Gümrük Vergısı
Gümrük vergısı
Yurtdışından getirilen belli
eşyadan sınırlarda alınan vergi. Devletin gelir
kaynaklarından birisi olan bu vergi, yerli malların yabancı
ülke malları karşısında rekabetini sağlar.
İslam tarihinde ilk uygulamasını Hz.
Ömer devrinde gördüğümüz gümrük vergisi, İslam ülkesine
giren gayr-i müslim tüccardan alınan bir vergi idi. Hz. Ömer, başka
ülkelere giden müslüman tacirlerin, malları üzerinden alım-satım
vergisi ödediklerini Ebû Mûsa el-Eş'arî (v. 42/663)'den öğrenmiş
ve onun teklifi üzerine bu vergiyi koymuştur (İrfan Mahmud
Rana, Hz. Ömer döneminde Ekonomik Yapı, Terc. Ahmet Kot, 113).
Kaynakların bildirdiğine göre bu vergi,
darü'l-harb * ile darü'l-İslam * arasında yapılan
ticarette uygulanan ve yalnız ticarî eşyaya mahsus olan bir
vergidir. Vergilendirme ve vergi oranı konusunda
aşağıdaki durumlar söz konusudur:
1. Yabancı bir ülkede ticaret yapan müslümandan
o ülke yönetimi ne kadar vergi alıyorsa, İslam ülkesinde
ticaret yapan gayr-i müslimden (harbi) de İslam devleti o kadar
vergi alır.
2. Müslümanın ödediği vergi oranı
bilinmiyorsa gayr-i müslim tüccardan onda bir (öşür) nisbetinde
vergi alınır.
3. Bu vergi yılda bir defa alınır.
4. Müslüman tüccardan vergi alınmaması halinde
gayr-i müslim tüccardan da alınmaz.
Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında da çarşı
ve pazarda mal satan müslümanlardan alım-satım vergisi
alınıyordu. Vergi nisbeti onda bir olduğu için buna öşür
*, toplayana da aşir * deniliyordu. Fakat buna bugünkü anlamda
gümrük vergisi denemez. Bu, zekat kapsamına giren bir vergidir. Müslümanlardan
alınan bütün vergilere Hz. Peygamber ve ilk iki halife zamanında
zekat deniyordu (M. Hamidullah, İslam Müesseselerine Giriş,
Terc., İhsan S. Sırma, s. 153). Tüccarın Medine
dışından gelmesi ve normal zekat nisbeti olan kırkta
bir değil de, onda bir alınması, bu verginin "gümrük
vergisi" olarak adlandırılmasının sebebi olabilir.
İslam Hukukunda, ticaret malları nisab
miktarına ulaştığında zekata tabidir. Bu, kırkta
bir nisbetinde ve ana maldan alınan bir vergidir. Hz. Peygamber
zamanında tatbik edilen alım-satım vergisi ise bir kazanç
vergisidir. Her ikisinin konusu da ticarettir ve şu ayete
dayanır: "Ey inananlar kazandıklarınızın ve
yerden sizin için çıkardığımız nimetlerin
iyilerinden (Allah için) verin. Kendiniz (utandığınızdan
ve iğrendiğinizden dolayı) göz yummadan alamayacağınız
kötü şeyleri sadaka vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah ganîdir,
hamîddir" (el-Bakara, 2/267). Semüre b. Cündeb (r.a.) şöyle
rivayet etmiştir: "Allah Resulu (s.a.s.) bize satmak için hazırladığımız
mallardan zekat vermemizi emrederdi" (et-Tac, II, 20).
İslam hukuk literatürüne bu vergi öşür
adıyla geçmiştir. Bu, toprak ürünlerinden alınan onda
bir (öşür)den farklıdır. Çünkü bu, müslümanlardan alındığı
için "toprak ürünlerinin zekatı" diye
adlandırılır. Halbuki öşür ancak gayr-i
müslimlerden alınır. Bununla ilgili bir hadiste şöyle
denilmektedir: "Yalnız yahudi ve hristiyanlara öşür vardır,
müslümanlara öşür yoktur" (et-Tac, IV, 390).
İslam ülkesinin sınırları
genişleyip müslümanlar dış ülkelerle daha sık
ticaret yapmaya başlayınca müslüman ve zımmîler de bu
vergi kapsamına alınmıştır. Yalnız
dış ülkelerle yapılan ticaretten alınan bu vergi
oranı müslümanlar için kırkta bir, zımmîler için
yirmide birdir. Harbîler ise yukarıda belirtildiği gibi, mütekabiliyet
esas,na göre ve bazen onda bir oranında vergilendirilir.
Gümrük vergisi zamana ve şartlara göre bir
İslam devleti için önemli bir gelir kaynağı olabilir. Bu
konuda ülkenin sosyal ve ekonomik seviyesi; ticaret yaptığı
ülkelerle olan ilişkileri gözönünde tutulur. Ülkenin ekonomik
seviyesi iyi ise ve İslam toplumunun maslahatı gerektiriyorsa
bu vergiden vazgeçilebilir. Nitekim Ömer b. Abdülaziz (r.a.) (V.
101/720) gümrük vergisini kaldırmış, sebebini de şöyle
açıklamıştır: "Gümrük, Allah'ın
yasakladığı "bahs'tır (eksikliktir); çünkü
Yüce Allah: "İnsanlara, eşyalarını eksik
vermeyin" (Hûd, 11/85) diye buyurmaktadır." Müslümanlar
arasında inanç birliği olduğu ve kardeşlik
esasları geçerli olduğu için İslam ülkesinde ticarete sınırlama
getirmenin, İslam'ın ruhuyla bağdaşmayacağı
görüşünde olanlar da vardır (Mannan, İslam Ekonomisi,
s. 390).
Halit ÜNAL
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.