Kahvehane
Kahvehane
Günümüzde zaman harcamak, bazı oyunlar oynamak,
eğlenmek ve lakırdı yapmak amacıyla insanların
rağbet ettiği yerler.
İslam dünyasında kahve içme alışkanlığının
Yemenli sûfiler arasında başladığı kaydedilir. Sûfilerin
kahveye bu kadar rağbet göstermesi aldıkları nikotinin
kendilerini uyuşturmasıyla açıklanabilir. Bu
alışkanlık e derece benimsendi ki, Allah'ın
sıfatlarım anma merasimleri kahve içme yoluyla yerine getirilir
oldu.
Kaynaklara göre Ali b. Ömer el-Şazilî kahvenin
zemzem gibi bir niyetle içilmesi halinde aynı şifayı
vereceğini söyleyerek Şazilîlerin kahveye rağbetini
arttırmış ve zemzem yerine kahve içilir olmuştur. Bu
durum zamanla "vücudunda bir damla kahve ile ölen insan Cehenneme
gitmez" gibi bid'at'a varan söz ve fiillerin yaygınlaşmasını
sağlamıştır.
Kahve içiminin Mekke'de yaygınlaştığı
dönem olarak 800/1400'lü yıllar gösterilir. Zamanla özel olarak
kullanılan kahve, camilere kadar girerek zikir ve mevlid
sofralarının deyim yerindeyse badesi oldu.
Söz konusu kahve içme alışkanlığı
ve bunun dini bir gelenek olduğu inancı, dolayısıyla
halkın zevk ve eğlence aracı halini aldı. Böylece
halk hem eğlenmek, hem de ibadet etmek gibi bir yola başvurdu.
917/1511 yılında açıldığı
görülen ilk kahvehaneye karşı Mekke uleması bu zevk
verici içimin "haram"lığına fetva vererek kötü
gidişe engel olmaya çalıştılar. Bu durum 950/1544'de
Osmanlı padişahı Kanûni Sultan Süleyman'ın kahveyi
mekruh sayan fermanına rağmen gelişme göstererek
kahvehanelerin hızla yayılmasıyla tesirini yitirdi.
Osmanlı devletine ilk kahve XVI. yüzyılda
Afrika'dan getirdiği kahve ile Habeşistan valisi Özdemir Paşa
tarafından Yemen yolunda, başka bir görüşe göre ise
Halepli Hakem ve Suriyeli Şems adında iki kişi
tarafından İstanbul'a getirilmiştir. Kahve içimi,
Şeyhu'l-İslam Ebu's-Suud Efendinin kahvenin içilmesine
şiddetle karşı çıkarak haram olduğuna dair
verdiği fetvasıyla yasaklama yoluna gidilmiştir.
Ancak halkın kahveye olan
alışkanlığı, zararının azalması ve
kahvehanelerin kapatılmasıyla fetvadan vazgeçilmiştir.
Varlıklı bazı kişilerin kahve
pişirmekle görevli kimseleri çalıştırması
padişahların kahvecibaşıları
aracılığıyla özel yaşantılarına
kahvenin girmesi, halkın bütün yasaklamalara rağmen bunlara
uymamasına yol açtı. Bütün bunlara rağmen İslam
alimleri kahvehanelere karşı çıkarak halkın zevk ve
safaya dalmasını önlemeye çalıştılar.
Buna rağmen kahvehane bir mekan ve işyeri
olarak Osmanlı toplumuna girdi.
Kahvehane, ilk olarak kahve içilmesi için umuma açık
bir yerin, açılması ile meydana gelmişti. İlk
kahvehane Peçevî Tarihi'nde belirtildiğine göre 1554 yılında
Kanuni Sultan Süleyman zamanında açılmıştı.
Halebli Hakem ve Suriyeli Şems adında iki kişi, o zamana
kadar Arap dünyasında bilinen ve kullanılan kahveyi
İstanbul'a getirdiler. Kahve halk arasında o kadar büyük bir
ilgi gördü ki, kısa zamanda şehrin çeşitli semtlerinde
kahvehaneler açıldı.
İlk zamanlarda kahvehaneler toplum için zararlı
değildi. Peçevi'nin belirttiğine göre, halk buraya sadece
kahve içmek için gelir ve kahvesini içerken de faydalı
meşguliyetlerle oyalanırdı.
İlk kahvehanelerde sedirlerde oturulurdu.
Kahvehanelerin ortasındaki fıskiyeli mermer havuz, bilhassa
yazın eşi bulunmaz bir serinlik kaynağı idi. Bunun
çevresinde yer alan sedirler, yahut kerevetler üzerinde diz çökerek bağdaş
kurularak kahve içilirken, meddahların anlattığı hikayeler
dinlenirdi (Ertan Ünal, "İstanbul'da İlk
Kahvehaneler", Hayat Tarih Mecmuası, İstanbul 1966,
sayı 6, s.23).
