Nisab
Nisab
Sınır, işaret, miktar, pay; bir
şeyin aslı; asıl, kök; servetin zekatı gerektiren
miktarı; oturumu açmak için yeterli üye sayısı; zekat
gibi bazı yükümlülüklerin, hırsızlık haddi gibi
bazı cezaların sabit olması için Allah veya Resulü tarafından
belirlenen muayyen miktarlar anlamında bir İslam fıkhı
terimi. Zekatta nisap, zenginlik sınırım belirleyen
miktarlardır. İslam'da nisap miktarı ve daha faıla
mala sahip olan, zengin; daha azına sahip olan ise yoksul
sayılır.
Bir kimsenin zekatla yükümlü olması için hür,
ergin, müslüman olması; borçlarının ve aslî ihtiyaçlarının
dışında yıllanmış nisap miktarı mala
sahip bulunması gerekir. Zekata tabi olan nakit para ve malların
çeşidine göre nisap miktarları da farklıdır.
Kendilerine zekat gereken mallar beş sınıftır.
Nakitler; altın, gümüş ve nakit paralar bu sınıfa
girer. Madenler ve defineler; ticaret malları; tarım ürünleri
ve meyveler; çoğunluğa göre evcil saime hayvanlar;
Malikîlere göre ayrıca yılın yarıdan
fazlasında ağılda beslenen hayvanlar. Bu malların
kişiyi zekat yükümlüsü kılan nisapları şöyledir:
a. Nakitler. Altın, gümüş ve nakit paralar.
Altının nisabı, yirmi miskal veya yirmi dinar
altındır. Dinar, miskal'in sikkeli (madrûb) hali olup,
şer'î ölçüye göre yaklaşık 4 gram, örfî ölçüye
göre ise 4,8 gram altındır. Gümüşün nisabı 200
dirhem gümüş olup; şer'î dirhem ölçüsüne göre 560 gram,
örfi ölçüye göre ise 640 gram aşırlığındaki
gümüştür. Altın veya gümüşün zekata tabi olması
için para, süs eşyası, kap-kacak şeklinde
bulunmaları sonucu etkilemez. Kağıt veya madeni
paraların nisabı da altına göre hesaplanır. Çünkü
muamelelerde asıl olan altındır. Nitekim Hz. Peygamber
(s.a.s) devrinde ve Mekke halkı arasında paranın esası
altın idi. Diyet miktarında da altın ölçü alınır.
Para mübadelesi yapanlar, her beldede mahallî rayiç para için, altın
fiyatlarına göre işlem yaparlar. Başka bir deyimle,
değişik cins nakit paraların satın alma gücünü
belirlerken daima altını dikkate alırlar (İbnül-Hümam,
Fethul-Kadîr, I, 519-525; İbn Abidîn, Reddül-Muhtar, II, 36-38;
el-Meydanî, el-Lübab, I, 148 vd.; eş-Şîrazî,
el-Mühezzeb, I, 157 vd.; İbn Kudame, el-Muğnî, III, 1-16;
ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslamî ve Edilletuh, II, 759).
Nakid nisaplarının dayandığı
deliller:
Hz. Ali'den Resulullah (s.a.s)'in şöyle dediği
nakledilmiştir: "Senin iki yüz dirhem gümüş paran
olduğu ve üzerinden bir yıl geçtiği zaman, buna beş
dirhem zekat gerekir. Yirmi dinara ulaşmadıkça, altına
birşey yoktur. Senin yirmi dinar altın paran olduğu ve
üzerinden de bir yıl geçtiği zaman, buna yarım dinar zekat
vardır" (eş-Şevkanî, Neylü'l-Evtar, IV,138).
Ebû Said el-Hudrî şu hadisi nakletmiştir:
"Bess vesak (1 ton) hurmadan daha azında zekat yoktur. Beş
ukiyye (200 dirhem) gümüşten daha azında zekat yoktur. Beş
deveden azında zekat yoktur" (eş-Şevkanî, a.g.e.,
IV, 126, 138).
İslam hukukçularının çoğunluğuna
göre, nisabı tamamlamak için altın veya gümüşten birisi
diğerine eklenir. Mesela; bir kimsenin yüz dirhem gümüşü ve
kıymetçe yüz dirhem gümüşe denk olan beş miskal
altını olsa, buna zekat gerekir. Bunlar tek cins gibi kabul
edilir. Şafiîlere göre ise bunlardan birisi diğerine
eklenemez. Bunlar deve ve sığır gibi ayrı cinslerdir.
Ancak günümüzde çeşitli dövizlerin birbirine eklenip zekata
tabi tutulmasında, ilk görüş daha uygundur.
b. Madenlerin ve definelerin zekat nisabı.
