Peçe
Peçe
Kadınların sokakta gezerken yüzlerine
örttükleri seyrek dokunmuş örtü, nikab; kovandan bal alırken
yüze geçirilen ince tel kafes. Peçe kelimesi İtalyanca
"pezzeto"dan alınmıştır. Peçelemek, bir
şeyi belli olmaması, seçilmemesi için örterek gizlemek
demektir. Günümüzde ülkemizin bazı yörelerinde ve diğer
bazı İslam ülkelerinde özellikle genç kadınların
sokakta yabancı erkeklere karşı yüzlerine baş
örtülerinden ayrı olarak, yüzü göstermeyen fakat bunu takanın
dışarıyı görebileceği bir tül taktıkları
görülür. Kimi zaman da baş örtüsünün bir bölümü ile iki
göz veya bir gözün dışında kalan yüz kısmı
örtülür.
Kadının yüz kısmının sokakta
veya yabancı erkeklerin yanında örtülüp örtülmemesi
problemini İslamî açıdan şu şekilde
değerlendirmek mümkündür.
Kuran-ı Kerimde kadının örtünme sınırları
şöyle belirlenir: Ey Peygamber! Mümin kadınlara söyle
gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını ve
namuslarını korusunlar, açıkta kalan yerler
dışında, ziynetlerini göstermesinler. Baş
örtülerini yakalarının üstüne indirsinler" (en-Nûr,
24/31); Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin
hanımlarına söyle. (Bir ihtiyaç için dışarıya
çıkarken) dış örtülerini üzerlerine alıp
örtünsünler. Bu, onların başkaları tarafından
tanınıp rahatsız edilmemeleri için daha uygundur"
(el-Ahzab, 33/59); İlk cahiliye devri kadınlarının açılıp
saçıldığı gibi açılıp saçılmayın"
(el-Ahzab, 33/33); Kadınlar gizledikleri süslerinin bilinmesi için
ayaklarını yere vurmasınlar" (en-Nûr, 24/31)
Yukarıdaki ayetlerde bir "baş
örtüsü", bir de "dış örtü" olmak üzere iki
parça örtüden söz edilmektedir. Baş örtüsünün yakaların
üstüne inecek şekilde örtülmesinden amaç; kadının
baş, saç, kulak, boyun, gerdanlık ve göğüs kısımlarının
örtülmesidir. Çünkü İslam'dan önceki Arap kadınlarının
başları tam olarak açık değildi. Onlar baş
örtülerini enselerine bağlar veya arkalarına
bırakırlar, yakaları önden açılır,
gerdanları ve gerdanlıkları açıkta kalır,
ziynetleri görünürdü. Dış örtü ise kadının vücûdunu
örten, altını göstermeyen ve vücut hatlarını ortaya
koymayacak şekilde bolca olan bir örtüdür.
Yüz'ün örtülmesine ait ayetlerde bir açıklık
yoktur. Ancak "ziynetlerini veya ziynet yerlerini açmasınlar"
ifadesinden, kadının yüzünün ziynet ve güzellik yeri olduğu
düşünülerek bu kısmın örtülmesi gerekip gerekmediği
İslam hukukçularınca
tartışılmıştır.
Hanefi ve Malikîlere göre, örtünmeyi emreden
ayette; "ziynetlerden açıkta kalan yerler müstesna"
(en-Nûr, 24/31) ifadesi; kadının sokakta örtmek zorunda olmadığı
bazı yerlerinin bulunduğunu gösterir. Bu yerler de yüz ve
ellerden ibarettir. Bazı sahabe ve tabiîlerden bu görüş
nakledilmiştir. Saîd b. Cübeyr, Ata ve Dahhak bunlardandır
(bk. et-Taberî, Camiul-Beyan fî Tefsîril-Kur'an, XVIII, 118).
Bu konuda dayanılan önemli delillerden birisi de
Hz. Aişe (r.anha) dan nakledilen şu hadistir: "Ebû Bekr
(r.a)'in kızı Esma (ö. 73/692), üzerinde ince bir elbise
varken, Allah Resulünün yanına geldi. Resulullah (s.a.s) ondan yüz
çevirerek şöyle buyurdu:
"Ey Esma! Kadın adet görme yaşına
ulaşınca şurası ve şurasından başka
yerinin görülmesi uygun değildir. " O, bunu söylerken
yüzünü ve ellerini gösterdi" (Ebû Davud, Libas, 31; Kurtubî,
el-Cami' Li Ahkamil-Kur'an, Beyrut 1405, XII, 229).
