Hulle-hullecı
Hulle-hullecı
Yeni ve güzel elbise, astarlı elbise, kadın,
silah. Bir İslam hukuku terimi olarak; üç talakla boşanmış
olan bir kadının, eski kocasına yeniden dönebilmesi için,
üçüncü bir erkekle usûlüne göre evlenip, ölüm veya boşanma
ile bu ikinci evliliğin sona ermesi ve kadının eski
kocasına helal hale gelmesi işlemi demektir.
İslam hukuku kocaya mutlak boşama yetkisi
vermiştir. Kadın da tefvîz (bk. Tefvîz-i talak) yoluyla boşama
yetkisine sahip kılmabilir. Prensip olarak, karısını
boşayan onunla yeniden birleşebilir. Ric'î (cayılabilir)
talakla boşama halinde iddet süresi içinde, yeniden nikah akdine
gerek olmaksızın evlilik devam edebilir. Üç defa boşanmışsa
artık kadının bir üçüncü erkekle muteber bir
şekilde evlenmesi ve bu ikinci evliliğin talak, fesih veya
ölümle ortadan kalkmış olması şarttır.
İşte koca ile eski karısı arasındaki, bu geçici
yasağı ortadan kaldırmaya yönelik muamelelere tahlîl;
"helal kılma", "helalleştirme" veya "hulle"
adı verilir.
Hulle'nin dayanağı ayet ve hadistir.
Kur'an-ı Kerîm'de; boşamanın iki defa
olduğu, bundan sonra, ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermek
gerektiği belirtildikten sonra (el-Bakara, 2/229) bir sonraki ayette
şöyle buyurulur: "Yine erkek, karısını (üçüncü
defa olarak) boşarsa, ondan sonra kadın kendinden başka bir
erkeğe nikahlanıp varıncaya kadar ona helal olmaz.
Bununla beraber, eğer bu yeni koca da onu boşarsa onlar (birinci
koca ile aynı kadın) Allah'ın
sınırlarını ayakta tutacaklarını
zannederlerse (iddet bittikten sonra tekrar) birbirine dönmelerinde her
ikisi hakkında bir sakınca yoktur" (el-Bakara, 2/230).
Bu ayette ve İslam'ın diğer hükümlerine
göre, meşrû bir hullenin şartları şunlardır:
1) Bir defada veya ayrı zamanlarda üç kere boşanan
kadın iddetini tamamlayacak.
2) Bundan sonra, başka bir erkekle, sahih nikahla
evlenecek
3) Evlendiği ikinci kocasıyla zifaf meydana
gelecek.
4) Ölüm veya boşama suretiyle bu ikinci evlilik
sona ermiş bulunacak.
5) Kadın, ikinci kocadan olan iddetini
tamamlamış olacak.
Ancak bu şartlar yerine geldikten sonra bir
erkeğin üç defa boşadığı karısıyla
yeniden evlenmesi mümkündür (el-Cassas Ahkamü'l-Kur'an, Asitane,
thk. Muhammed es-Sadik, Daru'l Mushaf, Kahire, ts., ll, 88, 89; Mehmed
Zihni, Münakehat ve Mufarekat, İstanbul 1324/1906, s. 43-45).
İslam'dan önceki Arap toplumunda erkek, karısını
dilediği kadar boşar ve yeniden ona dönebilirdi. Evlilik yuvasını
zayıf düşüren bu uygulamayı İslam üçle sınırladı.
Üç defa boşanan eşlerin artık barışma ve
evlilik hayatını sürdürme arzuları azalmış
demektir. Buna rağmen yine de evlenmek isterlerse, yuvayı
İslamî ölçüler içinde sürdürme konusundaki kanaatleri
güçlü ise, hulle'den sonraki devrede yeniden evlenmeleri mümkün ve
caizdir.
Ancak üçlü boşamadan sonraki hulle
şartı veya cezası taraflara ağır geldiği için,
gerçekte 5-6 ay gibi iddet sürelerinden önce gerçekleşemeyecek
olan hulleyi, anlaşmalı yollarla çok kısa süreye sığdırma
uygulamaları görülmüştür. İşte İslam'a saldırmak
için tenkid malzemesi olarak kullanılan ve bazılarınca hûlle-i
şer'iyye kapsamında değerlendirilmek istenen hulle, bu
sonuncusudur.
Üçlü boşama ile karısını
boşayan koca, başka bir erkekle anlaşır, o da nikahtan
hemen sonra kadını boşayacağını taahhüd
ederse, acaba bu şekildeki anlaşmalı evlilik
karıyı ilk kocasına helal kılar mı? Bu konuda,
İslam hukukçuları arasında görüş
ayrılığı vardır.
Hanefiler dışındaki çoğunluk
İslam hukukçularına göre, anlaşmalı nikah
geçersizdir. Kadın, bununla ilk kocaya helal olmaz. Dayandıkları
deliller şunlardır
Hz. Peygamber, anlaşmalı nikah yapana (muhallil)
ve yaptırana (muhallelün leh) lanet etmiş ve birincisine
"kiralık teke" tabirini kullanmıştır (İbn
Mace, Nikah, 33; Tirmizi, Nikah, 28; Nesaî, Talak, 13; Ahmed b.
Hanbel, Müsned, I, 83, 87, 93).
Abdullah bin Abbas (Ö. 68/687), Hz. Peygamber'e, anlaşmalı
nikah yapanın (muhallil) durumunu sormuş O, söyle cevap vermiştir:
"Hayır, ancak isteyerek yapılacak nikah helal kılar,
hileli nikah değil, Allah'ın kitabı ile alay da değil.
