Ravi
Ravi
Su tulumu, arkasında su
taşıdıkları vasıta, modern tabir ile arroröz;
daima hadis ve şiir rivayet eden kimse; Rivayetten ism-i faildir.
Hz. Peygamber'in söz, fiil, takrir, ahlak ve şemailine dair bilgi
nakleden kimse. Mutlak olarak nakleden, hikaye eden anlamına gelen
"ravi", hadis usulündeki tarifine göre, hadisi senedi ile
usulüne uygun olarak nakleden kimse demektir. Ravinin rivayet ettiği
nesne de mervî, yani kelime anlamıyla su veya söz ve şiirdir.
Mervî, Resul-u Ekrem (s.a.s)'e nisbet olunan her şey
olabileceği gibi Sahabe, Tabiun ve başkalarına nisbet
olunan şeyler de olabilir.
İlk devir İslam alimleri, son derece
isabetli bir buluşla, kelimeleri bu lugat anlamlarından alarak,
mecazi birer ıstılah haline getirmişlerdir: Hz. Peygamber
pınar'a benzetilmiştir. Eski mervî yani "su", onun
sözleri olmuştur. Su taşıma; artık yerini Hadis
rivayet etmeye, Hz. Peygamber'in söz ve fiillerini taşımaya
bırakmıştır. Su taşıyanın adı da,
hadis ravisine dönüşmüştür; artık onun kabında çeşme
suyu değil, Peygamber pınarının suyu vardır. Eski
edebiyat dilimizde "serçeşme" tabiri, Hz. Peygamber'in bir
vasfı olarak kullanılırdı ki, "pınar
başı, su başı" manasına gelmektedir.
Sistemin kelimelerinden de anlaşılacağı üzere;
burada, Peygamber pınarının suyunu, o pınardan
doğrudan doğruya içme imkanı olmayanlara
ulaştırma sözkonusudur. Bu duruma göre, hadis ilmi'nin beş
temel meselesi ile karşı karşıya bulunduğumuz
ortaya çıkıyor. Bunlar, mecazi ifadesi ile, pınar, su, su
taşıma işi, su taşıyıcılar ve su
deposudur. Hadisçi diliyle ve hakiki manası ile:1) Hz. Peygamber'in
şahsiyeti, 2) Onun hadisleri, 3) Bu hadislerin gelecek nesillere
intikali, rivayeti, 4) Hadislerin naklinde aracılık vazifesini
üstlenen şahıslar, raviler, 5) Nihayet, bu hadislerin
toplandığı kitaplar.
Dirayetul-hadis ilmi, sened ve metnin hallerini
anlamaya imkan veren kurallardan oluşur. İbn Hacer'in tarifine göre,
ravi ile mervinin hallerini anlatan kaidelerin bilinmesinden ibarettir. Bu
nedenle ravi ile mervi, hadis ilminin üzerinde durduğu son derece
önemli olan konuların başında gelmektedir. Hadis usulü
konusunda yazılmış olan eserlerde bu ilmin esasları ve
özellikleri anlatılmaktadır.
Rivayet olunmuş hadislerin sıhhati, her
şeyden önce, hadisleri nakleden ravilerin güvenilir (sika) olmalarına
bağlıdır. Çünkü sika olan ravi, kendisi gibi güvenilir,
sahih hadisler nakledecektir. Sika olmayanlar da sahih olmayan, zayıf,
vahi ve metruk hadisler naklederler. Bu nedenle hadis rivayet edenler,
hangi tabakadan olursa olsun, bunların, hadisi kabul olunan
kimselerden olması şartı sözkonusudur. Ravinin, hadisi
kabul edilen kimselerden olması da, bir takım şartları
kendisinde taşımasına bağlıdır. Hadis
alimleri bu şartları, rivayeti kabul olunan ve olunmayan ravinin
sıfatları ismiyle açıklamışlardır. Açıklanan
bu sıfatlardan herhangi birinin noksan olması, ravinin güvenilir
olmaktan çıkmasına sebep teşkil eder. Bu durumda olan
raviler hadis rivayet etseler ve hatta rivayet ettikleri hadisler
aslında sahih olsalar dahi, bu hadisler kendilerinden alınmaz; o
hadisleri rivayet eden başka güvenilir (sika) ravilerden alınır.
Ravilerden hadis kabulü ve reddi ile ilgili bu son derece dakik ve tutarlı
kaideler, hadis ilminin sağlam temeller üzerine bina edildiğini
gösterir. Bu hassas kaidelerin geliştirilmesindeki asıl maksat;
İslam dininin Kur'an-ı Kerim'den sonra ikinci kaynağı
olan hadisleri sağlam yollardan elde etmek ve neşretmek
gayretidir.
Hadis alimleri makbul rivayet için son derece dakik
şartlar koymuşlardır. Güvenilir ravi ve sahih hadis için
konulan bu şartlar, ravinin doğruluğu, nakillerinde yalan,
hata ve gafletten uzak olduğunu fazlasıyla göstermektedir. Bu
şartları şöylece sıralamak mümkündür:
1. Müslüman olması:
Bu içten ve dıştan İslam'a teslim
olmaktır. Ravinin gerek ilminde, gerekse amellerinde iman ve İslam
çizgisinde olması gerekir. Diğer dinlerde de yalanın yasak
olmasına rağmen, ravide İslam şartının
aranmasının sebebi şudur: Her şeyden önce konu dini
bir konudur. Kafir, gücü yettiği kadar başkasının
dinini yıkmaya çalışır. Ayrıca
inandığı şeylerden dolayı ithama maruz
kalmıştır. İtham söz konusu olduğu müddetçe,
dini konularda rivayetlerinin kabulü doğru olmaz. Haberi mümin değilken
almış ve İslam'a girdikten sonra nakletmişse kabul
edilir.
