Komsu, Komsuluk
Komsu, komsuluk
Ev, işyeri, arazi, köy, şehir ve ülke bakımından
yakın olanların birbirlerine göre aldıkları ad.
Ailemizden sonra en yakın sosyal çevremizi komşularımız
meydana getirir. İyi veya kötü günlerimizde şartlar en
yakın çevre ile temas halinde bulunmayı gerektirir. Darlık
zamanında yardımlaşma, normal zamanlarda ziyaretleşme,
sır sayılabilen halleri gizleme birbirinin halinden etkilenme,
hatta komşunun mülkünü satın almada öncelik hakkına
sahip olma (şûf'a) komşulukla ilgili bir dizi hak ve
sorumlulukların kaynağım teşkil etmiştir. Kur'an-ı
Kerim'de komşu ilişkisinden söyle söz edilir: "Anaya,
babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak
komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki
bulunduğunuz kimselere iyilik edin " (en-Nisa, 4/34).
Komşu deyiminin kapsamı ile ilgili olarak Hz.
Ali (r.a) çevrede "sesi işitilenlerin" komşu
olduğu görüşündedir. Hz. Aişe (r.a) da her taraftan
kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk
hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir. Ayrıca,
komşu tabiri, hiç bir ayırım yapılmadan, müslüman-kafir,
abid-fasık, dost-düşman, yerli-misafir, iyi-kötü, yakın-uzak
bütün komşuları içine alır (Tecrid-i Sarih Tercümesi,
XII, 130).
Hz. Peygamber: "Cebrail (a.s) durmadan bana komşuya
iyilik etmeyi tavsiye ederdi. Bu sıkı tavsiyeden, komşuyu
komşuya mirasçı kılacağını zannettim"
(Buharî, Edeb, 28; Müslim, Birr ve Sıla, 140: 141; Tirmizi, Birr,
28; İbn Mace, Adeb, 4) buyurur.
Bir Müslümanın başkalarına zarar
vermemesi, herkese iyilik yapması en önemli ahlakî
görevlerindendir. Rasûlüllah (s.a.s): "Müslüman, diğer müslümanların
elinden ve dilinden emin oldukları kişidir" (Buharî
İman, 3-4; Müslim, İman, 64-66) buyurmuştur. Sürekli karşılıklı
ilişkiler sebebiyle komşu güven konusunda daha önceliklidir.
Nitekim Allah elçisi başka bir hadiste bunu şöyle ifade
buyurmuştur: "Şerrinden komşusunun güveninde olmadığı
kimse gerçek mü'min olamaz" (Buharî, Edeb, 29; Müslim İman,
73; Tirmizî, Kıyame, 60; Ahmed b. Hanbel, I, 387, II, 288, 336, 373,
III, 154). Mü'minin, kendi nail olduğu nimetlere diğer mü'min
komşularının da nail olmasını, kendisi için
istemediği şeyleri mü'min komşusu için de arzu etmemesi
esastır (Buhari, İman, 5) Bu prensipten hareket edilince
komşu komşuyu rahatsız edemez. Burada, herkese
uygulanabilen objektif bir ölçü sunulmuştur. Görüntü yaparak
veya balkon, saçak vb. yapılarla komşunun arsasına
taşarak zarar veren kimse, aynı davranış kendisine
yapılsa razı olmayacaksa, kalbine danışarak
doğruyu bulabilecektir. Allah Rasulü bu ölçüyü Vabisa (r.a)'ya
hitabederek şöyle açıklamıştır: "Ey Vabisa
insanlar sana fetva verse bile bir de kalbine danış. Birr (iyi,
güzel olan şey), yaptığın zaman kalbini rahatlatan, günah
ise kalbini rahatsız eden şeydir" (Darimi, Büyû', 2;
Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 228)
Komşusunun, kendisinde ne gibi hakları
bulunduğunu soran bir sahabeye Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle
cevap vermiştir: "Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat
ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç
verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felaket
gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma
ki, onun rüzgarını kesmeyesin. Ya senin ne
pişirdiğini bilmesin, ya da pişirdiğinden ona da ver"
(Y.Kandehlevi, Hayatü's-Sahabe, III, 1068).
Bu hadisin ışığında
komşularımıza karşı yerine getirmemiz gereken görevlerimizin
neler olduğuna gelince:
1) Komşularımıza karşı
tatlı sözlü, güler yüzlü olmalı, onlarla
karşılaştığımızda
selamlaşmayı, hal hatır sormayı, neş'e ve
kederlerini paylaşmayı ihmal etmemeliyiz.
2) Sağlık ve hastalıklarında,
üzüntü ve sevinçli anlarında, düğün ve bayramlarda
kendilerini ziyaret etmek, onlardan biri vefat etmek, onlardan biri vefat
ederse yakınlarına başsağlığı dilemek,
kendilerine destek olmak, cenazenin kaldırılmasında
yardımcı olmak, davetlerini kabûl etmek, çocuklarını
kendi çocuklarımız gibi sevmek, koruyup gözetmek de komşuluk
görevlerindendir.
3) Peygamberimiz: "Allah'a ve ahiret gününe
iman eden komşusuna iyilik etsin" (Buharî, Edeb, 31; Müslim
İman, 74, 76, 77; İbn Mace, edeb, 4; Darimî, Et'ime, 11).
"Allah katında dostların en iyisi arkadaşına,
komşuların en iyisi de komşusuna en iyi
davrananıdır" (Buharî, İman, 31; Tirmizî, Birr, 28)
buyurmuştur.
