Mukaddes Yerler
Mukaddes yerler
İslam'ın kutsal mekanlar olarak kabul
ettiği Mekke, Medine ve Kudüs şehirleri.
Mukaddes kelimesi Arapça Ka. de. se kökünden
"temizlenmiş", "arınmış"
anlamlarına gelmektedir. Üzerlerinde meydana gelen hadiseler, namaz
ve hac gibi ibadetlere mekan oluşları bazı yerleri
diğerlerinden üstün kılmıştır. Buraların
manevî açıdan üstünlükleri ayet ve hadislerle de tescil edilmiştir.
Bu ayet ve hadisler ışığında
bakıldığında mukaddes yerlerin başlıca üç
şehirden ibaret olduğu görülür. Bunlar; Mekke, Medine ve
Kudüs şehirleridir. Bu mekanları mukaddes kılan bazı
sebepler vardır.
Mekke, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem (a.s.)'den,
son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'e kadar bir çok peygamberin hatıralarını
taşır. İçinde Allah (c.c.)'a ibadet edilmek üzere
insanlar için yapılmış ilk mabed oradadır:
"Doğrusu insanlar için kurulan ilk mabed
elbette Bekke (Mekke)'deki o çok mübarek ve bütün alemlere hidayet
olan beyttir. Orada açık nişaneler ve İbrahim'in
makamı vardır. Oraya giren emniyette olur"(Ali İmran
3/96-97).
Görüldüğü gibi Kur'an Hz. İbrahim'in Kabe
inşaatında bir iskele, daha sonra da atına binerken binek
taşı olarak kullanıldığı bir taşa:
"Makam-ı İbrahim"e dikkat çekmektedir. Gerek
Haceru'l-Esved*, gerekse Makam-ı İbrahim* tarihî birer hatıradır.
Bu yönleriyle tarihî açıdan bir fonksiyonları vardır.
Bazılarının düşündükleri gibi cahiliye çağından
kalmış, taşa tapma olayının bir
uzantısı değildirler. Haceru'l-esved'i öperken. Hz.
Ömer'in söyledikleri bunun güzel bir ispatıdır: "Ey
taş! Biliyorum ki, sen taştan başka bir şey
değilsin. Ne zarar verirsin ne de fayda... Allah'ın Rasûlü
öperken görmesiydim seni asta öpmezdim" (Müslim, Hac, 15).
Mekke'de bulunan Kabe ve onu çevreleyen Mescid-i
Haram, insanların ziyaret için yolculuk yapabilecekleri üç
mescidden en şereflisidir. Hz. Peygamber (s.a.s)'in bu konudaki
hadisleri şöyledir: "(Namaz ve ibadet için) hiç bir mescide
yolculuk yapılması doğru değildir. (Fazla sevap
umarak) yalnız şu üç mescide sefer edilir: Mescid-i Haram,
benim şu mescidim (Mescid-i Nebevî) ve Mescid-i Aksa"
(Buharî, Mescid-i Mekke,1, 6; Müslim, Hac, 415, 511, 512).
Hac ibadetinin mekanı olan Mekke bu mekanın
detayları olan Safa, Merve, Arafat, Mina, Müzdelife gibi yerler,
Kur'an'da ya isimleri verilerek veya ima edilerek anılmışlardır
(el-Bakara, 2/158, 198, 203). Buraları hac ve umre ibadeti
vesilesiyle ziyaret eden bir kimse, ilk atası Hz. Adem'den başlayan
bir takım hatıraları tekrar yaşar. Babaları Hz.
Adem ve anneleri Hz. Havva'nın buluştuğu yer olan
Arafat'ta her renk ve her sınıftan insan biraraya gelerek
kardeş olduklarını, aynı anne ve babanın
çocukları olduklarını hatırlarlar. Peygamberlerin en
büyüklerinden olan Hz. İbrahim (a.s)'in Kur'an-ı Kerim'in
ifadesiyle "kupkuru bir vadi" olan Mekke'ye gelip
hanımı Hacer ve henüz bebek olan oğlu İsmail'i bırakması
onlardaki sonsuz tevekkül, annenin çocuğu için duyduğu
endişeyle sağa sola koşması, Zemzem suyunun ortaya çıkışı,
kurban olmaya giderken İsmail'in babasına itaati ve Allah Teala'nın
koç göndermesi ve nihayet hayatının büyük bir bölümü
burada geçen Hz. Muhammed (s.a.s)'in zaferle sonuçlanan mücadelesi ve
ona tüm insanlığa gerçek kişiliğini kazandıran
düsturları tekrar yaşanır.