Diğer yandan kadının namazda ellerini ve
yüzünü açık tutabileceği konusunda görüş birliği
vardır. Namaz dışında da bu yerlerin avret
sayılmaması gerekir. Çünkü namazda avret yerlerinin
örtülmesi farzdır. Bu yerlerin örtülmemesi, farz olmadığını
gösterir. Kadın hac'ta da el ve yüzünü açık
tutmaktadır.
Kadın iş yaparken, gerekli eşyayı
tutarken ve hatta örtüsünü örterken bile ellerini açmaya muhtaç
olduğu gibi, çevresini görme, nefes alıp verme
bakımından yüzünü örtmesinde güçlük vardır.
Diğer yandan şahitlikte, mahkemede ve nikah gibi muamelelerde
yüzün açılmasına ihtiyaç vardır. Bu yüzden
"zaruretler kendi miktarlarınca takdir olunur" kaidesince
bunların açılmasında bir sakınca yoktur
(Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul 1960, V, 3505,
3506).
Şafiî ve Hanbelîlere göre yüz ve eller de
avret yeri sayılır. Onlara göre, "Ziynetlerini açmasınlar"
ayeti, ziynetin açılmasını yasaklamaktadır. Ziynet de
ya yaratılıştan olur yüz ve eller de bu kapsama girer. Ya
da dışarıdan süsleme şeklinde olur. Elbise, mücevherat,
boyama, kaş yakınma gibi. Ayet, ziynetlerin açılmasını
mutlak olarak yasakladığına göre, yabancı erkeklerin
yanında ziynet sayılan yerlerin açılmaması gerekir.
Bu iki mezhep, "Ziynetlerden açıkta kalan kısım müstesna..."
ifadesini kasıt ve tasarlama olmaksızın kendiliğinden
rüzgar, bağın çözülmesi vb. sebeplerle örtünün açılması
şeklinde te'vil etmiştir (Muhammed Alî es-Sabûnî, Tefsîru
Ayatil-Ahkam, Dımaşk 1397/ 1977, II, 155).
Hadisten dayandıkları deliller
şunlardır: Cabir b. Abdillah, "Allah elçisine, ansızın
bakışın durumunu sordum. "Gözünü çevir"
buyurdu" demiştir (Ebû Davud Nikah, 43; Tirmizî, Edeb, 28;
Ahmed b. Hanbel, IV, 358, 361). Ansızın bakılan yerin,
kadının eli ve yüzü olması akla ilk gelen husustur.
Abdullah b. Abbas (r.anhüma)'dan şöyle dediği rivayet
edilmiştir: "Allah Resulu, Fadl b. Abbas'ı hacda terikesine
almıştı. Fadl, güzel saçlı ve
yakışıklı bir genç idi. Bir kadın gelip Allah
Resulünden fetva sordu. Fadl ona bakıyor, o da Fadl'a
bakıyordu. Allah Resulü, Fadl'ın yüzünü öbür yana
çevirdi" (Buharî, Meğazî, 77; Hac, I ; Müslim, Hac, 407).
Buradaki örtme, fitneye düşme, yani zinaya yol açma
tehlikesi yüzündendir. Ancak hadislerde "kadının yüzünü
örtünüz" veya "kadının yüzü de avrettir"
anlamı açıkça ifade edilmemiştir. Bazı sahabilerin
kadınlara şehvetle bakmaları veya anlamlı
bakışlarıyla kadınları rahatsız etmeleri
önlenmek istenmiştir. Böyle bir fitne korkusu doğunca, mümin
kadınların da iffetlerini koruması ve erkeklerin dikkatli
bakışlarına hedef olmaması amaçlanmalıdır.
Sahabe hanımlarının yüzlerini örttükleri açık
olarak nakledilmediği için, bu konuda bir icma'ın
varlığından söz edilemeyeceği gibi; peçe örtmenin
farz veya sünnet olduğunu söylemek de güçtür. Belki genç; ve
güzel bazı bayanların, erkeklerin rahatsız edici
bakışlarından korunmak ve gönül dünyalarını
daha temiz tutabilmek için başvurdukları bir korunma biçimidir
(Bilgi için bk. Kurtubî, a.g.e., XII, 229 vd.; es-Sabunî, a.g.e., II,
154 vd.; et-Taberî, a.g.e., XVIII, 118; Muhammed Eyyûb Kakül, 2. baskı,
Suriye t.y., s. 27 vd.; Elmalılı, a.g.e., V, 3505 vd.;
İbrahim Cemel, Müslüman Kadının Fıkıh
Kitabı, terc. Beşir Eryarsoy, İstanbul 1989, s. 124 vd.;
Faruk Beşer, Hanımlara Özel İlmihal, İstanbul 1989,
s. 243 vd.).
Hamdi DÖNDÜREN
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.