Habis
Habis
Bozuşmuşluk, kokuşmuşluk ve
değersizlik nedeniyle kendisinden iğrenilen şey; Kur'anî
anlamıyla ise, itikadî batıl, sözde yalan ve davranışlarda
çirkinlik demektir.
Cenab-ı Allah, şu imtihan dünyasında
iyinin kötüden, güzelin çirkinden ve temizin kirliden ayrılması
için izafî gerçekler ve birtakım şerlerde
yerleştirmiştir. İnsanların ve hayvanların
gıdalarını aldıkları yiyecekleri metabolizma
sindirimle ayrıştırır ve yararlılarını
ve temizlerini alarak hayatın kaynağı haline getirirken, işe
yaramaz olan posalarını ise dışarı atar. Bu
bakımdan, posası var diye ne hayata gıda olan yiyecek ve içeceklere
itiraz edilir, ne de insan yemek ve içmekten vazgeçebilir. Hatta öyle
ki, metabolizma gıda olacak bölümle posayı ayırma
işleminden bir lezzet alır ve yaptığı bu
işlem sonucu hayatiyet ve canlılık kazanır. Yine, sözgelimi
altın madeni toprakta som altın şeklinde bulunmaz; belki o
çok kıymetli altının bir gramını elde etmek için
kilolarca ağırlıktaki taş-toprak fazlası
diğer tarafa ayrılır. Aynen bunun gibi, insanın
yaratılışına da, bedenî, zihnî ve kalbî
melekelerini işletsin, hem bu çalışmasının
sonucunda manevî bir zevk duysun ve hem de sonuçta altın olan gerçek
insaniyetini elde etsin diye birtakım şerler, posa olup
atılacak nitelikler yerleştirilmiştir.
Yaratılışındaki bu aslî değil, şerlere ve
çirkin görülen yönlere meyleden insan, sonunda inancıyla, sözüyle
ve davranışlarıyla altın niteliğini yitirip, posa
yığını haline gelir; buna karşılık,
insana yakışır zihnî ve kalbî bir mücahedeyle şer
cihetine galip gelen insan ise, mücahedesinin derecesine göre belli
ayar da altın olur. İşte, fıtratın ve kalb-i selîmin
de onayladığı bu altın özellikler, itikad, söz,
davranış ve sonuçta bizzat insanın kendisi- Kur'an'da
"tayyib' kelimesiyle nitelenir ve kökü yerde sağlam,
dalları göklerin derinliğine uzanmış ve her yıl
meyvesini düzenli veren bir ağaca benzetilirken; posa olan
özellikler ve posalaşmış insanlar ise, kökünü kurtların
kestiği veya hiç kök atamamış, gövdesi sürünüp duran
ve dolayısıyla meyve vermek şöyle dursun, ancak yakılacak
odun özelliği kazanmış bir ağaca benzetilir; böyle
bir ağaç ve bu ağacın hali de "habîs' kelimesiyle
adlandırılır (İbrahim 14/24-26).
Bu bağlamdan olmak üzere, gönüle ferahlık
ve zihne açıklık veren "tayyib' beldenin ve
toprağın bitkisi, ürünü, meyvesi Allah'ın izniyle en
tatlı ve yararlı şekilde çıkarken; "habîs',
yani çürümüş, kokuşmuş ve biteklik özelliğini
kaybetmiş belde ve toprakta ise çer-çöpten başka birşey
bitmez (el-A'raf 7/58). İyi-kötü tüm yönleri ve hadiseleriyle
hayat insanlar için, altını tortusundan ve taş-topraktan
ayıran bir kazan gibidir ve bu kazanda kaynayan insanların
"tayyib'iyle" habis'i birbirinden ayrılır; "tayyib"le
"habis", bir başka deyişle "temiz"le "murdar"
bir arada bulunamaz (el-Maide 5/100). Zina ve zina iftirası gibi
ameller "habîs' amellerdir ve habislere yakışır; mü'minler
ise tertemiz olarak her türlü habislikten uzaktır; bu nedenle habis
kadınlar habis erkekler tayyib kadınlar da tayyib erkekler içindir
(en-Nur 24/26). Resulullah da müminlere habislere haram kılarken,
tayyibleri helal kılar; dolayısıyle her helal tayyib, her
haramsa habîstir (el-A'raf 7/157).
Ali ÜNAL
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.