Hukuku'l-ıbad
Hukuku'l-ıbad
Kul hakları. Hukuk, hakk'ın çoğulu; ibad
ise abd'ın (kul) çoğuludur. Böylece Hukuku'l-ibad, kul hakları,
insan hakları demektir.
Haklar genel anlamda dört kısma ayrılır.
1- Sırf Allah'a ait olan ve içinde kul payı
olmayan haklar. Bunlar toplumun yararı gözetilen haklardır.
Zina, içki cezaları, iman, namaz, zekat, vergi, harç ve benzeri
haklar gibi. Bu haklardan vazgeçme veya bunları affetme yetkisi
bulunmaz.
2- Sırf kula ait haklar. Bunlar kişisel
maslahata yönelik haklardır. Kişinin alacakları, diyet (kan
bedeli), telef edilen mal bedelleri gibi. Bu tür haklar kişiye ait
olduğu için isterse onlardan vazgeçebilir. Çünkü insan kendine
ait haklarda istediği şekilde tasarruf etme yetkisine sahiptir.
3- Allah hakkı ile kul hakkının bir
araya geldiği ve Allah hakkının galib olduğu haklar.
Mesela kazf, yani bir kişiye zina iftirasında bulunma
cezası gibi. Kazf, bir yandan kişilerin namus ve
şahsiyetleriyle ilgili olduğu ve toplum içerisinde fuhuş
ve fesadın yayılmasına neden olduğu için, Allah hakkıdır;
diğer yandan kişilerin iffet ve şerefini
ilgilendirdiği için kul hakkı grubuna girmektedir. Ancak burada
Allah hakkı kul hakkına daha galib geldiğinden kulun bu
cezayı af etme yetkisi yoktur.
4- Her iki hakkın bir arada
toplandığı ve kul hakkının galib olduğu
haklar: Mesela amden (kasıtlı olarak) öldüren katilden kısas
almak gibi. Bu ceza bir yandan insan hayatını koruduğu ve
toplumun emniyet ve sükûnunu sağlamaya yönelik olduğu için
umumî maslahat kabilinden olup Allah hakkıdır; diğer
yandan maktül'ün (öldürülenin) akrabalarının öfkelerini
dindirdiği ve katile karşı kin ve düşmanlık
duygularını söndürdüğü için özel bir haktır ve
kula aittir. Ancak bu suçun öldürülen ve akrabalarıyla olan
ilgisi toplumla olan ilgisinden daha açık ve daha yakın
olduğundan, buna terettüb eden kısasta kul hakkı daha
galib kabul edilmiş, dolayısıyla bu haktan vazgeçip
geçmeme, yani katili bağışlayıp
bağışlamama yetkisi öldürülenin velilerine (akrabalarına)
verilmiştir (bk. Abdülkerim Zeydan, el-Vecîz fi Usûli'l-Fıkh,
s. 62-65).
Diğer bir açıdan kul hakları, para ve
mal gibi maddî haklar iffet, şahsiyet ve benzeri manevî haklar
olmak üzere ikiye ayrılır.
İslam dini bütün yönleriyle insan haklarına
son derece de önem vermiş ve bu hakların gözetilmesini emretmiştir.
Allah (c.c.), Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurmaktadır:
"Mallarınızı, aranızda haksız sebeplerle
yemeyin. Kendiniz bilip dururken insanların mallarından bir
kısmını, yalan yemin ve şahitlikle yemeniz için o
mallan hakimlere (reislere, yetkili idarecilere veya mahkeme hakimlerine
el altından rüşvet olarak) vermeyin" (el-Bakara, 2/188);
"Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakınınız.
Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin
kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini
arkasından çekiştirmesin (aleyhinde konuşmasın).
Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır
mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun.
şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyendir"
(el-Hucurat, 49/12).
