Müceddid
Müceddid
Yenileyen, yeni bir şekil veren, yeniden güçlendiren.
Peygamberimizin sünneti terk edilip bid'atlar yayılıncaya
insanlara yeniden dinlerini öğreten ve bu bid'atleri bertaraf etmeye
çalışan İslam bilgini; "Ceddedi: " fiilinden
ism-i fail.
Cenab-ı Allah, insanlara doğru yolu göstermek
için ihtiyaç nisbetinde onlara zaman zaman peygamberler göndermiştir.
Bu peygamberlerin sonuncusu Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'dir. Ondan
sonra artık peygamber gönderilmeyecektir. "Muhammed adamlarınızdan
hiçbirinin babası değildir. O, ancak Allah'ın elçisi ve
peygamberlerin sonuncusudur" (el-Ahzab, 33/10).
Diğer ümmetlerde olduğu gibi Peygamberimizin
ümmeti arasında da zamanla bid'at ve hurafeler baş gösterebilir
ve bunun neticesinde müslümanlar dinden ve peygamberimizin sünnetinden
uzaklaşmakla karşı karşıya gelebilirler.
Ayrıca her gün değişen hayat şartları ve
ilerleyen teknikle birlikte birtakım yeni meseleler ortaya çıkar
ve bunlara dinî açıdan bir hüküm verme ihtiyacı doğar.
Toplum içinde çıkan bid'atlere karşı
koyacak, dine yapılan saldırılar karşısında
dini savunacak, yeni meselelere bir çözüm bulabilecek ve müslümanlara
yeniden dinlerini öğretip onları yönlendirecek
şahsiyetlere de bu ölçüde ihtiyaç hissedilir ki, peygamberlik
müessesesi sona erdiğinden ve bundan sonra artık peygamber
gelmeyeceğinden bu görev Peygamberimizin ümmetinden çıkan
alimlere düşmektedir. Bu alimlere dinî literatürde "müceddid"
denilmektedir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde
şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın
başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek hir müceddid
gönderecektir" (Ebu Davud, Melahim, 1).
Hadisin bazı rivayetlerinde, gönderilecek
müceddidin, Rasulûllah'ın temiz sülalesinden olacağı
bildirilmiştir. Ayrıca gelecek müceddidin bir değil birkaç
olacağını söyleyenler de vardır.
İmam Suyutî tecdid hadisesi hakkında bir
eser yazmış ve gelip geçen müceddidleri gösteren manzum
cedveller nakletmiştir. Son cedvele göre o zamana kadar gelip geçen
müceddidler şunlardır: Ömer b. Abdulaziz, İmam Şafiî,
İmam Ebu'l-Hasan el-Eş'arî, Ahmed İsferanî, İmam
Gazalî, Fahruddîn Razî, Takyuddin b. Dakîki'l-Iyd ve İmam Bulkînî
(Bulukkînî).
Bunların bazıları hakkında ihtilaf
vardır. İmam Suyutî dokuzuncusunun kendisi olmasını
ümit ediyor.
Dinde reform yapmak isteyenler. müceddidle ilgili bu
hadisin kapsamına girmez. Nitekim gelmiş geçmiş bunca
ulema içinden bir tanesi bile bu hadisi dinde reform manasına
almamıştır.
Müceddid ile müteceddid'i birbirine karıştırmamak
gerekir. Zira aralarında büyük fark vardır. Müteceddid,
yenilik taraftarı olan, İslam ile cahiliyye (bugünkü anlamıyla
pozitivizm, materyalizm)'nin uzlaştırılmasından yeni
bir sentez ortaya çıkaran ve ümmeti cahiliyye rengine boyayan
kimsedir. Bunların gayesi dini tecdid değil onu yeniye
uydurmadır. Müceddid ise; İslam'ı cahiliyyenin bütün
unsurlarından temizleyen sonra da mümkün olduğu kadar onu
katışıksız olarak, olduğu gibi hayata iade eden
demektir. Müceddid, cahiliyye ile anlaşmak ve uzlaşmaktan uzak
olur ve her ne kadar önemsiz olursa olsun cahiliyyenin hiç bir izinin
İslam'ın herhangi bir kısmına yerleşmesine
sabredemez.
Müceddidle peygamber arasında fark vardır.
Peygamber; Allah tarafından açıkça emir almıştır.
Kendisine vahiy gelir, peygamberlik davasıyla işe başlar ve
insanları kendisine davet eder; îman veya küfür onun davasını
kabul etmeye veya etmemeye bağlıdır.
