Muhayyerlik
Muhayyerlik
İki şeyin, iki işin
hayırlısını isteme; muhayyerlik; seçilen bir akitte
şart, görme veya ayıp muhayyerliği varsa, bu akdi yapanlar
için akdi feshetme veya devam ettirme hakkının olması
anlamında bir İslam hukuku terimi.
Muhayyerliğin birçok çeşitleri vardır.
Ancak altı tanesine ticaret işlemlerinde daha çok rastlanır.
Bunlar da; meclis, tayin, şart, ayıp, görme ve nakit para
muhayyerlikleridir.
Meclis muhayyerliği: Satım akdinde meclis,
akdin yapıldığı yer ve zamanı ifade eder. Meclis,
tarafların birbirinden bedenen ayrılması, konuşmada
alışverişin söz konusu olmaktan çıkması veya
akdin meydana gelmesi gibi sebeplerle sona erer. Hanefilere göre satım
akdi icap ve kabul ile meydana gelir. İvazlı (bedelli olan)
akitler meclis muhayyerliği gerektirmez. Hadiste;
"Alış-veriş yapanlar birbirinden ayrılıncaya
kadar muhayyerdirler" (Buharî, Büyû', 19, 22, 42, 43, 44, 46, 47;
Müslim, Büyû ; 43, 46, 47) buyurulur. Buradaki, "birbirinden ayrılıncaya
kadar" ibaresi "icap ve kabul iradelerini açıklayıncaya
kadar" tarzında anlaşılmıştır. Böylece,
icapta bulunan, karşı taraf kabul iradesini açıklayıncaya
kadar bu teklifinden cayabilecektir. Buna "rucû muhayyerliği"
denir (el-Kasanî, Bedayiu's-Sanayi', V, 134). Şafiî ve
Hanbelilere göre ise, icap ve kabul sonunda satım akdi meydana
gelmekle birlikte, taraflar henüz akdin yapıldığı
meclisten ayrılmamışlarsa, tek yanlı veya
karşılıklı istek sonucu akdi bozabilirler.
İşte buna "meclis muhayyerliği" denir. Bu
mezheplere göre, hadisteki "birbirinden ayrılıncaya
kadar" sözünden maksat, bedenen ayrılmadır (İbnü'l-Hümam,
Fethu'l-Kadîr, V, 81; İbn Kudame, el-Muğnî, III, 563).
Tayin muhayyerliği; tayin, seçme ve belirleme
demektir. Bu, akdi yapan için satış bedeli ve akitte zikredilen
sıfat konusunda üç çeşit eşyadan birisini seçme hakkı
anlamına gelir. Birini seçince artık akdin konusu (mahalli)
belirli hale gelmiş olur. Bu, satım, ivazlı hibe ve taksim
gibi ivazlı akitlerde ve yalnız müşteri için sabit olur.
Hanefiler insanların ihtiyacı nedeniyle istihsan prensibine
dayanarak tayin muhayyerliğini meşru görürken; Şafiî,
İmam Ahmed ve İmam Züfer satılanın (mebî) bilinmezliğine
yol açacağı için bunu caiz görmezler (el-Kasanî, a.g.e.,
V, 261; İbnü'l-Hümam, a.g.e., V,130 vd.: ez-Zeylaî,
Tebyînü'l-Hakaik, IV, 21).
Şart muhayyerliği; akdî yapanlardan birisi,
her ikisi veya üçüncü bir kişi için, belli süre içinde akdi
feshetme yahut devam ettirme hakkının olmasıdır.
Alıcının satıcıya; "Bu malı senden, ben
bir veya üç gün muhayyer olmak üzere satın aldım",
demesi gibi... Bu, akdi yapanın aldanmasını önlemek
üzere, ihtiyaç sebebiyle meşrû kılınmıştır.
Bu, karşılıklı rıza ile feshi mümkün olan lazım
akitlerde olabilir. Satım, icare, müzaraa, müsakat, şirket,
mudarabe, taksim, kefalet, havale ve rehin veren kendi yönünden aktin
lüzumunu şart koşmuşsa rehin akdi bunlar
arasındadır. Rehin alanın ise böyle bir muhayyerliğe
ihtiyacı yoktur. Çünkü akit onun yönünden lüzum ifade etmez.
Vekalet, ariyet, vedîa, hibe ve vasiyet gibi gayri lazım akitlere
gelince, bunlarda muhayyerlik şart koşmaya ihtiyaç yoktur.
Çünkü bunlar tabii olarak lüzum ifade etmez. Nikah, muhalea ve talak
gibi feshi kabul etmeyen lazım akitlerde de şart
muhayyerliği geçerli değildir. Selem ve sarf akdi de şart
muhayyerliğine elverişli değildir. Çünkü selemde, akdin
sıhhati için paranın, sarfta ise iki bedelin akit meclisinde
kabzı şarttır. Şart muhayyerliği ise, kabzın
meclisten geriye kalmasını gerektirir. Kabz, akit meclisinden
sonraya kalınca ise, akit fasit olur.
Ebu Hanîfe, Züfer ve İmam Şafiî'ye göre,
muhayyerlik süresi en çok üç gün olabilir. Çünkü Hz. Peygamber,
Habban b. Munakkız'a üç gün süreyle muhayyerlik tavsiye etmiştir
(Buharî, Büyû" 48, Husûmat, 3; Müslim, Büyû, 48). Üç
günü geçerse ilk iki imama göre akit fasit; İmam Şafiî'ye
göre ise batıl olur.
Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve Hanbelilere göre ise,
akdin tarafları şart muhayyerliğinin suresini serbestçe
belirleyebilirler. Süre, üç günden fazla da olabilir. Çünkü
muhayyerlik tedbir ve istişare için meşru
kılınmıştır; bazan üç gün yeterli olmaz.
Habban hadisindeki üç günle sınırlama ona mahsustur;
başkasına yeterli olmayabilir (es-Serahsî, el-Mebsût, XIII, 40
vd.; el-Kasanî, a.g.e., V,174; İbnü'l-Hümam, a.g.e., V,110 vd.;
İbn Rüşd Bidayetü'l-Müctehid, II, 208; eş-Şevkanî,
Neylü'l-Evtar, V, 182).
Ayıp muhayyerliği; akdi yapanlardan birisi için,
iki bedelden birisinde herhangi bir ayıp bulunduğu zaman akdi
feshetme veya devam ettirme hakkının bulunmasıdır.
Ancak bu kimsenin, ayıbı akit sırasında bilmemesi
gerekir. Ayıp, ticaret örfünde; malın kıymetini azaltan
veya ondan yararlanmaya engel olan eksiklerdir. Ayıplı mal
satımı hadislerle yasaklanmıştır. "Müslüman
müslümanın kardeşidir. Bir müslümanın kardeşine
ayıplı bir malı, bu ayıbı ona açıklamadıkça
satması helal olmaz" (eş-Şevkanî, a.g.e., V, 211).
Hz. Peygamber gıda maddesi satan bir adamın yanına
uğradı, elini yığına batırdı. Alt
tarafının ıslak olduğunu görünce; "Bizi aldatan
bizden değildir" (Müslim, İman, 164; Ebû Davud, Büyû,
50; Tirmizî, Büyû, 72) buyurdu.
Ayıp ve görme muhayyerlikleri, satım, icare,
mal taksimi, aynî bir bedel üzerine sulh akdi gibi feshe elverişli
lazım akitlerde sabit olur. Bu hakkın sübutu için; aybın
akitten önce veya akitten sonra teslimden önce mevcut olması, müşterinin
akit ve kabz sırasında aybın varlığını
bilmemesi, malın sahibinin, akdin konusu üzerinde ayıplardan
beraatı şart koşmaması ve fesihten önce aybın
ortadan kalkmaması gereklidir. Bu duruma göre Hanefi hukukçular, ayıplar
tek tek sayılmasa bile, bütün ayıplardan beraat
şartıyla satışı sahih saydılar. Burada,
ayıbın ne zaman meydana geldiğine de bakılmaz.
İmam Muhammed, Malik ve Şafiî'ye göre ise, ayıplardan
beraat şartı, yalnız akit sırasında mevcut
ayıbı kapsamına alır (el-Kasanî, a.g.e., V, 274;
İbnü'l-Hümam, a.g.e., V, 151; İbn Kudame, el-Muğnî,
IV,152).
Görme muhayyerliği; müşteri için, akit sırasında
veya daha önce malı görmediği zaman malda adetlere göre bir
değişiklik meydana gelmezse, malı görünce akdi feshetme
veya devam ettirme hakkının olmasıdır. Bu muhayyerlik,
şart ve tayin muhayyerliğinin aksine, akitte şart
koşmaya muhtaç olmaksızın, İslam'ın bir hükmü
olarak sabit bulunur. Çoğunluk İslam hukukçularına göre,
görme muhayyerliği gaib veya görülmeyen ayn'ın
satımında uygulanır. Hadiste şöyle buyurulmuştur:
"Görmediği bir şeyi satın alan kimse, onu gördüğü
zaman muhayyerdir" (ez-Zeylaî, Nasbu'r-Raye, IV, 9).
Görme muhayyerliğinin sabit olması için,
akdin konusunun akit sırasında veya akitten önce kendisinde değişme
olmayan bir zamanda görülmemiş olması, arazi, ev, hayvan ve
otomobil gibi belirli bir ayn olması, akdin satım, icare,
taksim, mal davasından sulh gibi feshe elverişli olması
gereklidir (es-Serahsî, a.g.e., XIII, 72, 77; el-Kasanî, a.g.e., V,
292).
Nakit parayı ödeme muhayyerliği; bu
satım akdinde alıcının satış bedelini belli
süre içinde ödemesinin, aksi halde akdin ortadan kalkacağının
şart koşulmasıdır. Alıcı satış
bedelini belirlenen sürede ödediği takdirde satım akdi tamam
olur. Aksi halde akit fasit olur. Ödeme muhayyerliği
satıcı için de şart koşulabilir. İki kişi
alışveriş yapsalar, satıcı satış
bedelini kabzettikten sonra; "Eğer satış bedelini üç
gün içinde geri verirsem, aramızda satım akdi olmayacak",
der ve parayı bu sürede geri verirse, satım akdi fasit; geri
vermezse tamam olur. Ebu Hanîfe ve Ebu Yusuf'la İmam Muhammed,
insanların ihtiyacı sebebiyle bu muhayyerliğe istihsan
prensibine dayanarak fetva verdiler. Çünkü bu, gerçekte şart
muhayyerliğinin bir çeşididir. Ebu Hanîfe'ye göre, bunun
süresi de üç gündür. İmameyn'e göre ise dört güne kadar ve
daha fazla olabilir (İbnü'l-Hümam, a.g.e., V, 132; İbn
Abidîn, a.g.e., IV, 51).
Hamdi DÖNDÜREN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.