Her ne suretle olursa olsun insanların
haklarına tecavüz edip onlara haksızlık yapanlar, zalimler
grubuna girmektedir ki Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerîm'in
birçok ayetlerinde onları şiddetle yermiş ve onlar için
büyük azaplar olduğunu bildirmiştir: "Sorumluluk, ancak
insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere
taskınlık edenlere aittir. İşte böylelerine acı
bir azap vardır" (eş-Şura, 42/42); "Zalimlerin
varacağı yer ne kötüdür!" (Alu İmran, 3/151);
"Zalimler için yardımcılar yoktur" (el-Maide,
5/72); "Biliniz ki Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir"
(el-Hucurat, 49/12).
Hz. Peygamber (s.a.s) de bu konuda şöyle
buyurmaktadır: "Birbirinize hasedlik etmeyin! Müşteri
kızıştırmayın! Birbirinize buğzetmeyin!
Birbirinize sırt çevirmeyin! Biriniz diğerinin
pazarlığı üzerine satış yapmasın!
Kardeş olun ey Allah'ın kulları! Müslüman müslümanın
kardeşidir. Ona zulmetmez; onu yardımsız bırakmaz; onu
küçümseyip hakir görmez. - Üç defa kalbine işaret ederek- Takva
şuradadır. Kişiye kötülük olarak müslüman kardeşini
hakir görmesi yeter. Müslümanın her şeyi, kanı,
malı ve ırzı diğer müslümana haramdır" (Müslim,
Birr, 32); "Bir müslüman için müslüman kardeşi üzerine
vacib olan beş hakkı vardır: Selamı almak;
aksırana teşmît (Allah sana rahmet etsin demek); davete icabet;
hastayı ziyaret etmek ve cenazelerin arkasından gitmek" (Müslim,
Selam, 4).
Ebû Hureyre (r.a) der ki: Rasûlüllah (s.a.s) ashabına:
"Müflis (iflas etmiş) kimdir bilir misiniz" diye sordu.
Ashab: "Bizim aramızda müflis, hiç bir dirhemi ve eşyası
olmayan kimsedir" dediler. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v) şöyle
buyurdu: "Benim ümmetimden müflis o kimsedir ki kıyamet gününde
namaz, oruç ve zekatla gelecek, ancak şuna sövmüş; buna zina
iftirasında bulunmuş; bunun malını yemiş; bunun
kanını dökmüş; diğerini de dövmüş olarak
gelecek; dolayısıyla şuna hesenatından (iyiliklerinden)
buna da hesenatından verilecektir. O ayet davası görülmeden
hesenatı biterse, onları (hak sahiplerinin) günahlarından
almarak bunun üzerine ve sonra da cehenneme atılacaktır" (Müslim,
Birr, 59).
"Kıyamet gününde haklar, mutlaka
sahiplerine ödenecektir; öyle ki boynuzsuz koyun için dahi boynuzlu
koyundan kısas almacaktır" (Müslim, Birr, 60).
İslam bilginleri de günahtan tevbe etmenin kabul
olunması hususunda şöyle demişlerdir: Şayet
işlenen günah yalnız Allah'a karşı olup kul
hakkına taallûk etmiyorsa bu gibi günahtan tevbe etmenin üç
şartı vardır:
1) O günahı terk etmek
2) Onu işlediğine pişman olmak
3) O günahı bir daha işlememeğe
azmetmek.
Bu üç şarttan biri eksik olursa tevbe geçerli
değildir.
Eğer işlenen günah insan hakkı ile
ilgili ise o tevbenin dört şartı vardır. Bunların
üçü yukarıda zikredilen üç şarttır. Dördüncüsü de
hak sahibinin hakkından arınmaktır. Şayet bu hak, mal
ve benzeri ise tevbeden kimse onu sahibine iade eder; Eğer bu hak,
zina iftirası atmak sebebiyle lazım gelen hadd cezası ise,
hak sahibinin o haddi icra etmesine imkan verir yahut affını
diler; eğer o hak gıybet ise hak sahibinden af diler.
Abdulkerim ÜNALAN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.