Namus
Namus
Saklanılan yer, avcı kulübesi, keşiş
hücresi, kuvvetli bir ihtimalle de "vızıldamak" manalarına
gelen bir kelime. Kelimenin en çok kullanılan anlamlarından
biri de ilahi kanun veya sadece kanundur. Bu kanun, peygamberlere vahiy
vasıtasıyla gelir ve onlar tarafından haber verilir.
Yalnız peygamber mertebesindeki kimseler bu manada vazıu'n-nevamis'tirler.
Arapça'dan tercüme yoluyla bu kelime aynı zamanda ortaçağda
İbranice'ye "kanun, dini kanun (başka milletlerin), ahlak,
edep ve erkan kaideleri" anlamında geçmiştir...
Şurası kayda değer ki, kelime, bugünkü Mekke lehçesinde
de böyle bir tekamüle uğramıştır. Aynı zamanda
namus, insanlar arasında lekesiz ve şerefli
karşılığında da kullanılır. Müteradifi
(eşanlamlısı) "ar"dır.
Kelime hadislerde daha çok Cebrail (a.s)'ın
adı olarak geçer. Bilindiği gibi Hz. Peygamber'e vahyin gelmeye
başladığı ilk günlerde Hz. Hatice validemiz
kendisini, amcası Varaka b. Nevfel'e götürmüş, Peygamber
Efendimiz olup bitenleri anlattığında Varaka; "O sana
görünen Melek Cebrail (a.s), Allah'ın Mûsa Peygamber'e de
göndermiş olduğu namus'tur..." demişti (Buhari,
Bedül-Vahiy, III; Enbiya, 23; Tefsir, Sûre, 96; Ta'bir, I; Müslim,
İman, 252; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 312, IV,198, VI, 223, 233).
Aynı zamanda namus; başkalarının vakıf
olamadığı sırra sahip olan diye de açıklanmıştır
(Buhari, Enbiya, 23).
Namus kelimesi dilimizde yaygın olarak ırz,
iffet, haya, edeb, doğruluk, dürüstlük, itibar, güvenilirlik,
ahlakî ölçülere bağlılık, emniyet, şan,
şeref, temizlik gibi fazilet ve yüksek değer taşıyan
hasletleri ifade etmek için kullanılır. Yunanca
asıllı bir kelime olduğu söylenir. Namus kelimesi
dilimizde daha çok "utanma duygusu" karşılığında
kullanılmaktadır. Bu anlamda Peygamber Efendimiz;" Bütün
peygamberlerce söylenegelen bir söz vardır; o da, "utanmazsan
istediğini yap" sözüdür" buyurmuştur (Buhari,
Enbiya, 54; Edeb, 78; Ebû Davud, Edeb, 6; İbn Mace, Zühd, 17;
Malik b. Enes, Muvatta', Sefer, 46; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., IV, 121,
122; V, 273). Görüldüğü gibi utanma duygusu her devir ve her
millet için geçerlidir.
Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde de namus
sözcüğü karşılığında "iffet, haya,
mahrem yerini koruyan" vs.. ifadeleri kullanılmış ve
bu duygulara sahip olan kimseler övülmüş; bu duyguları çiğneyip
saygısızlık edenler ise yerilmişlerdir (el-Enbiya,
21/91; el-Müminûn, 23/1-7; et-Tahrim, 66/12; el-Mearir, 70/29-30). Ayrıca,
iffetli (namuslu) olmanın ahirete taalluk eden yönü de vardır
(el-Ahzab, 33/35).
İslam dininde her vesileyle kişilerin namuslu
(dürüst ve iffet sahibi) olmaları istenmiş ve bu konuda
kadın-erkek ayırımı yapılmaksızın
şöyle buyurulmuştur: Mümin erkeklere söyle; gözlerini bakılması
yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar. Bu onların
arınmasını daha iyi sağlar. Allah (onların)
yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mümin kadınlara
da söyle; gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler,
iffetlerini korusunlar. Başörtülerini yakalarının
üzerine salsınlar..." (en-Nur, 24/30-31). Şu halde namuslu
olmanın yollarından biri, gözü haramdan korumaktır. Bir
diğer yol da meşru evliliktir (en-Nûr, 24/32).
