Kutsal Emanetler
Kutsal emanetler
Topkapı Sarayı'nın "Hırka-i
Saadet Dairesi" olarak adlandırılan bölümünde muhafaza
edilen, Hz. Peygamber (s.a.s), yakınları, peygamberler ve
Ka'be'ye ait eşyalar. Bu eşyalara "Emanat-ı
Mukaddese" veya "Emanat-ı Mübareke" adı
verilmiştir. Eşyalar, yakın zamana kadar Yavuz Sultan Selim
tarafından yaptırıldığı sanıları
fakat sonradan Fatih Sultan Mehmed'in yaptırdığı
anlaşılan, Topkapı Sarayının "Üçüncü
Yer" veya "Üçüncü Avlu"sunun batı
kısmında Harem Dairesinin Kuzey ucundaki odada
korunmaktadır. Kare şeklinde, dört kubbeli ve etrafı
revnaklarla çevrili olan oda önceleri "Has Oda" olarak tanınmakta
idi. Mukaddes Emanetleri koruma görevini yüklendikten sonra onların
en değerlisinin adına izafeten "Hırka-i Saadet
Dairesi" denildi. Sedefkar Vasıf tarafından
yapılmış nefis sedef kakmalı kapısından
girince Türk Sanatı'nın en güzel örnekleri ile karşılaşılan
oda, dört pencereli ve üç gömme dolaplıdır. Tezyinatı
Mukaddes Emanetleri koruma göreviyle bağdaşır güzelliktedir.
Burada bulunan Kutsal Emanetlerin bir bölümü Yavuz'un Mısır
Seferinden sonra İstanbul'a getirilmiştir. Daha Suriye Seferinde
29 Ağustos 1516'da Halep Büyük Camiinde Yavuz namına hutbe
okurken hatip, Türk Hükümdarını, halîfelere mahsus
"Hakimü'l-Haremeyn eş-Şerifeyn" (Mekke ve Medine'nin
hakimi) diye anmış, buna müdahale eden Yavuz,
"Hadimü'l-Haremeyn eş-Şerifeyn' (Mekke ve Medine'nin
hizmetkarı) şeklinde düzeltmişti. Mukaddes emanetler, kısmen
hilafeti Yavuz'a devreden III. Mütevekkil Allah tarafından
verilmiş, kısmen de Kahire'ye kadar gelerek Mekke ve Medine'nin
anahtarlarını teslim eden Emir Ebu Numey tarafından
getirilmiştir. Bundan çok memnun kalan Yavuz, ilk defa Çelebi
Sultan Mehmet tarafından gönderilmeye başlayan Sürre Alayına
daha da önem vermiştir. Hırka-i Saadet Dairesinde bulunan eşyaların
bir bölümü ise sonradan intikal etmiştir.
Topkapı Sarayı'nın Hırka-i Saadet
Dairesinde 1517'den başlayarak Halîfeliğin
kaldırıldığı 1924 Martına kadar tam 407
yıl bir saniye ara verilmeksizin Kur'an-ı Kerim okunmuştur.
Bu görevi her biri birer saat olmak üzere yirmi dört hafız
paylaşıyordu. Buranın muhafazası, başlarında
rütbesi mareşal rütbesine denk olan Enderunun has odabaşı
bulunan yüksek kademesinden mezun kırk subay tarafından yürütülmekte
idi. Has Oda ağalan denilen bu subaylar doğrudan Padişah'a
bağlıydılar. Temizliği bunlar yapar, zaman zaman
kendilerine padişah da iştirak ederdi. Toz ve süprüntüler
özel bir kuyuya atılırdı.
Osmanlı Sultanları tarafından büyük
bir tazim ve titizlikle korunan ve 1962'den beri de halkın ziyaretine
açık olan bu emanetler şu parçalardan oluşmaktadır:
Hırka-i Saadet veya Bürde-i Saadet: Hz.
Peygamber (s.a.s)'in Ka'b b. Züheyr'e hediye ettiği hırka
mukaddes emanetlerin en önemlisidir. Babası ve kardeşleri
kendisi gibi şair olan Ka'b'ın erkek kardeşi Büceyr'in
müslüman olması akrabalarının hoşuna gitmedi.
Onların etkisinde kalan Ka'b, Hz. Peygamber'i hicvetti. Daha sonra
yaptıklarından pişmanlık duyan Ka'b gizlice Medine'ye
gelip, kendisini tanıtmadan Hz. Peygamber'in huzuruna çıktı.
Af müjdesi alınca kendini tanıtıp nazmettiği
hicviyelere keffaret olabilecek güzellikte meşhur Kaside-i Bürde
adlı kasidesini sundu. Kaside'yi çok beğenen Hz. Peygamber
sırtından hırkasını çıkararak Ka'b'a hediye
etti. Bu hırka için Muaviye b. Ebi Süfyan onbin dirhem teklif
ettiyse de Ka'b onu satmaya razı olmadı. Ancak ölümünden
sonra Muaviye yirmi bin dirhem karşılığında
veresesinden satın alarak Hırkaya sahip oldu. Sırayla
Emevilere ve Abbasilere intikal eden hırka bir müddet Mısır'da
muhafaza edilmiş ve Abbasi halîfeleri tarafından bazı
merasimlerde giyilmiştir.
