Münafık, Münafıklar
Münafık, münafıklar
İçinden gerçek anlamda iman etmemiş olup,
dışından müslüman görünen kimse, aslî manasını
değiştirmeden dilimize geçmiş olan münafık kelimesi
İslam toplumu içinde -çeşitli sebeblerden dolayı ve
menfaati icabı kendini müslüman göstererek Allah'a, Rasûlüne ve
mü'minlere düşmanlığını gizleyen kimsedir (el-Bakara,
2/8; Ali İmran, 3/167; el-Maide, 5/41)
"Nifak, kalbte olursa küfür, amelde olursa
suçtur" (Kurtubî, Tefsir, VIII, 212). Bu bakımdan, münafıklardaki
nifak hali îtikadî ve amelî olarak iki grupta toplanır:
1. İtikadî nifak: Kur'an-ı Kerim'de
karakterize edilen, dünyada iken müslüman muamelesi görüp, ahirette
inançsızlığı ortaya çıkınca kafirlerden
daha kötü muameleye tabî tutulmasına sebeb olacak olan nifak
hali. (en-Nisa, 4/145) "Akîdenin hilafına îmanda
müraîliktir" (M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VI,
4997).
Kur'an-ı Kerim insanları mü'min, kafir,
münafık olmak üzere üç grupta toplar (el-Bakara, 2/1-20) ve
insanların en kötüsü ve iki yüzlü olanı şeklinde tarif
edilen münafıkların şu özelliklerinden sözeder:
İslam toplumu içinde fesatçıdırlar.
"Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiğinde; "biz
ıslah edicileriz" derler", (el-Bakara, 2/9-13). "Müslümanların
inandıkları gibi inanın, diye örnek verilince; "biz
de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?"
diye itiraz ederler. İnananlarla yanyana gelince de; "sizinle
beraberiz" derler. Fakat reisleri ve şeytanlarıyla
başbaşa kalınca; "biz onları aldattık"
diye alay ederler" (el-Bakara, 2/13-15).
İman ile küfür arasında bocalayan münafıklar,
bazan Allah'ı hatırlar gibi davranırlar. Fakat, Allah'a
oyun etmeye çalışırlar ve gösterişte bulunurlar.
Namaza da üşene üşene kalkarlar (en-Nisa,4/142-3).
İnsanları Allah yolundan döndürmek için yalan yere yemin
ederler (Mücadele, 58/14; Münafıkûn, 63/2).
Münafıkların kalbi verimsiz toprak gibidir (el-A'raf,
7/58), menfaatlerine göre şekil alırlar, dönektirler (en-Nisa,
4/141; el-Ankebût, 29/10-11) Asr-ı Saadetteki münafıklara;
"Hz. Peygamber'in yanına gelmeden önce sadaka verin de öyle
gelin" denildiğinde bunların, menfaatlarına
dokunduğu için, kaçtıkları tesbit edilmiştir. (Mücadele,
58/13). Münafıklar bir taraftan da maddî kazanç sağlamak için
ahlak dışı davranışlara başvururlar.
Nitekim, münafıkların başı Abdullah İbn Ubeyy b.
Selûl, kazanç sağlamak amacıyla cariyelerini zinaya
zorluyordu. Bu maksatla bir nevi genelev de kurmuştu. Zina yoluyla cariyelerinden
gelir sağlama çabası üzerine, olayı yasaklayan ayet
nazil olmuştur (et-Taberî, Tefsir, XVIII, 132; en-Nûr, 24/33).
Münafıklar Allah'ı unutup cimrilik yaparak
ellerini yumarlar (et-Tevbe, 9/67), bir belaya uğrayıp
sıkışınca hemen fitneye düşerler (el-Ankebût,
29/10), felaketin dönüp kendilerine çarpmasından
korktuklarını, kendi aralarında
fısıldaşırlar (el-Maide, 5/52, 53); olayların
akışı münafıkların lehine gibi ise, itaatla
koşa koşa Peygamber'in yanına gelirler (en-Nûr, 24/49);
bunlar zahiren îman edip kalpleriyle kafir olanlardır (el-Münafıkûn,
63/3).
"Allah'a, Peygamber'e inandık, itaat ettik"
diyen münafıklar (en-Nûr, 24/47; Münafıkûn, 63/1); diğer
taraftan Hz. Peygamber'e isyanı, düşmanlığı
fısıldaşırlar (el-Mücadele, 58/9-10). Onlar aynen
şeytanlara benzerler (el-Haşr, 59/16); tabiatları
gereği Allah'a ve Peygamber'e muhalefet üzeredirler (el-Mücadele,
58/20); fakat kalblerindeki gizlediklerini ortaya çıkaran ayetlerin
inmesinden de çok korkarlar (el-İnfitar, 82/4-5; et-Tevbe, 9/64).
