. Kısacası, korkunç bir facia meydana
gelmişti. Miladı 571 yılında cereyan eden bu olaya
Araplar "Fil Vak'ası" ve bu seneye "Fil Yılı"
demişlerdir. Olay, Müzdelife ile Mina arasındaki Mahasab vadisi
yakınındaki Muassıb'da meydana gelmiştir. Müzdelife'de
durmak, Muassıb'da hızlanarak geçmek Resulullah'ın bir sünneti
olmuştur. Bu olay üzerine Araplar pekçok şiir ve kasîdeler
yazmışlar ve müşrik Mekkeliler bir müddet (on yıl)
tek Allah'a iman edip putlarmı Kabe'den kaldırmışlardır.
Ama bir süre sonra yine ortak koşmaya başladılar ve
ardından Hz. Peygamber risaletle kendilerine gönderildi. Kureyş,
Ebrehe'nin helakının her yerde duyulmasıyla itibar
kazanmış ve kervanları gittikleri yerlerde adeta
dokunulmazlığa sahip olmuştur. Kureyş suresinde
onların "Kabe hizmetçiliği" görevleri sayesinde
Araplar arasında nasıl dokunulmaz
kılındıkları anlatılmaktadır (Mevdûdî,
Tefhimu'l-Kur'an, VII, 235-243; M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili,
VIII, 6097-6146;).
O devirde, yani Miladı altıncı yüzyılda
Arabistan yarımadasında tek bir din hakimdi ve Mekke bu dinin
merkeziydi. Mekke, beşinci yüzyılda Zemzem kuyusu yanında
kuruldu. Buraya ilk defa Amalikalılar onlardan sonra da Cürhüm
kabilesi yerleşti. Cürhümîler'den sonra Mekke'ye Huzaa oğulları
hakim oldu. Resulullah'ın dördüncü göbekten dedesi olan Kusay b.
Kilab 440 yılında Mekke ve Kabe hakimiyetini ele geçirdi.
Böylelikle, sikaye, hicabe*, rifade ve liva denilen Kabe hizmetleri
Kureyşlilerin eline geçmiş oldu. Mekke'ye "Beytü'l-haram",
"Ümmü'l-Kura", "el-Beledü'l-Emin","el-Beytü'l-Atik"
denilir (Bk. el-En'am, 6/92; et-Tîn, 95/1-3; el-Hacc, 22/28).
Resulullah'ın bir hadisinden Hz. İsmail neslinden Kinaneoğulları;
onlardan Kureyş, ondan Haşimoğulları ondan da
Resulullah'ın seçildiği kaydedilmiştir. Kabe'yi Allah'ın
emriyle Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail (a.s.), birlikte
inşa etmişlerdir (el-Bakara, 2/127). Yine Allah İbrahim'e
insanlara haccı bildirmesini tebliğ etti ve insanlar Kabe'yi
bir hac yeri kıldılar (el-Hac, 22/27). Kabe, tavansız, dört
köşe, küçük bir yapıdır. Dört köşe
olmasından dolayı Ka'be denilir.
Şamil İA
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.