Hırka-i Saadet 1,24 m. boyunda geniş kollu
ve siyaha çalan yünlü kumaştan yapılmıştır.
İç kısmı, krem renkli yünden kaba bir kumaşla
kaplıdır. Önünde sağ tarafında 23x30 cm.
ebadında bir parçası noksandır. Sağ kolunda da
eksiklikler olan hırka 57x45x21 cm. ebadında üsten açıları
çifte kapaklı altın bir çekmece içinde, bohçalara sarılmış
olarak muhafaza edilmektedir.
Osmanlı sultanlarından bazıları çıktıkları
seferlerde Hırka-i Saadet'i yanlarında götürürlerdi. 1596'da
Eğri Seferi sırasında III. Mehmet tarafından ordunun
bozguna yüz tutması sonunda giyilmiş ve zafer için dua edilmişti.
Ordu daha sonra kendini düzeltmiş ve Haçova'da düşman büyük
bir yenilgiye uğratılmıştır. Yeni saraylar
yapılıp, Padişahlar buralara taşınınca,
Topkapı'da kalan Hırka her Ramazan ayının on
beşinci günleri önceden olduğu gibi büyük bir merasimle
ziyaret olunurdu. Bunun için bir kaç gün önceden padişahın
da bizzat hizmet ettiği bir hazırlık
yapılırdı. Kur'an kıraati eşliğinde
padişah tarafından açılan Hırka-i Saadet'e başta
Şeyhü'lİslam ve sadrazam olmak üzere, diğer davetliler
protokol sıralarına göre teker teker gelip yüz sürerlerdi.
Ziyaretten sonra, yüz sürülen kısmı Silahtar Ağa
altın tas içinde getirilen su ile yıkar öd ve amber sürerek
kuruturdu. Padişah tarafından yenilenen bohçasına konur ve
zikredilen çekmeceye yerleştirilirdi. Bu merasim büyük bir vecd
ve huşu içinde yapılırdı. Allah Rasûlü'nün bohçası
dışından bile olsa hırkasına yüz sürmek herkese
büyük bir ruhanî haz verirdi.
Hz. Peygamber'in mübarek dişleri (Dendan-ı
Saadet): Uhud Savaşında kırılan dişlerinin bir
parçasıdır. Silindir şeklinde ufak bir mahfaza içerisindedir.
Mahfaza da 11x7x7 cm. ebadında altın çerçeveli, üzeri
zümrüt, yakut ve zeberced kaplı altın bir kutu içerisine
yerleştirilmiştir.
Sancak-ı Şerif (Liva-i Saadet): Hz.
Peygamber (s.a.s.)'in Ukab adı verilen siyaha meyyal yünlü kumaştan
sancağı. Osmanlılar zamanında seferlere götürüldüğü
için zamanla yıpranmıştır. Sağlam kalan
kısımları yeni hazırlanan 0,38x1,13 m. ebadında
yeşil ipekli kumaştan sancağa eklenmiş, çürüyen kısımlar
ise yeşil bir torbaya konularak korumaya
alınmıştır.
Sakal-ı Şerifler (Lihye-i Saadet): Hırka-i
Saadet dairesinde bir çok sakal-ı şerif vardır. Bunlardan
biri altın çerçeveli ve camlı bir mahfaza içinde, diğerleri
mücevherli kutularda korunmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in ayak izi (Kadem-i Saadet):
Hz. Peygambere izafe edilen altı tane ayak izi vardır. Bunlardan
dördü taş, ikisi tuğla nevindendir. Hırka-i Saadet
Dairesinde mermer gömme dolapta muhafaza edilen 28x12 cm. ebadındaki,
som altından bir çerçeve ve kapak içinde olanı Abdülmecid
zamanında Trablusgarp tarafından getirtilmiştir. Miraç
yolculuğunda bastıkları taş olduğu rivayet
edilmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in mührü (Mühr-i Saadet):
Hz. Peygamber'in mührü sırayla ilk halifeler tarafından
kullanılmış ve Hz. Osman (r.a.) tarafından
kaybedilmişti. Bunun üzerine Hz. Osman Rasûlüllah'ın yüzüğünde
olduğu gibi üzerinde kûfî hatla "Muhammed Rasûlüllah"
hak edilmiş kırmızı akikten yeni bir mühür edindi.
Bağdat'ta ele geçirilerek İstanbul'a getirilen yüzüğün
bu olduğu sanılmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.s.)'in mektupları (7Vame-i
Saadet): 1850 yılında Barthelemy adlı bir Fransız
tarafından, Mısır'da Ahmim yakınlarında bir
manastırın kütüphanesindeki yazma bir İncil'in
kapağına yapıştırılmış olarak
bulunmuştur. Hz. Peygamber'e ait olduğu
anlaşılınca Sultan Abdülmecid'e takdim edilmiştir.