Sonra, ikinci erkeğin kadınla cinsel ilişkide
bulunması da gerekir" (et-Tac, II, 313). Rıfaael Kurazî'nin
karısı Hz. Peygamber'e gelmiş ve "Rifaa beni kesin
olarak üç talakla boşadı. Ben de Abdurrahman b. Zubeyr (Ö.
72/691) ile evlendim. Ancak onda ki de (cinsel uzuv) çaput çıktı"
demiştir. Hz. Peygamber (s.a.s) tebessüm ederek; "Yani yeniden
Rifaa'ya mı varmak istiyorsun? Ama sen, bunun (Abdurrahman'ın)
balcağızından (cinsel organı), o da senin
balcağızından tatmadıkça olmaz" buyurmuştur
(Buharı, Libas, 23, Talak, 7,37; Ebû Davûd, Talak, 49; Nesaf,
Talak, 9; İbn Mace, 32; Malik, el-Muvatta, Nikah, 7, 18). Burada,
bir sahabe kadının kocası ile ilgili en mahrem konuyu açıkça
sorduğu ve Nebi (s.a.s)'in de bu soruyu normal karşılayarak
hükmü ne ise Onu bildirdiği görülmektedir.
Hanefilere ve bazı Şafiîlere göre ise; anlaşmalı
nikah mekruhtur. Batıl değildir. Hulle için konuşulan
"şu kadar süre, şu kadar para
karşılığı evli kalma, ondan boşanma
şartıyla evlenme vb. şartlar yok sayılır ve nikah
sürekli olarak meydana gelir. Hadîslerde, anlaşmalı nikah
yapana "muhallil"; helal kılıcı, meşrû
hale getirici denmesi, akdin sahih olduğunu gösterir. El-Evzaîden
şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Anlaşmalı
nikah yapan ne kötü yapmıştır, ancak bununla birlikte bu
nikah caizdir" (Muhammed Ali es-Sabûnî, Revaiu'l-Beyan
Tefsîru Ayati'l-Ahkam, 2. baskı, Dımaşk 1397/1977, I,
341).
Anlaşmalı evlilik gerçekte ilk kocaya
gerekli teminatı sağlamaz. İkinci koca, nikah akdinden
sonra fikir değiştirerek, boşamaktan vazgeçse buna çare
bulunmaz. Ancak kadın da boşama yetkisi almışsa, (tefvîz-i
talak) bunu kullanabilir (Ömer Nasuhî Bilmen, Hukuk-ı İslamiyye
ve İstilahatı Fıkhıyye Kamusu, 1. baskı,
İstanbul 1967, II, 109).
1917 Tarihli Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi
(H.A.K) 15. maddede: "Bir kimse üç talak ile boşadığı
kadınla, beynûnet-i kat'iye (kesin ayrılık) devam ettikçe
yeniden evlenemez". 118. maddede ise; "Beynûnet-i kat'iye, karısının
iddeti bittikten sonra hulle maksadı olmaksızın, başka
bir kocaya varıp, cinsel temastan sonra ondan ayrılması ve
iddetinin de tamamlanması ile ortadan kalkar" hükümleri yer
almaktadır.
1961 tarihli, Pakistan Aile Hukuku Kararnamesi de
benzer hükümler ihtiva etmektedir (bk. 1951 tarihli Ürdün Kanunu Madde
12; Suriye Medeni Kanunu Mad. 36; Fas Medeni Kan. Mad. 39/3; Irak Medeni
Kan. Mad. 13).
Türk Medeni Kanununda boşama sayısı ile
ilgili bir evlenme engeli yoktur. Buna göre, bir kimse defalarca boşadığı
karısı ile yeniden evlenebilir. Ancak T.M.K.da boşama bir
takım sebeplere (bk. T.M.K. Mad. 129-134).
bağlandığı için uygulamada defalarca boşanıp
evlenene ender rastlanır. Diğer yandan, genellikle artık geçinme
ve bir arada yasama imkanı kalmayan eşler boşanır.
Bunların yeniden barışıp evlenmeleri pek nadirdir.
İslam hukukunda boşanma, özellikle erkek
bakımından çok kolaylaştırıldığı
için, bu yola sıkça başvurulur ve boşama iradesi
usûlüne uygun olarak açıklanır açıklanmaz hukukî
sonuçlarını doğurur. Açıklanan iradeden rucû da
mümkün olmaz. Beşerî hukuklarda ise, boşanma davası sonuçlanıncaya
kadar davacı eş her zaman davadan vazgeçebilir.
Üç talak hakkının bir defada
kullanılması sonucunda, boşayan eş pişmanlık
duyarsa, boşadığı eşiyle arasına hulle
engeli girmektedir. Bu durum, kıskanç kocayı çileden çıkarmakta,
probleme çare bulmak için bilim adamlarının
kapısını aşındırmaktadır. Bu arada
konunun inceliklerini bilmeyen kimselere de fetva için başvurulabilmektedir
.
İşte, boşama iddetlerini gözetmeden, kısa
sürede hileli evlenme ve boşanma yolu hulle'yi kötüye kullanılır
hale getirmiştir. Ancak İbn Teymiyye (Ö. 728/1327) ve İbnü'l-Kayyim
el-Cevziyye (Ö. 751/1350) gibi bazı fakihler bir defada yapılan
üç boşamayı, bir boşama sayarak, boşanmada
karşılaşılan sertlikleri yumuşatma yoluna
gitmişlerdir (Deliller hakkında geniş bilgi için bk. Hamdi
Döndüren, İslam Hukuku, 2. baskı, İstanbul 1983, s. 365
vd.).
Hamdi DÖNDÜREN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.