Maden sözcüğü "adn" kökünden ism-i
mekan olup sözlükte; kalıcı olarak yerleşme yeri
demektir. Bir terim olarak; toprak dışında toprakta
yaratılan ve kıymetli olup topraktan çıkan her şeyi içine
alır. Altın, gümüş, bakır, demir, kurşun, kireç,
alçı gibi. Ehl-i küfür tarafından toprağa
yerleştirilen definelere "kenz" denir. Rikaz ise; maden ve
kenzi kapsamına alan bir terimdir (İbnül-Hümam,
Fethul-Kadîr, I, 537-543; İbnül-Esîr, en-Nihaye, III, 82;
İbn Kudame, el-Muğnî, III, 23). Müslümanlara ait özellikler
taşıyan define, "Lukata" hükümlerine tabi olur.
Hanefîlere göre, ateşte eriyebilen madenlerle
defineler beşte bir zekata tabidir. Hz. Peygamber: Maden ve
definelerde (rikaz) beşte bir zekat vardır" (Buharî,
Musakat, 3, Zekat, 66; Ebû Davud, Lukata, İmare, 40, Diyat,
27; Müslim, Hudûd, 45, 46; Tirmizî, Ahkam, 38; Malik, Muvatta',
Zekat, 9) buyurmuştur.
Şafiî, Malikî ve Hanbelî mezhepleri ise
rikazı yalnız define anlamında kabul ederek, madenlerin
altın ve gümüş gibi kırkta bir zekata tabi olduğunu
söylerler (İbn Rüşd Bidayetül-Müctehid, I, 250; el-Fıkhul-İslamî
ve Edilletüh, II, 778 vd.).
Hanefilere göre maden ve definelerde nisap söz konusu
olmaksızın, topraktan çıkan miktarın tamamına
beşte bir zekat, ganîmet hükümlerine göre dağıtılır.
Onlar, nisap aranmaması konusunda, rikaz (maden ve define) la ilgili
hadislerin genel anlamına dayanırlar.
İmam Şafiî, İmam Malik ve İmam
Ahmed b. Hanbel ise, madenlerde de nisabı gerekli görür, nisap
miktarına ulaşmayan kısmını zekattan muaf
sayarlar. Burada nisap, çıkan madenin kıymetinin para
nisabı tutarı kadar olmasıdır. Dayandıkları
delil; altın ve gümüş nisabıyla ilgili hadislerin genel
anlamlarıdır (eş-Şevkanî, a.g.e., IV, 126, 138;
Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sünne, Kahire t.s., I, 316; el-Kardavî,
Fıkhu'z-Zekat, terc. İbrahim Sarmış, İstanbul
1984, I, 453). Malikîler dışında üç mezhebe göre
madenler özel mülkiyete konu olabilir. Malikîlere göre ise, sulh
yoluyla İslam devletine bağlanan ehl-i küfre ait madenler dışındaki
tüm madenlerin mülkiyeti devlete ait olup, geliri zekatın sarf
yerlerine harcanır (ez-Zühaylî, a.g.e., II, 778, 779).
c. Ticaret mallarının nisabı. Arz ve çoğulu
urûz; altın, gümüş, madenî ve kağıt para
dışındaki her çeşit ticaret eşyasını
kapsamına alır. Emtia, gayri menkuller, hayvan çeşitleri,
tarım ürünleri, elbise, kumaş ve benzerlerinden, alıp
satmak üzere, ticaret amacıyla elde bulunan mallar, urûz
tabilindendir. Bu malların zekata girmesi için yıllanma
yanında, kıymetlerinin altın veya gümüş nisabı
seviyesine ulaşması gerekir. Kıymet konusunda malın
bulunduğu beldedeki rayiç fiyatlar esas alınır (ez-Zeylaî,
Nasbu'r-Raye, II, 375-378). Günümüzde, eldeki ticaret malı 20
miskal (96 gram) altın karşılığına
kıymetçe ulaşmış olur ve diğer şartlarda
bulunursa, kişi nisap miktarı mala sahip sayılır ve
kırkta bir zekat vermesi gerekir. Gümüş, altına göre
büyük bir satın alma gücü kaybına
uğradığı için, ticaret mallarının
nisabını belirlemede ölçü olma niteliğini
kaybetmiştir. Ticaret mallarının zekatı malın
kendi cinsinden verilebileceği gibi, kıymet olarak bedeli de
verilebilir (el-Kasanî, a.g.e., II, 21; İbn Kudame, el-Muğnî,
III, 31).
d. Tarım ürünlerinin ve meyvelerin nisabı.
Tarım ürünleri ve meyveler, yağmur suyu ile
veya masraf yaparak sulama durumuna göre onda bir veya yirmide bir
zekata tabidir. Bu zekata "öşür" adı verilir. Ebû
Hanîfe'ye göre tarım ürünlerinde nisap cereyan etmez. Topraktan
insan emeği ile yetişip çıkan buğday, arpa, pirinç,
darı, karpuz, patlıcan, şeker kamışı gibi öşür
arazisi ürünlerine, az olsun çok olsun, öşür adıyla zekat
gerekir. Delil, konu ile ilgili ayet ve hadislerin genel anlamıdır.