Mukaddes yerlerin ikincisi Medine'dir. Önceleri ismi
Yesrib iken Hicret'ten sonra kendisine "Medînetü'n Nebî (Peygamber
şehri), Hz. Peygamber (s.a.s) oradan dünyayı
aydınlattığı için de "Medine-i Münevvere"
(Nurlu şehir) denilmiştir. Kendisine ziyaret için gidilebilecek
mescidlerin ikincisi Mescid-i Nebevî buradadır. Hz. Peygamber burada
yapılan ibadetin faziletine şöyle işaret etmişlerdir:
"Şu benim mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram
müstesna olmak üzere, öbür mescidlerde kılınan bin namazdan
hayırlıdır" (Darimî, Salat, 131; Nesaî, Mesacid,
4). Hz. Peygamber (s.a.s)'in Cennet bahçelerinden biri olarak vasıflandırdığı
evi ve minberi arası "Ravza" (bk. İbn Sa'd, I, 253).
Cennet kapılarından biri olarak
vasıflandırdığı minberi (Bağavî, Şerhü's-sünne,
II, 340) ve kabr-i şerifleri bu mescid dahilindedir. Bir hadislerinde
ifade buyurdukları gibi, onu ölümünden sonra ziyaret eden kimse
hayatta iken ziyaret etmiş gibidir (Kadı İyaz, Şifa',
II, 83-84). Mekke'de olduğu gibi Medine'nin belirli
noktalarının arası Hz. Peygamber tarafından harem ilan
edilmiştir. Peygamberlik hayatının büyük bölümü burada
geçen Hz. Peygamber (s.a.s), Mekke fethedildikten sonra bile buradan ayrılmamıştır.
Bu bakımdan Kuba'dan Uhud'a kadar Medine'nin her karış
toprağı O'nun hatıralarıyla doludur.
Mukaddes yerlerin üçüncüsü Kudüs, bir çok
peygamberin yaşadığı ve medfun bulunduğu bir
yerdir. İslam'ın ilk kıblesi olmuştur. Fazla sevap
ümit edilerek yolculuk yapılabilecek mescidlerin üçüncüsü
Mescid-i Aksa buradadır. Bu mescid Mescid-i Haram'dan sonra Allah'a
ibadet amacıyla yapılan mabedlerin ikincisidir (Buharî, Enbiya,
40; İbn Mace, Mesacid, 7; Ahmed b. Hanbel, V,150-157), İsra
gecesi Hz. Peygamber (s.a.s)'in ilk durağı olmuştur. Miraç'la
ilgili ayette faziletine şu şekilde işaret
buyurulmuştur: "Kulunu, geceleyin Mescidi Haram'dan, çevresini
bereketli kıldığımız Mescid-i Aksa ya götüren O
(Allah) her türlü eksiklikten uzaktır. O'na ayetlerimizden bir kısmını
gösterelim diye (böyle yaptık). Gerçekten O, işiten, görendir"
(el-İsra 17/1).
Rivayet edildiğine göre Süleyman (a:s), Mescid-i
Aksa'nın binasını bitirdikten sonra Cenab-ı Hak'tan
üç dilekte bulunmuştur:
1- Kendisinden sonra kimseye nasip olmayacak bir mülk
ve saltanat;
2- İlahi hükme uygun bir kaza kudreti;
3- Yalnız namaz kılmak için Mescid-i Aksa'yı
kasdedip gelenlerin, bu davranışlarının, aflarına
vesile olması... Hz. Peygamber (s.a.s); "Cenab-ı Hak, Süleyman'a
bunlardan ilk ikisini vermiştir. Üçüncüsü niyazının da
mazhar-ı kabul olmasını dilerim"
buyurmuşlardır (Tecrid-i Sarih Trc., IV, s. 167).
Saydığımız bu mukaddes yerler
dışında Hz. Peygamber (s.a.s)'in seferleri
sırasında uğradığı,
savaştığı, namaz kıldığı yerlerle,
Sahabeden bir kısmının medfun bulunduğu mahaller,
bazı peygamberlerin yaşadığı, hatta kabirlerinin
bulunduğu iddia edilen yerler müslümanlar tarafından ziyaret
edilmektedir. Bedir, Hayber, Tebük ve Tebük yolu üzerindeki mescidler,
İstanbul'da Eyüp, Mersin'de Tarsus, Urfa, Halep vb. sırayla
bunlara örnektir. Hz. Peygamber'in torunu Hz. Hüseyin ve damadı Hz.
Ali'(r.a)'nin şehid edildikleri Kerbela ve Necef gibi yerler de
bunlardandır. Ancak bunların hiçbirine ibadet maksadıyla
yolculuk edilmez, caiz değildir.
Kur'an ayetleri ve Hz. Peygamber'in hadisleriyle
mukaddes oldukları tescil edilmiş daha genel yerler ise cami ve
mescidlerdir. Kur'an, buraların sadece Allah'ın adının
anılması için yapıldığı (el-Cin, 72/18);
buralarda edep zînetini takınmak gerektiğini (el-Araf, 7/31)
buyurur. Hz. Peygamber'in hadislerinde ise bu konu pek çok işlenmiştir.
Nebi BOZKURT
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.