2. Mükellef olması:
Ravinin akıl baliğ olması demektir.
Çocuk ve delinin rivayeti kabul olunmaz. Çocuk şer'an sorumlu
olmadığı için yalan söylemesini engelleyecek bir şey
yoktur. Deli olan kişi ise, anlama ve ayırma kabiliyetinden
yoksundur. Ancak mümeyyiz olan çocuk büluğa ermeden haberi
alır, buluğa kavuştuktan sonra rivayet ederse rivayeti
kabul olunur. İbn Abbas, İbn Zübeyr ve Mahmud b. Rebiy gibi
genç sahabilerin rivayetlerinin kabul edileceği hususunda alimlerin
icma etmeleri de buna delalet etmektedir. Sahabeden sonra gelenler de bunu
kabul etmiş ve temyiz yaşını beş olarak tesbit
etmişlerdir. Bu konuda Mahmud b. Rebi'nin rivayet ettiği şu
hadise dayanmışlardır. "Ben beş yaşında
iken Nebi (s.a.s)'in ağzına su alıp, yüzüme püskürttüğünü
hatırlıyorum" (Buhari, Daavat, 31).
3. Adalet:
Ravinin adil olmasını gerektiren bir
sıfattır. Ravinin güvenilir kabul edilebilmesi için aranan bu
adalet şartı, zulmün zıt anlamlısı değil;
şirk, fısk ve bid'at gibi bütün büyük ve küçük
günahlardan sakınmak ve takva sahibi, samimi bir müslüman olmak
anlamındadır. Bu vasıfları taşıyan kimselere
hadis ıstılahında "adl" (adil) denilmektedir.
Adalet, kişinin takva ve murüet sahibi olduğuna delil olan bir
melekedir. Takva; Allah'ın emirlerini yerine getirmek,
yasaklarından da kaçınmaktır. Bu da büyük günah işlememek,
küçük günahlarda ısrar etmemek ve bid'atlardan uzak olmakla
meydana gelir. Murüet ise; riayet edildiğinde insanı güzel
ahlak ve adalet sahibi kılan edep kurallarıdır. Murüeti
iki şey ortadan kaldırır: a) İnsanı
aşağılayan küçük günahlar; basit ve küçük bir
şeyi çalmak gibi. b) İnsanın onurunu düşüren ve
onun şerefine halel getiren bazı mübah hareketler; yolda
bevletmek, edebi aşacak tarzda şaka yapmak. Bu tür şeyler
daha çok örf ve adetlere dayanır.
4. Zabt:
Hadis ravisinin güvenilirliğini sağlayan ve
adalatten sonra ravide bulunması gerekli görülen bir sıfattır.
Bilgiyi muhafaza etmek, iyice bellemek anlamına gelir. Zabt iki
kısımda mütalaa edilmektedir:
a) Ezberlemek suretiyle muhafaza etmek (Zabtu's-sadr).
Ravinin, hocasından işittiğini ezberlemesi ve
işittiği andan nakledeceği ana kadar onu
tekrarlayabilmesidir.
b) Yazmak suretiyle muhafaza etmek (Zabtul-kitab).
Hadisleri yazdığı kitabı muhafaza
etmesi ve onun işittiği andan rivayet edeceği ana kadar her
türlü değişiklikten korumasıdır. Bir ravide bu
şartlar tahakkuk edince rivayeti kabule şayan olur. Eğer
ravi, hadisi mana ile rivayet ediyorsa, hadis metninde
değiştirdiği ve yerlerine koyduğu kelimelerin
manalarını iyi bilmesi ve bunları kullandığı
zaman hadisin manasında her hangi bir değişikliğe
sebep olmaması lazımdır. Mana ile rivayet eden ve hadisin
manasını değiştiren bir ravi güvenilir (sika) olma
özelliğini kaybeder. Bütün bunlardan, muhaddislerin rivayetler
hususunda son derece ihtiyatlı davrandıkları
anlaşılmaktadır.
Muhaddisler, ravilerin yaşlarını ve
şeyhlerle görüşme durumlarını dikkate alarak meydana
getirdikleri her gruba tabaka adını vermekte hemen hemen ittifak
etmişlerdir (Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis
Istılahları, trc. M. Yaşar Kandemir, Ankara 1981, s. 300).
Ravilerin tabakalara ayrılması tamamiyle ıstılahî bir
meseledir. Ravilerin tabakalarını bilmek, bir çok karışıklığı
önler; birbirine benzeyen isim ve künyelerin karışmasına
engel olur; araştırıcıya tedlis, inkita ve irsalin çeşitli
şekillerini öğretir (Subhi es-Salih, a.g.e., s. 301).
Sabahattin YILDIRIM
Sitemizde yer alan tüm içerikler internet ortamından toplanmış ve derlenmiştir. Yer alan bilginin doğruluğu garanti edilmemektedir. Yanlış bilgi için tarafımıza sorumluluk yüklenemez. Yanlış bilginin doğuracağı etkenlerden sitemiz ve yöneticileri sorumlu tutulamaz.