Masumiyet
Masumiyet
Suçsuz, günahsız, kabahatsiz, anlamına
gelen bir terim. Masumiyet, suçsuzluk demektir. İsmet de bu
anlamdadır.
Allah Teala'nın peygamberlerine en büyük
lütuflarından biri ismet (masumluk)tur. İsmet, peygamberlere
mahsus bir sıfattır ki, bu ilahî nimet ve ihsan sayesinde
peygamberler her türlü günahları işlemekten değerlerini
düşürecek fiillerden korunmuşlardır. İsmet,
peygamberlerin irade, ihtiyar ve kudretlerini gidermez. İhtiyar ve
kudretleri baki kalmakla beraber, devamlı olarak günahtan kaçıp
taatte olurlar.
Şia'ya göre, peygamberlerin, doğumlarından
itibaren; Mutezilenin çoğunluğuna göre, bulûğ çağından
itibaren; Mutezileden Ebul-Hüzeyl (v. 235/849) ve Ebu Ali el-Cübbaî
(303/916) ite Ehl-i sünnet'in çoğunluğuna göre ise, peygamber
olarak gönderildikten sonra masumiyetleri vaciptir.
Peygamberlerin masumiyetlerini dört yönde incelemek
mümkündür:
1- İnançta İsmet: İslam ümmetinin
hepsine göre; peygamberler küfür, şirk, dalalet ve bid'atlardan
masumdurlar. Fakat Hariciler'in Ezarika kolu, peygamberlerin günah işlemelerini
caiz görür. Halbuki, onlarca günah işlemek küfürdür. Bu fasit
esaslarına binaen peygamberlerin kafir olmalarını da caiz
görmüş oluyorlar.
Peygamberlerin masumiyeti konusunda
aşırı bir şekilde titizlik gösteren Şia,
takiyyeten küfür izhar etmelerini caiz görür.
2- Tebliğde İsmet; Yine, İslam ümmeti,
peygamberlerin Allah'tan kullarına tebliğ ettikleri dinî
hükümlerde yalan söylemekten ve tahrifatta bulunmaktan masum oldukları
hususunda icma etmiştir. Ne kasten ve ne de yanılarak bunu
yapmalarını caiz gören olmamıştır.
3- Dünya işleri ile ilgili fetvalarda
masumiyetleri: İslam ümmeti, peygamberlerin dünya işleri ile
ilgili fetva ve içtihatlarında kasten hata etmelerinin caiz
olmadığında icma etmiştir. Yanılarak hata
etmelerini ise, bazı alimler caiz görmüş, bazıları
ise caiz görmemiştir.
4- Fiillerde İsmet; Peygamberlerin fiillerinde
masum olup olmadıkları hakkında beş ayrı görüş
vardır:
a) Haşviyye; peygamberlerin kasden büyük ve
küçük günah işlemelerini caiz görür.
b) Mutezilenin çoğu; peygamberlerin kasden büyük
günahlarla, nefret edilen küçük günahları işlemelerini caiz
görmezler; ancak nefret edilmeyen küçük günahları caiz görürler.
c) Mutezile'den Ebu Ali el-Cubbaî (v. 303/916)
peygamberlerin kasden büyük ve küçük günah işlemelerinin caiz
olmadığını, ancak, te'vilde hata etmelerinin caiz
olduğunu söyler.
d) Yine Mutezileden en-Nezzam (v. 231/845) ve ona tabi
olan bazı alimler ise; peygamberlerin kasden büyük ve küçük
günah işlemelerini caiz görmediği gibi te'vilde hata
etmelerini de caiz görmez. Sadece unutma ve yanılmalarını
caiz görürler. Peygamberlerin itap olmalarının da günah işlemelerinden
değil, unutma ve yanılma sebebiyle olduğunu söylerler.
e) Şia ise; peygamberlerin nübüvvetten önce ve
sonra küfürden, büyük-küçük her türlü günahlardan, te'vilde
hatadan, unutmak ve yanılmaktan masum olduklarını ileri sürer.
Peygamberler, hiç bir zaman kasden herhangi bir günah
işlememişlerdir. Dünya işlerinde nadiren
yanıldıkları olmuştur. Daha önce doğrusunu öğrettikleri
bazı din işlerinde yanılmanın hükmünü öğretmek
için Allah tarafından unutturuldukları olmuştur. Bu cümleden
olarak Hz. Peygamber (s.a.s), bazı namazlarında
yanılmıştır. Gayet zeki ve uyanık olan
peygamberin namazda yanılmış olması,
yanılmanın hükmünü açıklamak gibi bir hikmete
dayalı olmalıdır.
Peygamberler melek değil beşerdirler. Bu
sebeple zelleleri ve hataları olabilir. Zelleleri ise yüce makamlarına
göredir. Nadiren yanılma ve hata etmelerinin hikmeti beşer
olduklarının isbatı içindir. Tevbe ve istiğfarları
ise; işledikleri günah için değil, ibadet için veya
ümmetlerine öğretmek içindir.
Hz. Adem'in yasak ağaçtan yemesi, yanılma
neticesinde vuku bulmuştur. Hz. Musa'nın kıptiyi
öldürmesi de hata eseri olmuştur. Peygamberlerden başka masum
kimse yoktur. Çünkü İsmet, peygamberlere mahsus bir özelliktir.
Melekler de peygamberler gibi masumdurlar.
Allah (c.c) bize, müminlerin ayıplarını
araştırmamamızı, örtmemizi emrediyor. O halde Allahın
sevgili ve yüce elçileri olan peygamberlerin günahlarını
araştırmak, günah işlediklerini iddia etmek doğru bir
davranış olmayıp İslam'da yasaklanmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.s)'e sonsuz bir güven duymak, O'na
samimiyetle ve büyük bir sevgi ile bağlanmak, her şeyi ile onu
örnek almak, kendi ayıplarımıza dönerek onları
gidermeye çalışmak yegane vazifemiz olmalıdır.
Kurtuluş yolu budur.
Ahmet YAŞAR
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.