Bulunduğu yerden ıslatılarak çıkartılan mektubun
yazılarında bozulmalar olmuştur. Kuruyunca biraz çeken
deri eski halini alması için iki cam arasına konulmuştur.
Yer yer delinmiş olan mektup 19x16 cm. ebadındadır. 627'de
kıptîlerin büyüğü Mukavkıs'a
yazılmıştır ve on iki satırdan
oluşmaktadır.
Hz. Peygamber (s. a.s.)'in kılıçları (Süyûf-u
Mübareke): Hırka-i Saadet dairesinde yirmi kadar kılıç
bulunmaktadır. Bunlardan sadece iki tanesi Hz. Peygamber'e aittir.
Kabzalarıyla beraber kılıçlardan biri 99, diğeri 100
cm.dir. Kabzaları, kınları ve üzerindeki süslemeler
sonradan yapılmıştır. Bu dairede bulunan diğer
kılıçlardan biri Hz. Davud (a.s.)'a, diğerleri ise Ashaba
aittir. Bunlar, Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali Zeynelabidin, Zübeyr b.
Avvam, Rasûlullah'ın katibi Ebu'l-Hasan, Cafer-i Tayyar, Halid b.
Velid, Ammar b. Yasir ve iki sahabeye ait kılıçlardır.
Bunların üzerindeki yazı ve resimler kabza ve kınları
da sonradan yapılmıştır.
Hz. Peygamber'in yayları (Kemanı Peygamber):
Bambu türünden bir ağaçtan yapılmıştır. 1,17
m. uzunluğundadır. Altın kaplamalı gümüşten bir
mahfazası vardır.
Bunların dışında Hz. peygamber'e
izafe edilen 23 cm. uzunluğunda tek bir nalın ve üzerinde onun
gasil suyunun bulunduğu yazılı kırık yeşil
bir şişe ve teyemmüm yaparken kullandığı rivayet
edilen aslında Asur dönemine ait bir tablet olan "teyemmüm taşı"
bulunmaktadır. Nalın üzerine sonradan Ayetü'l-kürsî
hakkedilmiştir. Önceki peygamberlere ait eşyalardan Hz.
Davud'un kılıcını zikretmiştik. Diğerleri
ise budaklı bir ağaçtan yapılmış olan 1,22 m.
uzunluğundaki Hz. Musa'nın asası ile, bir cins
taştan oyularak yapılmış olan 20 cm. kutrundaki Hz.
İbrahim'in tenceresidir.
Kutsal emanetlerin geri kalan kısmı Ka'be-i
Muazzama'nın yenilenen bölümleridir. Bunlar:
Altınoluk: Ka'be'nin damındaki suyun
akması için yapılan oluk 2,75 m. uzunluğunda 25 cm.
genişliğinde ve 31 cm. yüksekliğindedir. Sultan l. Ahmet
tarafından yaptırılmış, Abdülmecid zamanında
yenilenmiştir.
Hacer-i Esved Çerçeveleri: Ziyaretçilerin ellerini
sürmeleriyle aşınan altın ve gümüş çerçeveler
yenilenerek eskileri Hırka-i Saadet Dairesinde muhafaza edilmiştir.
Bab-ı Tövbe Kanadı: 1,45x0,20 cm.
ebadındadır. Üzerinde demir kakmalar bulunan kapının
ne zaman yenilendiği belli değildir.
Ka'be Anahtar ve Kilitleri: Kabe'nin yenilenen
kilitleri "Miftah Alayı" adıyla anılan merasimle
bazen Sarayburnu bazen Davutpaşa'dan alınarak özel torbalar
içine konur ve Hırka-i Saadet Dairesinde muhafaza edilirdi.
Demirden altın ve gümüş kakmalı kilitler ve anahtarlar içerisinde
sanat değeri çok yüksek olanlar vardır.
Kutsal Emanetler içinde en değerli olanlardan
biri şüphesiz Hz. Osman (r.a) Kur'an'ıdır. Hz. Ebû Bekir
zamanında bir araya getirilen Kur'an sayfaları Hz. Osman
zamanında mushaflar halinde istinsah edilerek eyaletlere gönderilmiş,
"İmam Nüsha" adı verilen biri ise Medine'de
bırakılmıştı. Hz. Osman (r.a) şehit
edildiği zaman okumakta olduğu Kur'an işte buydu. Yazı
karakteri o devre ait olduğunu gösteren Topkapı'daki
Kur'an-ı Kerîm aynı zamanda çok önemli bir tarih vesikasıdır.
Son olarak, Hırka-i Saadet Dairesinde Hz.
Fatma'ya izafe edilen bir seccade bulunmakta ise de, 243xl55 cm. ebadındaki
seccadenin üzerindeki yazı karakterinden çok sonraya ait olduğu
anlaşılmaktadır.
Nebi BOZKURT
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.