Hıdayet
Hıdayet
İrşat etmek, doğru yolu göstermek,
rehberlik yapmak. Zıddı; Saptırmak, yanıltmak, dalalete
düşürmektir. Hidayet kelimesi (HDY) kökünden bir mastar olup
terim olarak; küfür, şirk ve sapıklıklardan kurtularak,
İslam'ın aydınlık yoluna girmektir.
Kişinin batıl yolu bırakıp, hidayete
yönelmesi Cenab-ı Hakk'ın dilemesi ve yardımı ile
olur. Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli ayetlerinde hidayet ve
dalaletten söz edilmiştir!
"Ey Muhammed de ki: Ey insanlar, size Rabbiniz
tarafından bir hak geldi. Kim doğru yola giderse, kendi lehine
doğru yola gitmiş olur. Kim de saparsa, kendi aleyhine
sapmış olur. Ben üzerinize vekil değilim" (Yûnus,
10/108). "Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru
yola sevk edecek, hiç bir kimse bulunmaz" (er-Ra'd, 13/33).
"Biz, her Peygamberin karısına, böylece
mücrimlerden bir düşman çıkarmışızdır.
Yol gösterici ve yardımcı olarak sana Rabbin yeter" (el-Furkan,
25/31).
İslam'ın hidayet yolunu gizleyip açıklamayanlar
ayette şöyle uyarılır:
"İndirdiğimiz delilleri ve hidayeti,
biz insanlara kitapta açıkladıktan sonra onları
gizleyenlere, işte onlara, Allah lanet eder. Hem de bütün lanet
edebilenler lanetler. Ancak tevbe edip kendilerini düzelten ve Allah'ın
indirdiğini açıklayanlar müstesna. İşte onların
tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri çokça kabul eden ve çok
merhamet edenim" (el-Bakara, 2/159, 160).
Cenab-ı Hakk'ın bazı kimselere hidayeti
nasip etmemesinin sebepleri ayetlerde şöyle açıklanır:
"Yalancılık ve küfürde ısrar etme" (ez-Zümer,
39/3). "Aşırı yalancılık" (el-Mü'min,
40/28). "Zalim ve fasık olma" (el-Ahkaf, 46/10, es-Saf,
61/5,7; el-Cum'a, 62/5; el-Münafıkûn, 63/6).
Bir kimsenin, Allah dilemedikçe, Peygamber'in
istemesiyle hidayete kavuşamayacağı ayetlerde şöyle
ifade edilir: "Ey Muhammed şüphesiz sen, sevdiğini
hidayete erdiremezsin. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. O,
hidayete erecekleri çok iyi bilir" (el-Kasas, 28/56). "Onları
hidayete erdirmek sana düşmez. Allah dilediğini hidayete
erdirir" (el-Bakara, 2/272),
"Sen ne kadar hırs göstersen de yine
insanların çoğu inanmazlar" (Yûsuf, 12/103).
Buharî ve Müslim'in naklettiği bir hadise göre,
yukarıdaki ilk ayet Allah Rasûlünün amcası Ebû Talib,
Rasûlullah (s.a.s)'i korur, ona yardım eder, bu yüzden Hz.
Peygamber onu tabiî bir sevgi ile severdi. Vefatına yakın,
yanına gelerek şöyle demişti: "Ey amca, Allah
katında kendisiyle senin lehinde şehadette bulunabileceğim
bir kelimeyi; Allah'tan başka ilah yoktur kelimesini söyle"
Ancak, Ebû Talib, bu kelimeleri söyleyemedi (bkz. İbn Kesîr,
el-Kasas 56. ayet tefsîrî). Vefatından sonra, Hz. Peygamber'in,
onun hakkında istiğfarda bulunması üzerine hidayete
ermeyenler için yapılacak duanın geri çevrileceği şu
ayetle bildirilmiştir: "Ne Peygamberin ne de Mü'minlerin,
cehennemlik oldukları belli olduktan sonra, yakın
hısımları da olsa, müşrikler için af dilemeleri asla
doğru olmaz" (et-Tevbe, 9/113).
Sonuç olarak, bir kimse hidayeti yüce Allah'tan
istemeli ve bu hali ömür boyu korumak için, salih amel işlemelidir.
Allahu Teala, irade-i cüz'iyesini hak yola dönmek için kullanan ve
iyi hal gösteren kimselere aydınlık yolu gösterir.
Şamil İA
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.