4) Komşularımıza ikramda bulunmak da
ahlakî görevlerimizdendir. Rasûlüllah (s.a.s): "Allah'a ve
ahiret gününe iman eden komşusuna ikramda bulunsun"
demiştir. (Buharî, Edeb, 31; Müslim, iman 74, 76, 77; İbn Mace,
Edeb, 4), Yine Peygamber "Ya Eba Zerr! Çorba pişirdiğin
zaman suyunu çoğalt ve komşularını da unutma,"
tavsiyesinde bulunmuş, ayrıca "Komşusu açken tok
olarak yatan kimse bizden değildir" Müslim, iman, 74, Birr ve Sıla,
142; Ahmed b. Hanbel, 1,55) buyurmuştur.
5) Fakir ve muhtaç komşuların
yardımına koşmak, gerekirse onlara maddi yardımda
bulunmak, ödünç para vermek, çalışabilecek durumda olanlara,
geçimlerini sağlayacak bir iş sağlamak müslümanın görevidir.
Kimsesiz ve yaşlı komşularımızın,
işlerini takip etmek, yapmak veya yaptırma da çok güzel bir
davranıştır (bk. Ehû Davud, Zekat, 25; Malik, Muvatta,
Zekat, 29; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 31, 40).
6) Komşuda olup bitenleri araştırmamak,
ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarmamak, bize
karşı hatalı söz ve davranışlarda
bulunmuşlarsa, onları anlayışla
karşılayıp bağışlamak kendilerine dünya ve
ahiret işlerinde yol gösterici olmak da komşuluk görevleri
arasındadır. Kur'an-ı Kerim'de birbirinin kusurunu
araştırmak ve başkasının gizli kalmış
yanlarını ortaya çıkarmaya çalışmak
yasaklanmıştır (el-Hucurat, 49/12).
7) Komşulara kötülük yapmamak, zarar vermemek
gerekir. Hz. Peygamber bunun önemini: "Komşusu, kötülüklerinden
emin olamayan kişi iman etmiş olmaz" (Buharî, Edeb, 29;
Müslim, İman, 73; Tirmizî, Kıyame, 60) ve "Allah'a ve
ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin." (Müslim,
iman, 73, 75) buyurarak müslümanlara komşu hakkının
önemini belirtmiştir.
Komşuya ya maddi veya manevî yoldan eziyet yapılır.
Maddi kötülük, evine, bahçesine, malına, mülküne tecavüz
etmek; onları bozmak, yıkmak, kirletmek, zorla ele geçirmek,
kendisini dövmek ve hırpalamaktır. Manevî kötülük ırz
ve namusuna tecavüz etmek, aile sırlarını çevreye
yaymaktır. Özellikle komşunun namusuna göz dikmek günahın
katlanmasına sebep olur. Bir soru üzerine Hz. Peygamber, Allah'a
ortak koşmak ve açlık tehlikesi ile çocuk öldürmekten sonra
en büyük günahın, "komşunun hanımı ile zina
etmek" olduğunu haber vermiştir. Mikdad b. Esved (r.a) bu
konuda Rasûlüllah (s.a.s)'ın şöyle buyurduğunu
nakletmiştir: "Komşusunun karısıyla zina
yapanın günahı, on kadınla zina yapan adamın günahından
daha ağırdır" (Buharî, Tefsiru Sûre 2/3, 25/2,
Edeb, 20, Diyat, 1; Hudûd, 30; Tevhid, 40; Müslim, İman, 141, 142;
Ebû Davud, Talak 50; Tirmizî, Tefsiru Sûre, 25/1,2).
Abdullah b. Ömer'in anlattığına göre,
Hz. Peygamber bir savaşa çıkmıştı. Yolda:
"Bu gün, komşusuna eziyet eden kimse bize
katılmasın," buyurdu. Adamın biri: "Ben
komşumun duvarının dibine abdest bozmuştum"
deyince, Rasûlüllah: "Bu gün bize katılma" buyurdu. (Y.
Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık, III, 1068).
Bütün bu ayet ve hadislerden de anlaşılacağı
gibi, çevresindeki insanlarla iyi komşuluk münasebetleri kurmak her
müslümanın görevidir. Bu görevi yerine getirmeyen ve komşularım
rahatsız eden insanlara da her zaman rastlanmaktadır. Hz.
Peygamber, kötü komşunun fenalıklarına karşı
sabırlı olunmasını tavsiye etmiştir.
8) Kötü komşunun, nasıl çevresindeki
insanlara zararı dokunuyorsa aksine iyi komşunun da dünya ve
ahirette yakınlarına iyilik ve yardımı
dokunacaktır. Hadîs-i şerifte; "Şüphesiz, Allah
(c.c) salih müslüman sebebiyle komşularından yüz evden belayı
defeder" (el-Askalani, Selamet Yolları, III, 298)
buyurmuştur.
İslam hukukuna göre, bitişik komşu
olmak malî bazı hakların da doğmasına sebeb olur.
Şuf'a ve irtifak hakları bunlar arasında sayılabilir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Ev komşusu eve,
başkalarından daha fazla hak sahibidir" (Tirmizî, Ahkam,
31, 33; Ebû Davud, Büyû', 73; Ahmed b. Hanbel, IV, 388-390, V, 8,12,
13,18). "Komşu komşusunun şuf'asına
başkalarından daha fazla hak sahibidir" (Ebû Davud,
Büyû, 73; Tirmizi, Ahkam, 32; İbn Mace, Şuf'a, I, s.2).
Şuf'a, satılan bir malı, satın alan
kimseden, sahip olduğu satın almadaki öncelik hakkına
dayanarak, bedelini ödemek suretiyle geri alabilme hakkını
ifade eder. İrtifak hakkı ise, komşunun mülkü üzerindeki
geçit, su alma veya su geçirme gibi gayri menkule bağlı olarak
geçen haklardır (bk."şuf'a"
ve"İrtifak" maddeleri).
Şamil İA
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.