Kısa zamanda bu tür yerler önemli devlet
memurları ve ilim adamlarının uğrak yeri oldu. Bu hal,
İslam alimleri tarafından zararlı görülmeye başlayınca,
kahvehanelere karşı büyük bir tenkit başladı. XVI. yüzyıl
sonlarında kahvehanelere karşı bir düşmanlık
meydana geldi. Bunun sebebini, iyi vasıfların kaybolmasında
aramak gerekir. Gerçekten kahvelerde kumar oynanmaya, soygunlar yapılmaya
ve hatta adam öldürülmeye başlanmış, bu sebeple gerçek
tiryakiler, kahvelerin semtine uğramaz olmuşlardı. Bu yüzden
III. Murad zamanında çıkarılan bir fermanla bütün
kahveler kapatıldı. Gizli işletenler için türlü ağır
cezalar kondu. Fakat bu yasaklara pek fazla riayet edilmedi. Son olarak
IV. Murad zamanında bir fermanla tütün ve kahve yasaklandı.
Zamanla bununla da kalınmayarak çalgılı
ve içinde oyun oynanan kahvehaneler ortaya çıktı.
Esnaf kahvesi, aynı çeşit esnafın devam
ettikleri bir kahveydi. Esnaf bu tür kahvelerde oturarak iş
beklerdi. Garipler kahvesi; eskiden kervansarayların yanında bugün
şehirler arası otobüslerin durakladıkları noktalarda
bulunan kahvehanelere, müşterileri değiştiği,
yolculuğa çıkan kişiler olduğu için bu ad verilmişti.
Hemşehri kahvesi ise, büyük şehirlerde Anadolu'nun çeşitli
bölge ve şehirlerinden olan kimsenin oturup buluştuklar
kahvehaneye olmaktadır.
Kahvehanede insanlar, ortak bir hedefe yöre bir araya
gelmedikleri için, buralarda bulunan insan topluluğu aynı
cinsten değildir.
XIX. yüzyılın ikinci yarısında
yeni tip kahvehaneler türedi. Buralarda gazete, mecmua, kitap okunuyor,
adına kahvehane" deniyordu. Buralar özellikle kişilerin
devam ettiği yerlerdi. Buraya gelenlerin çoğu vakitlerini
okumakla geçirirlerdi.
Günümüzde Kahvehane
Günümüzde kahvehane tabiri aynı amacı güden
cafe, kulüp, okey ve bilardo salonları, briç salonları gibi
isimlerle faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bunun yanısıra,
bar, gazino gibi yerlerde de eğlence türü faaliyetler yürütüldüğü
için bunlar da kahvehaneden pek farklı değildir.
Türkiye'de kahvehane ve buna benzer yerler sayı
itibarıyla büyük bir artış göstermiş ve bu
rakamın kesin olmamakla birlikte yüzbin civarında olduğu
tahmin edilmektedir. Kahvehaneler devletin iznine tabi olarak açılmaktadır.
Günümüzde kahvehanelerde, çay, kahve, meşrubat,
nargile gibi maddeler içilmekte; tavla, domino, bilardo, kağıt
oyunları okey vb. oyunlar oynanmaktadır. Özellikle 1980 yılından
sonra hızla yayılan kahvehaneler gençliğin rağbet
ettiği yerlerdir.
Günümüzde anlaşılan şekliyle üç
"S" kuralına paralel olarak (spor, seks, sinema) halkı
pasifize etmek amacıyla kahvehane, spor, sinema ve müzik gibi
yollara başvurulmuş, bunda da başarılı
olunmuştur. Gençlik içinde bulunduğu bunalımdan
yukarıda sıraladığımız yollardan birisine
başvurmakla ve eğlenmekle kurtulacağını
sanmaktadır.
İslam, toplumun bütün fertleri arasında geçerli
olacak köklü bir değişim ve yeni bir düzen öngörür.
İnsanların mutluluğu yolunda çıkan engelleri kökünden
çürüten İslam düzeni içinde barındırdığı
insan unsurunu da kokuşmuşluk ve gayesizlikten,
kurtarmıştır. İslam öncelikle insanı
eğiterek bu sorunu baştan halletme yoluna gitmiş.
Allah'ın kanunları çerçevesinde insanları ebedî dünya
ve ahiret kazancı sağlama yoluna teşvik etmiştir.
Dünün zararsız görünen kahvehanesi, buğun
gerektiğinde haram ve zararlı olan içeceklerin içildiği
ve kötü ahlak ve alışkanlıklar için birer merkez
durumuna gelen bir yer haline gelmiştir.
Sami ŞENER
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.