Müceddid böyle değildir. O, Allah,
tarafından memur olsa bile teşriî olmayan, bir din ve düzen
getirmekle ilgisi bulunmayan bir emirle memûr olabilir. Çok defa kendisi
müceddid olduğunu farketmez, ancak kendisi vefat ettikten sonra fark
edilir.
Müceddidde bulunması zarurî olan vasıflar
şunlardır: Berrak bir zihin, keskin bir görüş,
dosdoğru bir düşünüş, ifratla tefrit arasındaki
orta yolu bulma ve buna riayet etmeye ait nadir kudret, asırlar boyu
yerleşip kökleşmiş kanaatlerin ve yeni durumların
tesiri altında kalmaktan sıyrılmış tefekkür
gücü, doğru yoldan sapıtmış olan zamanının
gidişi ile mücadele cesareti, yeniden kurmak ve ictihad etmek için
gerekli olan ve Allah tarafından bağışlanmış
bulunan liderlik ve önderlik kabiliyeti... Ayrıca müceddidin
İslam esaslarını gönlünün derinliklerinden kabul etmiş
ve kendi görüş, anlayış ve düyuşu içinde
gerçekten inanmış olması, en küçük işlerde bile
İslam ile cahiliyyetin farkını bilmesi,
asırların topladığı çıkmazlar
yığını altından hakkı, gerçeği gün
yüzüne çıkarması gereklidir.
Tecdîd işinin aşağıda
belirtildiği üzere çeşitli şubeleri vardır:
a) Müceddidin, içinde yaşadığı
muhite ait hastalıkları doğru bir şekilde teşhis
etmesi gerekir. Bunun yolu; zamanın durumunu her bakımdan
dikkatle gözden geçirerek cemiyete cahiliyyenin yerleştiği
noktaları, tesir derecesini, bunların topluma yayılma
yollarını anlaması, etkilerinin hayatın hangi
noktalarına kadar vardığını, hal-i hazır
durumda gerçek müslümanlığın yerinin ne olduğunu görmesidir.
b) Müceddid, topluma yönelik ıslah çareleri
bulmalı; yani cemiyet üzerinde cahiliyyetin galebesini yok edip
İslam'ın sosyal hayata girme imkanını
hazırlamalıdır.
c) Müceddid, kendisini deneyip imtihan ederek;
yapabileceği işin sınırını çizmeli; güç
ve kuvvetini ölçmelidir.
d)Müceddidin fikri ve nazari bir inkılap meydana
getirmek için çalışması; yani insanların düşüncesini,
inançlarını, duygularını, ahlak görüşlerinin
yönünü İslam'a uygun bir hale getirmesi, eğitim ve öğretim
sistemini ıslah etmesi, İslam ilim ve sanatlarını
ihya etmesi... Özetle yeniden saf İslam ruh ve düşüncesini
diriltmesi, onun en temel işlerindendir.
e) Müceddid, amelî ıslah hareketini ele
almalı, cahiliyye adet ve geleneklerini iptal etmeli, ahlakı
temizleyip yükselterek, islamî manada lider olacak kişileri
yetiştirmelidir.
f) Müceddidin, dinin genel hükümlerini ve temel
gayelerini bilmesi, kendi asrındaki teknik ilerleme ve medenî gelişme
şekillerinin yön ve durumlarını anlaması, önceki
nesillerden miras kalan eski medeniyet tablosunda yapabileceği tadil
ve değiştirme için bir yol çizmesi ve metod bulması, bunu
yaparken İslam dininin ruh ve selametini ve gayelerinin gerçekleşmesini
temin etmesi, gerçek medeni ilerlemede İslam'ın cihanşümul
önderliğine imkan vermesi gerekir.
g) İslam'ın kökünü kazımak ve
çökertmek için ayaklanan siyasî kuvvetlerle mücadele etmek ve onların
gücünü kırarak İslam'ın kalkınması ve
dirilmesine yol açmak da müceddidin görevleri arasındadır.
h) İslam düzenini ihya, cahiliyyet taraftarlarının
elinden idarî otoriteyi alarak onu, peygamberin ve onun yerine gelenlerin
yürüttükleri düzene uygun hale yaklaştırmak cihanşümul
bir inkılap meydana getirmeye çalışmak da müceddidin
görevidir. Müceddid, yalnız bir memlekette veya sadece müslümanların
yaşadığı ülkelerde İslam nizamını
yerleştirmekle kalmayıp, İslam'ın ıslah ve
inkılap davetinin yeryüzündeki bütün insanlara yayılmasını
temin edecek kuvvetli bir hareket meydana getirmelidir.
Abdülcelil ÜNALAN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.