"Tarım ürünlerinden hasat zamanı (yoksulun)
hakkını verin" (el-En'am, 6/141); Kazandıklarınızın
ve sizin için yerden çıkardıklarımızın helal
ve temiz olanlarından Allah için harcayın" (el-Bakara,
2/267). Hadiste şöyle buyurulur: "Toprağın çıkardığı
şeylerde öşür vardır" (ez-Zeylaî, a.g.e., II, 384).
Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre ise, tarım ürünlerinin
nisabı 1 tondur. 1 ton'a (5 vesak) ulaşmayan hububattan ve
insanların ellerinde bozulmadan bir yıl kadar kalmayacak
sebzelere öşür gerekmez. Şafiî, Malikî ve Hanbeliler de 5
vesak'ı tarım ürünleri için nisap miktarı olarak
almışlardır. Ancak vesak miktarının
hesaplanmasında mezhepler arasında görüş
ayrılıkları olmuştur (el-Kasanî, a.g.e., II, 57-63;
eş-Şîrazî, el-Mühezzeb, I, 156 vd.; İbn Kudame,
a.g.e., II, 690-695; İbnül-Hümam, Fethul-Kadîr, II, 2 vd.;
ez-Zühaylî, a.g.e., II, 802 vd.). Bu nisabın delili Hz.
Peygamber'in; "Beş vesak (bir ton) tan daha az kuru hurmada zekat
yoktur" (eş-Şevkanî, a.g.e., IV,126, 138, 141) hadisidir.
e. Hayvanların zekat nisabı. Deve,
sığır ve koyun, zekata tabidir. Ebû Yûsuf ve İmam
Muhammed'in aksine, Ebû Hanife atlarda da zekatı gerekli görür.
Ticaret için elde bulunmadıkça, atlara zekat gerekmemesi prensibi
fetvaya esas olmuştur.
Devenin zekat nisabı beştir. Hadiste şöyle
buyurulur: "Beş deveden azda zekat yoktur" (eş-Şevkanî,
a.g.e., 126,138). Beş deve olunca bir koyun, on devede iki,
onbeş devede ise üç koyun zekat verilir (el-Kasanî, a.g.e., II,
31 vd.; İbnül-Hümam, a.g.e., I, 494 vd.; eş-Şîrazî,
el-Mühezzeb, I, 145 vd.).
Sığırın nisabı, Muaz b. Cebel
(ö. 18/639) den rivayet edilen şu hadiste belirlenir: "Hz.
Muaz şöyle der: Nebî (s.a.s) beni Yemen'e gönderdi ve her otuz sığırdan
iki yaşında dişi veya erkek bir sığır;
kırk sığır dan üç yaşında dişi bir
sığır ve her yüklü sığırdan da bir dinar
para veya buna denk elbiseyi zekat almamı emretti" (Tirmizî,
Humus, 1966, II, 388; İbn Mace, Sünen, I, 577). Bu duruma göre,
otuz sığırdan daha azı zekattan muaftır.
Koyun ve keçinin nisabı, kırktır. Daha
azında zekat yoktur. Hz. Ebû Bekir'in mektubundan Enes (r.a)'in
yaptığı şu rivayet, delildir: "Otlakta yayılan
koyun ve keçilerde kırktan yüz yirmi ye kadar bir koyun-keçi
zekat gerekir. Yüz yirmi'den iki yüz'e kadar iki tane; iki yüz'den
üç yüz'e kadar üç koyun-keçi zekat düşmektedir" (Tirmizî,
Sünen, II, 387; İbn Mace, Sünen, I, 574, 577).
Ticaret için elde bulunan atlara zekat gerektiği
konusunda görüş ayrılığı yoktur. Ticaret için
olmayan atlara gelince... Ebû Hanîfe'ye göre, bunlarda da zekat
gerekir. Sahibi serbesttir; dilerse, her bir at için bir dinar verir;
dilerse ata değer biçerek, her iki yüz dirhem'e, ticaret mallarında
olduğu gibi, beş dirhem verir. Hadiste şöyle buyurulur:
"Her saime (yılın yarıdan çoğunda otlakta
beslenen) at için bir dinar veya on dirhem zekat vardır"
(ez-Zeylaî, Nasbü'r-Raye, II, 357 vd.; İbnül-Hümam, a.g.e., I,
502).
Hububat ve meyveler dışında nisabı
tamamlamak için bir cins başka bir cinse eklenemez. Hayvanlar deve,
sığır ve koyun olmak üzere üç cinstir. Bunlardan bir
cins, diğerine eklenemez. Meyveler de başkasına eklenemez.
Kuru hurma, kuru üzüme, fıstık veya fındığa ilave
edilemez Ancak ticaret malları nakit paralara, nakit paralar da
ticaret eşyasına eklenerek nisap bulunur (İbn Kudame,
a.g.e., II, 730).
Şamil İA
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.