Minber
Minber
Camide hatibin hutbe okumasına mahsus kürsü.
Arapça, yüksek olmak, anlamındaki
"nebr" kökünden ism-i alettir. Minber, Cuma veya bayram
hutbelerini okumak üzere çıkılan, genellikle mihrabın
hemen sağında bulunan merdivenli yapının
adıdır.
Hz. Peygamber'in Medine'de inşa ettirdiği
Mescid-i Nebevi'de, önceleri bir minber bulunmuyordu. Cemaatin çoğalması
nedeniyle Hz. Peygamber (s.a.s)'in ders ve hutbelerinin daha rahat
duyulabilmesi için, Hicretten yedi yıl kadar sonra ilk minber
yapıldı. Hz. Peygamber o zamana kadar bir hurma kütüğüne
yaslanarak ve kerpiçten yapılmış bir set üzerine çıkararak
hitap ediyordu (Semhûdî, Vefaü'l Vefa, Mısır 1326, I,
281-282).
İlk minber Hz. Peygamber'in ashabıyla
istişaresinden sonra isteği üzerine bir kadının
marangoz olan kölesi tarafından yapılmıştır.
Ustanın adıyla ilgili farklı rivayetlerden, minber
yapımıyla bir kaç kişinin ilgilendiği
anlaşılmaktadır. Ahşap olan ilk minber, Medine'den
Şam tarafına doğru dokuz millik bir mesafede bulunan
ormandan kesilen ılgın ağacından yapıldı
(Buharî, Cum'a, 26). Minber iki basamak ve üst tarafında bir
oturma yerinden ibaretti. Mescidde yerine konulup, Allah Rasulünün
üzerine ilk çıkışında, daha önce yaslanarak hitap
ettiği hurma kütüğünden bazı inilti sesleri duyuldu. Hz.
Peygamber, hurma kütüğünü eliyle okşayınca inleme sesi
kesildi. Bu olay, Ashabın huzurunda cereyan ettiği için pek
çok kimse tarafından rivayet edilmiştir. Hatta bu konu ile
ilgili hadislerin tevatür derecesine ulaştığı öne
sürülmüştür (bk.ez-Zebîdî, Tecrîd-i Sarih Trc, Ahmed Naim,
III, 73-79).
Hz. Peygamber vefat edince ilk halife Hz. Ebu Bekir
(r.a.) edebinden dolayı minberin ikinci basamağında, Hz.
Ömer (r.a.) de ilk basamağında hutbe okumuşlardır. Hz
Osman (r.a) ise üçüncü basamağa kadar çıktı. Çünkü
o da bir basamak inseydi yerde hitap etmesi gerekecekti. Bu ise sünnete
aykırı olurdu (Semhudî, I, 282). Minber'in kapısına
ilk perde astıranın da o olduğu rivayet edilir.
Hz. Peygamber'in minberi hicrî kırk dokuz
tarihine kadar daha önceki hali üzere kalmıştır. Muaviye
b. Ebî Süfyan Sultan olunca siyasi nüfuz ve gücünü arttırmak için
minberi Şam'a nakletmek istedi. Bunun için Medine valisi Mervan b.
el-Hakem'e mektup gönderdi. Ancak minber sökülmeye teşebbüs
edildiği sırada güneş tutuldu. Medine
ufuklarının kararmasını manevi bir işaret olarak
kabul eden Mervan, düşüncesinden vazgeçti. Minberin alt kısmına
altı basamak daha ilave ettirerek, basamak sayısını
dokuza çıkardı. Mervan, cemaat çoğaldığı için
bu yola başvurmuştu.
Minber bu şekliyle 654/1256 yılındaki
yangına kadar devam etti (Abdü'l-Hay el-Kettanî, Teratibü'l-İdariye,
I, 67). Mermerden olan Mescid-i Nebevi'nin son minberi Osmanlı
Sultanı III. Murad tarafından
yaptırılmıştır.
Mescid-i Nebevi'de müslümanların en fazla
rağbet ettikleri yer Minber'le Hz. Peygamber'in kabri
arasıdır. Çünkü Hz. Peygamber burasını Cennet'ten
bir bahçe olarak nitelendirmiştir (İbn Sa'd, I, 253). Bazı
hadislerde ise minberin Havz'ın üzerinde olduğu ve cennet
kapılarından biri bulunduğu bildirilmektedir (Bağavî,
Şerhü's-Sünne, II, 340).
Hz. Peygamber'in hayatında bir ilim kürsüsü,
bir idare makamı özelliği olan minber, ondan sonra hutbeler
dışında halifelerin üzerinde bey'at aldıkları ve
göreve başlarken çıkmayı mutad hale getirdikleri bir yer
olarak fonksiyonunu sürdürmüştür. Hakimiyetin sembolü haline
gelen minber, valilerin göreve başlarken ve ondan
ayrılırken çıktıkları hükümdarın
temsilcisi olarak oturdukları bir makamdı. İlk
asırlarda valiler ellerinde asa ile ayakta hutbe okurlardı.
Mescidlerin kazai fonksiyonları da, genellikle minber yanında
gerçekleşiyordu. Hz. Peygamber (s.a.s)'in minberi yanında yalan
söylenemeyeceği ve bunu yapanın Cehenneme gireceğini
belirten sözleri sebebiyle olmalı, genellikle zanlılara
minberinin yanıbaşında yemin ettirilirdi (Hadis için bk.
İbn Sa'd, I, 254).
Mescid-i Nebevî'den sonra ilk minber Mısır'da
Amr Camiî'ne konuldu. Ancak başlangıçtaki hükümranlıkla
ilgili fonksiyonu sebebiyle olmalıdır ki Hz. Ömer (r.a.)'ın
emriyle bu minber kaldırıldı. Hicri 132 yılından
itibaren Mısır'da eyalet camilerine minberin konulmasıyla
minber, bütün cuma camilerine yayıldı. Ahşap ve mermer
işçiliğinin en güzel örneklerini teşkil edecek minberler
yapıldı. Ahşap minberlerin en eski örneği Keyravan
Camiî minberidir. Kurtuba'daki Hakem II minberi kaynakların
verdiği bilgilere göre çok değerliydi. Tekerlekler üzerinde
yürütülebilen minberde Hz.Ömer'e ait bir Kur'an nüshası da
bulunmaktaydı. Anadolu'da en eski minber Konya Alaaddin Camii'nin
ahşap minberidir. Kendisinden sonrakilere örnek teşkil
etmiştir. Selçuklu taş minberleri ise kötü tamirler sonucu
özelliklerini yitirmişlerdir. Osmanlılar döneminde mermerden
yapılan minberler yaygındır. Bitki motifleri ve geometrik
şekillerle süslenen minberler camiîn iç süslemesi ve mimari
üslubuyla bir bütünlük arzetmektedir (bk. Oktay Aslanapa, Minber mad.
İA.).
Günümüzde minberler beş, yedi, dokuz veya daha
fazla basamaklı ölur. İmam, genellikle yedinci basamakta durur.
Ancak bu durum, camiîn ve dolayısıyla minberin büyüklüğüne
göre değişir.
Nebi BOZKURT
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.