İslam dininde kişilerin namus ve
şerefini korumaya da büyük önem verilmiş, özellikle dürüst
ve namuslu kimselere iftirada bulunmak büyük günah sayılmış
ve bu tür davranışlar şöyle yasaklanmıştır:
"İffetli kadınlara zina isnad edip de, sonra dört
şahid getirmeyenlere seksen değnek vurun; ebediyyen onların
şahidliğini kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkmış
kimselerdir" (en-Nur, 24/4). "İffetli, hiç bir şeyden
habersiz, mümin kadınlara zina isnad edenler dünya ve ahirette
lanetlenmişlerdir. Kendi dilleri, elleri ve ayakları,
yapmış olduklarına şahidlik ettikleri gün onlar
büyük azaba uğrayacaklardır" (en-Nûr, 24/23-24).
"Mümin erkeklere ve mümin kadınlara, bir şey
yapmadıkları halde eziyet edenler, bir iftira ve açık bir
günah yüklenmişlerdir" (el-Ahzab, 33/58). İffetli ve hiç
bir şeyden haberi olmayan mümine hanımlara iftira atmak, Hz.
Peygamber'in hadisinde de helak edici yedi büyük günah arasında
sayılmıştır (Müslim, İman,145). Ancak,
kişilerin namus ve haysiyetlerini koruyabilmeleri için kendilerinin
de gerekli tedbiri almaları istenmiş ve şöyle buyurulmuştur:
Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların
kadınlarına söyle: (Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları
zaman örtülerini üstlerine alsınlar (vücutlarını
örtsünler); onların tanınması ve incitilmemesi için en
elverişli olan budur..." (el-Ahzab, 33/59).
İffetli ve dürüst olmak, sıhhatli ve
kalıcı bir aile yuvasının tesisinde de çok önemli
bir faktördür. İşte bunun içindir ki; Kur'an-ı Kerim'de;
"Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara
yakışırlar. İyi kadınlar iyi erkeklere, iyi
erkekler de iyi kadınlara yakışırlar..."
buyurulmuştur (en-Nûr, 24/26).
Hz. Peygamberde utanma duygusu (haya, namus) ile
ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır: Allah gerçeği söylemekten
sakınmaz (haya etmez)" (Buharî, İlim, 50); Allah'dan
gereği gibi haya ediniz" (Tirmizi, Kıyame, 24; Ahmed b.
Hanbel a.g.e., I, 387); İman yetmiş küsür şubedir, haya da
imandan bir şubedir" (Müslim, İman, 57, 58); "Utanma
duygusu insana hayır getirir (vakar ve sekinet
kazandırır)" (Müslim, İman, 60, 61). Ancak, ilmi ve
dini konuları sorup öğrenme konusunda utanma olmaması
gerektiğini de özellikle belirtmişlerdir (Buhari, İlim,
50). Yine dinimizce bir müslümanın ırzı (namusu), diğerlerine
kesinlikle haram kılınmıştır (Ahmed b. Hanbel,
a.g.e., III, 491).
Ayet ve hadislerden de anlaşılacağı
gibi, utanma duygusu, aynı zamanda inanmış olmanın bir
gereğidir. Kişilerin namus, şeref ve haysiyetleri söz
konusu olduğundan, bu duyguya sahip çıkmak ve onu
yaşatmaya çalışmak çok önemlidir. Çünkü bu duygunun
azaldığı veya yok olmaya yüz tuttuğu toplumlar ahlaken
dejenere olmaya da yüz tutmuş demektir. Ahlaki çöküntüye uğramış
toplumların varlıklarını uzun süre devam
ettiremedikleri hususu ise tarihi bir gerçektir.
Ahmet GÜÇ
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.