Allah'a kötü zanda bulunan erkek ve kadın münafıklar
(el-Fetih, 48/6), biribirlerinin tamamlayıcı parçası olup,
insanları kötülüğe çağırır, iyilikten vazgeçirmeye
çalışırlar. Onlar ebedî Cehennemliktirler (et-Tevbe,
9/67-69). Kötü sözlerin müslümanlar arasında
yayılmasını isterler (en-Nûr, 24/19); kötülük yapınca
sevinirler; yapmadıkları şeylerle övünmekten hoşlanırlar
(Alu İmran, 3/188); Kur'an-ı Kerim ayetleriyle alay ederler (en-Nisa,
4/140); İslam toplumu içinde yalan-yanlış uydurma haber
yayarlar (el-Ahzab, 33/60-61); cihada çıkacaklarını yemin
ile ifade ettikleri halde iş fiiliyata dökülünce kaçarlar (en-Nûr,
24/63); düşman korkusundan ölüm baygınlığına düşer
(el-Münafıkûn, 63/19); böyle bir ortamda kaçacak delik ararlar (et-Tevbe,
9/57). Mü'minler zafer kazanınca, başarıya ortak olmak,
ganîmetten faydalanmak için; "sizinle beraber değil miydik?"
derler. Kafirler galip gelince; "size mü'minlerden gelecek ziyanı
biz önlemedik mi?" derler (en-Nisa, 4/141). Savaşta çok
şehid düşen olursa; "Allah lutfetti de iyi ki savaşta
bulunmadım" diyen münafıklar, eğer ganîmet bölüşülecekse,
"ah keşke ben de şu ganîmete erseydim" derler (el-A'raf,
7/72, 73).
Kur'an-ı Kerim'de özelliklerini tanıtıp
haber verdiği münafıklar için Yüce Allah, peygamberini şöyle
uyarmaktadır: "O münafıkların dış görünüşlerine
aldanma. Onların liderlerini gördüğün zaman, yakışıklıdır,
gövdeleri hoşuna gider. Konuşurlarsa güzel konuşurlar,
dinlersin. İşte onlar sıra sıra dizili kereste
gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar" (el-Münafıkûn,
63/1-4). Hak söz tanımayan, ahirette topluca kafirlerle bir araya
gelecek olan (en-Nisa, 4/140), münafıklara istiğfar etsen de
etmesen de birdir. Çünkü Allah bu fasıkları affetmeyecektir
(el-Münafıkûn, 63/6).
Münafıkların İslam toplumu içinde
bulunmalarından dolayı elde ettikleri menfaatların, ahiret
hayatında da devamını isteyeceklerini, fakat bunun mümkün
olmayacağını Kur'an-ı Kerim şöyle haber verir:
"Ahirette münafık erkek ve kadınlar îman etmiş
olanlara; "bizi bekleyin, nûrunuzdan bir parça ışık
alalım" diyecekler. O gün onlara; alayla "dönün arkanızda
bir nur arayın" denilecek de, neticede îman edenlerle aralarında
bir duvar olduğunu görecekler. O zaman münafıklar, mü'minlere
şöyle seslenirler: "Biz sizinle beraber değil miydik?
". "Evet", diyecekler; fakat kendinizi siz kendiniz
yaktınız, kuruntunuz sizi aldattı"(el-Hadid 57/13-15).
Böylece münafıklar ve kafirler Cehennemde bir araya gelmiş
olacaklardır (el-Nisa, 4/140).
Medine döneminde, Yahudilerle dostluk kuran münafıklarla
mü'minlerin dost olmamaları hatırlatılmakta (el-Maide,
5/51) ve Hz. Peygamber'e; asıl düşmanın münafıklar
olduğu, onlarla savaş yapması, hatta sert davranması
vahiy yoluyla bildirilmektedir. Hz. Peygamber'in de münafıklara
karşı gayet ihtiyatlı, temkinli bir siyaset
uyguladığı, gayr-i müslimlere yapılan muameleye tabi
tutmadığı; bilakis onları İslam toplumu
içerisinden ayırmayıp, üzerlerinde kurduğu kuvvetti bir
otorite ile tesirsiz hale getirdiği müşahede edilmektedir.
2. Amelî Nifak: Bazı tutum ve
davranışlarıyla itikadî nifaka kısmî bir benzeyiş
içinde bulunmakla beraber, inançlarında açık bir nifakın
söz konusu olmadığı müslüman kişilerin durumu.
Hadislerde geçen münafık türü amelî (ahlakî) yönden olan
nifakı vurgulamaktadır. Mesela: "Münafığın
alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, vadettiğinde
vaadinden döner, kendisine birşey emanet edildiğinde emanete
hıyanet eder" (Tirmîzî, İman, 14) hadisi benzerî hadisler
îtikadî nifaka yaklaşılmaması için alınan
tedbirler ve tenbihler mahiyetindeki emirlerdir. Zîra, amelî nifak çoğalınca
ileride müslümanın îtikadî nifaka yaklaşma tehlikesi
doğabilir.
Ahmet SEZİKLİ
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.